CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası'na ilişkin yaptığı açıklamada "Siz Ethem Sancak'a 'Al çalıştır' diye veriyorsunuz. Sancak kime veriyor? Katar ordusuna. Bunun adı kimse kusura bakmasın vatana ihanettir" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir programda Tank - Palet fabrikasının özelleştirilmesine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikasının verildiği firmanın getirdiği malın üzerine yüzde 12,5 kar koyarak satacağını belirterek, şunları kaydetti:
“Bu fabrika devletin fabrikası. İşçi, makineler devlete ait. Ben kendim üreteceğim yere ‘Sen üret, ben sana kar vereceğim.’ Ürünü de ben alıyorum. Niye ben kendim üretmiyorum? Ben, ’50 milyon doları bulayım, vazgeçin’ çağrısı yaptım. 50 milyon dolar hikaye. Fabrikanın değeri 20 milyar dolar. Avrupa’nın en büyük tank entegre tesisi. 20 milyar dolarlık fabrikayı siz Ethem Sancak’a ‘al çalıştır’ diye veriyorsunuz. Sancak kime veriyor? Katar ordusuna.
Bunun adı kimse kusura bakmasın vatana ihanettir. Kızacaklar belki, devletin Tank Palet Fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekmenin adı vatana ihanettir ve dünyada örneği yoktur. Bir askeri fabrikayı yabancı bir orduya peşkeş çeken dünyada ikinci bir devlet yoktur. Bunlar yaptılar. Ne için yaptılar bunu? Oradan gelir mi elde edilecek? Hayır.”
"İkisi de aynı devletin farklı birimlerinin verdiği rakamlar"
“Türkiye ekonomisinde enflasyon sorunu var. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı rakamlar ortada. İnsanlar devlet organları tarafından açıklanan rakamlara inanmıyorlar. Bunu nasıl açıklarsınız?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, liyakatin yok edildiği durumlarda devletin yara alacağını, siyaset kurumunun ise güven kaybedeceğini öne savundu.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Merkez Bankası Başkanı sözümü dinlemedi, ben de görevden aldım.” dediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Siz kalkıp da dünyaya ‘Merkez Bankası bağımsızdırı’ anlatamazsınız artık bitmiştir. Güven de bitmiştir orada. Bu lafı kullanmaması lazım. Zaten almaması gerekirken aldı.” diye konuştu.
TÜİK’in enflasyonu yüzde 8,55 olarak duyururken, bürokrasinin farklı bir kanadının devlet için enflasyonu yüzde 22,58 olarak açıkladığını aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Hangisi doğru? İkisi de aynı devletin farklı birimlerinin verdiği rakamlar. Birisi vatandaşa yansıyan şekliyle ‘cezayı, vergileri yüzde 22,58 artıracağım’ diyor. Öbür taraf ’emekliye zam vereceğim ama enflasyon yüzde 8, bunun üzerinden vereceğim’ diyor. Bunu herkes biliyor aslında. O kadar hoyratça davrandılar, kamu kaynaklarını o kadar hoyratça harcadılar ki para bitti, yani deniz bitti. Şimdi emekli, memur, işçi, asgari ücretli ‘kalkınmadan falan pay istemiyorum ama beni enflasyona karşı koruyun’ diyecek. Bunu da kesiyorsunuz. Artık AK Parti iktidarı vatandaşa güven vermiyor.”
Kılıçdaroğlu, Türkiye’de artan işsizlik rakamlarına dikkati çekerek, gençler arasındaki işsizliğin yüzde 27’lere yaklaştığını, üniversite bitirmiş, doktora yapmış gençlerin çalışacak alan bulamadığını ifade etti.
“Hükümetin maliye politikasını eski bir hesap uzmanı olarak nasıl görüyorsunuz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Gelinen nokta bir felaket noktası. İktidar için denizin bittiği nokta. Bütün Cumhuriyet hükümetlerinin aldığı vergilerden çok daha fazlasını aldılar. 60 milyar dolar özelleştirme yaptılar. Arsaları, otelleri, Telekom’u vesaire sattılar, buralardan gelir elde ettiler. Artı Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanmasını yaptılar.” yanıtını verdi.
