‘Çok ciddi iddialar var, Canikli’den gereğini yapmasını bekliyoruz’

Yayın tarihi: 18 Temmuz 2022 Pazartesi 4:47 pm - Güncelleme: 18 Temmuz 2022 Pazartesi 4:57 pm

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, AKP’li Nurettin Canikli ile ilgili iddiaları gündeme getirdi, Kılıçdaroğlu’nun çağrısını hatırlatarak “Gereğini yapmasını bekliyoruz” ifadesini kullandı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak partisinin MYK toplantısı sonrası gündeme dair açıklamalarda bulundu. Öztrak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen şirketlere atanan kayyımlarla yolsuzluk yaptığı iddialarıyla gündemde olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’ye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Mal varlığını açıkla” çağrısını hatırlattı, “Ortada çok ciddi iddialar var. Ama Nurettin Canikli’den hala tık yok. Kendisinden gereğini yapmasını bekliyoruz” dedi.

Metin Cihan’ın Twitter hesabı açıldı

‘KREDİ NOTUMUZ ÇÖP SEVİYESİNE BİR ADIM DAHA YAKLAŞTI’

Öztrak’ın açıklamaları şöyle:

“Ülkemiz uzun bir bayram tatilindeydi. Ama yakıcı sorunlar tatil dinlemedi. Fakir, fukara; ‘Bayram gelmiş neyime, Kan damlar yüreğime” demeye, devam etti. Tam da bayram arifesinde, Kredi derecelendirme kuruluşu FITCH, ülkemizin kredi notunu düşürdü. Kredi notumuz çöp seviyesine bir adım daha yaklaştı.

‘TÜRKİYE SEFALET ENDEKSİNDE ŞAMPİYONLUĞU KİMSEYE BIRAKMIYOR’

Bayram biter bitmez TÜİK, makyajlı işsizlik rakamlarını açıkladı. İşsiz yurttaşlarımızın sayısı, 310 bin kişi artarak, Mayıs’ta 8 milyon 387 bin kişiye ulaşmış. İşsizlik gelirden mahrum eder. Enflasyon gelirin aşınmasına neden olur. Bir ekonomide en büyük illet, bu ikisinin bir araya gelmesidir. Buna “sefalet” denir. İşsizlik ve enflasyondan oluşan dünya sefalet endeksinde, Türkiye, şampiyonluğu artık kimselere bırakmıyor. Ama bu sefalete neden olan Sarayın kibirlisi, bayram öncesi milletimize, “İşsiz, aç, açık kimse bırakmadık” diyerek, caka satıyordu.

‘EGEMENLİK HAKLARIMIZA ALENEN MÜDAHALE’

Bayram tatilinde okyanus ötesinden, Amerikan Kongresinden de can sıkıcı haberler geldi. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’yi üretim ortağı olduğu 5. Nesil Savaş Uçağı F-35 projesinden çıkarmıştı. Ardından ABD yönetiminden “Size 4. nesil F-16 verelim” teklifi gelmişti. ABD yönetimi son NATO zirvesinde de Kongre’de bu teklifi destekleyeceğini açıkladı. Ama daha Temsilciler Meclisi aşamasında, Türkiye’ye F-16 satışını şarta bağladılar. Bu, devletimizin egemenlik haklarına alenen müdahaledir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

‘TARIM BAKANLIĞI DERHAL TEDBİR ALMALI’

Trakya ve Güney Marmara’da ayçiçeği tarlaları çayır tırtılı istilası altında. Üreticilerimiz çok büyük sıkıntı içinde. Tırtılla mücadele için yapılan kontrolsüz ilaçlama ise bölgemizdeki arıcılığa büyük zarar veriyor. Hem çiftçilerimiz, hem arıcılarımız perişan halde. Tarım Bakanlığı derhal tedbir almalı. Alamıyorsa bölgeyi afet bölgesi ilan ederek, Çiftçilerimizi, üreticilerimizi rahatlatmalı.

‘CEZALARIN ŞAHSİLİĞİ YOK SAYILMAMALI’

FETÖ hain darbe girişimini planlayan, darbeye teşebbüs eden, içinde yer alan, milletimize kurşun sıkan kim varsa elbette en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak cezaların şahsiliği de yok sayılmamalıdır. 15 Temmuz’dan “tek adam gömleği” çıkarmak için hukukun en temel ilkeleri yok sayıldı. Ülkemizde adalete ve devlete güven duygusu büyük yara aldı. 15 Temmuz sadece siyasi rant için değil ekonomik rant sağlamak için de istismar edildi.

