İdlib unutuldu mu!

Yayın tarihi: 26 Aralık 2022 Pazartesi 11:28 am - Güncelleme: 26 Aralık 2022 Pazartesi 11:28 am

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat’tan bu yana İdlib konuşulmaz oldu. 12 Ağustos’ta Bakan Çavuşoğlu ‘Ekim 2021’de Belgrad’da düzenlenen Bağlantısızlar Konferansı’nda  Suriyeli meslektaşıyla ayaküstü görüştüğünü’ söylemesinden sonra İdlib ve çevresinde ilginç gelişmeler yaşanmıştı ama muhalefet başta olmak üzere kimse umursamadı. Oysa Nusra başta olmak üzere silahlı grupların medyasına ve onlara bağlı sosyal medya hesaplarına bakılırsa bölgede kıyamet kopuyor.

Hatırlarsanız Çavuşoğlu’nun açıklamasından sonra bir çok yerde Türkiye karşıtı gösteriler olmuş ve Türk bayrağı yakılmıştı. Öncesinde Türkiye’den alınan elektriğin pahalılığını bahane eden NUSRA’ya bağlı dağıtım şirketinin ofisleri basılmıştı. NUSRA’ya yakın silahlı grupların ve Ankara’da kurulan Suriye Milli Ordusu (SMO) içinde bazı grupların “Ankara Esad’la barışarak bizi satıyor’ söylemli tepkiler zamanla gruplar arası çatışmalara dönüşmüştü. Ankara’nın kendisine bağlı SMO ve SMO’ya bağlı hükümet ve onun üstündeki çatı muhalif yapının maaşlarını kısması, geciktirmesi ve bazılarına göre durdurması iddiaları işi daha da karıştırmıştı. Yalnızca son günlerde bu konuyla ilgili onlarca haber, makale ve sosyal medya paylaşımı okudum.

Bu okuduklarımın özetinden İdlib ve Türk ordusunun kontrol ettiği Suriye kuzeyinin bir çok bölgesine gerginlik ve aralıklı silahlı çatışmalar yaşanıyor.

Kimin  umurunda!

Kimin kiminle çatıştığını isim isim yazarak kafanızı karıştırmanın bir alemi yok ama işin özetinde bu çatışmalar sonucu  İdlib’teki NUSRA; başta Afrin olmak üzere bölgede bazı önemli yerleri kendi kontrolüne almıştı. Yani Ocak-Nisan 2018’de 54 şehit ve 236 yaralıyla gerçekleştirilen Zeytin Dalı harekatıyla PYD/YPG’den alınan Afrin ve çevresi şimdi Türkiye tarafından bile terör örgütü olarak tanımlanan NUSRA’nın denetimine geçmiş durumda. ‘Denetimine geçmiş’ demek NUSRA’nın İdlib ve çevresinde olduğu gibi şimdi ele geçirdiği bölgelerde de her şeyden sorumlu olması demektir.

O bölgeleri bir ülke gibi düşünün ve NUSRA’ya bağlı çağ dışı, ilkel ve ruh hastası kişilerin bu devletin TÜM  kurumlarını yönettiğini hayal edin.

‘Korkunç’ diyeceğim ama kimin umurunda!

Adamlar Türkiye ile olan sınır kapılarını yönetiyor, bu kapılardan HER TÜRLÜ kaçakçılığı yapıyor, su ve elektrik parasıyla vergileri topluyor ve daha neler neler…

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği ‘bir milyon Suriyeliye briket evler”in NUSRA denetiminde ya da NUSRA’ya bağlı şirketlerle işbirliği yapılarak inşa edildiği konuşuluyor.

Ama esas konuşulan hikaye her şeyin Ankara’nın bilgisi ve kontrolü ile yapıldığıdır. Hikayenin detayında Ankara yıllardır beslediği ve her şeyini karşıladığı sivil ve silahlı gruplardan (SMO) sıkılmış ve Suriye’nin yeni yapılandırılmasında ‘ılımlaştırılacak olan’ NUSRA’ya daha çok güveniyormuş. Bu çerçevede direkt Türkiye’ye bağlı ya da Türkiye tarafından kurulan bazı gruplar hariç SMO’ye bağlı tüm grupların NUSRA ile bütünleşmesi sağlanacakmış.

Peki Şam ve Moskova ne yapıyor?

Şam; son günlerde sıkça tekrarlanan ‘Erdoğan’ın Esad ile buluşmaya hazırım’ sözünün pratiğe dönüşeceği günleri bekliyordur.

Erdoğan’la ‘dostluk ve kardeşliğinde’ her gün yeni adımlar atan Putin; olup bitenleri yakından takip ediyor ama gerektiğinde İdlib çevresini havadan bombalıyor.

Putin’in endişesi daha çok NUSRA içinde bulunan binlerce Çeçen, Uygur Türkü ve başka ülke kökenli teröristlerdir. Rus medyasına göre bu teröristlerin  bazıları Ukrayna’ya gidip Rus ordusuna karşı savaşıyormuş.

Gelelim esas oyuncu ABD’ye.

Yine yazılıp çizilenlere bakılırsa Ankara’nın ‘Bölgeyi NUSRA ile birlikte yeniden dizayn etme çabasına’ karşın ABD SMO içinde ya da dışında bulunan bazı gruplara çengel atarak

Ankara’nın Moskova telkiniyle Esad ile barışmanın önünü kesmeye çalışıyor. Aynı ABD böyle bir barışmanın kendi kontrolündeki Fırat’ın doğusunu da etkileyeceğini bildiği için

her yola baş vurarak bölgeyi karıştırma amacında.

Hem de Türkiye seçime hazırlanırken.

İki Muhammed; Bin Selman ve Bin Zayid’i  Putin’e kaptıran ve  Erdoğan’la yıldızları bir türlü barışmayan Biden’ın karanlık örgütleri rahat durmayacaktır. CİA ile birlikte bölgeyi karıştırmaya hevesli çok örgüt ve bu örgütlerle farklı alanlarda çalışan çok sayıda insan var.

Yukarıda özetleyerek aktardığım bilgiler doğru ise, ki saha bunu gösteriyor, önümüzdeki dönemde tümü Türkiye bağlantılı çok ilginç ve bir o kadar tehlikeli gelişmelere tanık olacağız demektir.

Suudi Arabistan, Katar ve BAE’nın kendi aralarında yarışarak Türkiye’ye milyarlarca dolar bo4ç vermelerinin bir anlam ve amacı olmalı!

Bölgede yani dışarıda olup biten her şey en ince detayı ile Türkiye içi gelişmeleri etkileyecektir.

İyi de kimin  umurunda!