CHP'nin 39 milletvekilini Millet İttifakı'na dağıtması sürecini yürüten Oğuz Kaan Salıcı, bir yazı kaleme aldı. Salıcı yazısında özeleştiri verirken anket şirketlerine dikkat çekip yerel seçimlerde ittifakın dağılması halinde seçimleri AKP'nin kazanabileceğini kaydetti.
Millet İttifakı’nda DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi'ne 39 milletvekili veren CHP'de süreci yürüten Oğuz Kaan Salıcı, "Bir siyasi karar verildi. O siyasi kararı veren ben değilim. Ben bu siyasi kararı uyguladım" dedi.
Bu kararla ittifakın sinerji yaratacağının düşünüldüğünü, ancak beklenenin olmadığını söyleyen Salıcı, konuya ilişkin eleştirilere şu yanıtı verdi:
"Bu tür süreçlerde bir arkadaşımıza görev verilir. O arkadaşımız görevi yapar. Burada görev bana verildi, yaptım. Yapmaktan kaynaklı fatura kesmeyi doğru bulmam. Ben başkasına kesmem, partili arkadaşımın bana sorumluluk yüklemesini doğru bulmam. Çünkü o arkadaşlarımıza da yarın görev verilir, onlar da yapar. Onların sonucu, arkadaşımızın beklentisi çerçevesinde olursa iyi, olmazsa kötü gibi bir yaklaşım, parti vasfımızı tartıştırır"
"BELKİ KAZANIRIZ"
Salıcı, yerel seçimlerle ilgili de şu düşüncelerini açıkladı:
"İstanbul, Ankara ve diğer büyükşehirlerin alınmasını, üzerine diğer illerin katılmasını siyaseten anlamlı bulurum. Bunu aritmetik olarak ortadan kaldıracak açıklamalardan kaçınılmalı. Herhangi bir büyükşehir ve ilde yüzde 50'den çok oy alabileceğimizi görsem ‘İttifaka ihtiyaç yoktur’ derim. Göremiyorsam, iktidarın beraber gireceğini tahmin ediyorsam, muhalefetteki partilerle yan yana gelmeyi doğru bulurum. (İttifak olmazsa?) Çok avantajlı başlıyoruz duygusunu vermez. Belki kazanırız. Ama riski bertaraf etmek lazım"
"YENİLENMEYE İHTİYAÇ VARSA LİDER ODAKLI OLMAMALI"
Salıcı, "Seçmende Kılıçdaroğlu ve CHP'ye karşı duygusal bir kopuş gözlemliyor musunuz? Kurultaydan Kılıçdaroğlu çıkarsa ne olur” sorusuna ise, “CHP, liderleri üzerinden var olan bir parti değil. Başkanlarını kurultayda değiştirebilen bir parti. Yenilenmeye ihtiyaç var ise, ki var, sadece lider odaklı bir tartışma olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunun meseleyi kısırlaştıracağını düşünüyorum" yanıtını verdi.
Salıcı yazısını, "İttifakları karalayıp, bile bile ya da bilmeden, yerel seçim arifesinde Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmenin anlamı yok. Yerel seçimlerde; adaleti yok eden, laikliği kurcalayan ve sürekli korku yayan Cumhur İttifakı zihniyetiyle yarışacağız. Muhalefetteki her tartışma kıymetlidir. Ama hiçbir iç tartışma yerel seçimlerde AKP’yi mağlup etmekten daha kıymetli değildir" ifadeleriyle bitirdi.
https://tele1.com.tr/genel-merkez-ve-imamoglu-anlasti-iddiasi-919282/
YAZININ TAMAMI
Salıcı'nın yazısının tamamı şöyle:
"Bir süredir, ittifak görüşmeleriyle ilgili farklı çevrelerde ismim anılıyor. Bu nedenle deneyimlerimi ve düşüncelerimi açıkça paylaşma gereği duydum.