‘ORTADA ÇOK CİDDİ İDDİALAR VAR AMA CANİKLİ’DEN HALA TIK YOK’

Kurulan FETÖ borsalarında zenginler korundu, yoksullar hapsedildi. TMSF ’nin el koyduğu şirketler, servetler, kayyumlar marifetiyle el değiştirdi. Bu çerçevede sayın genel başkanımız “Nurettin Canikli’ye mal varlığını açıkla” çağrısında bulunmuştu. Ortada çok ciddi iddialar var. Ama Nurettin Canikli’den hala tık yok. Kendisinden gereğini yapmasını bekliyoruz. Normal bir hukuk düzeninde tüm bunlar araştırılır. Ama hukukun rehin alındığı otoriter rejimlerde yağmaya, talana hukukun sesi çıkmaz.

‘KOMİSYON RAPORU SÜMENALTI EDİLDİ’

Darbecileri yıllarca besleyip büyütenler “Allah affetsin, millet affetsin” diyerek hesabı ödemeden kaçacağını ağzını silip masadan kalkacağını düşünebilir. Ama çok bilinen bir kuraldır. “Siyasette kandırılmış olmak, bir mazeret değildir.”  Siyasette “Aldandım” demek, “Basiretimi ve aklımı kaybettim,  Kararlarım ve eylemelerim hükümsüzdür” demeye gelir. Bunun da kabul edilebilir, hiçbir yanı yoktur. Bu yönetim işbaşına geldiği günden itibaren hain darbe girişiminde bulunmaya cüret eden ortakları hakkında, devletin güvenlik bürokrasisi tarafından uyarıldı. (481 Sayılı MGK kararı gösterilir) İşte belgesi burada. 481 sayılı Milli Güvenlik Kurulu Kararı. Yıl 2004. Bu uyarıya rağmen devletin adliyesi, askeriyesi, mülkiyesi, maliyesi ve istedikleri diğer her şey, o ellere teslim edildi. Ve o hain eller de geldi, TBMM’ni bombaladı. Yani hiç kimse bilmiyordum, aldatıldım diyemez. 251 şehidimizin sorumlusu, Tüm uyarılara rağmen, tedbir almayan Erdoğan’dır. O hain darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz 2016’da Tam olarak neler yaşandı? O da hala açıklığa kavuşmadı.

Dönemin MİT Müsteşarı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın, darbe girişiminin aydınlatılması için TBMM’de kurulan, Araştırma Komisyonu’na gelmesine Erdoğan izin vermedi. Komisyonun hazırladığı rapor da sümen altı edildi. MİT kime bağlıydı? Başbakana. Dönemin başbakanı, darbe istihbaratının zamanında neden kendisine iletilmediğini, MİT Müsteşarı’na sorduğunu, “Tatmin edici bir cevap” alamadığını, Televizyonda kendisi açıkladı. Ama yönetim de, müsteşar da her nasılsa hala koltuklarında oturuyor. 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi milletimizin vicdanında kapanmamış kanayan bir yaradır. FETÖ hain darbe girişimi tüm boyutlarıyla aydınlatılana kadar, Adil Öksüz bulunana kadar, darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıkarılana kadar, yurtta Sulh Komitesi’nin kimlerden oluştuğu açıklanana kadar, bu yara kanamaya devam edecektir. Şehitlerimizin ruhları huzura kavuşmayacaktır. Ama kimse merak etmesin. FETÖ ’nün ve ortaklarının açtığı bu yarayı kapatmak bize nasip olacaktır.

‘BU SÖZLER MİLLETİN AKLIYLA ALAY ETMEKTİR’

Erdoğan, hain darbe girişiminin yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesajda milleti ezen hayat pahalılığına “15 Temmuz’un devamı olan bir badiredir” dedi. Bu sözler, milletin aklıyla alay etmektir. Hayat pahalılığının 15 Temmuzla hiçbir ilgisi yoktur. Ama her ikisinin nesebi sahihtir. Babaları bellidir. Her ikisinin de müsebbibi “Liyakat yerine sadakat” diyen “Biat ve itaati, ehliyete tercih eden”,  “İş bilmese de, benden olsun” diyen yönetim anlayışıdır. Yani Erdoğan’dır.

