Gezi tutuklusu Tayfun Kahraman: Hayal kırıklığı yaratanlardan değişim bekliyoruz

Yayın tarihi: 7 Eylül 2023 Perşembe 10:53 am - Güncelleme: 7 Eylül 2023 Perşembe 11:00 am

Gezi Parkı Davası’ndan 500 gündür tutuklu bulunan Dr. Tayfun Kahraman cezaevinden yazdığı yazıda tutukluluk nedenlerini anlattı. Kahraman, Kahramanmaraş depremlerine dikkat çekerek, “Karşı çıktığımız için esir tutulduğumuz rantçılık, kentlerimizin yerle bir olmasına neden oldu” dedi.

Dr. Tayfun Kahraman, Gezi Parkı Davası’nda Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay ile birlikte hukuksuzca tutuklandı. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay’ın tutuklanmalarının üzerinden 500 gün geçti ancak hukuksuzluk tüm itirazlara rağmen sürüyor. 500 gündür tutuklu olan Tayfun Kahraman, cezaevinden yazdığı ve BirGün’de yayınlanan yazıda iktidarın Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşananlara dikkat çekti. Kahraman, “Bugüne kadar meslek insanları olarak hem meslek odası yöneticisi hem de konunun uzmanları sıfatları ile dikkat çektiğimiz deprem; uyarılara rağmen çok acı bir felakete yol açtı. Karşı çıktığımız için esir tutulduğumuz rantçılık, kentlerimizin yerle bir olmasına neden oldu” ifadelerini kullandı. Kahraman, muhalefetin genel seçimleri kaybetmesine de değinerek, “Hayal kırıklığını yaratanlardan ve tüm muhalefetten bir değişim ile birlikte umudu yeniden yeşertmek için sıkışan siyasetin önünü açmasını bekliyoruz” dedi.

Tayfun Kahraman’dan cezaevinde ‘deprem’ mesaisi: İstanbul için umut var

Kahraman’ın yazısı şöyle:

“Tutukluluğun üzerinden tam 500 gün geçti ve bizler şahsında Gezi’ye katılan milyonlara yapılan hukuksuzluklar sürüyor. Muktedir güç göstermek, korku duvarları örmek üzere bizleri 500 gündür esir tutuyor. Gezi ile hep beraber demokrasi, adalet, özgürlük ve eşitliğe açtığımız kapıyı yüzümüze çarpmak istiyor. Milyonların tüm kimlikleri ile yan yana gelerek bir olmalarını, itirazlarını dillendirerek görünür olmalarını bu cezalar ile engellemeye çalışıyor. Fakat demir parmaklıklar arkasından da olsa birlikte çıktığımız bu yolda haklı taleplerimizi dillendirmeye, mesleki bilgi birikimimizi ülkemiz yararına kullanmaya, doğruları söylemeye, demokrasi ve adalet mücadelesine devam edeceğiz.

Cezaevinde geçen 500 günde memleketimiz birçok olaya sahne oldu. En önemlisi, 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri ile gereken önlemler alınmadığı için on binlerce canımızı kaybettik. Bugüne kadar meslek insanları olarak hem meslek odası yöneticisi hem de konunun uzmanları sıfatları ile dikkat çektiğimiz deprem; uyarılara rağmen çok acı bir felakete yol açtı. Karşı çıktığımız için esir tutulduğumuz rantçılık, kentlerimizin yerle bir olmasına neden oldu. İstanbul’da depreme hazırlık çalışmalarını yürütürken tutuklanan bir uzman ve akademisyen olarak deprem sonrası eli kolu bağlı burada kalmak benim için çok daha zor oldu. Deprem tüm süslü sözleri boşa çıkan iktidarın afetlere karşı hoyratlığını ve iş bilmezliğini gün yüzüne çıkardı. Bu iş bilmezliğe ve koordinasyonsuzluğa karşı sivil toplumun gösterdiği iş birliği ve uyum, Gezi’de olduğu gibi bizlerin yan yana geldiğinde ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi. İktidarın yaptığı ise bizlere olduğu gibi depremin yaralarını sarmaya çalışanları karalamak oldu.

Depremle beraber sınıfta kalan, bizleri kötü ekonomi yönetimi ile yoksulluğa mahkûm eden iktidara karşın; kaybedilmesi zor olan 14 ve 28 Mayıs seçimleri ile umut ettiğimiz değişim gerçekleşmedi ve kaybettik. Ülkenin aydınlık geleceği için tüm farklılıkları ile yan yana gelen muhalefete karşın, çürüyen sistemi ifşa edemedik ve yapılan hatalar ile demokrasi ve adalet isteyen milyonlar büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Şimdi de bu hayal kırıklığını yaratanlardan ve tüm muhalefetten bir değişim ile birlikte umudu yeniden yeşertmek için sıkışan siyasetin önünü açmasını bekliyoruz. Ancak şunu iyi biliyoruz ki; bizler bu karamsar tabloya rağmen demokratik, adil ve özgür bir ülkede, güvenli ve sağlıklı kentlerde eşit yurttaşlar olarak yaşam hakkımızı savunacağız.

Bizler tüm olumsuzluklara rağmen umudumuzu yitirmeden dirayetle sözümüzü, geleceğe dair beklentilerimizi durmadan yorulmadan haykıracağız. Memleketimizde demokrasi, adalet ve özgürlük talebimizi yükselteceğiz. Yüzüncü yılında Cumhuriyeti ve tüm değerlerini muhafaza etmek için çizdiğimiz yolda yorulmadan yürüyeceğiz. Deprem ve sel gibi afetlere dirençli kentlerde, sağlıklı ve dayanıklı yaşam hakkını savunmaya; kentimize, doğamıza yaşam alanlarımıza sahip çıkmaya, sistematik rant siyaseti ile mücadele etmeye devam edeceğiz. Gezi’nin üzerinden geçen 10 yıl ve tutuklu geçen 500 gün sonra çocuklarımıza güzel bir gelecek inşa etmek için ilk günkü heyecanımızı hâlâ koruyoruz. Hep birlikte bütün bu hukuksuzluklara karşı durarak, çocuklarımıza bu bedeli onların aydınlık gelecekleri için ödediğimizi anlatacağımız günlerin yakın olduğunu biliyoruz.

Bu vesile ile geçen 500 günde demokrasi ve adalet talebine verdiğiniz destek ve yaşanan hukuksuzluğa karşı gösterdiğiniz dayanışma için teşekkür ederim. Umarım çok yakında bu hukuksuz tutukluluk sona erecek ve özgür günlerde yine birlikte olacağız. O günün bir an önce gelmesi ümidi ile hepinizi hasretle selamlıyorum. Dostluk ve sevgilerimle…”