Hakkında yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında 4 gündür gözaltında tutulan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu emniyetteki işlemleri tamamlandıktan sonra Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne sevk edildi. İmamoğlu'nun adliyede ilk ifadesi tamamlandı.
'Kent Uzlaşısı' iddialarına yönelik başlatılan soruşturmaya yönelik emniyette verdiği ifadesinde söylediklerini tekrar eden İmamoğlu "Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.
İmamoğlu, "Kent Uzlaşısı ne anlama gelmektedir" sorusuna, 'İstanbul İttifakı' ve 'Türkiye İttifakı' ifadelerini kullandığını, " Başka bir siyasi partinin yaptığı tarif ve o tarifi aynı duyguyla paylaşan kişilerin durumu kendilerini bağlar. "Kent Uzlaşısı" ifadesinin DEM Parti söylemi olduğunu biliyorum. Yukarıda ismi geçen terör örgütleri ve bağlantılı bir kısım terör örgütü üyelerinin ne isimlerini, ne söylemlerini biliyorum, ne de takip ettim öyle bir merakım da yoktur" diye yanıt verdi.
İmamoğlu yanıtında şunlara yer verdi:
"İstanbul'da bir çok ilçede geçmişte başta AK Partili olmak üzere İYİ Parti, MHP, BBР ve DEM gibi bir çok partide siyaset yapmış insanlar listelere dahil edilmiştir. Bu süreç CHP genel merkezi üzerinden onaylı listeler halinde ilçelere tevdi edilmiş ve ilçe seçim kurullarına teslim edilmiştir. Bilinmelidir ki ilçe seçim kurulları terör örgütü üyeliği dahil farklı sebeplerle seçilme hakkına sahip olmayan kişileri listelerden çıkartır ve onların yerine isim verilmesi konusunda tanınan sürede siyasi partilerden tamamlanması istenir."
İmamoğlu ifadesinde şunları söyledi:
"19 Mart 2025 sabahı saat 06:00 itibari ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık konutu kapısına yüzlerce çok sevdiğim polisimizin yüzü yukarı, güneş doğmadan yasaya uygun olmayan bir şekilde gözaltına alınma metodunu kınıyorum. İfade etmeliyim ki işlemi yürüten polislerin nezaket dışında hiçbir kötü davranışı olmamıştır. Ancak bu talimatı veren kişi ve şürekası Türkiye’ye çok büyük bir bedel ödetmiştir.
"BU SÜREÇ TÜRKİYE'NİN İTİBARINI ZEDELEMİŞTİR"
4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu en güçlü dayanağını gizli tanık ifadelerine bağlamış olması ve gözaltına 3-5 gün kala hatalı tespitler içeren MASAK raporlarıyla doldurulmuş, tarihe kara bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır.
Bu süreç Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Hukuk ve adalet duygularını vatandaş nezdinde yerle bir etmiştir. Türkiye’nin ekonomisini alt üst etmiştir. Gençlerin umudunu perişan etmiştir. Bu süreci yöneten insanlar ve yöneticisinin, hem yüce yaradan huzurunda hem de bu dünyada hukuk önünde hesap vereceği günler yakındır. Aynı kişi ve şürekası yine bir başka Ramazan ayında 6 Mayıs 2019’da gözünü kırpmadan kullandıkları yüksek millet iradesini gasp etmiştir. 2025 yılına geldiğimizde aradan 6 yıl geçmesine rağmen yedikleri demokrasi tokadının şiddetini anlayamamış hala bel altı oyunlarla mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye ve kul hakkı yemeye devam etmektedir. Milletimiz bunu görmektedir. Milletimizin vicdanı ve adaleti bu haksızlığa karşı gereken cevabı mutlaka sandıkta verecektir.
Gözaltına alınmadan oluşturulan, uydurma 6 dava ve 30 yıla yakın hapis cezası istemi ile İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilen 3 yıllık diploma ve sadece gözaltıdan bir gün önce açılan kreşleri kapatmaya yönelik şahsi tebliğ edilen soruşturma bu kişilerin kötü emellerinin ispatıdır.
Ben ülkemiz için büyük bedeller ödemeyi, sürecin milletimiz tarafından anlaşılması için elimden geleni yapacağımı, bu mücadeleye milyon kat milletimizin gücünü arkamda daha fazla hissediyorum. Cesaretimin tarifini bu milletin umutlarını korumak için her şey yapmayı kendine hak gören ve milletimiz ait olan ahlaki duruşumdan, mülkümün, şirketlerin, yeşil alanların, okulların, boğaz kıyılarının kendisine ait olmadığını düşünen köhne zihniyetin bir an önce kurtulması şarttır. Aksi taktirde insanlarımızın geleceği tehdit altındadır. Emniyet Müdürlüğü’nde ve savcılığa vermiş olduğum ifadelere de değinmek isterim ki arkadaşlarıma akla hayale gelmeyecek suçlarla ve iftiralarla bir yol tercih yapıldığı nettir.
