Çok eski zamanların birinde… yıllar önce bir yazı yazmıştım… bir soru sormuştum.
Kaç insanı yaşadım…
Kadim zamanların unutulmuş trajik kahramanlarıyla kolkola yeni bir geleceğe doğru yürüyorduk.
Ölümsüzlüğün ardından koşan Gılgamış… büyük isyancı Hallac-ı Mansur… İslamda baldırı-çıplak (Ayyarun Şuttar) hareketi… kanla ateşle sömürücülerin üzerine yürüdüler…
Karmatiler, uçsuz bucaksız çöllerde komünizmin temellerini attılar… yıllar yıllar sonra Lenin… işçi sınıfı öncülüğünde; insanlığın 2 bin yıllık düşünü gerçekleştirdi…
Nazım Hikmet’in 1 Mayıs’ta Kızıl Meydan şiiri canlandı… Dünya 1 Mayıs’ta Kızıl Meydan oldu.
Lenin’in konuştuğu meydan…
Hepsi hepsi tek tek yok edildiler. Bütün bunlar yaşanmamış bir masaldı…
Şimdi yeni bir evredeyiz… Bir virüs, insanlığın köküne saldırmaya başladı. Çeşitli ülkelerde yüzlerce insan yok oluyor…
Soru. Bu virüs nerden çıktı…
İlerde bir savaşta kullanılmak için üretildi. Yanlışlıkla deney dışına çıkıp yaşama girdi.
Virüs, şu inancın da yanlışlığını gösterdi. Kapitalizm, insana… insan doğasına en uygun sistemdir.
Kapitalizm, “emekli” olmuş yaşlı insanları “fazla” görmeye başladı.
Tıp ilerlemiş… gerçekten ölüm yaşı da 90’lara kadar yükselmişti. Emekli olmuş yüzbinler kapitalizm için fazla sayıldı.
Bu bir yana, bir virüse karşı savaşım verildiği yadsınamaz.
Ancak kapitalizmin insanı, insan saymadığı, sayı olarak gördüğü de bir gerçektir.
Gecenin ileri bir saati… yola bakıyorum bomboş… Biliyorum… iyice biliyorum… şu sıra bir köşede insanlar sessizce ölüyor…
Kim ölüyor.
Alman… İngiliz… Fransız… Türk… Ermeni… Kürt… Rus… Afrikalı… İnsan…
Nasıl bir insan bu… Aklı olan babası… annesi… karısı… dayısı… amcası… halası.
Daha birkaç gün önce yaşayan… soluk alan bir insan…
Gecenin bu saatinde soruyorum.
Ben kaç insanı yaşıyorum… ben… kapitalizmin budadığı… öldürdüğü binlerce insanı yaşıyorum.
Kapitalizmin beni insanlıktan uzaklaştırmasına izin vermiyorum.
Sayılar konuşurken de yazarken de insan olduğumu unutturmuyor bana.
Kemal Özer şiirinde söyler ya, şöyle
“Balkona çıktığımda, gecenin bu saatinde
gözüme ilişen ilk yıldıza bakarken
aynı anda aynı yıldıza dünyanın bir yerinde
birinin daha baktığı geçerdi içimden.”