Bunlar iyi bir planlamayla ve üretime dönük yatırımlara harcansaydı, Türkiye’nin bugün çok farklı bir yerde olacağına işaret eden Kılıçdaroğlu, bunun, devlette liyakat sisteminin bitirilmesi nedeniyle gerçekleştirilemediğini vurguladı.
Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı adında bir kurumun olduğunu ve Türkiye’nin geleceğini planladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, iktidarın bu kurumu kapattığını, Türkiye’nin ilk kez kalkınma planı olmadan bir yılı yaşadığını dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, planlama ve üretime dönük teşvik olmadığı için bütün paraların inşaata gittiğine değinerek, “Bina bitti, herkes işsiz. Bina bitti, yapı paydos. Oraya gönderdik bütün paraları.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin yönetilmediğini, bir kişinin iradesine teslim edildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, tarlada da çiftçinin perişan vaziyette olduğunu, etin, nohutun, mercimeğin neredeyse her şeyin dışarıdan alındığını aktardı.
“Türkiye’nin bu kötü gidişine CHP’nin bir reçetesi var mı?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, sağlıklı, tutarlı, geleceğe dönük hedefleri olan bir planlama yapılması gerektiğine işaret etti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye geçen sene dışarıdan soğan getirirken, bu sene soğanların tarlada kaldığına dikkati çekerek, bunun sağlıklı planlama yapılmamasından kaynakladığının altını çizdi.
Doğru planlamanın yapılabilmesi için devlette liyakatın önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “O işi bilen uzmanları getireceksiniz. Yoksa hayatında plan yapmamış, planın ne olduğunu bilmeyen bir kişiyi getirip başa oturtursanız o sistem yine çöker.” şeklinde konuştu.
"Rüşvetle yarın devletin sırlarını satmayacağını kim garanti edebilir?"
Dışişleri Bakanlığında bütün bu sürecin devre dışı bırakıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Dışişlerinde bir büyükelçi olmak kolay mıdır? Gidiyorsunuz zor bir sınava giriyorsunuz, iyi bir yabancı dil biliyorsunuz, dünyanın değişik ülkelerine gidiyorsunuz, büyükelçilerin yanında eğitim görüyorsunuz, bütün kademeleri geçiyorsunuz, belli bir yaşa geldikten sonra büyükelçi oluyorsunuz, sizi büyükelçi tayin ediyorlar ve siz gittiğiniz ülkede, kendi ülkenizi onurla, gururla temsil ediyorsunuz. Herkes diyor ki ‘Evet, bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyükelçisidir.’ Şimdi biz ne yaptık? Ayakkabı kutusunda rüşvet alan adamı, eski milletvekillerini büyükelçi tayin ettik. Bu devlet ayağa kalkar mı böyle? Kim saygı duyacak bu devlete? Şöyle düşünelim, dünyanın herhangi bir ülkesinde rüşvet alan bir kişiyi Türkiye’ye büyükelçi tayin ettiler. Hepimiz güleriz değil mi ve deriz ki ‘Şu devlete bak ya rüşvet alanlar büyükelçi oluyor.’ Rüşvetle yarın devletin sırlarını satmayacağını kim garanti edebilir?”
Büyük yatırımlara karşı olmadıklarını, sadece “Kaça mal oldu?” diye sorduklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun “ticari sır” diye yanıtlanmadığını söyledi.
İstanbul Havalimanı’nın, şehir hastanelerinin, otoyolların kaça yapıldığını, bunlara ne kadar garanti verildiğini bilmediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “TBMM’de 600 milletvekili var, hiç kimse bilmiyor. Niçin bilmiyor? Ben, bunu bilmek zorundayım. Sayıştayın gerçek anlamda görev yapması lazım. TBMM adına denetim yapması lazım. Denetimi olmayan, hesap vermeyen bir devlet olabilir mi?” diye konuştu.
