Kanadalı doktorların, 20. yüzyılda yerli Kızılderili halka karşı ırkçı politikalar kapsamında uygulanan “rıza dışı kalıcı kısırlaştırma” işlemine hala devam ettiği ortaya çıktı.
Dünya’nın en demokratik 12. Ülkesi olarak kabul edilen Kanada’da, 20. yüzyılda başlayan ve 2010larda “tamamen bittiği” iddia edilen ırka dayalı “rıza dışı kalıcı kısırlaştırma” işleminin hız kesmeden devam ettiği ortaya çıktı. Kanadalı yayın kuruluşu CTV News’in, kendisi de Kızılderili olan muhabiri Creeson Agecoutay’ın haberine göre, kendisinin kız kardeşi de dahil olmak üzere yerli Kızılderili soyundan gelen birçok kadın, ilk doğumlarından sonra kalıcı olarak kısırlaştırılıyor.DOĞUM ANINDA İMZA ATTIRIYORLAR
Oda TV'nin aktardığı habere göre; Kendi kız kardeşinin yaşadığı olaydan yola çıkarak araştırmasını yapan Creeson Agecoutay, yerli soydan gelen kadınlara doğum anında veya hemen öncesinde sözleşme imzalattıklarını söyledi. Sözleşme, bir madde dışında hastanede doğum yaptırmaya rıza gösteren sözleşmeler ile birebir aynı. Tek fark ise, beyaz kadınlarda olmayan o madde: “Kalıcı olarak kısırlaştırma işlemi tüp ligasyonu yapılmasına rıza gösterdiğimi beyan ediyorum” maddesi.DOĞUM ANINDA SÖZLEŞMEYİ OKUYAMIYORLAR
Doğuma birkaç dakika kala veya doğum esnasında imza attırılan Kızılderili kadınlar, o anda sözleşmenin hiçbir maddesini okuyamıyor. Yaşadıkları deneyimi aktaran Amerikan yerlisi kadınlar, doğum esnasında sadece çocuklarının sağlıklı doğmasını düşündüklerini ve doktorluk gibi kutsal bir meslekten art niyet beklemediklerini söyledi.KALICI OLARAK KISIR OLDUKLARINI RESMİYETTE İSPAT EDEMİYORLAR
Kalıcı olarak kısırlaştırıldığını anlayan kadınlar, durumu fark edince hastanelere muayene olmaya gittiklerini ifade etti. Ancak hastaneler, “kalıcı olarak kısırlaştırılmıştır” belgesini vermedi. Bunun yerine, muayeneye gelen Kızılderili kadınları “bu belgeyi başka hastaneden alın” diyerek kapı kapı dolaştırdılar.TÜPLERİ BAĞLAMA VEYA KESME YÖNTEMİ
Halk arasında “tüp bağlama” olarak bilinen yöntemle kadınların rahim tüplerinin bağlanması, kesilmesi yahut rahmin önemli bir kısmının alınması şeklinde yapılabilen bu kısırlaştırma yöntemi, hamilelik ihtimalini yüzde 99.9 oranında ortadan kaldırıyor.KIZILDERİLİ AKTİVİSTLER: “HAYVAN MUAMELESİ GÖRÜYORUZ”
Kızılderili hak örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, yapılan uygulamanın sokak hayvanlarına yapılan kısırlaştırma işlemine benzediğine dikkat çekti. Sosyal medya paylaşımları ve basın açıklamalarında şu sözleri söylediler: “İnsan muamelesi bile görmüyoruz. Resmen hayvan yerine konuluyoruz. Bizim üreme ve yaşama hakkımız eşit görülmüyor.”KIZILDERİLİ KADINLARA PSİKOLOJİK BASKI YAPILIYOR
Amerikan yerlisi kadınlar, toplumdaki “Kızılderililer iyi anne olamaz, çocuklarını pasaklı büyütür” algısı yüzünden kendilerini suçlu hissettiklerini ifade etti.OKULLARDAKİ TOPLU MEZARLAR GÜNDEME GELMİŞTİ
Kanada’da 1894’te başlayan ve son okulu 1996 yılında kapanan “Kanada Yerlileri Yatılı Okul Sistemi” dahilindeki okullarda bulunan toplu mezarlar dünyada gündem olmuştu. Yatılı Okul Sistemi dahilindeki okulların arazilerinde bulunan 751 toplu mezardan binlerce Kızılderili çocuğun cenazesi çıktı. “Beyaz kültüre uyum sağlama” adı altında ailelerinin evinden zorla alınan ve yatılı okullara yerleştirilen 150 bin Kızılderili çocuktan yalnızca 120 bini geri dönebildi. Mezarı bulunan çocukların sayısı ise altı bin. Kalan çocuklar hala “kayıp” olarak kabul ediliyor.YARISI FAİLİ MEÇHUL
Kanada’da Kızılderililerin öldürüldüğü cinayet suçlarının yüzde 50’si faili meçhul olarak kayda geçiyor. Ülke genelindeki faili meçhul oranı ise yüzde 15. Kaçırılan yerli kadınların birçoğu bulunamıyor. Aktivistler, Kanada polislerinin ve savcılarının olayları çözmediğini ve örtbas ettiğini iddia ediyor.TÜRKİYE’YE “SOYKIRIMCI” DEDİLER
Kanada Parlamentosu, 1996, 2002, 2004 ve 2006 yıllarında yaptıkları oylamalarla, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıdı. Türkiye’ye “soykırımcı” diyen Kanada, 18. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar işlenen “Kızılderili Soykırımını” tanımıyor.
Muhabir: Oğuzhan Poyrazoğlu