İmamoğlu’ndan yandaş medyaya tepki: Milletin sesi değil, milleti kandırma makinesi

Yayın tarihi: 21 Mart 2024 Perşembe 9:15 pm - Güncelleme: 21 Mart 2024 Perşembe 10:16 pm

Yandaş medyaya tepki gösteren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Milletin sesi değil, milleti kandırma makinesi” dedikten sonra en güvenilmez kanalları saydı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Beyoğlu Belediye Başkan adayı İnan Güney ile birlikte Kasımpaşa Kızılay Meydanı’nda halkla buluştu.

İmamoğlu’nun buradaki konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

-Buraya gelirken, bu acemi, dersine çalışmayan aday demiş ki, -hoşuma gitti- ‘Sen git köfteci dükkanını işlet’ demiş. Hani benim 21 yaşında köfteci dükkanım vardı ya. Şimdi nedir mesele biliyor musunuz? Keşke o da benim yaşımda, 21 yaşında köfteci dükkanı çalıştırsaydı, kıymanın ne olduğunu bilirdi, etin ne olduğunu bilirdi. Pazarcının, marulun, salatanın nasıl yapıldığını, bulaşığın nasıl yıkandığını bilirdi. Bunları bilmediği için, hayatı öğrenmediği için, hayatı bilmediği için… Şu anda aslında hayatının en büyük hayat dersini veriyoruz ona, hep birlikte. Hayatı öğreniyor. Emekliyi öğreniyor, kadını öğreniyor, anneyi öğreniyor, çocuğu öğreniyor. Bunları bilmediği için, bugün bu durumda.

“İFTİRALARI, KUMPASLARI DURDURMUYORLAR”

-Kampanyaları vatandaşı ikna etmek için yaparsın. Kendini anlatırsın, projelerini anlatırsın. Aynı zamanda başka hususlar var ise ifade etmek istediğin devletine, milletine dair, onu anlatırsın. ‘Ben daha çok çalışacağım’ dersin. ‘Ben sana daha iyi hizmet edeceğim’ dersin. ‘O yüzden beni tercih et’ dersin. Kampanya öyle yapılır. Vaatlerin reklamı yapılır. Reklam filmi çekilir. Vaatleri için ama. Yani otobüs yandırmak için, yanarken otobüs çekmek için kumpas filmleri çekmezsin. Yaptığın icraatların tanıtımlarını yaparsın. Sonra da dersin ki; millet karar versin. Bu kadar basit. Hele hele yerel seçimler, genel seçimlere hiç benzemez. O zaman millet, çoğu zaman partisinden çok belediye başkan adayına bakar. Memnunsa devam eder, değilse yeni birini seçer. Ki inşallah Beyoğlu’nda öyle olacak, İnan Başkan seçilecek. Türkiye’de ne yazık ki seçim süreçlerini kirlettiler. Seçim kazanmak için her yol mubah sayıldı. İftira atmıyorlar mı? Kumpas kurmuyorlar mı? İftiraları, kumpasları durdurmuyorlar.

-5 yıl önce de bunu yaşadık, hatırlar mısınız? Baktılar ki iş tehlikeye giriyor, Ekrem’in adına demediklerini bırakmadılar. Hatırlayın; Ramazan’ın ilk iftarını Sultanbeyli’de açarken, iftar sofrasında seçimin iptal edildiğini öğrendim. Seçimi haksızca, hukuksuzca elimizden aldılar. O seçimin iptalinden önce ve sonra, peş peşe iftiralar sıraladılar. Allah’ım Allah’ım; nasıl peş peşe yani! Sayın Cumhurbaşkanı, rakibim olan Sayın Binali Yıldırım, bakanları… Neredeyse herkes. Ne dediler? ‘Çaldılar’ dediler. ‘Hırsız’ dediler, ‘hırsızlar’ dediler. Hatta bir bakanı, çıkıp televizyonda aynen şöyle ciddi ciddi anlattı. Dedi ki, ‘Sandıklarda 700 tane terörist tespit ettik’ dedi. Hatırlıyor musunuz? Hani terörist? Hani hırsız? Bir kişi yakalanmaz mı? Bakın; kolayı unutuyoruz. Bunları unutmayalım. Bir tane terörist yok. Bir tane, bir tane hırsız yok. Bir tane düzenbaz yok. E peki bunları söyleyene ne oldu? Bunları söyleyen, bu iftiraları atana ne oldu? Ayıp değil mi? Kul hakkı değil mi bu? Ramazan ayındayız. Bakın; o kadar dava açtılar. Peki niye bir tane adam suçlu bulunmadı? Ya bir kişi, bir kişi hapse girer değil mi?

