Depremde ölen milli basketbolcu Nilay Aydoğan’ın ağabeyi: Cenazede ajanslar sesimi kıstı

Yayın tarihi: 22 Şubat 2023 Çarşamba 2:54 pm - Güncelleme: 22 Şubat 2023 Çarşamba 3:31 pm

Özel Haber: Aziz Turgut Altun

Deprem sonrası, Milli Basketbolcu olan kardeşi Nilay Aydoğan ile babaannesini enkaz altından kurtarmak için günlerce çaba sarf eden Berkay Aydoğan, “Cenazede tüm yaşananları anlattım, ajanslar sesimi kıstı yayınlamadı” dedi.

Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6’lık depremlerde 40 binden fazla kişi öldü. Malatya’daki babaannesini ziyarete giden Milli Basketbolcu Nilay Aydoğan, yıkılan bir binanın altında kaldı.

Nilay Aydoğan’ın ağabeyi Berkay Aydoğan, günlerce sosyal medyadan yardım çığlığı attı. Enkazın başında yardım isteyen inşaat mühendisi Berkay Aydoğan, günlerce kendi organize ettiği kişiler ve İstanbul’dan getirdiği malzemeler ile kurtarma çalışması yaptı. Ne var ki depremin 6’ncı gününde babaannesine sarılmış hâlde Nilay Aydoğan’ın cansız bedenine ulaşıldı.

Kadınlar Basketbol Ligi’nin bu sezonuna Nilay Aydoğan’ın adı verilecek. Aydoğan, kardeşinin isminin Kadınlar Basketbol Süper Ligi’nde 2022-2023 sezonuna verilmesinden onur duyduğunu belirterek kardeşinin takım arkadaşlarının ve Türkiye Basketbol Federasyonu’nun süreç boyunca yardımlarına minnettar olduğunu söyledi.

Ağabey Berkay Aydoğan, tüm yaşadıklarını TELE1’den Aziz Turgut Altun’a anlattı.

Kızlarına siper olup enkaz altında can vermişler

İSYANI SANSÜRLENDİ!

Günler boyu profesyonel ekiplerin yardıma gelmediğini söyleyen Berkay Aydoğan, kardeşinin cenazesinde ihmallere ve yaşadıklarına isyan edişinin ajanslar tarafından sansürlendiğini anlattı. Devletin resmi ajansı AA ile DHA ve İHA’nın çekim yaptığı cenazede Aydoğan’ın isyanına yer verilmedi.

İşte Aydoğan’ın 6 gün boyunca ve sonrasında yaşadıkları:

“KAÇARKEN DE ÖLEBİLİRDİ AMA O KARAKTERDE DEĞİL, BABAANNEME SARILMIŞ BULDUM”

“Kardeşim, babaannemi bırakıp kaçmamış. Onu hep babaannemin olduğu yerlerde, onun yanında aradım. O karakterde bir insan. Beraber buldum onları, sarılmıştı Nilay babaanneme.

Kaçarken de ölebilirdi ama o karakterde bir insan değildi. Yavru köpek bile olsa bırakıp kaçmazdı öyle bir insandı.

Arkadaşları ile gezip dolaşmayı severdi, onları da memleketine götürebilirdi. Onlar da enkazda olabilirdi. Orada olmamaları son saniyelerde ona ve bize vicdan azabı yaşatmadı. Bu duruma da şükrediyoruz.

“İLK 2 GÜN YARDIM GELMEDİ, ÖNCE MADENCİLER GELDİ”

Bunlardan dolayı çok gururluyum ama öfkelendiğim şeyler de var. İlk 2 gün boyunca hiçbir yardım gelmedi. İlk gelen ekip, 28 kişilik madenci ekibiydi. İkinci gün Malatya otelinde bir yabancı enkazı varmış gece vakti oraya gittiler.

Afeti duyar duymaz kırıcı matkapla gitmiştim. O giden 28 kişilik ekip matkabımı almıştı. Bize sadece kazma kürek bıraktı. Onlar gitmeseler de çok değişik olabilirdi her şey. Başlarındaki kişiye ve onlara yalvardım gitmeyin diye.

Tuğba Özay depremzedelerin durumuna isyan etti! “Başıma ne gelirse gelsin ifşa edeceğim”

“OTOPSİ YAPILMADAN GÖMÜLÜYORDU İNSANLAR”

Orada otopsi yapılmadan gömülüyordu insanlar. Nilay ile babaannemin ellerine baktım. Ani ölmüşler. Nilay ve babaannem duramazdı 6’ncı güne kadar.

