55 yıl önce dün Avusturalya kökenli radikal Yahudi bir kişi Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı yakma girişiminde bulundu.
İsrailli yetkililerin itfaiyenin olay yerine yetişmesini engellemesine rağmen bölgede bulunan Filistinliler yangını büyümeden söndürdü. Yangına ‘çok sert’ tepki gösteren Arap ve Müslüman ülke liderleri 25 Eylül’de Fas’ta bir araya gelerek İslam Konferansı Örgütü’nün kurulmasına karar verdiler. Karar çerçevesinde kurulmasına karar verilen komiteler arasında Kudüs Komitesi vardı ve bu komitenin başkanlığı Fas’a verildi. Oysa Fas o gün ve hâlâ da öyle İsrail işbirlikçisi ve İsrail devleti kurulduğu 1948 öncesinde ve sonrasında en az 750 bin Faslı Yahudi Filistin’e göç etti.
1969’da yani 55 (ELLİBEŞ) yıl önce kurulan Örgüt geçen süre içinde hiç bir işe yaramadı ve İsrail yalnızca Mescid-i Aksa ve Kudüs’te değil tüm Filistin’de istediği her şeyi yaptı, yapıyor ve yapacak çünkü Arap ve Müslüman ülke yönetimlerinin ezici çoğunluğu ihanet içinde ve çoğu dolaylı-dolaysız İsrail işbirlikçisi.
11 aydır devam eden Gazze savaşında olduğu gibi..
İsrail her gün ve her saatte Filistinli kadın, çocuk ve yaşlıları hunharca öldürüyor, 2,3 milyon Filistinlinin evlerini, okullarını, hastanelerini ve camilerini yakıp yakıyor, aç ve susuz bırakıyor ve onlar için yaşamı cehenneme çeviriyor ama Arap ve Müslüman ülke yöneticileri ‘kınama, protesto ve lanetlenmenin’ dışında hiç bir şey yapmıyor, yapamıyor ya da yapmak istemiyor. Hatta bazıları da bu savaşta Şii İran ve onun desteklediği Lübnan Hizbullah, Yemen ve Suriye kazanmasın diye kirli tezgah çeviriyorlar.
Belki de bazıları İsrail’in korkunç vahşetine, cinayetlerine ve, toplu katliamlara rağmen direnen ve teslim olmayan Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinlilere kızıyordur.
Bizde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, davetine yanıt vermediği için Filistin Devlet ( pratikte böyle bir devlet yok) Başkanı Mahmut Abbas’a önce çok kızdı sonra da TBMM’de milletvekilleriyle birlikte onu ayakta alkışladı. Oysa aynı TBMM 12 Kasım 2007’de Erdoğan’ın üç yıl sonra Davos’da ‘siz çocukları öldürmeyi çok iyi bilirsiniz’ dediği Şimon Perez’i de ayakta alkışlamıştı. Mısır, Ürdün, Fas, BAE ve Bahreyn ise Katil Perez ve Netanyahu’nun ülkesi İsrail ile türlü türlü ilişkiler sürdürüyorlar. ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler ise “ Arap ve Müslüman ülkeler Filistin halkına sahip çıkmıyorsa biz neden karışalım bu işe’ diyor. Durum böyle olunca tüm istek ve baskılara rağmen İsrail ateşkese yanaşmıyor ve ruh hastası Netanyahu ABD’deki seçim ortamını fırsata çevirerek bölgesel bir savaş çıkarmanın planlarını yapıyor. Tahran’da Hamas lideri İsmail Heniye’yi öldürerek İran’ı savaşa çekmek isteyen Netanyahu günlük provakasyonlarla Lübnan’a saldırıp duruyor.
47 yıllık gazetecilik yaşamımda özellikle ve ısrarla vurguladığım tek gerçek :
İktidarda kim olursa olsun İsrail asla barış yapmaz ve yapmayacaktır. Nil’den Fırat’a kadar uzanan tüm alanları ele geçirmeden asla durmayacaktır.
Bunun da tek bir nedeni var :
Bu Siyonist söyleme inanan Yahudiler bulundukları ülkeleri terkederek Filistin’e gitmiş ve 1948’de İsrail devletini kurmuştu. Dinin dışında ortak hiç bir özellikleri olmayan ve farklı etnik kökenli bu Yahudiler sürekli savaşmak zorunda.
Kimse de çıkıp onlara “ Yahu 8 milyon Yahudi Filistin, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Mısır, Irak, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın yarısını nasıl ele geçirecek’ demiyor.
Demiyor çünkü yukarıda saydığım bu 8 milyon Yahudi’nin ülkesi İsrail ile işbirliği yapan çok sayıda insan var bizim coğrafyada.
Hikaye de bunda ibaret.