Mehmet Şimşek'ten 'rezerv satışıyla kura müdahale' iddiasına açıklama
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek "Merkez Bankası’nın seviye hedefi gözeterek rezerv satışı ile kura müdahale ettiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası rezervlerin satılarak döviz kuruna müdahale edildiği iddialarını reddetti.
Sosyal medya hesabından akademisyen ve eski Merkez Bankası Başekonomisti Hakan Kara'nın paylaşımını alıntılayan Şimşek, "Merkez Bankası’nın seviye hedefi gözeterek rezerv satışı ile kura müdahale ettiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Sn Hakan Kara’nın mesajları durumun iyi bir izahı olmuş. Hazine ve Merkez Bankası olarak sermaye piyasalarını ve TL enstrümanlarını geliştirmek ve cazip kılmak adına çalışmalarımıza yoğun şekilde devam etmekteyiz. Zaman içinde bütün sorunların üstesinden geleceğiz" dedi.
https://twitter.com/memetsimsek/status/1697260173881233638?s=20
HAKAN KARA: MERKEZ BANKASI'NIN DÖVİZ SATMASI ANORMAL BİR DURUM DEĞİL
Hakan Kara paylaşımında şu ifadelere yer vermişti:
"Merkez Bankası faizleri 750 baz puan artırdığı geçen hafta nette 5,2 milyar dolar döviz satmış görünüyor. Aşağıdaki veriye bakılarak TCMB'nin faiz artırımının hiç işe yaramadığı yorumunu yapmak haksızlık olur. İktisatta 'counterfactual' diye bir kavram var. Yani yapılmasaydı ne olurdu diye sormak lazım. Bence Ağustos’ta güçlü faiz artırımı olmasaydı bugün CDS 366 değil 450-500 olurdu.
TCMB şu anda geçmişten biriken sorunları temizlemeye çalışıyor. Seçim öncesinde Nisan ve Mayıs aylarında bankalara baskı yapılarak hızla şişirilen KKM’lerin dönüşü Temmuz ve Ağustos aylarında geldi. Bunların %10’u bile döviz talebine dönüşse hesaplarıma göre 7-8 milyar dolar döviz talebi oluyor. Bunu birinin karşılaması lazım. Dolayısıyla, TCMB’nin döviz satması da net pozisyonunun negatife dönmesi de anormal bir durum değil.
Burada Merkez Bankasının ve ekonomi yönetiminin hiç mi suçu yok diyebilirsiniz. Seçimden sonra faizleri daha erken ve daha hızlı artırsalardı, dolaylı vergilere bu kadar yüklenilmeseydi, mevduat faizinin düşmesine izin verilmeseydi enflasyon ve kur daha az artacak, KKM’den dövize geçiş talebi de daha sınırlı olacaktı. Yine de zararın neresinden dönülürse kârdır. Yapılan iletişimden anladığım kadarıyla yeni PPK üyeleri durumu kavramış görünüyor, umarım gerekli dönüşü yapmak için kendilerine yeterli alan tanınır.
Ağustos ayı PPK kararı ve KKM’den çıkış hamlesi önemliydi; devamının gelmesi lazım. Gelinen noktada tek başına makul para politikasının sorunları çözmekte yeterli olmayacağını belirtmekte fayda var. Faiz artırımlarının arzu edilen sonucu vermesi için bütün bu sürecin hukukun üstünlüğü, güçlendirilmiş kurumlar, dış politikada rasyonalite ve enflasyonu odağına alan inandırıcı bir makro programla desteklenmesi gerekiyor."