“4,5 YIL ÖNCE OLMUŞ OLAY SANKİ DÜN OLMUŞ GİBİ ÇEVİRİP DURUYORLAR”

-Sonra ne dediler hatırlayın; ‘Söylediklerimiz hukuki değildi, siyasiydi. Yani şimdi şurada ben birisine siyaseten ‘hırsız’ diyeceğim. Böyle bir şey denir mi birine? Denmez. Ya da birisi bana gelecek yüzüme, ‘Hırsız dedim ama siyaseten’ dedim. Hadi oradan. Hadi oradan. Bakın bu olmaz. Bu, ahlak dışı bir durum. Sen bunu niye yapıyorsun? Seçimi kazanmak için! Seçimi kazanmak için, ben bir Allah’ın kulunu bile bile yalanla, iftirayla, kalbini kıracak olsam, siyaseti bırakırım. Yalanla, iftirayla siyaseti, partizanlığı en başa koyan akla, ben karşıyım kardeşim. Kul hakkı yiyene karşıyım ben. Kul hakkı yediler. Şimdi görüyorum ki; bu kul hakkı yeme işi, bu kaset işi, kumpas işi onlarda huy olmuş. Çünkü bu seçim gündeminde de şimdi de iftiralara başladılar. Farkında mısınız; sabahtan akşama kumpaslar hem de mübarek Ramazan ayında yine devam ediyor. Bundan 4,5 yıl önce, il binasının satın alma olayını, sanki dün olmuş gibi… Bakın; bunlar bu kadar sinsi ha. 4,5 yıl önce olmuş olay. Sanki dün olmuş gibi, çevirip duruyorlar. Sanki çok gizli bir konuymuş gibi millete duyurmaya çalışıyorlar. Satanın ifadesi orada, alanın ifadesi belli. Zaten millet de sizin bu kumpaslarınıza hiç yüz vermedi. Vermeyecek. O yüzden kıvır kıvır kıvranıyorlar. Hiç devletin en başına yakışır mı bunları göstermek?

“DİDİK DİDİK ETTİNİZ EKREM İMAMOĞLU’NDA BİR ŞEY BULAMADINIZ”

-Zaten talimatlarınızla 5 yıldır İBB’nin bir kapısından müfettişler giriyor, öbüründen çıkıyor. Öbüründen çıkarken öbür tarafından giriyor. Didik didik ettiniz, Ekrem İmamoğlu’nda bir şey bulamadınız. Biz, 5 yıldır denetlediğiniz bir belediyeyiz. Hiçbir şey bulamadınız. Karda leke olur, bizde olmaz. Onun için size söyleyeyim. Bunlar yalanlarında boğulacak. Onlar neyi kapatıyorlar şimdi aklı sıra biliyor musunuz? Benim emekli annem perişanmış, emekli ağabeyin perişanmış; kimin umurunda? Bunu umursamıyorlar. 11 ay önce seçimde, ‘Mülakat kalkacak’ dediler mi? Hani? Hani 11 ay? Söz verdin, yapmadın. Umurunda değil. Bakın mülakatı kaldırmak, Cumhurbaşkanlığına biz dosya yolluyoruz da imzalanmıyor ya, öyle bir şey de değil yani. Mülakat kaldırmak, talimat verdin mi kalkıyor. ‘Mülakatı kaldırdım’ diyeceksin, kalkacak. En kolay iş. Niye demiyorsun? Ben size bir şey söyleyeyim mi? Bu kadar işlerini ihmal etmişler, üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Bakın çok söze gerek yok. Sadece şunu söylüyorum: Sözünü tutmamanın o ağırlığı altında eziliyorlar. Şimdi mülakatı kaldırsa ne olacak? Bu milletin çocukları, alın teriyle hak ettikleri makama gelecek mi? Onu engellemek için kaldırmıyorlar. Ondan korkuyorlar. Ama Atatürk’e ağız dolusu hakaret eden kişinin bütün sülalesi kurumlarda ya müdür ya daire başkanı ya milletvekili. Öyle değil mi?

