Gezi direnişi 9 yaşında

Yayın tarihi: 28 Mayıs 2022 Cumartesi 5:17 pm - Güncelleme: 29 Mayıs 2022 Pazar 9:08 am

Taksim Gezi Parkı‘nda ağaçları savunmak için başlayan ve ülke genelinde kitlesel protestoya dönüşerek milyonların meydanlara çıktığı Gezi Direnişi’nin üzerinden tam 9 yıl geçti.

Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilerek yerine Topçu Kışlası ve alışveriş merkezi yapılmasına karşı başlayan, daha sonra da tüm Türkiye’ye yayılarak büyük kitlelere ulaşan Gezi Direnişi’nin üzerinden tam 9. yıl geçti. Direniş kısa bir sürede milyonlarca kişinin adalet, demokrasi, özgürlük talebiyle büyüyen bir harekete dönüştü. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 79 ildeki eylemlere 2.5 milyon kişi katıldı.

Direniş sırasında 11 yaşındaki Berkin Elvan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş İstanbul’da, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz Eskişehir’de, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük Ankara’da, 22 yaşlarındaki Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan Antakya’da, 18 yaşındaki Medeni Yıldırım ise Diyarbakır’da kolluk kuvvetleri ve dolaylı yaşanan olaylarda yaşamını yitirdi.

Mehmet İstif ve Elif Çermik de maruz kaldıkları gaz nedeniyle yaşamını yitirdi. On bine yakın kişi ise polis müdahalesiyle yaralandı. Bu sırada AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Polise talimatı ben verdim” dedi.

Gezi’ye ceza yağdı! Kavala’ya müebbet 7 kişiye 18 yıl hapis ve tutuklama

GEZİ’NİN GÜN GÜN ZAMAN TÜNELİ

Olaylar 28 Mayıs’ta Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik kısmı yıkılması ve 5 ağacın yerinden sökülmesiyle başladı. Taksim Dayanışması’yla birlikte parkın yıkılmasına karşı çıkan yaklaşık 70 kişilik grup iş makinelerinin önünde durarak yıkımı engellemek istedi.

Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de parka gelerek dozerlerin önüne geçti ve ağaçların sökülmesine engel olmaya çalıştı.

Sosyal medyadan yapılan Gezi Parkı’nda toplanma çağrıları sonrasında park ve çevresinde sabahkinden daha büyük bir kalabalık vardı. Eylemciler çadırlar kurarak parkta kalmaya, parkı korumak için nöbet tutmaya başladı.

29 Mayıs sabahı polis parkta kalan eylemcilere yeniden müdahale etti ve çadırları sökülerek ateş verdi. Yıkım çalışmaları yeniden başlayınca daha çok insan gezi parkına geldi. İş makinelerinin önüne geçerek yıkım çalışmalarını engelledi ve nöbet tutmaya başladı. Polis müdahalesiyle sökülen çadırların yerine yenileri kurdu.

30 Mayıs’ta polis sabahın çok erken saatlerinde parkta çadırlarda nöbet tutanlara polis tekrar müdahale etti. Polisin müdahalesi kısa sürede parka daha fazla kişinin gelmesine neden oldu. Polisin biber gazlı müdahalesi sonucunda eylemcilerden bazıları yaralandı.

31 Mayıs sabahı da polis yine parka baskın düzenledi. Çadır kuran eylemcileri fiziksel müdahaleyle dağıtmaya çalışan polisin şiddetli müdahalesi nedeniyle üç kişi gözünü kaybetti; onlarca kişi de yaralandı.

Ana akım medya Gezi’de yaşananları saatlerce görmedi. Dönemin İBB Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen kısa açıklamalar taleplere cevap verecek nitelikte değildi. Dönemin Başbakan’ı Erdoğan da konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı. Gelen tek açıklama da Topçu Kışlası’nın ne olursa olsun durdurulmayacağı yönündeydi.

Sosyal medyada yayılan bilgilerin ardından tüm Türkiye’de halk sokaklara, meydanlara dökülmeye başladı. Protestolar şehirlere yayılarak büyüdü.

SLOGANLAR ÖLÜMSÜZLEŞTİRDİ

Gezi’de polis müdahaleleri  birlikte artan kalabalık, direnişi “Her yer Taksim her yer direniş” sloganıyla ölümsüzleştirdi. Park, 15 Haziran’a kadar toplumun adalet, demokrasi ve özgürlük taleplerinin yükseldiği yer oldu. Bu tarihte yine bir polis müdahalesiyle park boşaltıldı.

Müdahale sonucu yüzüne biber gazı sıkılan ‘Kırmızılı kadın’ sembollerden biri haline geldi. Alman Piyanist Davide Martello piyanosuyla Taksim Meydanı ile çevresindeki inşaat alanında konser verdi. Martello’yu birçok sanatçı takip etti.