Dolar endeksli ihalelerin olduğunu anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu, “Dolarla ihale verilenler neden Türk lirasına dönüştürülmedi?” diye sordu.
Tank Palet Fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili ihalenin yapılmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şu bilgileri verdi:
“Eğer Meclisin gensoru yetkisi olsaydı, Milli Savunma Bakanı hakkında gensoru önergesi verilirdi ve hesabı sorulurdu ve Milli Savunma Bakanı Meclise gelip bu Tank Palet Fabrikasının nasıl bu hale geldiğini anlatmak zorunda olurdu. Bilmediğimiz şeyleri öğrenecektik o zaman ama şimdi yok bu. Kaldırdılar bunu. Siz, hata yapana, hatta rüşvet yiyene bile hesap soramıyorsunuz. Gidip adam cebine parayı doldurup ‘rüşvet yedim’ dese, Parlamentoda yapacağınız sadece bir araştırma önergesi vermek. O da reddedilirse zaten hiçbir şey olmuyor. Eskiden bir de sözlü soru vardı. Şimdi bunların hiçbirisi yok. Bir de ‘Meclis, güçlü Meclis’ diyorlar. Hangi güçlü Meclisten söz ediyorsunuz? ‘Meclis daha güçlü hale gelecek’ diye milleti kandırdılar, hangi güçlü hale geldi Meclis? 600 kişiye boşu boşuna para veriyorlar.”
“İstanbul Boğazı’nın yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alınmak isteniyor. Bu yasa Meclis’e gelirse nasıl karşı çıkacaksınız?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Ben, o tür bir düzenlemenin geleceğini pek düşünmüyorum. Böyle bir hazırlıktan söz ediliyor ama bu kadar olmaz, Parlamentoya gelmez. Bir niyet olabilir. Boğaz’ın rantı çok yüksek onu gayet iyi biliyoruz. O rant için bazılarının ağzı sulanıyor onu da gayet iyi biliyoruz ama her şeye rağmen Parlamento ve CHP gerekli tepkiyi verir. O kadar kolay değil.” yanıtını verdi.
“Cumhur İttifakı’nın TBMM’de çoğunluğu var. Parlamentodan bir gecede geçebilir.” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Doğru, ne kadar engellesek de oluyor. AK Parti ile MHP ortak hareket ediyorlar. Ne kadar halı olursak olalım, onlar ‘madem ki Erdoğan bunu istiyor’ koşulsuz el kaldırıyorlar ve diyorlar ki ‘Evet, bunun böyle olması lazım.’ O şekliyle karar veriyorlar. Bu, özellikle 12 Eylül darbesinin getirdiği Siyasal Partiler Yasası’nın Parlamentonun ağırlıklı olarak siyasal liderlerin tutsağı haline gelmesine yol açmıştır. Yani lider ne derse milletvekili onun dışına çıkamıyor. İşte bir Sayın (Mustafa) Yeneroğlu vardı, arada bir doğru şeyler söylüyordu, partiden istifa ettirdiler. Parlamentodaki milletvekillerinin özgür iradelerini kullanmaları gerekiyor. Böyle bir ortam yok.”
Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Biz, eskiye dönmek istemiyoruz. Eskisi zaten 12 Eylül darbe hukuku. Biz, darbe hukukundan arınmış, çağdaş, Batı ülkelerinde neyse aynı demokratik standartlara sahip olmak istiyoruz. Düşünce özgürlüğü olsun, Parlamentoda milletvekilleri özgürce düşüncelerini beyan etsinler. Bakanlar topluma hesap versin.” dedi.
“Belediye başkanlarınızın performansını nasıl buluyorsunuz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 50’nin üzerinde bir memnuniyetin olduğunu, gelecek süreçte bu oranın daha da yükseleceğini sözlerine ekledi.