İskenderun’da bir depremzede: Devlet bize ulaşamadı, halkımız bize ulaştı

“HERKES BANA SORUYORDU YAKINLARINI, BEN SORAMADIM”

Herkes bana soruyordu “Annem babam nerede, ne zaman çıkaracaksın” diye. Ben kimseye soramadım, “Nilay nerede” diye. Çünkü hiçbir profesyonel ekip yoktu.

“BEŞİNCİ GÜN AKILLARINA BENİM ‘SİVİL’ OLDUĞUM GELDİ”

AFAD’dan bir sorumlu kişi ve şoför vardı sadece. “Berkay yukarısı sende” diyordu. Elinden bir şey gelmediği için. O da sahada çalışmadı. İnşaat mühendisi olduğum için yardım ettim. İş makineleri girmesin diye çok mücadele verdim. Hep onlarla çalıştılar, çok engelledim. 5’inci günden sonra devletin ekipleri geldi. Bana “Sivilsin, çık oradan” dediler. 5’inci gün akıllarına geldi benim orada ‘sivil’ olduğum. 3’üncü güne kadar en üste dokunamadık bile. Karotçu ekibi geldi, Cevdet ve Emre Bey diye iki kişi vardı. Onların getirdiği hiltiler ile kırmaya başladık.

Gece kimse çalışmadı enkazda. Üç gün, üç gece boyunca çalışan korucu ekipleri vardı, onları da geri çektiler.

“ASKERİYEDEN YÜZ KİŞİ GELSE HER ŞEY ÇOK FARK EDERDİ”

Askeriye karşımızdaydı. Binlerce kişi var diyorlardı orada. Gece oradan yüz kişi bile çıksa her şey çok fark ederdi. Saat 11-12’ye kadar orada insanlar durdu. Sadece siviller yardıma geldi, onların da gücü tükendi. Korucular orada oldukları zaman çalıştı, sonra onları da güvenliğe çektiler.

Gece 4-5 saat çalışma yapılmadı ama her gün toplamda 10 saat kaybettik. Ben yalvardım, gece gelsin ekipler, dinlenen gece çalışsın diye. Çünkü, gündüz herkes kontrolsüz çalışıyordu.

“GELENLER ÖNCEKİ ÇALIŞMALARI İZLEMEDİ, KORKU FİLMİ GİBİYDİ”

Elazığ ve Malatya itfaiyesi 4 ve 5’inci günlerde gelmeye başladı. Beşinci gün, İzmir Tersane Komutanlığı tertemiz formalarıyla geldi. Jandarma Arama Kurtarma (JAK) 6’ncı gün geldi. Gelen JAK, girer girmez bir döşemenin bir yerini kırmaya çalıştı. Önceden çalışan ekibi izlemediler. Defalarca anlatmaya çalıştım. Döşemenin tipinin farklı olduğunu anlatmaya çalıştım. Bağlamayı bilmeyenler olunca döşemeler direkt çöküyordu. Korku filmi gibiydi. Adı profesyonel çok güzel formalarla geliyorlar ama dinlemek istemediler. Kimsenin kalbini kırmadan sakin sakin anlatmaya çalıştım.

“AFAD’DAN KİMSE GELİP ‘EKSİK VAR MI’ DİYE SORMADI”

Bağladıkları yerler yanlış olunca moloz çöküyor başınıza. Boş kova 5’inci gün geldi. 2 tane 3 tane kova ile çalıştık. Big-bag çuval istedim 6’ncı gün geldi. O da sivil vatandaş getirdi yanlış anlamayın. AFAD’dan kimse gelip “eksik var mı” diye sormadı. Orada çalışan projektörlerin hepsi benim şahsi malımdı. Demir kesme makasları, spiraller hepsi..

“AFAD HİÇ PROFESYONEL EKİP YOLLAMADI”

5’inci güne kadar bir tek AFAD’ın demir kesme makinası vardı, kırıcısı hiç yoktu. Hep sivillerin kırıcısı ile çalıştık. Tek bir kurum yine olsa, yine bağış olsa, yine yetişemez. Alt yapıların oluşması lazım, o kurumu destekleyecek bir sürü kurum olması lazım. AFAD’ı arayıp ulaşamayan yüzlerce insan vardı. AFAD sadece gönüllü gönderdi. Hiç profesyonel ekip yollamadı. Allah razı olsun gönüllülerden. Mobil vinç vardı. İkinci ve üçüncü günlerde yattı orada. Döşemeyi kesip kesip bağlayıp atmamız lazımdı ama öyle olmadı. Biz kürekle oradan oraya aktardık.

Tarayarak gidemedik. 3’üncü katta arıyoruz insanı ama 4’üncü kata gidebilirdi enkazda. Kardeşim çok saklambaç oynadı benle onu çok aradım.

