Geçen hafta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde değerli gazeteci arkadaşım Nursun Erel’in sunduğu ‘Çay Sohbetleri’ adlı söyleşiye katıldım. ‘Ankara–Washington Hattında Son Durum’ başlıklı panelin öteki konuğu uzun yıllar Washington’dan tanıdığım emekli Büyükelçi CHP Milletvekili Namık Tan idi.
Muhteşem bir kalabalık vardı. CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, emekli Büyükelçiler Selim Karaosmanoğlu ve Burak Gürsel ile ABD Büyükelçiliği yetkilileri ile çok sayıda duayen gazeteci arkadaşım ve meslektaşım vardı.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ev sahibi olarak beni ve Tan’ı takdim eden güzel bir konuşma yaptı. Namık Tan için ‘başarılı bir diplomasi hayatının ardından bir siyasetçi olarak deneyimlerini doruğa taşımış bir arkadaşımız. Dış politikadaki engin bilgilerini bizimle paylaşacak. Bilgi dağarcığımıza önemli noktaların ekleneceği bir sohbet olacağına inanıyorum’ dedi.
Benimle ilgili olarak, ‘Polat gazetecilik mesleğinin her alanında başarılar göstermiş bir meslektaşımız. Radyoculuk, muhabirlik ve televizyonculuğun yanı sıra, Beyaz Saray’a akredite olmuş, uluslararası özel deneyimi olan sayılı gazetecilerden biridir. 17 kitabı Türk basınında çok yankı getirdi.’
50 yıllık arkadaşım ve meslektaşım Nazmi Bilgin’in benimle ilgili güzel sözlerine teşekkür ederim.
‘Bir gazetecinin görevinin gizli kalmış, saklanmış bilgileri ortaya çıkarıp kamuoyuna aktarması’ olduğunu anlatmaya çalıştım, son kitabım ‘Sinagogda Diplomasi’den örnekler verdim.
‘AKP’li yöneticilerin İsrail ve Yahudi lobisi ile ilgili içeride başka dışarıda başka konuştuklarını’ söyledim, ‘Ilımlı İslam ve Büyük Ortadoğu Projesiyle ‘Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alındığını örnekler vererek anlattım.
(1915 olaylarının ABD Başkanı Biden tarafından ‘Ermeni Soykırımı’ (genocide-jenosit) olarak tanınmasıyla Trump’ın Erdoğan’a yazdığı mektubun bu dönem siyasetinin en büyük yüz karası’ olduğunu hatırlattım.
Emekli diplomat, siyasetçi Tan da, Amerika ve Türkiye arasındaki ilişkilerin son durumu üzerinde görüşlerini açıklarken ‘ilişkilerin Türkiye’nin ilk yüzyılıyla ikinci yüzyılını birbirinden ayrılarak açıklanması gereken bir mesele olduğunu’ belirtti. İlişkileri 22 yıldır görevde olan AKP hükümetinin belli evreleri üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini, 21’inci Yüzyılın büyük bir felaketle başladığını kaydederek, 11 Eylül sürecini anlattı.
Namık Tan, ‘11 Eylül saldırılarından sonra Amerika mutlak güvenliği sağlamaya yönelik politikalarla yönetilmeye başladı ve Amerika kendisini koruma iç güdüsüyle olağanüstü tedbirler aldı’ dedi. ‘Amerika’yla ilişkilerimiz şu an çok karmaşık. Amerika 11 Eylül’den sonra değişirken aynı zamanda dünya da Türkiye de değişti’ diye devam etti.
Namık Tan’ın, ‘BOP ve Ilımlı İslam projesini’ geçiştirmesi ve Trump’ın Erdoğan’a yazdığı mektubu ‘Trump’ın kişiliğine’ atıfta bulunarak ‘hafife alması’ dikkat çekti.
Panelin en fazla dikkat çeken ve eleştiri alan bölümünü ise muhteşem bir kalabalığa konuşan Namık Tan’a ben duyurmuş olayım.
Moderatör Nursun Erel’e bir kaç kez dönerek ‘Nursun buraya senin için geldim’ demesi oldu.
Namık Tan
‘ŞIK’ olmadı.
‘Muhteşem kalabalık senin için gelmedi.’
Önce Nezaket sonra Siyaset, diplomasi ve zarafet