Polis müdahalelerinde yaralanan direnişçilerine ilk yardım yapan gönüllü doktorlara, “yasadışı gösterilerde yaralananlara tıbbi müdahalede bulunmaktan” soruşturmalar açıldı.

Erdoğan eylemler boyunca direnişçilere müdahale eden polis için İçişleri Bakanı’na, İstanbul Valisi’ne ve Emniyet Müdürü’ne teşekkür etti.

GEZİ’YE CEZA YAĞDI: KAVALA’YA MÜEBBET, 7 KİŞİYE 18 YIL HAPİS VE TUTUKLAMA 

2013’ün sonuna kadar İstanbul’da 40 ayrı iddianame ile 308 kişi hakkında dava açıldı. Bezmi Alem Valide Sultan Camii’ne “ayakkabılarıyla girdikleri ve camide bira içtikleri” iddiasıyla yaklaşık 200 kişi yargılandı.

Açılan davalar bununla sınırlı kalmadı. Türkiye’nin dört bir yanında eylemcilere açılan davalar yıllarca sürdü, bir kısmı da devam ediyor.

Açılan davaların sonuncusu ise Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’ye direnişten 6 yıl sonra açılan dava oldu. Hak savunucularının davası beraatle sonuçlandı fakat İstinaf Mahkemesi beraat kararını bozarak tekrardan yargılama istedi.

Tekrar yapılan yargılamanın 6. duruşmasında karar açıklandı. Mahkeme, 4,5 yıldır tutuklu olan iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası veren mahkeme, bu isimlerin tutuklanmasına hükmetti.

TOPÇU KIŞLASI YAPILMADI

Erdoğan çeşitli defalar Taksim’e Topçu Kışlası yapılacağını söyledi ama aradan geçen 8 yılda bu konuda somut bir adım atılmadı. Bunun yerine Taksim’e bir cami yapıldı. Erdoğan caminin açılışını Gezi’nin yıl dönümde yaptı.

GEZİ TUTUKLULARINDAN MESAJ VAR

Gezi’de ceza alan isimler direnişin 9. yılında mesaj yayınladı. O mesajlar şöyle:

CAN ATALAY: GEZİ’NİN BAKİYESİ’Nİ ONURLA YAŞIYORUZ

Değerli arkadaşlar, kardeşlerim! Aramızda şu an birkaç yüz metre mesafe var. Hepinize teker teker sarılıyorum. Bizi burada bir an olsun yalnız bırakmayan, tıpkı Gezi’deki gibi tüm farklılıkları ile omuz omuza direnen iradenizi selamlıyorum. ‘Umudu dürt, umutsuzluğu yatıştır’ demiş ozan, umut omuzlarımızda yükseliyor. Biz, Gezi’nin toplumsal, politik ve hukuki bakiyesini ancak onurla taşırız demiştik. Gezi Direnişi’nin bakiyesini onurla taşıyoruz! Hepinize çok selam, birkaç yüz metre mesafeden birbirimize sarıldık, hasret giderdik. Kabul edin lütfen. Karanlık gidecek Gezi kalacak. Hep birlikte mücadele edecek hep birlikte kazanacağız.

ALİ HAKAN ALTINAY: ÖZGÜR GÜNLERDE BULUŞMAYI DİLİYORUM

“Sevgili dostlar. Hepinize bizlerle dayanışmak üzere buraya kadar geldiğiniz, bize ses olduğunuz için can-ı gönülden teşekkür ederim. Bizi kaçma şüphesiyle aramızdaki duvarların arkasına hapsedenler, 25 Nisan kararlarının vicdansızlığı ve izansızlığının toplum nezdinde nasıl bir öfke yaratacağını belli ki hesaplamamışlar. Bu öfke, Gezi ruhunun da temel taşlarını oluşturan ve yıllardır süregelen eşit, özgür ve adil bir topluma dair taleplerimizle birleşti ve bugünkü dayanışmamızda vücut buluyor. Hepinizi tek tek kucaklıyor, özgür günlerde en kısa zamanda buluşmayı diliyorum.”

TAYFUN KAHRAMAN: GEZİ DİRENİŞİ BU ÜLKENİN EN BÜYÜK UMUDUDUR

“Sevgili dostlar, yoldaşlar. Siz dışarıda, biz içeride her ne koşulda olursak olalım; demokratik cumhuriyet talebini yükseltmeye, hukuksuzluğa karşı adaleti haykırmayı kentimizi, doğayı ve elbette Gezi’yi savunmaya hep birlikte devam ediyoruz. Gezi Direnişi 9’uncu yılında hâlâ bu ülkenin en büyük umududur. Umudumuz ile yaktığımız ışık, bizleri çok yakında aydınlık ve güzel günlere taşıyacak. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam! Selam ve saygılarımla.”