‘SAVAŞ UKRAYNA’DA, AMBARGO RUSYA, ENFLASYON CANAVARI BİZDE’

Dört yıl önce “Verin şu kardeşinize yetkiyi, faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyen kimdi? Yine bundan üç yıl önce “Ekonominin sorumlusu benim, ben!” diye bağıran kimdi? Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi türlü türlü bahaneler uydurmak, milletimizin nezdinde Erdoğan’ı sorumluluktan kurtarmaz. Aylarca yüksek enflasyonu Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline bağladılar. Bunun arkasına saklanmaya çalıştılar. Savaşın taraflarından Rusya’da enflasyon yüzde 15,9. Ukrayna’da ise yüzde 21,5. Türkiye’de ne kadar? Yüzde 79. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla… Savaş Ukrayna’da, ambargolar Rusya’da ama enflasyon canavarı bizde. Tabi bu bahane tutmadı.

NEBATİ’YE: ‘RAKAMLAR ÖYLE DEMİYOR’

Ardından dünyadaki petrol ve gıda fiyatlarındaki artışın arkasına sığınmaya kalktılar. Uluslararası petrol fiyatları yeniden düştü. Nebati bakan bugün “Petrol fiyatlarındaki düşüşün pompa fiyatlarına yansıtıldığını” söylüyor. Ama rakamlar öyle demiyor. 13 Temmuz itibariyle Brent tipi petrolün fiyatı, 99 dolar 80 sent. Aynı fiyatı Nisan başlarında gördük. Türkiye’de benzinin litresi Nisan başında, 19 lira 11 kuruş idi. Bugün 23 lira 78 kuruş. O gün mazotun litresi 21 lira 37 kuruş idi. Bugün 25 lira 53 kuruş. Petrolün uluslararası fiyatı 3 ay önceki seviyelerine geriledi. Ama pompadaki akaryakıt fiyatları  Hala yüzde 20-25 daha pahalı. Evirip çevirmeye gerek yok. Bu zulmün sebebi, dünyadaki fiyatlar, dış mihraklar, şunlar, bunlar değil bizatihi bu hükümettir. Ve kibrin sarhoşu olan bu hükümetin başıdır. Milletimiz zaten ne yaşadığını biliyor. Hayat pahalılığını iliklerine kadar hissediyor. Erdoğan hangi bahaneyi uydurursa uydursun, tutmaz.

Davutoğlu’ndan Canikli’ye mal varlığı çağrısı

‘İKTİDARA GELMEDEN DEDİKLERİNİ YAPTIRTAN GENEL BAŞKAN’

Bu hükümet raf ömrünü tamamlamıştır. Bunlar artık metal yorgunudur. Milletin derdine derman olacak tek bir proje üretecek halleri yok. Bizim önerdiğimiz projelerle oy toplamaya çalışıyorlar. Onu da yarım, yamalak; eksik, gedik yapıyorlar. Sayın Genel Başkanımız daha iktidara gelmeden, dediklerini yaptırtan Genel Başkan olarak dünya siyaset tarihine geçti bile. “Emekliye iki ikramiye” dedi, önce, “olmaz, kaynak yok” dediler. Sonra yarım, yamalak; tıpış tıpış yaptılar. “3600 ek gösterge” dedi, önce direndiler, sonra yaptılar. “Taşeron işçilere kadro verin” dedi. Yarım yamalak da olsa yaptılar. “Elektrikte TRT payını kaldır“ dedi, yine önce itiraz ettiler, sonra yaptılar. “Elektrikte kademeli tarife getirin” dedi, yaptılar. “Asgari ücreti yıl ortasında artırın” dedi, önce yasa, masa diye ağızlarında gevelediler, Sonra eksik de olsa yaptılar.

‘GENEL BAŞKANIMIZ ‘FAİZLERİ SİLECEĞİZ’ DEDİ, BEYLERİN PAÇALARI TUTUŞTU’

Genel Başkanımız gençlere; “KYK borçlarının faizini ödemeyin, Biz gelince bu faizleri sileceğiz” dedi. Beylerin yine paçaları tutuştu. Akıllarına birden bire KYK borçları geldi. Allah Aşkına! Aklınız bugüne kadar neredeydi? Gençlerin KYK borcunu görmek için, bizi mi beklediniz? Bakalım bu akşam göreceğiz. Dediğimizi yapıp, KYK faiz borçlarını hepten silecekler mi? Yoksa burada da yine eksik iş yapıp, trolleriyle algı oluşturmaya mı çalışacaklar? Ne diyelim, taklitler aslını yaşatır. Biz iktidara gelir gelmez, milletten alınanları tastamam milletimize geri vereceğiz.

