En tatlı haz ve en çılgın keder aşk!. Aşk şarkılarının vazgeçilmez değerlerinden biri ise; Eflatun…

Onun rengi belki bir klavye, belki de tellerinde bir çok rengi barındıran bir gitar. Bir salkım aşığı Eflatun’la ”cennette bir akşam üstü” harika bir sohbet.

Eflatun şarkılarının beğenilmesinde ki sır nedir?

Bir aşkı seni seviyorumlarla değil , susuşları veya çığlıkları kelimelere dökerek anlatıyorum. Önce kalpleri samimiyetle ikna etmelisiniz ki ürettiğiniz sanat eseri beğenilsin ve yıllara meydan okusun.

Eflatun, sadece bir renk mi yoksa sanatsal değer olan hüzünleri en iyi ifade eden bir müzisyen bir söz yazarı mı?

Eflatun benim yazdığım şarkıların rengi aslında. İçimdeki gökyüzünün rengi. Eflatun ismi benim sihirli sözcüğüm , melodilere ve mısralarıma açılan kapıların gizli anahtarı.

Eflatun tadındaki aşkın renklerinde kaybetmekten korkmak sevmekten korkmak demek mi sizce?

Sevmenin mayasında korku vardır. Sevmek beraberinde heyecanlarıyla tutkularıyla ve korkularıyla bir bütün olarak gelir ve müstakil bir hayat kurar kalbinizde. Bir gün ölecek diye kedi veya köpek beslemeyen kendisini üzecek diye sevmeye korkan insanlar bence bu dünyanın en yaşamayanları. Evcil birer zombi diyebiliriz.

Müziksiz bir hayat hata mı?

Kimsenin müziksiz kaldığını düşünmüyorum ucundan kıyısından herkes biraz müzik dinliyor ve hayatında müziği bir yere koyuyor ama bence asıl hata ; iyi ve üzerinde emek harcanmamış müziklerle ruhunu azar azar zehirlemek. Kendi içme suyuna damla damla siyanür zerk etmek gibi bir şey bu ; ufak ufak ruhunu hadım etmek yani …

Son çalışmalarınızdan ” En güzel ben sevdim” adlı parçanız “replay” tuşlarında arızaya sebep olmuştu. Müzik listelerinde yerini hala korumasının sırrı nedir?

‘’ En güzel ben sevdim ‘’ kalbini aşka açmış her insanın gerçekliğine tutulan bir ayna hissiyatı yaratıyor. Ben bunu yaşadım yaşıyorum diyen milyonların duygularını anlatan bir eser oldu, bu yüzden önümüzdeki uzun uzun yıllar bu şarkının dinleyeni hep olacaktır diye düşünüyorum.

Sevdaya dahil olan ayrılıklarda ışığı açmak hatırlanırsa, mutluluk en karanlık anlarda bile yakalanabilir mi?

Mutlu olmayı bilen insanlar bu dünyanın en bilgeleri bence. Felsefenin bile yıllarca aradığı bir soru bu Mutluluk nedir. Bunun cevabını bulan ve hayatında uygulayabilen insanlar için yaşamak sonsuz bir şeydir ama bu bilgelik maalesef çok az insana bahşedilmiştir.

Güzel eserlerden oluşmuş uyumlar da adalet ve erdemin payı nedir?

Adalet ve sanat ilişkili bir şey olsaydı bunca adaletsiz bir dünyada sanatçılar hiç bir eser bırakamazdı. Erdemli olmaksa az bulunan ve erdemli olmayanlar tarafından da hep bir bahaneyle sevilmeyen insan türüdür. Bu da sanatçıların kimliğine çok uyuyor sanırım. Gerçi çok erdemsiz sanatçılar da gördüm sanatçı olmayan erdemlilere de rastladım Allah bize erdemli olmayı ve erdemli olan insanlarla beraber yürümeyi nasip etsin.

Geçmişten günümüze baktığımız da yeni nesil müzik yapımlarında dünya da iz bırakan vizyonlu bir eylemimiz neden yok sizce?

