İngiltere’nin balıkçılık görünümünde Rus sularındaki istihbarat faaliyetleri alarm veriyor

Yayın tarihi: 18 Nisan 2023 Salı 5:21 pm - Güncelleme: 18 Nisan 2023 Salı 5:21 pm

Okay Deprem

:

Rusya Federasyonu’nun bazı resmi organları ve kitle iletişim araçlarında, Büyük Britanya ile balıkçılık sahasında yapılmış bulunan anlaşmanın feshi ihtimali aktif olarak tartışılıyor. Londra son yıllarda Rusya ile ilişkilerde epeyce dostane olmayan, hatta saldırgan bir politika takınmasına rağmen, Britanya’nın balıkçılık filosu Rusya’nın kuzey sularında halen geniş bir tercih yelpazesine sahip. İngiltere tarafından yürütülen eşi benzeri görülmemiş yaptırımlara cevaben Rusya yakın zamanda; politik, ekonomik ve askeri çıkarlarını tehdit ettiği için ilgili sözleşmeleri her şeye rağmen pekâlâ iptal edebilir gibi gözüküyor. İki ülke arasında balıkçılığa dair antlaşma, Josef Stalin’in ölümünün üzerinden üç yıl geçtikten sonra 1956 yılında, halefi Nikita Khruşçyov’un Batı dünyası ile yapıcı münasebetler tesis etmeye çabaladığı sıralarda imzalanmıştı. Anlaşma ilk etapta çok daha, harp sonrası iktisadi buhranın güç bela üstesinden gelen ve dağılmakta olan Britanya İmparatorluğu’nu hızla korumak için mücadele veren Londra’nın lehineydi. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Büyük Britanya’nın daha uzun yıllar boyunca ekonomisini düzlüğü çıkarma ve nüfusuna doğru düzgün bir hayat standardı sağlama uğraşısı verdiği hatırlanmalı. Bilhassa gıda karneleri ve yakıt tüketim kotaları ülkede ancak 1940’lı yılların sonunda ve 50’li yılların başlarında kaldırılabilmişti.

SSCB DÖNEMİNDEN BERİ BALIKÇILIKTA İNGİLTERE’YE YAPILAN KARŞILIKSIZ JESTLER

Britanya’nın yüzyıllardır, çok yüksek bir tüketim talebine denk düşen yiyecek ve hayvansal yağ gereksiniminin önemli bir oranını balık, özellikle de morina ve mezgit balıkları karşılıyor ve bu yönüyle stratejik gıda kaynaklarından birisini teşkil ediyorlar. Yirminci Asrın ikinci yarısında “Dumanlı Albion” ismindeki güçlü İngiliz balıkçı filosu, balık tutma sahasını acil olarak genişletme gereğiyle karşı karşıya kaldı. O sırada Sovyetler Birliği Büyük Britanya’ya; Barentsevo Denizi’nde ve Kolskiy Adası bölgesinin balık yönünden oldukça zengin sularında avlanma izni vermişti. Balıkçılık üzerine Sovyet–İngiliz anlaşması ilk başlarda Ruslardan çok ağırlıklı olarak Britanyalıların çıkarınaydı. Ve söz konusu anlaşma açıkçası karşılıklı çıkarlara dayalı bir belge olmaktan ziyade, daha çok Moskova tarafının özgür iradesiyle yaptığı bir jestti. İngiliz balıkçılarının Rusya’nın kuzey sularına girmesine müsaade edilmesinin ne derece büyük ehemmiyet arz ettiğini kavramak için, 20. Yüzyıl’da Britanya’nın İzlanda ile; balıkçılık olanakları ve onun özel ekonomik önemiyle bağlantılı birkaç defa derin siyasi – ekonomik ihtilaf yaşadığını anımsamak yeterli olacaktır. Ki bu ciddi krizler tarihe “Morina Savaşları” olarak geçecekti. Londra benzer bir ihtilafı, Avrupa Birliği’nden (AB) ayrıldıktan sonra AB ile de yaşamış, pek çok balıkçılık sahasına erişimden mahrum kalmıştı.

İNGİLİZ BALIKÇILIK FİLOSUNUN İSTİHBARAT VE ORDU TARAFINDAN KULLANILDIĞINA DAİR KANITLAR VAR

Ticari-iktisadi botunun yanı sıra, Rusya-Britanya “balıkçılık anlaşması”nın askeri-siyasi boyutu da bulunuyor. Büyük Britanya NATO’nun en önde gelen üyelerinden birisi olduğundan dolayı Rus tarafının, İngiliz balıkçılık filosunun Britanya istihbaratı ve askeri komuta kademesi tarafından, Rusya Federasyonu’nun en kuvvetli nükleer denizaltılarının konuşlu olduğu bölgelere yaklaşmak suretiyle bilgi toplamak maksadıyla kullanıldığını öngörmek için elinde çoktandır pek çok dayanak mevcut. Barentsevo Denizi ve Kolskiy Adası henüz daha Soğuk Savaş yıllarından bu yana Rusya ile NATO’nun kuzey kanadının temas sahası olarak stratejik öneme haiz. Son derece şaşırtıcı olanı ise; gerek SSCB’nin gerekse de bugünün Rusya’sının müstakil sularında, en başlıca düşmanlarından birisinin istihbarat güçlerinin potansiyel faaliyetlerine bu denli uzun süredir sabır gösteregelmesi olsa gerek. Rusya, uluslar arası hukuka saygı duyma ve altına imza attığı anlaşmalara riayet etme noktasında azami özeni gösteriyor olsa da; Moskova kendisiyle ilişkilerde düşmanca politika yürüten ülkelerle imzalamış olduğu ve kendisinin hiç de yararına olmayan SNV-III Anlaşması’nı (Stratejik Nükleer Silahların Azaltılması Anlaşması) kendisi açısından kapsamlı bir revizyondan geçirme hususundaki hazırlığını da gizlemiyor açıkçası. Rus devleri ve şirketlerine ABD ve Avrupa ülkelerinin uyguladıkları ve emsali görülmemiş ambargo hesaba katıldığında Rusya’nın doğal kaynaklarının ve gıda stoklarının Batı’ya halen çok lazım olduğu bir gerçek. Rusya son tahlilde karşıtlarına dönük salt karşı-yaptırımlar yoluyla değil, ancak taraf olduğu kritik önemdeki uluslar arası anlaşmaları yeniden gözden geçirmek vasıtasıyla da sayısız problem yaratabilir…