‘TÜRKİYE KOŞAR ADIM YENİ DÖVİZ KRİZİNE İLERLİYOR’

Türkiye ekonomisi koşar adım yeni bir döviz krizine doğru ilerliyor. Merkez Bankası’nın döviz kasası 1 Temmuz itibariyle 54 milyar dolar açık veriyor. “Düşük faiz, değersiz Türk lirası” modeliyle düşecek denen cari açık ve dış ticaret açığı rekor üstüne rekorlar kırıyor. Ülkemizin önümüzdeki bir yılda çevirmesi gereken dış borç; 182 milyar dolar. Buna bir de finanse edilecek cari açığı ekleyin iyimser bir tahminle, önümüzdeki bir yılda 220 milyar dolar borç bulmamız gerekiyor. Bu parayı bulmak için katlanılması gereken finansman maliyeti ise Her geçen gün artıyor.

AKP’li Nurettin Canikli’den Naci Ağbal’a suçlama

İFLAS KREDİ NOTUNA SADECE İKİ TIK KALDI’

Dış borçlanmanın maliyetini belirleyen önemli göstergelerden birisi de, Kredi Temerrüt Risk Primimiz, yani CDS. CDS, 900 puanın üstüne çıkarak, görülmemiş seviyelere geldi. Kredi derecelendirme kuruluşu FITCH, Türk Lirası’ndaki değer kaybına, enflasyondaki hızlı artışa, eksideki döviz rezervlerine, ekonomiye yük getiren Kur Korumalı Mevduat uygulamasına bakarak Türkiye’nin kredi notunu bir basamak daha düşürdü. Ne yazık ki iflas kredi notuna sadece iki tık kaldı.

Bu arada ülkede döviz kıtlığı artık o seviyeye gelmiş ki Merkez Bankası’ndan iş insanlarına “Lütfen döviz satın” diye, rica telefonları başlamış. Bunu iş insanlarımızdan biz zaten duyuyorduk. Şimdi televizyonlarda aleniyet kazandı. Kasada döviz kalmayınca, BOTAŞ gaz alabilsin diye, “Bizi kıskanan” Almanya’ya, borç için el açtılar. Milletin 128 milyar dolarını havaya savuran, bu milletin on milyarlarca dolarını sığınmacılar için harcayan Hükümet şimdi gaz alabilmek için Deustche Bank’tan 925 milyon Avro borç aldı. Bunun millete yükleyeceği faiz ne kadar? “Borca haylık, bir aylık” derler. Doğal gazı bile dış borçla almaya başladıysak, Vay halimize…

‘SEVSİNLER SİZİN FAİZ DÜŞMANLIĞINIZI’

Vatandaşlarımız da borçlarını ödemekte giderek zorlanıyor. Bireysel kredi ya da kredi kartı borcunu ödeyemediği için bu yılın ilk beş ayında yasal takibe düşen kişi sayısı geçen yıla göre yüzde 83 arttı. 748 bin 437’ye çıktı. Borcu nedeniyle halen yasal takipte olan borçlu sayısı ise 4 milyon 198 bin kişiye ulaştı. Ama bu arada faiz lobilerinin keyfi yerinde. Mayıs ayı itibariyle bankaların dönem karı Geçen seneye göre yüzde 434 artarak 132 milyar liraya çıktı. Ama Erdoğan sıkılmadan “Faizin en büyük düşmanı biziz” diye millete nutuklar atıyor. 2022 yılı bütçesinde faiz ödemeleri için ayrılan 240 milyar liraya, daha yeni 89 milyar lira ilave ettiniz. Sevsinler sizin faiz düşmanlığınızı. Bir de dost olsaydınız, milletin sırtına acaba ne yükleyecektiniz?

