Bazı mahfillerde beyinleri mahcuz edilmiş kimseler mütamadiyen “İşsizlik var, işsizlik var” diye çığırmaktalar. Bu çığırmalara sual eylemek lazım gelir. İşsizlik mi var, peki nerede var. Meydanlarda mı, caddelerde mi, sokaklarda mı, yoksa evlerde mi? Nerede işsizlik var. Sonra bilhassa mahsuben bu işsizlik denen şeyi kim, nerde, nasıl görmüş. Bakın esasa taalluk eden bu mevzu açıldı mı bu mahfillerde ses yok.
Mes’elenin esası nedir, ben size anlatayım. Geçen gün patronla oturmuş konuşuyorduk. Laf aramızda patron beni pek sever. Tavlada iki kez yendim yine de kızmadı. Aylığımı bile kesmedi. Bizim patron aslında memleket aşkıyla yanan ve tutuşan bir sanayicidir. Benim yazdığım gazeteyi de satın aldı. Geçen gün konuşuyorduk patronumla. Ünlü bir yazarın hatıra defteri çalınmış, bunu kim çalmış. Pencereden mi girmiş eve, yoksa balkondan mı... Biz bunları konuşurken içeriye bir adam girdi. Fotoğrafçıymış. Bir toplantıda patronumun fotoğraflarını çekmiş. Patronum ücretini sordu. Fotoğrafçı “2 bin lira” dedi. Patronum “Fazla 5 yüz yeter sana...” dedi. Fotoğrafçı da “Efendim dört çocuğum var, kesmeyin paramı” dedi. Bunun üzerine patronum “Bana mı sordun çocuk çıkarırken” dedi... Sonra bana döndü patronum “Ne diyorsun sen” dedi. “İşaret buyurdunuz efendim” dedim.
Patron gülümseyerek bana iltifat Şimdi buradan temsil misal, teşbihte hata olmaz, darbımeseline müstenit şunu ifade ve bilhassa tespit ve tasvip edebiliriz. Adam yekten “Ben üniversiteyi bitirdim, bana iş bulun” diyor. Gözlerinden öper, tebrik ederim. İyi ama kim sana üniversiteye git dedi. Kim sana üniversiteye git dediyse, git ondan iş iste. Ayrıca ve bilhassa, hasseten şunu da beyan ederim ki, 17 yüzyıl alimlerinden Sait el bedihi, şuna işaret eder ki, her kim üniversiteyi bitirmek şart değildir. Mısır’daki sağır sultan bile duymuş ve kel ve kör Mahmut bile bilahare üniversiteyi bitirmemiş padişahların kaşıkçı başı olmuş ve 90 yıl yaşamış olup 125 çocuğu olmakla birlikte kereste ticaretiyle meşgul olmuştur. Bütün bunlardan sonra su ısıtır ve de “işsizlik mes’elesi” diye bir mes’ele yoktur derim.
Not: Bu yazımı patronum okudu. Aylığıma zam yaptı. Allah nazardan saklasın, geçinip gidiyoruz işte.
NOT. DEMOKRASİYE ÇAĞRI
Montrö anlaşmasından çıkma olasılığını savunmak demokratik bir haktır. Buna karşı Montrö anlaşmasından çıkılmamasını savunmak da demokratik bir haktır. Bu açıdan emekli amirallerin Montrö anlaşmasını savunan bildirisi demokrasiye çağrıdır.