AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Hopa'da yapacağı mitingi öncesi çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazıyla hayatını kaybeden Metin Lokumcu için mahkeme 'görevsizlik' kararı verdi, dosyayı Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Artvin'in Hopa ilçesinde yapacağı mitingi öncesi çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazı ile fenalaşıp hastanede yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümüyle ilgili 10 yıl sonra açılan davanın 2’nci duruşması bugün Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Lokumcu'nun ölümüne ilişkin günden ilk kez ortaya çıkan görüntülerin de dosyada tartışıldığı duruşmada, Cumhuriyet Savcısı görevsizlik kararı talep etti. Kararı açıklayan mahkeme, mahkemenin görevsizliği ile TCK 87/4 hükmü uyarınca dosyanın görevli Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. DURUŞMADA NELER YAŞANDI? Davanın ikinci duruşmasını CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, TİP Milletvekili Barış Atay, CHP eski milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, CHP'li Sevgi Kılıç, CHP Disiplin Kurulu Üyesi Doğuşcan Aydın Aygün, SOL Parti'den Alper Taş, Hopa, Rize ve Trabzon emek ve demokrasi platformları ile İzmir, Ankara, Diyarbakır, İstanbul, Antep ve Batman Barosu avukatları da takip etti. Duruşma sanık avukatının beyanlarıyla başladı Duruşmada ilk olarak sanık avukatı konuştu. Avukat, üç müvekkiline dair somut bir suç isnadı olmadığını belirtti ve beraat istedi. Üç sanığın duruşmadan veraste tutulmasını istedi: "İddianamede hala müvekkillerim ile ilgili somut iddia bulunmamaktadır. Sadece gaz kullanma ruhsatları olduğu için sanık konumundalardır duruşmadan vareste tutulmalarını talep ediyoruz." Avukat Nagihan Bulduk: İddianamenin eksikliğine, nitelikli kasıtla ölüme sebebiyet vermek suçundan sanıkların yargılanması talebimiz halen karşılık bulmadı. Olayın üzerinden 10 yıl 28 gün geçmiştir sanıklar hala sizin huzurunuza çıkmadı bu makul bir süre değildir. Mevcut delilleri bir kenara bırakıp yeni delil toplamak istemeniz makul süreyi bir kenara bırakıp süreyi yeniden uzatacaktır. Ölümünün nedeninde kimyasal gazla nedensellik olduğu açıkça anlatılmaktadır. Olaydaki tanıklar da Metin Lokumcu'nun doğrudan gaza maruz kaldığı belirtmiştir. Hatta mühimmatların bitip yeni mühimmat getirildiği söylemiştir. Tüm Hopa o gün gaza maruz kalmışken Metin Lokumcu'nun gaza maruz kalmamasının imkanı yoktur. Uzun süre gaza maruz kalınmasının ölümle sonuçlanabileceği raporlarla sabittir. Bunun etkisi duman ortada olmasa bile devam edebilmektedir. Avukat Meriç Eyüboğlu: Davanın selameti açısından görevsizlik kararı vermeniz önemli. Biz her aşamada bunu tartışmaya devam edeceğiz. Adli Tıp Genel kurulu bunu işaret ediyor. Ölüm nedenlerinden biri gaza maruz kalmaysa bu dosya açısından yeterlidir. Bu salonda gaza maruz kalmayan yoktur heralde. Nasıl acı verici olduğunu bilir. Ancak şu az biliniyor. Bu gazı kullanmak işin sadece polis olmak yetmiyor. Kullanmak için belli şeylerin bilinmesi gerekiyor. Sanıkların bunu bilmemesi mümkün değil. O gün Hopa’da gaz fişeğiyle yaralananlar var. Yani Hopa’da sadece Metin Lokumcu olmayabilirdi. O gazı kullananların, 8 saat boyunca kullanılmasının ne sonuçlar doğuracağını bilmemesi mümkün değil. Bu bile ne kadar orantısız gaz kullanıldığının açıkça kanıtıdır. 8 saat boyunca gaz kullanılmıştır. Bütün Hopa bu gazlardan etkilenmiştir. Tanıklar dinlenildiğinde daha da net anlaşılacaktır. Ancak hakkaniyetli olan bu dosyadan el çekmeniz ve dosyanın ağır cezaya gönderilmesidir. Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı: Burada acılı bir aile var, biz onlar için geldik. Bu dava Türkiye açısından önemli bir dava. Hopa’da Metin Lokumcu rahmetli olduysa, başka yerlerde bu olmasın diye önemli bir dava. Yargı bugün herhangi bir düğünde kavgaya polisin oraya orantısız şekilde müdahale etmemesi açısından önemlidir. Gaz kullanımı eğitimi verilmiş biri bunu bu şekilde kullanıyorsa bunun sonucu ölümdür. Bugün vereceğiniz kararla, Türkiye’deki kolluk artık on defa düşünecek. Ama bunu yapmadığımız takdir de polis başkalarına da zarar verecek. Biz Gaziantep’ten bunun için geldik. Buradaki herkes gibi adalet ve vicdan arıyoruz.