Ürettiğim eser bana ne kadar kazandırır beni ne kadar meşhur eder gibi sığ düşüncelerle daha çıkmadan yolda kalırsınız. Ülkemizde sanat bir statü aracı olmuş. Tanınmak hayatını daha iyi idame ettirmek için uğraşılan bir fason imalata dönmüş. Bu birikim ve beklentiyle dünyada yer bulmamız elbette imkansız. Bir de tabi ne üretirseniz üretin kendi müziğinizi evrensel kriterlerle yoğurup sunmadan dünya ölçeğinde bir iz bırakmak mümkün değil.

Acılar döneminin eli temiz sanatçılarından rahmetli Cem Karaca bir şarkısında “ Yoksulluk kader olamaz, kader değildir” demişti. O günden bugüne sektör hiç bir ivme kazanmadı. Günümüzün yine bu zor günlerinde müzisyeni yoksullaştıran, değersizleştiren sistem nasıl düzelecek, toplumların gelişmesini engelleyen bu kader anlayışı daha ne kadar sanatçının önüne sürülecek sizce?

Kaderci yani fatalist anlayış malesef doğu toplumlarını manen sömürmeye çalışan uyanıkların en revaçta silahı olmuş. Atatürk Türkiye’sinde bu türden anlayışlar kabul edilemez. Müzik, hatta sanat dünyası zor bir dönem geçiriyor. Bir yıldan fazlası var, sahneler kapalı ve ekmeğini bu sektörden kazanan bizler varımızı yoğumuzu bu dönemde tükettik. Pandemi öyle sanıyorum ki; en çok devletçilik anlayışının sorgulanmasına neden oldu. Bugünlerde devlet yanımda olmayacak da ne zaman olacak sorusu halen geçerliliğini koruyor. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada bu sorgulayış etkin. Dünyada 5 ulus devlet dışında hepsi bu öngörülemez pandemi döneminde sınıfta kalmıştır. Umarım ki; hiç sanmıyorum ama belirli dersler çıkarılır.

Eserlerinizdeki yorumunuzda İlhan İrem havası olduğu söyleniyor, “esinlendiğim şeyler var” diyebilir misiniz?

İlhan İrem’in her şeyden önce dünya görüşü , kültürü , cesareti dolayısıyla önümü iliklerim. Ben kendimi şu sanatçıya benzetiyorum diyemem ama İlhan İrem’i andırıyorsam dahi bundan gurur duyarım.

Kalitesiz piyasa müziklerinin tavan yaptığı günümüzde, sanatsal değeri olmayan tıngırtı niteliğindeki şarkılar hakkında düşünceleriniz nedir?

Pop’un kelime anlamı köpüktür. Sabun köpüğü ; bir kaç saniye havada parıldayarak uçar ve bom, patlar. O yüzden pop yapıyorsan az sonra patlayıp yok olmayı göze aldın demektir.

Müzik emekçisi olarak, ticari kaygılar sizi incitiyor mu?

Para çok önemli bir araç. İyi şeyler satın almak örneğin güzel bir stüdyo kurmak , ekipman almak daha iyi enstrumanlarla çalmak vs. İncinmiyorum ama paranın yetenekli insanlarda olması gerektiğini düşünüyorum. Adam veya kadın milyonlar kazanıyor aldığı şey son model araba ve ev. Enstruman ? Zaten her hangi bir enstruman çalmayı bilmiyor çoğu. Belki evinde kuyruklu beyaz bir piyano alıyordur, o da gösterişli ve zengin durduğu için.

Toplumun müzisyenlerden beslendiği bir gerçek. Emek gücünün major seviyede olduğu müzisyenlik mesleği neden statü halinde değil, neden sosyal güvencesi yok?

Üreten sanatçıların sigortası telif sistemidir. Telif sistemi maalesef ülkemizde çok kötü durumda. Bestecilerin iki ayrı meslek birliğine sahip olması aptallığından kurtulamıyoruz bir defa bu tek olmalı. Yapımcılar meslek birliği Müyap denilen bir birlik var ama her yapımcı üye olamıyor üyelik kriterleri zenginler kulübü şartlarında. Türkiye’de sanatçıların üretmesini istiyorsak devletin bu adaletsizliğe ve çarpık düzene derhal el atması ve tek bir çatı altında Telif Birliği ismiyle üreten sanatçılarına destek vermesi gerekiyor.

