Cumartesi Anneleri davası: Galatasaray Meydanı mezar yerimizdir

Yayın tarihi: 25 Mart 2021 Perşembe 1:26 pm - Güncelleme: 25 Mart 2021 Perşembe 6:45 pm

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü eyleminde gözaltına alınan 46 kişi için 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması bugün, İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davanın ikinci duruşması 12 Temmuz’a ertelendi.

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü eyleminde gözaltına alınan 46 kişiye, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşması bugün, İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma öncesi adliye önünde yapılan basın açıklamasına Cumartesi Anneleri, avukatları, HDP ve CHP Milletvekilleri katılım sağladı. Açıklamada, “Bu davada yargılanan bizim hakikat ve adalet arayışımızdır” pankartı açıldı. Adliye önündeki açıklamada ilk olarak söz alan kayıp Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, Galatasaray Lisesi önünün Çağlayan’a taşındığını belirterek, “Galatasaray Meydanı’nın maneviyatının çok farklı. Orası bizim arkadaşlarımızla ve kayıplarımızla buluşma yerimiz. Bize göstermedikleri mezar yerine biz orayı mesken bilmiştik. Bugün burada biz değil kayıplarımız yargılanıyor” dedi.

“İNKARA KARŞI HAKİKATİN TARİHİ…”

Kayıp yakını Fehmi Tosun’un kızı ve davada yargılanan Jiyan Tosun ise ‘adliyelerin adalet taleplerini susturmak değil, adalet dağıtmak için var olduğunu’ belirterek, kayıpların akıbetlerini sormaya devam edeceklerini ifade etti. 699 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda Türkiye’nin en uzun barışçıl buluşmalarını yaptıklarını söyleyen Tosun, “Galatasaray Meydanı’nı hakikatin seslendirildiği bir agoraya dönüştürdük. O meydanda, inkara karşı hakikatin tarihini yazdık. Galatasaray’ı bir hafıza mekanına çevirdik. Anayasal haklarımızı kullanmamızı engelleyenler, kulaklarını tıkayan yargı makamları, 700’üncü haftadaki gözaltıları bahane ederek, hukuka ve vicdana aykırı bir şekilde hakkımızda dava açtı” ifadelerini kullandı.

“İDDİANAME HUKUKUN TEMEL PRENSİPLERİNİN İHLALİ”

İddianameyle iç hukuka ve evrensel hukuk değerlerine meydan okunduğunu öne süren Tosun, şunları söyledi: “Ceza yargılamasına dayanak oluşturabilecek hiçbir delil sunmayan bu iddianameyi kabul eden mahkeme, hukukun temel prensiplerini ihlal etti. Özetle hukuki dayanaktan yoksun, siyasi iklimin etkisiyle düzenlenmiş bir iddianame ve açılmış bir dava ile karşı karşıyayız. Barışçıl toplanma hakkı Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin güvencesindedir. Toplanma yerini seçmek ise bu hakkın ayrılmaz bir parçasıdır. Çeyrek asırdır süren, artık geleneksel hale gelmiş Cumartesi Anneleri’nin buluşmasını engellemek, onların buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı’nı yasaklamak, polis şiddeti ve yargı tacizi ile bu hakkın kullanımını engellemek, hukuka aykırıdır.”

“GALATASARAY MEYDAN MEZAR YERİMİZDİR”

Tosun, asıl yargılanması gereken kişilerin failleri koruyanlar olduğunu söyleyerek, Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerini belirtti. Tosun, “Galatasaray Meydanı çeyrek asırdır hayatımızın bir parçasıdır. Kayıplarımızı ararken o meydanda yaşlandık, çocuklarımız o meydanda büyüdü, torunlarımız o meydana doğdu. Mezarsız sevdiklerimizin mezarlarına bırakamadığımız karanfilleri götürdüğümüz yerdir o meydan, mezar yerimizdir” dedi.

İHD: DAVACI OLAN DA YARGILAYAN DA BİZİZ

Yıldız’ın ardından konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da, 700 hafta boyunca aynı mekanda aynı kurallara tabi olan bir eylemin engellenmesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Türkdoğan, “Davacı olan da, yargılayan da, adalet arayan da, faillerin hesap vermesini isteyen de, hakikatin peşinde koşan da biziz. Annelerin inancı ve direnci hepimize güç veriyor. Galatasaray Meydanı’nda süren eylemimiz failler yargılanana dek sürecek” diye belirtti.

CUMARTESİ ANNELERİ’NE DESTEK

İlk duruşmaya Cumartesi Anneleri, CHP Milletvekilleri Gülizar Biçer Karaca, Gamze Akkuş İlgezdi, Turan Aydoğan, Ali Şeker, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Züleyha Gülüm, Dilşat Kaya, Musa Piroğlu, Ali Kenanoğlu, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Eren Keskin gibi pek çok isim katıldı.