“EN GÜVENİLMEZ DÖRT YAYIN KURULUŞU…”

Bu milleti geçim derdi almış başını gitmiş… Bunların televizyonları var biliyorsunuz değil mi? Hepsi, kaç tanesi hayat pahalılığının haberini yapıyor? Milletine bu kadar yabancılaşmış bir medya, yeryüzünde yok. Hani basın milletin sesidir. Bunların kendi basınları var ya, kendi basınları. Milletin sesi değil, milleti kandırma makinesi. Bakın millet, ‘Ekonomi kötü’ diyor, feryat ediyor; bunlar havanda su dövüyor. Talimat geliyor; ‘Sakın ekonomiyi, hayat pahalılığını demeyin. Siz televizyonlarda boş muhabbetler yapın.’ Bunların tüm millete faydası yok, onu söyleyeyim. Bakın size de hiç yok. Dün, dünyanın en önemli haber ajanslarından birisi, Türkiye’de medyanın güvenilirlik raporunu yayınladı. Bahsedeyim mi size? En güvenilmez dört yayın kuruluşundan üçünü sıralayayım mı? A Haber, Sabah, ATV. Hiç şaşırdınız mı? Zaten onların şanı, yalan ve iftiradan geliyor. Ama o listede hepimizi üzecek, bize de ait olan bir kurum daha var. O da ne biliyor musunuz? TRT. Evet. Dünyada önemli bir kuruluşun yaptığı araştırmada, 4 güvenilmez medya kuruluşunun arasında TRT var. O TRT, bizim malımız. Ama başına geçmiş bir adam; yalakalık yapacak, partizanlık yapacak, siyasetin emir kulu olacak diye, bize ait olan kurumu rezil rüsva ediyorlar. Kamunun televizyonu, kendi ülkesinde en güvenilmez bir kurum olabilir mi? Biraz utanma olsa, biraz utansalar… Ama utanmazlar söyleyeyim size. Bunlar utanmazlar.

Bu seçim -yine şaşırmıyoruz- mertçe geçmiyor. Kıymetli dostlar, 10 gün sonra sandığa gideceksiniz. Vereceğiniz oy ne biliyor musunuz? Vereceğiniz oy, önünüzdeki 5 yılın en önemli kararı. 5 yılınızı ipotek altına alacak. Yalnız sizin değil, ailenizin, sevdiklerinizin, çocuklarınızın 5 yılı söz konusu. Çok önemli bir karar bu. İyi düşünmeniz lazım. Aslında meselenin özü basit. Onun için size meselenin özünü unutturmak istiyorlar. Kafanız karışsın istiyorlar. Dikkat dağıtmak istiyorlar. Meselenin özünün ne olduğunu siz herkesten iyi biliyorsunuz. Birincisi; tabii ki işinize gelen, günün sorunlarını çözüme kavuşturan, fakirin, yoksulluğun, çocuğun, kadının, gencin yanında olan, çevreyi düzene sokan, 3-5 insanın imar rantıyla uğraşmayan, milletin çıkarını savunan belediye başkanı seçmek. Doğru mu? İkincisi de bugünün esas konusu… Hayat pahalılığı ne kadar artacak diye dert etmiyor musunuz? Borçlar nasıl ödenecek? Bakın; çocuğa, toruna nasıl harçlık verilecek diye, dert etmiyor musunuz? İşte meselenin özü bu. 3 kuruş paranın hesabını yapmadan, şöyle gönlünüzce, huzur içerisinde tek bir gün bile geçiremezken, vatandaşın başka nesi olsun? Meselenin özü bu iken, onların derdi başka.

İmamoğlu’ndan Kanal İstanbul isyanı: Bu alanı açmak kentin ölüm fermanını imzalamaktır

Kaynak: ANKA