Eminim unuttuğum vardır ama dün yine müthiş bir gündü!
Şebnem Korur Fincancı cezalandırılarak tahliye edildi, İmamoğlu hakkında yeni bir dava açıldı, Kaftancıoğlu Pergule davasından beraat etti…
Milletvekilleri Ali Mahir Başarır ve Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlıklarını kaldırmak için karma komisyon CHP’siz ve İYİ Parti’siz toplandı…
83 yaşındaki Emekli Korgeneral Hakkı Kılınç sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi…
Ahmet Zeki Üçok, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı siyasi yasak istedi…
RTÜK, Halk TV'ye "mimikle terör övmekten" verdiği cezadan sonra bu kez de “espriyle eleştirme” cezası verdi…
Özgür Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili yarın 'büyük bir dosya' açıklayacağını bildirirken, “can güvenliğine” vurgu yaptı…
HDP’den sonra CHP ve İYİ Parti de AKP ile Anayasa değişikliği görüşmesini reddetti…
HDP’nin kapatılması için AYM’ye sözlü açıklama yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, HDP sözcüsü Saruhan Oluç’un ifadesiyle “Soylu gibi konuştu!”
Bütün bunlar neredeyse 24 saat içinde oldu ve bizler bir kez daha “bu kadar da olmaz” demenin anlamsızlaştığına tanıklık ettik!
Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin hazine yardımına bloke konulması ile ilgili aldığı kararda olduğu gibi artık yargının şikayet edileceği bir mercinin bile kalmadığı Türkiye’de seçim tarihi yaklaştıkça görünen o ki hukuk dışı uygulamaların artması da, kayyum tehditleri de, HDP’nin kapatılması da, Sinan Ateş gibi siyasi cinayetlerin artması da maalesef sürpriz olmayacak!
AKP-MHP Bloğu için aslonanın kendi bekaları için seçimi kazanmak olduğu koşullarda Türkiye seçime Anayasasız ve hukuksuz bir ortamda gidiyor. Sinan Ateş cinayetindeki siyasi boyutu örtbas etme ve cinayeti bir üçüncü sayfa “cinayet haberi” yapma çabası bile bu gerçeği işaret ediyor…
Böyle bir ortamda muhalefetin “sen ben kavgası” kabullenilemez!
Böyle bir ortamda, “hukuk ve demokrasi” diyen 6’lı masanın HDP’ye yönelik hazine yardımına bloke konulmasına yönelik bir tek cümlelik bile açıklama yapmaması kabullenilemez!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında “Siyasal partilerin kapatılması askeri dönemlere ait bir gelenektir. Hazine yardımını kesmek, parti yardımını kesmek gibi uygulamaları asla doğru bulmuyoruz” vurgusu çok önemli olsa da 6’lı Masa için tek başına sonucu değiştirmeye yetmez!
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BELİRLEYİCİ
Seçime birkaç ay kala, yeni ittifaklar oluşur mu oluşmaz mı bilinmez ama milletvekili seçimlerine üç ayrı ittifakın (Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ve Emek-Özgürlük Bloku) gireceği artık biliniyor. Ancak bilinmeyen en önemli konu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin iki adaylı mı, ikiden çok adaylı mı olup olmayacağıdır!
HDP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayını göstereceğine yönelik son açıklamaları Cumhurbaşkanlığı seçimine üç ve daha fazla adayla girileceğini ve seçimlerin de ikinci tura kalacağı olasılığını güçlendiriyor. Lafı dolaştırmadan söylersek, hukuksuzluğun ayyuka çıktığı, devletin bütün olanaklarının muhalefete karşı kullanıldığı bir ortamda seçimin ikinci tura kalması muhalefet açısından seçimi kaybetme tehlikesini büyütür. Bunun ne şakaya gelir bir yanı ne de “deneme yanılma” payı vardır!
Hem kamuoyu yoklamaları, hem de seçim matematiği Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı’ndan birkaç puan önde olduğunu gösteriyor olsa da kabaca yüzde 40 yüzde 40 bir dağılımdan söz etmek yanlış olmaz. Bu gerçek Cumhurbaşkanı seçiminin kaderini geriye kalan yüzde 20’nin belirlemesi anlamına gelir. Geriye kalan yüzde 20’nin yaklaşık 12’sini de HDP seçmenin oluşturduğu artık bilinen bir gerçekliktir. 6’lı masa seçimi kazanmak, Cumhuriyetin İkinci Yüzyılını demokrasiyle taçlandırmak istiyorsa bu gerçeğe uygun davranmak zorundadır. Çok açık ki, İYİ Parti’nin “HDP direnci” karşısında 6’lı Masa’nın kararsızlığı muhalefete seçim kaybettirir!
Meclis aritmetiği açısından üçüncü, kamuoyu yoklamalarında ise Türkiye’nin dördüncü partisi HDP’yi yok sayarak, görmezden gelerek siyaset yapılamaz, yarının Türkiye’si de kurulamaz! Daha önce kerelerce yazdım, Cumhuriyet öncesi de, Cumhuriyet döneminde de Kürt seçmenin desteğini almadan iktidar olan bir tek örnek yoktur! 1950’lerin Menderes’i, 1970’lerin Ecevit’i, 1980’lerin Özal’ı, 1989’ların Erdal İnönü’sü, 2000’lerin Erdoğan’ı bunun somut örnekleridir…
HDP DESTEK VERMEDEN SEÇİM KAZANILMAZ
Yaşayarak görüyoruz ki, siyaset yalnızca rasyonel akılla yapılmaz. Siyasette rasyonel akılla duygusal akılı buluşturmadan sonuç almak mümkün değildir! Milletvekilliği seçimine ayrı gireceğini aylar öncesinden açıklayan HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde sürece dahil edilmesi bir zorunluluk olarak orta yerde durmaktadır! HDP destek vermeden 6’lı Masa’nın adayı Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamaz!
28 Şubat 2022’den bu yana her açıklamasında “bugünün Türkiye’sini reddederek yarının Türkiyesi’ni kurma” iddiasını dile getiren, en son 5 Ocak açıklamasında “Siyaseti bir rant ve güç paylaşımı olarak değil, hak ve adalet temelli bir alan olarak gören bizler kara bulutları dağıtmaya kararlıyız… Cumhuriyetimizin 100. Yılı toplumsal barışın, insan hak ve özgürlüklerinin, adaletin, demokratik hukuk devletinin, temiz siyasetin ve refah toplumunun gerçekleşmesi yönünde yeni bir başlangıcın yılı olacaktır” diye yazılı açıklama yapan 6’lı Masa Cumhurbaşkanlığı seçiminin tek ortak adayla ve birinci turda muhalefet lehine sonuçlanması için açık ve şeffaf bir şekilde HDP’yle masaya oturmalıdır!
KILIÇDAROĞLU NORMALLEŞMENİN YOLUNU AÇAR
Bu konuda asıl yük 6’lı Masa’nın ortak adayı olacağı kesin gibi olan Kılıçdaroğlu’nun omuzlarındadır! Muhalefet kazanmak için Kılıçdaroğlu’nun omuzlarındaki bu yükü paylaşmanın yolunu bulmalıdır! Çünkü yalnızca Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhafazakardan sosyal demokratlara, milliyetçilerden sosyalistlere kadar herkesi sandıkta birleştirir, memleketi de normalleştirir!