“KANUNA AYKIRI TOPLANTI KAVRAMI KANUNUN KENDİSİNE AYKIRI”

Evrensel’den Eylem Nazlıer’in haberine göre, kimlik tespitin ardından Avukat Öztürk Türkdoğan, tahliye talebinde bulundu. Türkdoğan, “2911 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasına göre toplantıların en az 24 saat önceden yasaklanması ve bunun 24 saat önceden tebliğ edilmesi gerekmektedir. Somut olaya baktığımızda yasaklama kararı ve tebliğin geleneksel olarak yapılan toplantıdan önce yapılmadığı görülecektir. Dolayısıyla kanuna aykırı toplantı kavramının kullanılması kanunun kendisine bile bizatihi aykırıdır. Toplantının zor kullanılarak engellenmesi ve çok sayıda kişinin gözaltına alınması kanuna aykırıdır. Toplantıya katılanlar kanuna aykırı ve suç oluşturabilecek herhangi bir eylemde bulunmamış ve söz söylememişlerdir. Ortada bir suç olmadığından derhal beraat kararı verilebileceği kanaatindeyim. Adalet arama eyleminin yasaklanması ve kayıp yakınlarına dava açılması adalet duygusunu zedelemiş, vicdanları yaralamıştır. Somut olay incelendiğinde kanun kapsamında değerlendirilemeyecek Türkiye’nin en uzun soluklu adalet ve sivil itaatsizlik eylemine katılanlara karşı böyle bir dava açılmasının kanuna aykırılığı açıktır. Usul ekonomisi uyarınca yargılama sonucunda ulaşılabilecek sonuç daha en başından belli olduğundan yani ortada bir suç olmadığından mahkemenin CMK 223/9. fıkra uyarınca derhal beraat kararı vermesi gerekmektedir” diye konuştu.

MASİDE OCAK: CUMARTESİ ANNELERİNE NİYE GELMİYOR BU ADALET?

Daha sonra yargılanan kayıp yakınları ve hak savunucuları beyanda bulundu.

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak: “Boynumda fotoğrafını gördüğünüz kişi benim abim Hasan Ocak. Bundan 26 yıl önce kapı kapı dolaşıp abime ne olduğunu öğrenmeye çalıştık. Yaptığımız bütün başvurular sonuçsuz kaldı. 58 gün sonra bir ceset fotoğrafıyla ulaştık abime ne olduğunu. Onu işkenceden çıkarken gören tanıklar vardı ama yaptığımız başvurular sonuçsuz kaldı. O fotoğraf gözlerimden hiç silinmiyor. Tam 26 yıldır. Siz bu fotoğrafı görüyorsunuz ben abimin paramparça edilmiş yüzünü görüyorum. 26 yıldır adalet istiyoruz. Ne kadar başvuru yaptıysak sonuç çıkmadı. AİHM’e giderken istediğimiz devletin mahkum edilmesi değil, adaletti. Her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldiğimiz kişilerle aile olduk. Ağabeyim için gitmiştim ama daha büyük bir aile olduk. Orada biz acılarımızı birlikte yaşadık. Berfo annenin tabutunu orada uğurladık. Bu ailelerin tek istediği bir mezar. Sadece bir mezar istemek nasıl suç olarak görülebilir? Aklım, mantığım almıyor. Adalet mülkün temeli de Cumartesi Anneleri’ne niye gelmiyor bu adalet? Yasalar yazılır bu yasalarda istediğimiz şey bizim hakkımız olan şeyler. Biz adalet istiyoruz. 699. hafta boyunca her cumartesi gittim orada hiçbir şekilde yasalara aykırı hiçbir şey yapılmadı. 700. haftada sabah saat 10’da oradaydım annemle birlikte. Bize eylemin yasaklandığına dair bir bildirim ulaşmadı. Hatta polisler o gün yanımıza gelip ‘Kolay gelsin, hazırlık mı yapıyorsunuz?’ diye sordu. Her hafta uzlaştığımız emniyet güçlerine ne oldu da her hafta eylem yaptığımız Galatasaray Meydanı’nı bize kapattılar? Sizin göreviniz bizi yargılamak değil, bizim hakkımızı korumanızdır.”