BAROLARIN VE DERNEKLERİN KATILMA TALEBİNE RET

Yeşil Artvin Derneği, Metin Lokumcu davasına müdahil olmayı talep etmek için söz aldı. Yeşil Artvin Derneği adına konuşan Avukat Bedrettin Kalın: Derneğiniz Artvin’deki çevre sorunlarıyla mücadele etmektedir. Bu kapsamda Hopa’daki HES projeleriyle alakalı sorunlarda Metin Lokumcu’da her zaman yanımızdaydı. Baroların ve derneklerin davaya katılma talepleri reddedildi. Davaya saat 13.10’a kadar ara verildi

"POLİSİN O GÜNKÜ TAVRI 'GELDİK VE HOPA’YI SÜPÜRÜP GİDECEĞİZ' ŞEKLİNDEYDİ"

Tanık Kamil Ustabaş: 31 Mayıs 2011 günü dönemin Başbakanı’nın mitingi vardı. Bölgede HES’lerin yapılmaması için bir basın açıklaması vardı. Hopa Dereleri Koruma Platformu bunun için bir çağrı yapmıştı. Başbakan'a ve basına insanlar sesini duyurmak için Hopa Meydanı’nda toplanıldı. Ben de oradaydım. Aynı zamanda çayda kota ve kontenjana karşı da gerçekleşiyordu. Aynı zamanda çay üreticisiyim. Hopa’nın girişinde polisin yığınağı vardı. Hopa’daki iki caddede polislerle kapatılmıştı. Hopa’daki polisin 10-15 katı sanırım polis getirilmişti. Başbakan’ın miting yapacağı yerle bizim basın açıklaması yapacağımız alan arasında iki tane uluslarası yol bir tane de şehir içi yol bulunuyor. Basın açıklaması yapacak olanlar da horon oynuyordu. Horon sonrasında hiçbir uyarı yapılanmadan polis tarafından saldırıya geçildi. İnsanlar da can havliyle Dumlupınar Caddesi’ne kaçtı. Alanda toplananlara gaz ve su sıkılınca etrafta açıklamayı izleyenlerde esnafın dükkanına sığındı. Kolluk kuvvetleri o dükkanlara da gaz kullanarak, kapıları kurtar girdiler. O kadar gaz kullanıldı ki, bir dükkanın çatısı yandı. Yine Hopalı insanlar o yangını söndürdü. Aklımızın almadığı bir kolluk kuvveti yığılmıştı. Hopa gaz bulutu altında kaldı. Bir kadın kafasından yaralandı. Başbakan koruması gidip “gaz şöyle sıkılır” diyerek polisin elinden gazı alıp gösterdi. Buna çok net şahit oldum. Polisin o günkü tavrı “geldik ve Hopa’yı süpürüp gideceğiz” şeklindeydi. Niyeyse bir kenti teslim alma mantığıyla gelmişlerdi. Birçok ölü çıkabilirdi. Çıkmamasının sebebi, esnafın insanları dükkanlarında bir şekilde korumalarıydı. İlk saldırı başladığında Metin hoca saldırıyı durdurmaya çalışıyordu. Her yerden gazlar sıkılıyordu. Kolluk kuvvetlerinin önünde duran amirlere “durun ne yapmak istiyorsunuz” diyordu. Tanık Recep Demirci: Ben Metin Lokumcu’nun öldüğünü duyduğumda hastane önüne gittim. O sırada yoğun silah sesleri vardı. Panzerlerden ve araçlardan rastgele havaya ateş açıldı. O sırada gaz ve su sıkıldı. Ben fenalaştım ve bayıldım. Hastanede müşahade altında kaldım. Uyandığımda sesler devam ediyordu. Sonrasında hastanenin önünde boş kovanları teslim alarak savcılığa teslim ettim. Tanık Ali Rıza Özgenç: O günler de seçim atmosferiydi. Dönemin Başbakanı miting yapacağı söylendi. Hopa’da iki ana temel sorunumuz vardı. Birincisi HES’ler, ikincisi de çay tarımıyla alakalı sorundu. Bu iki temel sorunu dile getirmek için bir basın açıklaması düşündük. O alan halan daha çok kalabalık olan bir alandır, meydandır. Şenlik havası varken su ve gaz bombası atılması. Hiçbir neden yokken horon oynayan insanlara su ve gaz sıkılmasının hiçbir mantığı yoktu.

