Çok değerli Sayın Yargıçlarımız Sayın Savcıyı dinleyerek Merdan Yanardağ’a iki yıl altı ay hapis cezası verdi, hükmün açıklamasını erteledi ve serbest bıraktı. 101 gün içeride tuttuktan sonra. İki gün önce de Merdan olayında olduğu gibi zorlama gerekçelerle evinden alınarak Çağlayan’a götürülen ağır zona hastalığından acı çeken Ayşenur Arslan ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Tabi gün boyu psikolojik baskının her türlüsü yaşatıldıktan sonra. Merdan gibi Ayşenur da kaçacak durumda değildi ve ne gözaltına alınma ne de tutuklanmaları için hukuki hiç bir gerekçe yoktu.

Bu hukuksuzluk daha önce içeri alınıp serbest bırakılan ya da halen içeride olan hemen hemen tüm gazeteciler, politikacılar, akademisyenler, sanatçılar ve bilumum muhalifler için de geçerli.

Örneğin ben ‘ima’ yoluyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiğim için tutuklandım ve Silivri’ye kapatıldım. Daha sonra da başka benzer suçlamalarla yargılandım ve beş buçuk yıl hapis cezasına çarpıtıldım. Neden? Bu iktidarın Suriye başta olmak üzere ‘Arap Baharı’ sürecindeki yanlış ve tehlikeli politikalarını eleştirdiğim için. 12 yıl aradan sonra yüzde yüz ve her konuda ben haklı çıktım. Ama teşekkür edip bana madalya vermeleri gerekirken içeri attılar.

Ben ya da Merdan ya da Ayşenur ya da Barış Pehlivan ya diğerlerimizin bir tek suçu var o da sevdiğimiz bu ülkenin iyiliği için gerçekleri söylemek ve savunmaktır.

Gezi Davası’da hüküm giyen ya da giymeyen herkes gibi. Ya da Selahattin Demirtaş ve arkadaşları gibi. Ya da yıllardır içeride tutulan ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları gibi.. Hiç birimiz tek bir suç işlemedik ve yaptığımız tek şey anayasal hakkımızı kullanarak bildiklerimizi barışçıl bir şekilde ifade etmekti. Yani ‘demokratik bir ülkede ifade özgürlüğü hakkımızı’ kullandık. Biz kullandık ama iktidar buna çok kızdı.

İktidarın kendine göre bir özgürlük ve demokrasi kriterleri var. Ona göre ‘ben izin vermedikçe konuşmak yok’. Ya da ‘ben izin verdiğim ölçüde konuşacaksınız yoksa susturmayı bilirim’.

Gerçekten de biliyor! Çünkü güvenlik, istihbarat ve yargı onun kontrolünde.. O da yetmezse algı operasyonunun aparatı olarak kullanılan yandaş medyanın tetikçileri ve onların emrinde maaşlı ve bol ikramiyeli binlerce Aktroller emir komuta zinciri içinde her zaman göreve hazır bekletiliyorlar.

İktidar; kendisine muhalif GERÇEK yurtseverleri susturmanın peşinde çünkü onların ne denli etkili olduklarını biliyor.

İktidar; barbar bağıran palavracıları, farklı projelerin aparatı olanları ve birileri tarafından her zaman kullanılmaya müsait SÖZDE muhalif tipleri çok sever, onlara dokunmaz ve toplumun kafasını karıştırmaları için onlara alan açar.

İktidar; bu huyundan vazgeçmeyecektir. Muhalefet partilerinin ve özellikle CHP’nin içinde bulunduğu durumdan yararlanan iktidar; bağımsız medyayı susturmak için her yola başvuracak ve bu amaca yönelik devletin tüm kurumlarını kullanacaktır. Örneğin gazeteler için Basın ilan Kurumu ve radyo televizyonlar için RTÜK. Bu de yeterli olmazsa sağ olsun savcılar, hakimler ve bazen onlara yardım eden bilir kişiler ya da gizli tanıklar. İç ve dış mafyanın adamlarına dokunan yok. Dokunulduğunda da adamların milyon dolarlık ‘tuttuğunu koparan’ çok ünlü avukatları var. Çocuklara cinsel taciz, sarkıntılık ve tecavüz suçu işleyenler kadınlara yönelik her türlü saldırıda bulunup öldürülenler, uyuşturucu kullandığını itiraf edenlerle ticaretini yapanlar ve akılalmaz her türlü pisliğin ve rezilliğin bataklığında övünerek debelenleri hatırlatmanın anlamı yok. Çünkü onların ‘hamili kart yakınımdır’ diyebilen boynu kalın dayıları var.

Ya bizim kimimiz var?

Uğruna mücadele ettiğimiz vicdanı olan bu ülkenin onurlu insanları yani sizler varsınız .

Hepiniz olmazsanız da bu iktidar çoğunuzu korkutup sindirdirmek istiyor.

Karar sizin…

Ya kendiniz , çocuklarınız, torunlarınız ve hepsinden önemli bu vatan için direnir ve mücadele edersiniz ya da teslim olup her şeyinizi kaybedersiniz.

HER ŞEYİ.

Ben bu filmlerin farklı versiyonlarını Ortadoğu’da birebir yaşadım.

Benden söylenesi.

Hiç unutmuyorum galiba 2015 yılının başları idi. Dış gelişmelere bağlı olarak içerdeki durumu Ayşenur’la Maniki Dünya programında konuşurken ‘Karanlığın da karanlığı gelecek” demiştim. Ben ciddiyim.