Yeni çalışmalarınız hakkında biraz bilgi alsak?

Sevgili ustamız Aşkın Tuna ile ortak bir şarkıya imza attık. Sözlerini Aşkın Tuna yazdı müziğini ve aranjesini ben yaptım. Çok özel bir şarkı oldu. Dinleyenlerimize iki versiyon olarak sunucaz. Biri benim söylediğim asıl versiyon diğeri de, Aşkın Tuna sesinden şiir olarak da duyduğumuz finalli bir versiyon.
Ayrıca; prodüktörlüğünü yaptığım sevgili Gözde Lora ile bir düet çalışmamız var. Tam bir yaz şarkısı. Aranjesinden klip senaryosuna kadar her şeyi hazır dinleyenlerimize sunmak için sabırsızlandığımız bir proje. Radyocu dostlarımız da düetlerimize yayınlarında fazlasıyla yer veriyorlar. Umarım bu düette onlardan biri olur.

“Hayat bir şarkıdır” mottosuyla Online çalıştığınız Beste Dükkanızdan bize biraz bahseder misiniz?

Yaklaşık bir yıldır Kafa Radyo da bu programı yapıyoruz. Tanzer Gümüş, Mert Çanga ve ben. Dinleyicilerin bize gönderdiği şarkıları, şiirleri o anda canlı yayında besteliyoruz. Beste Dükkanı Online, adı altında kurumsal şirketler de var. Onlara da yaptığımız etkinliklerde onlar bize hikayelerini anlatıyor, biz de o anda hikayeyi şarkı yapıyoruz. Pandemi döneminin zorluklarını, kirini- pasını atmayı amaçlayan eğlenceli çalışmalar yapıyoruz.

“Sanatçı çağının tanığıdır” sözünden yola çıkarsak; bu salgın günleri nasıl bitecek?

Pandemi hiç kimsenin ön görebildiği bir dönem değildi elbette ki biz sanatçılar müzisyenler olarak da bu dönemi zorlukları en yakından hisseden kesim olduk. Tabi ki bu dönemler de geçecek. Geçmiş dönemdeki pek çok sanatçı savaş dönemlerine doğmuş, silah ve uçak sesleri altında sanatlarını eserlerini icra etmişler. Elbette sanatçı çağının hem sanığı hem tanığıdır. Bu sebeple de bu zorlu dönemleri aşmayı bilen insandır sanatçı. Bu dönemde ben kendi adıma çok güzel şarkılar biriktirdim, çok güzel şarkılar yazdım, prodüksiyonlarıma eğildim. Çünkü bu dönemin biteceğini insanların büyük bir istekle yeni şarkılar dinlemek isteyeceğini çok iyi biliyorum. Bu sebeple de hiç durmadan her gün çalışmaya devam ediyorum. Umuyorum ki; pandemi sonrasında bizleri bekleyen yeni bir Dünya yenilikleriyle eskide kalmış olan şeylerin tozunu atarak ilerleriz. Hayatımızı adadığımız iş, müzikle yaşamımızı sürdürmeye devam etmek en büyük dileğim.
Zaman hatıraları uyuştursa da unutturamıyor…

Eflatun, aşka düşen insanların yer çekiminden sorumlu tutulamayacağına inanıyor. Onun kurduğu güzel cümlelerin belki de hepsi yaralarından! Kalbi sırılsıklam adam Eflatun.
Bu yüzden ”En güzel ben sevdim” diyor. ”Şarap” tadındaki şarkılarıyla onun için sevmek, sanki bir şişe gökyüzü içmek gibi, çünkü!

Ve ben de diyorum ki;

Eflatun, kendi rengindeki ışığıyla sevdiğini bir kağıda sarıp tüttürerek Aşk’a hep kadeh kaldıracak, gözlerde kör kütük ayık kalarak günahlar işlemeye devam edecek.
Bir cebinde aşk, bir cebinde İstanbul’u ile… Sevda şarkılarından başka bir şeyi yok ki!

Hakan Cerrahoğlu