OSMAN KAVALA: GEZİ DAYANIŞMA RUHUNUN İFADESİYDİ

“Gezi, özgürlük ve demokrasi taleplerinin ve dayanışma ruhunun ifadesi idi. Gezi davası da yargının siyasi amaçlarla kullanılmasını simgeleyen bir dava oldu. Bu dava ile ilgili duyarlılığın, sizlerin gösterdiği dayanışmanın, hukuk ve demokrasi mücadelesine ivme kazandıracağına inanıyorum.”

MÜCELLA YAPICI: BU DAHA BAŞLANGIÇ

“Dokuz yıl önce bugün, bu saatlerde, hukuksuz bir yıkımı durdurmak, kendimizi, kentimizi savunmak için ağaçlara sarılıyorduk.

Bugün, tüm haklılığımızla, umudumuzla, bu karanlık günleri aşmak için birbirimize sarılıyoruz. Bugün en çok da Mine Özerden ve ailesine sarılıyoruz. Babası “Proleter Şoför” Ahmet Yalkın Özerden’in hayatını kaybettiğini cezaevinde birlikte öğrendik. Mine’nin ve ailesinin acısını paylaşıyoruz.

Bilin ki birlikteyiz! Meydanlarda, parklarda, fabrikalarda, şantiyelerde, kampüslerde, cezaevlerinde, nerede olursak olalım sesimizi yükseltmeye devam ediyoruz.

Gezi, eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur. Biz hâlâ bu umutta inatçıyız. Biz hala Gezi’deyiz.

Dokuz yıl önce bir parktan doğan umudu hayatta tutan dayanışmamızı büyütmeye devam edeceğiz.

Hak savunucularının cezaevlerine kapatılmadığı, doğamızın rant için talan edilmediği, öğrencilerimizin ve akademisyenlerimizin özgür, özerk, demokratik üniversitelerde bilim ürettiği, emekçilerin sermaye firavunlarına diz çöktürdüğü, kadın cinayetlerinin son bulduğu, kent meydanlarının gerçek sahipleriyle şenlendiği, çocuklarımızın özgür düşlerindeki adil günler için mücadeleye devam etmek üzere…

…bu daha başlangıç!”

ÇİĞDEM MATER: HEPİMİZ ORADAYDIK

“Sevgili herkes, sesinizi, sözünüzü, desteğinizi duyuyoruz, görüyoruz. Varolun!

Çiğdem sizlere gönderdiği mesajda BirGün Pazar’da çıkan yazısından şu bölümü de paylaşmak istedi:

Gezi, hepimizi olanca sıradanlığıyla kendiliğinden bir araya getiren bir parktı, evet. Hikayesi upuzun, memleket gibi bir park.

Bu parkın ağaçları, kaç çocuk yapacağımızı söyleme cüreti gösterenlere karşı da, kiminle aynı evde oturacağımıza karar verme cüreti gösterenlere karşı da yerinde kalsın istiyorduk.

Eteğimizin boyuna, şarkımızın diline hadlerineymiş gibi karışmaya çalışanlara kocaman kalabalıklarla ve ağaçlarımızla yanıt verdik.

Kesilmesini engellediğimiz her ağaç, geceleri sokakta özgür yürüme hakkımızdı.

Dökülmesini engellediğimiz her beton, istediğimiz aşkı kimseye hesap vermeden yaşama özgürlüğümüzdü.

O Haziran’da, o ağaçlar ve o park için şu memlekette gönlümüzün istediği gibi yaşayabilmek için bir araya gelen, birbirini tanıyan, tanımayan, aynı fikirde olan, olmayan, milyonlarca insan günlerce sokaktaydı.

Neşe ile, kahkaha ile, dayanışma ile direndiler şiddete.

Gezi, kendiliğindendi, herkesti, hepimizdik.
Hepimiz oradaydık.”

MİNE ÖZERDEN: KORKUTMAK İSTYENLER İÇİN MİLYONLARIN CESARETİ NE KADAR ÜRKÜTÜCÜ

“Gezi, yarını ve dünü deği, günü yaşadığımız

Farklılıklarımızla birarada durabilmeyi becerdiğimiz, ortak değerlerimizi hatırladığımız ve savunduğumuz anlardan oluştu bana kalırsa.

Ve muktediri oynayanların tahammül edemeyeceği herşey vardı orada, eşdeğer ilişki kurma ve birbirini anlama çabası, neşe ve ekosistemle uyumlu yaşama isteği…

Korkutmak isteyenler için birarada durabilen milyonların cesareti ne kadar ürkütücü di mi?”