CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, ‘yumuşama’ sürecini “AKP, toplumsal ve siyasi olarak zorlandığı dönemlerde mutabakat arayan parti görünümüne dönebiliyor” sözleriyle değerlendirdi. Günaydın Erdoğan’ın parlamenter sisteme geçiş için bir teklif getirirse yanıtlarının ne olacağı sorusuna ise, “eğer Erdoğan böyle bir teklif getirirse amacı Türkiye'nin demokratikleşmesi ve parlamenter sisteme geçmesi değil, yalnızca barajı seçilebileceği noktaya getirmek olur. İstismar edebileceği yeni bir rejim doğurur” cevabını verdi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmesiyle başlayan ve Erdoğan’ın ‘yumuşama’ süreci olarak nitelendirdiği görüşmelerin yankıları devam ederken CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’dan dikkat çeken açıklamalar geldi.

“BU SÜREÇTEN FAZLA BİR ŞEY BEKLEMEK UMUTKARLIK, ÜMİTVARLIK”

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’ya konuşan Günaydın, normalleşme sürecini şöyle yorumladı:

Kazakistan'da düşen Azerbaycan uçağı Trabzon'da pisti pas geçmiş! Kazakistan'da düşen Azerbaycan uçağı Trabzon'da pisti pas geçmiş!

“Sınırlı ve kısıtlı da olsa olağanlaştırma diyelim. Herhangi bir ülkede aynı parlamentoda görev yapan birinci parti ve ikinci partinin başkanlarının görüşmelerinden daha doğal ne olabilir? Ama AKP'yle beraber Türkiye'de diğerlerini yok sayan bir anlayış getirildi. Kutuplaşmadan önemli ölçüde yarar sağlayan bir siyasal parti bunu içselleştirdi ve bu da toplumun normali haline geldi. Garip olan aslında bu. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı AKP'nin, MHP'nin, DEM'in, Yeniden Refah'ın ve sayabileceğiniz tüm partilerin genel başkanlarıyla görüşür. Bundan daha normal, daha olağan bir şey yoktur. Tersi, çağdışılıkla, anti-demokrat olmakla açıklanabilir.

‘Ne bekliyorsunuz’ sorusuna ben yaşadığımız 21 yılı unutarak yanıt verebilecek bir siyasetçi değilim. AKP'yi de kodlarını da biliyorum. Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine Mehmet Akif Ersoy’u değil Necip Fasıl Kısakürek'i örnek aldığını biliyoruz. Necip Fazıl Kısakürek "Dinimiz kinimizdir" diyen bir insan. Erdoğan'ın Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanlarını ve tüm ekibini teröristlikle suçladığını, fake videolar yayınladığını, Montesquieu'ya rahmet okutacak bir pragmatizm içerisinde olduğunu bilmeyen siyasetçiler değiliz. Buna rağmen şunu söyleyeyim, bu görüşmeler 28 Şubat için bir sonuç verdi. 85-90 yaşına gelmiş insanları içeride ne kadar tutacaksınız. Gezi Davası’nda kanun yararına bozma pratiğini gündeme getirebildi. Ama Kobani Davası'nda hiçbir iyileşme sağlatamadı, Hakkari’ye kayyım atamasına engel olamadı. Dolayısıyla bu süreçten çok fazla şey beklemenin 21 yıllık pratikle birlikte düşünüldüğünde fazla umutkarlık, ümitvarlık olduğunu düşünüyorum.

Buradan ilerisine doğru bakalım. CHP 31 Mart'tan Türkiye'nin birinci partisi olarak çıktı. Erdoğan’ın katı tutumundan vazgeçip birazcık kendisini diğer aktörlerle eşitlemeye çalıştığı dönemlere bir bakalım. 15 Temmuz 2016, 1 Haziran 2015 sürecinden sonraki istikşafi görüşmeler ve 31 Mart sonrası. Bu üçünün ortak özelliği AKP'nin önemli ölçüde zorlandığı dönemler olması. Dolayısıyla AKP, toplumsal ve siyasi olarak zorlandığı dönemlerde mutabakat arayan parti görünümüne dönebiliyor. Buna AKP de demeyelim, Erdoğan ve danıştığı kesimlerin icraatının böyle geliştiğini söyleyelim.

“CHP SİYASETİNİN TOPLUM TARAFINDAN ANLAŞILMASI AÇISINDAN YARARLI BİR SÜREÇ”

Buradan geleceğe bakarsak, bu görüşmelerin CHP siyasetinin toplum tarafından anlaşılması açısından yararlı bir süreç olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz oraya her iki liderin taşıdığı çantaları deşifre eden bir anlayışla gidiyoruz. CHP Genel Başkanı'nın çantasında memleketin ne kadar sorunu varsa onlar var. Yani ekonomi orada başat sorun. Emeklisinden çiftçisine kadar herkesin sorunu. Adalet mekanizmaları ve sorunları. Bazı davalar ad ile sayılıyor, Gezi Davası, Kobani Davası, Şenyaşarlar, 28 Şubat… Ama bunlardan ibaret değil. Türkiye'de bağımlılaştırılmış ve araçsallaştırılmış, yargıdan mağdur olan herkesin sorununu oraya taşıyoruz. Kadın haklarını, hayvan haklarını, maarif müfredatı denilen saçmalığı, bunların tamamını biz Özgür Özel'in çantasıyla beraber o masaya koyuyoruz.

