Kadınlar kararlı: Direnç kırma eylemini tanımıyoruz
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzaladığı karar doğrultusunda Avrupa Konseyi, bugün Türkiye'yi İstanbul Sözleşmesi grubundan çıkardı. Sözleşmenin yürürlükten kalkmasına ilişkin Türkiye Kadın Dernekler Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve Kadınlarla Dayanışma Vakfı Avukatı Arzu Aydoğan TELE1'e konuştu.
Türkiye'nin AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzası ile 'İstanbul Sözleşmesi' olarak bilinen, "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nden çekilmesinin ardından başlayan 3 aylık resmi süre tamamlandı. Türkiye, bugün Avrupa Konseyi'nin sözleşme grubundan çıkarıldı. 'Kadınların can simidi' olarak bilinen İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin tartışmaları ve kadınların yol haritasını Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ve Kadınlarla Dayanışma Vakfı Avukatı Arzu Aydoğan ile konuştuk.
"SÜREÇ DEVAM EDİYOR"
Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik yürütmenin durdurulması talebine ilişkin konuşan Güllü, "Siyasi bir karar olduğu çok net. Anayasa'nın 90. maddesini atlayarak 104. maddesine gitmek burada zorlama bir unsur olduğunu gösteriyor şayet Danıştay siyasi bir karar almasaydı hukukun üstünlüğü ilkesini esas alarak verilen dilekçeyi dikkate alır ve cumhurbaşkanlığı savunmasına 'Sizin yetkiniz yok' diyerek bu kararı durdururdu." dedi. Hukukun üstünlüğüne inandıkları için Danıştay'dan yürütmeyi durdurma kararı beklediklerini belirten Güllü, "Bizim bireysel olarak verdiğimiz dilekçelere henüz yanıt verilmedi süreç devam ediyor şu an sadece Avrupa Konseyi tarafından sözleşme grubundan çıkarıldık" şeklinde konuştu.
"GERİ KALMIŞ CEMAATLERİN TALEPLERİ..."
Kadın hareketinin yol haritasına ilişkin de konuşan Güllü, "Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak zaten sözleşmenin 3 esas uygulamasını takip ediyorduk. Birincisi önleme, ikincisi koruma ve son olarak tüm bunların etkin uygulanması için de politikalar uygulama" dedi. İktidarın elindeki doğru ve demokratik insan haklarının en tepe noktasındaki sözleşmeyi uygulamamak için dirayet gösterdiğini vurgulayan Güllü, "Tüm bu uygulamalar sonunda kadının bialt kültüründen birey kültürüne geçmesinden korkanlar ve kendi geleceğini tehlikede bulanlar tarafından engellenmiştir. Siyasi iktidar, geri kalmış cemaatlerin taleplerine yanıt vermiştir" ifadelerini kullandı.
"30 HAZİRAN VE 1 TEMMUZ ARASINDA HİÇBİR FARK YOK!"
TELE1 okuyucularına seslenen Güllü, 30 Haziran ve 1 Temmuz arasında hiçbir fark olmadığını belirterek şunları söyledi: "Şiddet gördüğünüz hanede kalmayın, 0212 656 96 96 numaralı acil yardım hattını arayın; bizlerle her aşamaya paylaşın. Türkiye'de önleyici yasalarımız mevcuttur. Sözleşme uluslararası insan hakları açısından çok önemliydi ancak iç hukukta bunu uygulamayan ve 'Başka önlemler alacağız' diyen iktidara inanmayın"
"HER TÜRLÜ GERİ KAZANMA SÜRECİĞİNİ YÜRÜTECEĞİZ"
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) Avukatı Arzu Aydoğan, sözleşmenin kadın aktivizmiyle yürürlüğe girdiğini ve kazanımın elde edildiğini vurguladı. Aydoğan, "Sözleşme yürürlükteymiş gibi hareket edeceğiz. Sözleşme bizim için bir kılavuz ve kılavuz olmaya devam edecek." dedi. KADAV olarak sürecin takipçisi olacaklarını söyleyen Aydoğan şu ifadeleri kullandı:
"Sözleşmede yazan her bir maddeyi yürürlükteymiş gibi uygulama talep etmeye devam edeceğiz. Çünkü sözleşmeye taraf olma süreci kadınların yoğun aktivizm dönemiyle saha çalışması dönemiyle oldu. Aynı çalışma içerisindeyiz, değişen bir şey yok. Hükümet bu eylemle kadınların direncini kırmayı hedefledi. Biz bu direnç kırma eylemini tanımıyoruz. Sözleşmede yazan her maddeyi ulusal mevzuatlarla halletmeye çalışacaklarını söylediler. Bunun takipçisi olacağız. Sözleşmeden vazgeçmiyoruz ve her türlü geri kazanma sürecini KADAV olarak yürüteceğiz. Sözleşmenin tarafı olmasak da sözleşmedeki kılavuz maddeleri uluslararası insan hakları çerçevesinde değerlendirmeye sokacağız. Bunun öneminin de altı bir kez daha çizilmiş olacak"