"METİN HOCA MÜDAHALEYİ DURDURMAYA ÇALIŞIYORDU"

Tanık Cemil Aksu: O gün ben orada basın görevlisi olarak bulundum. Bağımsız gazetecilik yapıyordum. Görüntü almak için meydana geldim. Meydan dediğimiz yer işlek bir yer, normal bir kalabalık vardı. Başbakan geleceği için de meraklı insanlar vardı. Ancak burası miting alanına epeyce bir uzak bir alandı. Mahalleden meydana gelene kader çok yoğun bir güvenlik önlemi vardı. Basın açıklaması için toplananların yanına geldiğimde, polisin kitlenin iki grubun arasında değil basın açıklaması yapacakları kapatan bir yerde durduğunu gördüm. Müdahale sonrasında bir curcuna ve dağılma oldu. Kaçışan kitlenin peşinden de polisin müdahalesi devam etti. Otellerin camları ve kapıları kırıldı. Ara sokaklara gaz atıldı. Meydanda yaşlı insanlar vardı. Fenalık geçirenler vardı. Metin Lokumcu yakın bir yerden horonu izliyordu. Gazlı müdahale anında da gördüm. Her yere gazla müdahale vardı. Metin hoca da onları durdurmaya çalışıyordu. Müdahelenin durdurulması için çok girişimleri oldu. Bütün bu girişimler sırasında da gazla müdahale oldu. O gün neredeyse kim yan yana geldiyse gazla karşılaştı. Tanık Şenol Çelik: Bir akşam öncesinden Metin abiyle haberleşmiştik. Ben o dönem muhtar olduğum için, kaymakam bizim alanı kontrol etmemiz için alanda olmamızı istedi. Alana gittiğimizde insanların horon oynadığını gördüm. Biz de kaymakam dediği için alanı gezmeye ve kontrol etmeye devam ettik. O sırada bir polisin telefon konuşmasına şahit oldum. Şöyle diyordu: “Birazdan küçük Moskova ne hale geliyor görürsünüz” dedi. Bütün çevik kuvvetin bütün bir alanı sardığını gördüm. Panzerden su ve gaz bombaları gelmeye başladı. Herhangi bir anons duymadık. Ben de gazlardan kaynaklı boğulma tehlikesi geçirdim. Sonrasında yine çıkıp polislerle konuşmaya çıktım. Metin hocanın bir yerde polisler tarafından sıkıştırıldığını gördüm. Zaten gaz yemişti Metin hoca bir de üzerine kalkanla sıkıştırıldı. Sonrasında oradan birlikte uzaklaştık ama bir daha göremedim. Sonrasında hastaneye götürüldü ve ölüm haberi geldi.

