Nitelik Değişimi
“Bebek katili terörist başı Öcalan” günün birinde “kurucu önder” oluverdi... Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, görevden alındı. İmralı’ya giden kurula katıdı... Kent Lokantası’nın yemeklerini öven Vedat Milor’e soruşturma açıldı.... Olayları düşünürken bir söz düştü usuma, Adarno’dan şöyle, “Bu dünyanın insanı irkilten yanı korkunçluğu değil, olağan görünüşüdür.”
Şimdi soru şu. Son derece şaşırtıcı olaylar... korkutucu ya da güldürücün nasıl oluyor da nitelik değişikliğine uğruyor, olağan bir görünüme uğruyor. Bunu yanıtlamak için felsefede yığın kavramına bakmak zorunlu.
“Yığın. 1-Kendi içinde ayrımlaşmamış, ya da gelip geçici uygulanımlarla (aynı türden itki, duygu ve heyecanlar yoluyla) da bir dış gücün etkisiyle bir bütün oluturan ihsan kalabalığı, 2- Yalnızca dıştan bir örgütlenme ile bir araya gelmiş, kişiliklerinden sıyrılmış insan topluluğu.”(1)
Ortega y Gasset, yığın için şöyle der, “Aralarında tümünün insan olması dışında, hiçbir bağ bulunmayan kişilerin birikimi.”(2)
Köle Töresi
Dünyayı sıfırdan yaratn... ateşi bulan... demirden gemi, demirden uçak yapan... bu insan nasıl olur da köle töresiyle yaşar. Sistemin değerlerine tutsak... yılışık... korkak... yarını belirsiz... köle olmayı kolayca sindiren... her kılığa kolayca giren.
Yaratıcı bu insan, nasıl oldu da kendine yabancılaştı, köle ahlakı konumuna düştü. Bunu Engels açıklıyor.
İşbölümü
Engels, işbölümü için şöyle der, “ İlk büyük işbölümünü kendisi, kent ile kırın ayrılması, kırsal nüfusu binlerce yıllık kafa körlüğüne ve kendileri de herbirini kendi bireysel zanaatının kulluğuna mahkum etti. Bu işbölümü, birilerinin entelektüel gelişme ve ötekilerin fizik gelişme temellerini yıktı. Eğer köylü toprağı ve kendi zanatı da kentliyi bir o kadar kendine mal eder. İşi bölerek, insanı da bölünür. Bir tek etkinliğin yetkinleşmesi, bütün öteki fizik ve entelektüel yeteneklerin kurban edilmesi sonucunu verir.”(3)
İşbölümü, hem işçinin hem köylünün, hem fiziksel hem entelektüel yeteneklerini sıfırlıyor. İşçiyi köylüyü yığına dönüştürüyor. Peki, kapitalist burjuvaya n’oluyor, işbölümünde. Engels onu da gösteriyor, şöyle, “...işbölümü yalnızca işçileri değil ama işçileri dolaysız ya da dolaylı bir şekilde sömüren sınıfları da kendi etkinliklerinin aleti durumuna düşürür, kafası işlemeyen burjuva, kendi özsermayesi ve kendi öz kar hırsının, hukukçu kendisini bağımsız bir güç gibi egemenlik alrına alan kemikleşmiş hukuk düşüncelerinin kültürlü sınıflar, genel olarak bir yığın yerel önyargı ve küçüklüklerin, kendi öz fizik ve entelektüel miyopluklarının, bir uzmanlığa uyarlanmış bir eğitimden ve –arı bir tembellik de olsa- bu uzmanlığın kendisine yaşam boyu zincirlemelerinden doğan sakatlanmışlıklarının kölesidirler.”(4)
Türkiye, islami bir erkin elimde hızla bir tükenişe doğru tepetaklak gitmekte. Bu kötü gidişini sorumlusu, ilk elde siyasal erk. Ama bir başka sorumlusu da halk. Burjuva-kapitalist işbölümü, kişiliksiz... yabancılaşmış bir yığına dönüştürüldü.
Horul Horul Uyuyanlar Ülkesi
Yıllar önce Düşünen Adam adlı bir oyun yazdım. Ülkesinde düşünemeyen bir adam düşünebileceği bir ülke arar. Bu arayışta Horul Horul Uyuyanlar Ülkesine gelir.
1. Prof. Dr. Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, Inkilap İstanbul, 1998, Y-200
2. Georg Lukacs,Estetik I, Çev. Ahmet Cemal, Payel, İstanbul, 1999, Y-115
3. F.Engels, Anti-Dühring, Çev. Kenan Somer, Sol, Ankara,2018, Y-387
4. Engels, age, Y-388