14 Mayıs seçimlerinde CHP adına ittifak görüşmelerini yürütmek üzere görevlendirildim. Partime olan bağlılık duygumla ve demokratik mücadeleye olan inancımla görevi seve seve kabul ettim. Altılı masayı demokratik siyasetin önemli bir aşaması olarak gördüm.
Millet İttifakı; seçim için kurulmuş, esnek ve kapsayıcı bir güç birliğiydi.
Seçim kanunlarını biz yazmadık. Biz sadece muhalefetteki en geniş bloku ördük.
Yerel seçimlerdeki ittifakımız büyükşehirlerde muazzam bir sinerji yakalamıştı. Bu defa A planımız ittifak içi ittifaktı. Millet İttifakı’nda yer alan diğer siyasi partiler kendi aralarında anlaşamayınca A planımızdan feragat etmek zorunda kaldık.
A PLANI
Yeni durumda, Meclis sandalye projeksiyonları güç birliği yapmamız gerektiğini gösteriyordu. Biz de buna uygun davrandık.
Ortak liste, A planımız gerçekleşmeyince başvurduğumuz bir yoldu. Bu defa sinerji üretmedi. 50+1’e ulaşmak için uyguladığımız tarihsel buluşma modelimiz yanlışsa, doğrusuna dair başka bir öneri de gelmedi.
Geriye dönüp bakınca, anket firmalarının komple yanıldığı bir seçimin ardından “Listeleri anket firmalarına göre yapmalıydık” önerisi pek sağlıklı bir analizin sonucuymuş gibi görünmüyor. Dahası, masanın hukukunu milletvekilli listelerine indirgemek de doğru değil.
İttifak ortaklarımızın katkısı AKP’nin yarattığı kutuplaşmanın kırılması adına oldukça değerliydi.
Bir aktörün değeri sadece cüssesinin büyüklüğüne göre ölçülmez. Örneğin İYİ Parti’ye grup kurması için destek verdiğimizde de önemli olan İYİ Parti’nin seçmen gücü değildi. Asıl olan, bizim demokrasimizdi.
Geçtiğimiz seçimlerde beklentimizin altında kaldık diye ittifak siyasetinden vazgeçemeyiz. CHP’yi toplumun tüm kesimlerine açma rotasından sapamayız. Kendimizi sabırla ve inatla anlatmaktan cayamayız. Kürt seçmenle bağ kurma çabamızı sonlandıramayız. Seçimi kazansaydık makam için her türlü övgüyü dizecek insanların şimdi siyasi ahlakın sınırlarını zorlamasını fazla ciddiye alamayız.
Kabul edelim; bu seçim sisteminde altılı masadaki siyasi partilerle hem rakip hem müttefikiz. Başkanlık sistemi geçerli olduğu sürece “ya rakip ya müttefik” anlayışına dayalı, tek boyutlu siyaset anlayışının katı mantığına dönemeyiz.
DOSTLUKLARI SÜRDÜRMEK
Bu sistem, kutuplaşmaya; kutuplaşma, rekabetin sertleşmesine; sertleşen rekabet de müttefiklerimizin öngörülebilirliğinin azalmasına yol açıyor. Siyasetin yeni koşullarına uyum sağlayamayanlar ittifakları reddedebiliyor. Hal böyleyken fevri çıkışlardan kaçınmak gerekiyor. Dostlukları sürdürmek özen ve nezaket istiyor.
İttifakları karalayıp, bile bile ya da bilmeden, yerel seçim arifesinde Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmenin anlamı yok. Yerel seçimlerde; adaleti yok eden, laikliği kurcalayan ve sürekli korku yayan Cumhur İttifakı zihniyetiyle yarışacağız.
Muhalefetteki her tartışma kıymetlidir. Ama hiçbir iç tartışma yerel seçimlerde AKP’yi mağlup etmekten daha kıymetli değildir"