YENİ GÖRÜNTÜLER DOSYADA

Avukat Sercan Aran: Hopa’da müdahale edilen olaylar barışçıldır. Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulunmuştur. polisin "gebert lan gebert, vur şuna adam gibi vur" dediği bir noktada artık dikkat ve özen yükümlülüğünden bahsedemeyiz. Burda tartışabileceğimiz tek şey olası kasttır, bu tartışmayı da yapacağımız yer ağır ceza mahkemesidir. İzlediğimiz görüntüyü kaydeden emniyet müdürlüğünde görevli polisler.Bu polislerin söylediği şey ile yaşananları kıyasladığımızda biz oturup taksir tartışamayız.Polisler gerek tanık beyanlarıyla, gerekse de videodan da görüleceği üzere her şey nettir.Bu bir cinayetttir. Şayet görevsizlik vermeyeceksiniz. Sanıkları duruşmaya getirtmeniz gerekiyor. Sanıklardan Sinan Eyüpoğlu hariç CMK196/2'deki esas mahkemesinde ifade verip vermek istemediği sorulan sanık yok. Bu da usuli bir hatadır. Sanıkların ifadeleri birbirleri ile çelişkili. Talimalat mahkemelerinin hiçbiri bu çelişkileri gidermemiş. Biz nasıl gidereceğiz bu çelişkileri? Sanıklar burada olmadan? Ya da şu fotoğraftaki şahıs kimdir? Sanıklardan biri midir? Bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey sanıkların adları! Elimizde görüntüler var ama sanıkları görmediğimiz için görüntüleri inceleyip, şu şu kişidir deyip sanıklara da ir tartışma yapamıyoruz. Bir de sanık avukatlarının veraste tutulma talepleri var. Zaten gelmiyorlar ki? Neyden vareste tutulacaklar? Burada Türkiye Cumhuriyeti adına bir mahkeme kurulmuş. Sizin vareste tutulmaları yönünde sanıklarla ilgili bir ara kararınız yok. Ama zaten sanıklar gelmiyor. Demek ki mahkemenin de gücü yok. Sanıklar bizimle dalga geçiyor! Gelmedikleri duruşmaya gelmemek için talepte bulunuyorlar avukatları aracılığı ile. Bu dalga geçmektir. Sadece bizimle değil aynı zamanda sizinle. Bu talebimizi de kabul etmiyorsanız keşif icra etmeniz gerekiyor. Şayet bu taleplerimizi ayrı ayrı reddecekseniz. Zaten sizi reddettik ve reddi hakim talebimiz reddildi. Burada size düşen dosyadan çekilmektir. Çünkü tüm taleplerimiz reddedilecekse bu dosyayı görme niyetiniz yok demektir. Katılanlar vekili Avukat Mert Ekinci: Tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere olay tarihinde Hopa'da polisin müdahalesini meşru gösterecek hiç bir durum yoktur. Polisin olaydaki tavrı sesini duyurmak için sokağa çıkan tüm muhaliflere verilen bir gözdağıdır. 2011 den bugüne kadar benzer olaylarda kamu görevlileri hakkında etkin soruşturmaların yürütülmediği, caydırıcı cezaların verilmediği pek çok örnek vardır. Tanık anlatımları da olayda sanıkların olası kast ile hareket ettiğini çok ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır. Öncelikli olarak dosyada görevsizlik kararı verilmesini talep ediyoruz. Ne yazık ki suç “kamu görevlilerine” karşı işlenirse herkesin evi basılabiliyor ancak kamu görevlileri suç işlerse gereği gibi yargılama yapılmıyor. Tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere olay tarihinde Hopa'da polisin müdahalesini meşru gösterecek hiç bir durum yoktur. Polisin olaydaki tavrı sesini duyurmak için sokağa çıkan tüm muhaliflere verilen bir gözdağıdır. 2011 den bugüne kadar benzer olaylarda kamu görevlileri hakkında etkin soruşturmaların yürütülmediği, caydırıcı cezaların verilmediği pek çok örnek vardır. tanık anlatımları da olayda sanıkların olası kast ile hareket ettiğini çok ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır. Öncelikli olarak dosyada görevsizlik kararı verilmesini talep ediyoruz. Dosyada olay yerinde yargılama yapan mahkeme tarağından keşif yapılması önemlidir. Hopa’da müdahale edilen olaylar barışçıldır. Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulunmuştur. Olay günü Hopa'da olağanüstü hal ilan edilmiştir. Polisin tavrına ilişkin bir video izletmek istiyoruz. Görüntü bizzat polis kamerasından çekilmiş ve polisin eyleme orantısız müdahalesini açıkça göz önüne koyuyor.

'GÖREVSİZLİK' KARARI

Mütalaası alınan Cumhuriyet Savcısı, görevsizlik -TCK 87/4 maddesi kapsamında kalıp kalmadığının tartışılması gerektiği düşüncesiyle- (farklı gerekçeyle) kararı verilmesini mütalaa etti. Duruşmaya 17.00'a kadar ara verildi. Cumhuriyet Savcısı görevsizlik kararı talep etti. Aranın ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, mahkemenin görevsizliği kararına hükmetti.
Muhabir: Alp Yanardağ