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak: “Biz 26 yıldır bu tür suçların açığa çıkarılıp sorumluların cezalandırılması için Galatasaray Meydanı’nda buluşuyorduk. Ancak adalet bir türlü sağlanmadı. Gözaltında kaybettiklerimizin sorumlularının bulunmasını istemek suç mu? Şimdiye kadar bizi duyan olmadı. Biz faillerin yargılanmasını yargılanmasını istiyoruz. Etkin soruşturma yürütülmesini istemek nasıl engellenebilir? Bu hukuksuz iddianameyi reddediyoruz”

FARUK EREN: KAYIPLARIMIZIN AKIBETİNİ SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren: “Ben de bir kayıp yakınıyım. Cumartesi Annesi Elmas Eren’in oğluyum. Ağabeyim Hayrettin 1980 darbesinden sonra gözaltına alındı. Gözaltına alındığının tanıkları vardı ama devlet inkâr etti. O tarihten beri annem ve babam inanılmaz bir mücadeleye girdi. O dönem gözaltı süresi çok uzundu, uzatılabiliyordı. Beklediler oğullarını, gelmedi. Gözaltı süresi bitti abimden haber yok. Ve o zamandan beri Hayrettin Eren kayıp. Annem abimin elbiseleri yarın gelecek gibi tuttu. Bu devlet böyle bir devlet. Galatasaray Meydanı şimdi utanç Meydanı’dır. Sırf annelerden korktular. Bu ülkede gözaltında insanlar kaybedilmesin dedik. Evet Galatasaray Meydanı yasaklandı ama biz kayıplarımız ne olduğunu sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Biz bir daha kimse kaybedilmesin, barış ve demokrasi olsun diye oturduk orada. Hâlâ da bunu talep ediyoruz. Bedeli ne olursa olsun adalet talep etmeye kayıplarımızın akıbetini sormaya devam edeceğiz”

Kayıp yakını Adilcan Ocak: “Ben o meydanda büyüdüm. Herhangi bir uyarı yapıldığını duymadım. Asıl şiddete uğrayan biz olduk. Biz meydana gittiğimizde olay yoktu. Bir anda babaannem ve babamın polis kalkanları arasında kaldığını gördüm. Sonra yaka paça gözaltına alındı. Hasan Karakoç’un karın boşluğuna yumruk atıldığını gördüm”

Cüneyt Yılmaz: “Ben kayıp yakını değilim, hak savunucusuyum. 26 yıldır bu meydanda olanların mücadelesine destek veren biriyim. Bunun suç olduğunu düşünmüyorum. 700 haftadan evvel büyük bir çağrı yapıldı bir engelleme ile karşılaşmadık. Polisler başladınız mı kolay gelsin dediler. Sonra birden kalanlarla polisler geldi. Anons edilmedi. Burada neden olduğumuzu anlamıyorum. Küfür ve darbedilerek gözaltına alındık. Bize dipçikle vurdu polisler. Yakınlarının kemiklerini arayan insanların yanında olmak suç değil. Kayıpları aramanın devam edeceğini düşünüyorum. Bizi engelleyenler kayıpların sorumlularıdır”

Ali Yiğit Karaca: “Eylemin yasaklandığını duymadım. Anayasal hakkımı kullandım. İnsanlar yakınlarının kemiklerini ararken benim kayıtsız kalmam imkansızdı. Suçlamayı kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum.”

Rober Koptaş: “Gözaltında kaybetme, işkence etme geleneğine karşı duran bu insanların övünülmesi gereken bir mücadele verdiğini düşündüm ve oraya gittim. İnsan olmanın bir gereğiydi. Biz ters kelepçeyle, darbedilerek gözaltına alındık. Bu tutumun yargılanması gerekiyor. Toplanmak, gösteri yapmak bir vatandaşlık hakkı. Bunun suç olmadığını düşünüyorum. Hayatımda ilk defa gözaltına alındım. Bir grup milletvekili ve hak savunucusuyla yerde otururken sürüklenerek gözaltına alındık. Otobüste kaba dayağa, hakarete maruz kaldık. Asıl yargılanması gereken bu muameledir”

Deniz Koç: “Onların tek derdi yakınlarının akıbetini sormak. Oraya gitmek insani bir görevdi. Ben oradaydım, destek üzerine. Asla dağılın denilmedi. Ne oluyor diye sorduğumda ben de gözaltına alındım. Benim beklediğim polislerin yargılanmasıyken kendimizi burada bulduk. Gözaltına alındıktan sonra insani olmayan bir muameleye maruz kaldık.”

12 TEMMUZ’A ERTELENDİ

Kayıp yakınlarının beyanlarını ardından avukatlar tek tek söz alarak müvekkillerinin beraatlerini talep etti. Savunmaların ardından heyet, kalan 38 kişinin savunmalarını almak  ve eksik hususları gidermek üzere duruşmayı 12 Temmuz 2021 tarihinde, saat 10.00’a erteledi.

NE OLMUŞTU?

Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten beri Cumartesi günleri İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için oturma eylemi düzenliyor ve basın açıklaması yapıyor.

25 Ağustos 2018’deki 700. eylemde bir araya gelenlere Beyoğlu Kaymakamlığı’nın toplanmalarını yasakladığı bildirilmişti. Cumartesi Anneleri ile onlara destek vermek için gelenler, eylemlerini sürdürmekte kararlı olduklarını belirtince, polis plastik mermi ve biber gazıyla müdahale etmişti. 47 kişi de darp edilerek gözaltına alınmıştı.

Büyük utanç! Cumartesi Anneleri hakim karşısında