"YARGI TACİZİNE BOYUN EĞMEYECEĞİM"
Ben Anadolu kültürünü, kimse devletinin birlik ve bütünlüğüne bağlı, Trabzon’un yetiştirdiği, bir çocuğun İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını sağlayan sistemin her koşulda ifade eden Atatürk’ün emaneti 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' prensibini her an hizmetinde asla unutmayan demokrasi boyunca hukuki yollarla mücadele etmiş biri olarak bu yargı tacizine boyun eğmeyeceğim, hakkımı ömrüm boyunca milletimiz çok iyi bilir.
Milletimiz her hak yiyeni sokakta yüzüne söyler, hakkımı ömrüm boyunca savunacağımı her yerde ifade etmişimdir. 'Hak yemem, hakkımı da yedirmem' prensibimi milletimizin büyük irfanı ile seslendiriyor ve milletime ses veriyorum. Bu prensiple inancımla ifade ediyorum ki; milletimizin bu hak mücadelesini en üst seviyede vereceğine olan inancım büyüktür. Bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir."
"BENİMLE İLİŞKİLİ İNSANLARIN SORULMASINI UYGUN YÖNTEM OLARAK GÖRMÜYORUM"
İmamoğlu'nun savcılıkta 'yolsuzluk' suçlamalarına ilişkin verdiği ifade de ortaya çıktı.
Kendisiyle ilişkisi belli olan insanların sorulmasını uygun görmediğini belirten İmamoğlui "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım ve Türkiye'de en fazla gündemde olan kişilerdenim. Hayatım halkın arasında geçiyor ve insanlarla ilgili en fazla güvendiğim şey bir kere gördüğüm insanları tanımak ve hatırlamak üzerinedir. Ancak listeli bir şekilde fotoğraf tablosunun önüme konularak büyük bir bölümünün benimle çalışan özel yaşamımda benimle ilişkili ve siyasi olarak yol arkadaşı olduğum belli insanların bana sorulmasının şahsıma uygun bir soru yöntemi olarak görmüyorum. Zaten fotoğraflarda olan kişilerle ilişkilerim bellidir ve tespitlidir" diye konuştu.
İmamoğlu sözlerine, "Diğerleriyle ilgili tanımadığım insanları gözümle hatırladığım kadarıyla ifade ederek tanımaya çalışacak çaba içerisinde olacak bir kişi değilim. Bana sormuş olduğunuz Sarıyer İlçesi Reşitpaşa Mahallesinde bulunan 624 ada, 175 parselde yer alan kamulaştırma ile ilgili tamamen belediyenin bölgeyi yeşil alan olarak halkın huzuruna sunması için yapılmış bir çalışmadır. Belediye olarak binlerce kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Bu da onlardan sadece bir tanesidir" diye konuştu.
MASAK raporundaki arazi satın alımı işleminin tekrar araştırılmasını talep eden İmamoğlu, "Benim Emrah Bağdatlı, Adem Soytekin, Hüseyin Köksal, Fatih Keleş gibi şahısların malvarlığı ile ilgili artışlarla ilgili bir bilgim yoktur. Kendi ticari hayatlarıdır" dedi.
İmamoğlu şöyle devam etti:
"Bir kamu yöneticisi olarak kamu ahlakına sahip olduğumu iddia eden bir kişi olarak en önemli hususun şeffaflık ve hesap verebilirlik olduğunu çok iyi bilirim. Hayatım ile ilgili hiçbir hususun gizliliği olmamıştır. Hele hele kamu yöneticisi olduktan sonra gizlilik olamayacağını da bilen birisiyim. Ticaretim ile ilgili ailem ilgili tüm hususlar kamu oyunun önünde şeffaf bir biçimde sürmektedir. Üç nesildir ticaretin içinde olan bir insan ve dünyanın en büyük şehirlerinden birinin belediye başkanı olarak kamuda hesap sormanın ve hesap vermenin çoklu yöntemleri var iken dört gün önce sabah 6'da yüzlerce polisin evden bir insanın alınması ve oluşan gündem ile Türkiye'ye büyük bedeller ödetilmesi, ilave olarak ta insanları mutsuz ve huzursuz hale getirilmesi ve son olarak mübarek Ramazan ayında kul hakkı yenmesi benim ve milletimin çok ağırına gitmiştir. Üzülerek bir şehrin yollarının kapandığı, giriş çıkışın denetlenir hale geldiği, koca ilçelerin tümüyle barikatlarla çevirili bir ortamın benimle ilgili soruşturma süreçlerinin ve gözaltına alma eyleminin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir.
Doğru yöntemi tercih etmeyip namusuma, haysiyetime leke getirecek uygulamaları yapanların, raporları düzenleyenlerin Allah'ın verdiği ömür kadar mücadeleme hukuki zeminde sonuna kadar arayacağıma yemin ettim. Benim söyleyeceklerim bunlardan ibarettir."