‘BU DAVANIN TÜRKİYE’NİN BAŞINA NE ÇORAP ÖRECEĞİNİ BİRLİKTE GÖRECEĞİZ’

Bayram tatilindeyken Arada kaynayan, hakkıyla tartışılmayan bir konu daha var. (Sezgin Baran Korkmaz, Kingston, Tayyip Erdoğan fotoğrafı) ABD’de bir enerji dolandırıcılığı şebekesinin ABD Hükümetinin verdiği teşvikleri yasa dışı yollarla yurtdışına kaçırdığı iddia ediliyor. Şebeke üyelerinden biri de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Sezgin Baran Korkmaz. Recep Tayyip Erdoğan ile aynı fotoğraf karesindeler. Sezgin Baran Korkmaz’ın ABD’ye ait 133 milyon doları Türkiye ve Lüksemburg’daki şirketleri vasıtasıyla akladığı söyleniyor. Sezgin Baran Korkmaz geçtiğimiz yıl bu zamanlar Avusturya’da tutuklanmıştı. Hem Türkiye hem de ABD, Korkmaz’ın iadesini istedi. Birkaç gün önce Avusturya Adalet Bakanlığı da Korkmaz’ı onu serbest bırakan mal varlığı üzerindeki tedbiri kaldıran vatandaşı olduğu Türkiye’ye değil, ABD’ye iade etti. Önümüzdeki günlerde Sezgin Baran Korkmaz Amerikan yargısının huzuruna çıkacak. Bu davanın Türkiye’nin başına ne tür çoraplar öreceğini ileride hep birlikte göreceğiz. Amerikan Adalet Bakanlığının yaptığı açıklamadan Sezgin Baran Korkmaz’a ait lüks yata Lübnan’da el konulduğu ve söz konusu yatın, 10 milyon 110 bin dolara satıldığı anlaşılıyor. Bu para da Amerikan Hazinesine aktarılmış. Ciddi devletler vergi mükelleflerinin ödediği tek kuruş verginin peşini bırakmıyor. Bizdeki hükümet ise her yıl ilan ettiği vergi aflarıyla, varlık barışlarıyla güzelim ülkemizi dünyanın en büyük kara para aklama makinesi yaptı. Türkiye, bu kifayetsiz kadrolar elinde Avrupa’da organize suçların en çok işlendiği ülke konumuna yükseldi. Tüm dünyada ise 12. Sıradayız. Peki, buna şaşırdık mı? Hayır! Çünkü atama İç İşleri Bakanı organize suçla mücadele edeceğine ülkedeki tüm suçlularla, fotoğraf vermekle meşhur oldu.

‘BU BELGE NATO GENEL SEKRETERİNİN İMZASI VAR MI?’

Erdoğan sürekli, “NATO’nun kayıtlarına, YPG girmiştir, PYD girmiştir.  Ama hepsinden öte FETÖ bir terör örgütü olarak girmiştir” deyip duruyordu. Ama İsveç ve Finlandiya ile imzalanan muhtırada Ne YPG/PYD, ne de FETÖ, terör örgütü olarak anılmıyor. Bu tamamen hilafı hakikat. Okuması yazması olan herkes bunu gördü. Kaldı ki imzalanan muhtıra da bir NATO belgesi değil. Bu belgenin herhangi bir yerinde NATO Genel Sekreterinin imzası, kefaleti var mı? Hayır yok. Nitekim NATO Genel Sekreteri çıktı Erdoğan’ı açıkça yalanladı. “Üçlü mutabakat zaptı bir NATO belgesi değil,  kolaylaştırılmasına yardımcı olduğumuz bir belgedir” deyiverdi. Allah Aşkına! Neden millete yalan söylüyorsunuz? Son olarak Amerikan Kongresinin F-16’ların satışını şarta bağlayan kararını sineye çekmemiz, kabul etmemiz mümkün değildir. Her konuda atıp, tutan Erdoğan’ın şu ana kadar bu konuda tek kelam etmemesi düşündürücüdür. Bu bile NATO zirvesinde kapalı kapılar ardında “Başka pazarlıklar mı yapıldı” diye, bizi düşündürmektedir. Sayın Genel Başkanımız bunu gündeme getirmiştir. Erdoğan’ın yanına Dışişleri’nden kimseyi almadan, ABD Başkanıyla yaptığı toplantının zabıtları var mıdır? İktidara gelmekte olan bir parti olarak, bu görüşme kayıtlarının arşivlere girmesini, millet adına talep etmek hakkımızdır. Devlette devamlılık esas ise bu gereklidir. Türkiye’nin egemenlik haklarına ipotek koyan, hiçbir pazarlığı biz kabul etmeyiz. Bunu herkes böyle bile. Milletimiz rahat olsun. Artık devletin devlet gibi yönetileceği günlere çok az kaldı. O sandık gelecek. Millet de sözünü söyleyecek. Kendine sırtını dönen bu kifayetsizlere kapıyı gösterecek.”