“20 TONLUK MAKİNENİN 3 GÜNDÜR GARAJDA YATTIĞINI SÖYLEDİ”

Hakim Bey Apartmanı’nın arkasında 50 tonluk ekskavatör vardı. Gereksizdi, hiçbir iş yapmıyordu. Dört veya beşinci gün itfaiye şefine söyledim, o değiştirdi. 20 tonluk ekskavatörün daha iyi yapabileceğini, 50 tonluk makinanın dönemeyeceğini, aynı işi 20 tonluk makinanın yaptığını anlattım. En son Allah razı olsun o yardımcı oldu. Ondan önce kimse yapmadı. O gelen 20 tonluk makinanın da garajda 3 gündür yattığını söyledi.

Babaannemin döşemesini çıkartırken, 5’inci gün gelen ekip vardı. Vardı, Beşir ekibi, Allah razı olsun da en çok zoruma giden kahraman pozu verirmiş gibi poz gördüm 7’nci günün ardından. 5’inci günün akşamı bir döşemenin üzerine ayağını koymuş, “Ağabeyinin feryatları, ama ona umut olamadık” diye paylaşmış. Ama bacağını öyle koymuş ki… Ekipten biri attı da bulamadım fotoğrafı tekrar. Bunlar önemsiz şeyler yaptığı çalışmaya yazık sadece.

“TRT BENİ KONUŞTURMADI”

TRT’nin muhabiri geliyordu bana mikrofon uzatmadı. Beni konuşturmadılar. Bağırarak, söylediğim hiçbir şey duyulmadı. Orada çok kötü şeyler gördüm. Baza çıkardım hepsinin içi porselenler doluydu hiçbiri çatlamamış bile. İnsanlar eşya koymasa oraya girse kurtulurdu belki. Herkesi yatak odalarından çıkardık. Hiç kimse çıkmadı, belki biri çıkar diye tek tek baktım bazalara.

“ÇOK YALNIZDIK”

Çok yalnızdık ilk günler. 5. gün gelenlerin ekipler hepsi emir almış, katolar ile girmişler. Günlerce almaya çalıştığım döşemeleri, almaya çalıştılar. Hepsi mahvoldu. 3-4 saatte 3-4 günlük iş yaptılar.

Bizi yoran Çinli ekip oldu. Maltalı ekip gelmişti, koordineli çalışmıştık. Çinli, ekiplerin alkışlanması benim zoruma gidiyor. Organizasyonu yapmışım herkese görev vermişim Allah rızası diye diye. Çinli ekip geliyor bizim ne yaptığımız sormadılar bile. 150 kişi o enkazın üzerindeyken, sessizlik diyorlar. 150 kişi o soğukta nasıl durabilir imkansız. Bir saat boyunca bizi beklettiler. O ekip durduruldu, çalışma mahvedildi. Çinli ekibin başındaki AFAD çalışanı bana bağırdı “Bunu buradan çıkartın” diye. Sonra gelip özür diledi ama anlamı yok. Oraya geldiğin zaman herkesi aşağı indireceksin, çıtırtı bile olmayan yerde o sesi dinleyeceksin. Sadece Çinli ekip geldi diye saygı duyulmayacak, orada mevzu olan koordine edilmesi lazım. Çinli ekip bize zaman kaybettirdi. Her gelişlerinde fotoğraf çektirdiler.

“KURUMUN BAŞINA KONANLAR BELLİ”

Tek sıkıntı cehalet. Bir yerin başına konulan kişiler, bu işi bilen kişiler olması lazım. Düzen yok, okumanın mühendis olmanın mimar olmanın sözünün dinlemesin hiçbir önemi yok. Kurumun başına konanlar belli. O kurumlardan ne hayır gelir?

“HERKES ÇAKIL TAŞLARINI HEDEF GÖSTERİYOR. İŞİN BÜYÜK RESMİ ORTADA”

800-900 kişi ifade vermiş, halkı galeyana getirmekten. Kaç tane beton firması, kaç tane belediye başkanı, kaç tane bakan yargılanıyor? Kaç tane imar affı veren kişiyi aldırdın içeri. Asıl daha onlar var. Mühendismiş alttaki imza atan kişiymiş onlar çakıl taşları. Herkes çakıl taşlarını hedef gösteriyor. İşin büyük resmi ortada.

 

“KİMSEYE ANLATAMADIM. AJANSLAR SESİMİ KESMİŞ”

Bizim apartman Elâzığ depreminde hasar almış yeni öğrendim. Birkaç daire sahibinin bastırmasıyla makyaj yapılmış binaya. Depremden sonra bu tadilatların yasaklanması lazım.

Kimseye bunları anlatamadım. Cenazede anlattım, sesimi kesmişler. 5 dakika boyunca sesim yok. Ajanslar sesimi kesmiş, 5 dakika boyunca anlattım.

Onurlu bir kurum olacak onurlu insanlar başında olacak”