Karşı tarafın çantasından ise anayasadan başka bir şey çıkmıyor. Şimdi siz çiftçisiniz, emeklisiniz, genç bir plaza çalışanısınız, ev kiranızı ödemekte zorlanıyorsunuz, arpanıza alım fiyatı alamıyorsunuz, emekli maaşıyla geçinemiyorsunuz ve bütün bunları masaya sorun olarak getiren bir parti var. Karşısında ise 21 yıldır iktidar olup bu sorunları üreten ve çözmek için adım atmayan, üstelik de CHP'nin getirdiği bu anlayışı "realist olmak lazım, popülist olmamak lazım" diye karşılayan yorgun bir Erdoğan var. Ben sadece bu görüntünün bile Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasetine hizmet ettiğini düşünüyorum. ‘Biz nereden oy devşiririz’ diye bakmıyoruz ama bizim kendimizi vatandaşa anlatabilme mekanizmasına ihtiyacımız var ve bunun da doğru bir mekanizma olduğunu düşünüyoruz.”

“ERDOĞAN BÖYLE BİR TEKLİF GETİRİRSE…”

Yeni anayasa görüşmelerine ilişkin, “Bize haziran ayı sonuna kadar anayasa değişikliğinin yöntemine ilişkin görüşlerinizi yazılı olarak bize bildirin diyorlar. Bunu hem Meclis Başkanı hem de Erdoğan söyledi. Ne yapmak istedikleriyle ilgili sızan bilgiler bizi tatmin etmez. Söylediğiniz başlıklar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'nin demokratik siyasetinin, adaletinin, ekonomisinin önünde engel taşıyan en bariz özelliklerini sayın deseniz ilk ona girebilecek hususlar mıdır? Bir partili cumhurbaşkanı, iki HSK'nın yapısı, üç TBMM’nin yasama yetkisinin saraya devri… Arkadaşlar bunların kaldırılmasını getirir mi? Her yönü absürt olan ve Türkiye'yi boğan sistemi değiştirmeye niyetleri var mı? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aksayan yönlerini reform edelim diyorlar. Nedir birinci önerileri? 50+1 sıkıntılı, 40+1'e dönelim. 40+1 de kesmiyor, 30+1'e dönelim diyecekler. Bunun için demokratik parlamenter sisteme dönüşü bile teklif edebilirler. Çünkü amaç demokratik parlamenter sistem değil. Amaç oy oranını seçebilecek seviyeye nasıl indirebilirim hesabı” yorumunda bulunan Günaydın, “Parlamenter sisteme dönüş sizin de öneriniz. Buna dönüş için kapınız çalınsa ne yaparsınız?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Siyasetin bir teorik kuramsal yanı bir de pratikleri var. İstismarcı anayasacılık diye bir yaklaşım var. 2010-2017'de yaptıkları anayasa değişikliği istismarcı anayasacılık itibariyle kendi düzenlerinin devam etmesi için memleketi mahvetmeye aday bir işti. Vatandaşa gösterdikleri havuçla ortaya çıkan anayasa arasında dağlar kadar fark olduğunu hep beraber gördük. Koalisyonlardan bıktık diyorlardı. MHP bir yana DSP'ye, HÜDA-PAR’a mahkum oldular.

Altılı Masa, Demokratik Parlamenter Sistem için çok sağlam bir yol haritası içeren metin ortaya koydu. Ne değişti ki birdenbire Demokratik Parlamenter Sistem'e geçmek isteyecek? If-Clause konuşuyoruz, eğer Erdoğan böyle bir teklif getirirse amacı Türkiye'nin demokratikleşmesi ve parlamenter sisteme geçmesi değil, yalnızca barajı seçilebileceği noktaya getirmek olur. İstismar edebileceği yeni bir rejim doğurur. Cumhuriyet Halk Partisi AKP'ye hayat öpücüğü verecek herhangi bir adımı atmayacak. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin ilke ve devrimleriyle yeniden inşa edileceği bir demokratik siyasetin önünü açmaya çalışıyor ve bunu da kendisi Türkiye İttifakı üzerinden kurguluyor. Biz Türkiye İttifakı'nı yurttaşla kuracağız. Görüşmeler yapacağız ama Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidara yürüyecek bir siyasal partidir. Bunun yol taşlarını döşeyeceğiz. Biz bu karanlık tünelden sonra bir daha buraya dönmeyecek bir reform sürecinin başlangıcının yol taşlarını döşüyoruz.”

https://tele1.com.tr/siyasette-yumusama-kisa-surdu-erdogan-yine-ozeli-hedef-aldi-1085648/

Kaynak: alinti