CHP’den FETÖ hamlesi! Siyasi ayağı araştırılsın

Yayın tarihi: 12 Ocak 2020 Pazar 12:11 pm - Güncelleme: 12 Ocak 2020 Pazar 12:12 pm

CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç, TBMM Başkanlığı’na 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 3,5 yıl geçmesine rağmen açığa çıkarılamayan, FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması ve ortaya çıkarılması amacıyla araştırma önergesi sundu.

CHP grup başkanvekilleri tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan araştırma önergesi, FETÖ’nün siyasi ayağının açığa çıkarılması amacıyla Araştırma Komisyonu kurulmasını içeriyor.

Önergenin gerekçesinde, “Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 da karşı karşıya kaldığı darbe girişimi, Cumhuriyet tarihimizin en vahim olaylarından biridir. Yüzlerce masum sivil vatandaşımızın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı bu hain saldırının faili FETÖ’nün örgüt yapılanmasının karanlıkta bırakılmaması, siyasi, ticari, askeri, yargı, emniyet ve diğer tüm ayaklarının açığa çıkarılması tarihsel bir görevdir” denildi. Önergenin gerekçesinde şunlar kaydedildi:

KENT RANTLARI FETÖ’YE AKTARILDI

“Darbe girişimi, FETÖ’nün, halkımıza, yönelmiş en büyük saldırısı olmakla birlikte ülkemize vurduğu tek darbe değildir. Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademeleri FETÖ’nün çıkarına olacak şekilde biçimlendirilmiştir. Örgütün başının, ‘İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak evet oyu kullandırmak lazım’ dediği 2010 referandumu ile kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle bağımsız yargı tasfiye edilerek, HSYK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi FETÖ’nün kontrolüne verilmiştir. Emniyetin kritik noktalarının neredeyse tamamına örgüt üyeleri yönetici olarak atanmıştır. Ülkenin tüm iletişimini dinleyebilecek ve izleyebilecek kurumlar FETÖ emrine verilmiştir. FETÖ, yazılı-görsel medya, eğitim, tıp, bankacılık, inşaat ve benzeri birçok sektörde bazı siyasilerin çok açık desteği ve kayırmasıyla büyütülmüş ve kamu kaynaklarıyla beslenerek devasa bir ekonomik güç haline getirilmiştir. Şehirlerde belediyeler eliyle yaratılan kent rantları FETÖ’ye aktarılmıştır.

SİYASETÇİLERDEN ÇOK AÇIK DESTEK ALDI

FETÖ, kamu üst yönetimini bir ağ gibi sarmış, üniversite sınavı, kamuya personel alım sınavı ve benzeri şaibeli sınavlarla örgüt evlerinde yetiştirdiği gençleri kamunun en kritik noktalarında istihdam etmeyi başarmıştır. AKP’nin iktidardaki ilk 11 yılını koşulsuz bir şekilde destekleyen FETÖ’nün yazılı, görsel ve dijital medya kuruluşlarına, iktidardaki siyasilerin etkisi ve yönetimi altındaki kamu kurum ve kuruluşlarından ilan, reklam ve benzeri yöntemlerle büyük miktarlarda kamu kaynağı aktarılmıştır. Bu medya kuruluşları da kendisine destek veren siyasileri açıkça desteklemişlerdir. Örgüt, darbeye hazırlık aşamasında bazı siyasetçilerden çok açık bir şekilde destek almıştır. FETÖ’nün siyasi ayağının bu desteği sağlayanlardan oluştuğu düşünülmektedir. FETÖ’nün halkımıza yönelik bu saldırıları bir anda gelişmemiş bunların öncesinde uygun bir siyasal, yasal ve ekonomik alt yapı oluşturulmuştur.

ARAŞTIRMA YAPILMASI ENGELLENDİ

FETÖ’nün devlete sızıp silahlı darbe yapma gücünü elde etmesinde, siyasi ayağının bu örgüte yaptığı yardımların rolü inkâr edilemez. FETÖ’nün bu kadar büyük bir askeri, siyasi ve ekonomik güce ulaşması örgüt içerisinde aktif çalışan bir siyasi kanada sahip olmadan mümkün olamazdı.

TBMM’de grubu bulunan 4 siyasi partinin ortak önergesiyle 26 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin araştırılması amacıyla bir Araştırması Komisyonu kurulmuştu.

Ancak çoğunluğu oluşturan iktidar partisi, komisyonun amacına uygun çalışmasını engellemek için her türlü çabayı göstermişti. Komisyonun sürekli engellenen çalışmasıyla bile FETÖ yapılanmasıyla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması siyasi bir paniğe neden olmuş komisyon çalışmaları fiilen 9 Aralık 2016 tarihinde, resmen de 4 Ocak 2017 tarihinde sonlandırılmıştır. Dolayısıyla darbe girişiminin yanı sıra FETÖ’nün siyasi ayağını da ortaya çıkarabilecek bir araştırma yapılması engellenmiştir.”

 

CHP’NİN MECLİS BAŞKANLIĞI’NA SUNDUĞU ARAŞTIRMA ÖNERGESİ ŞÖYLE: CHP’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu araştırma önergesi şöyle:

“TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 da karşı karşıya kaldığı darbe girişimi, Cumhuriyet tarihimizin en vahim olaylarından biridir. Yüzlerce masum sivil vatandaşımızın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı bu hain saldırının faili FETÖ’nün örgüt yapılanmasının karanlıkta bırakılmaması, siyasi, ticari, askeri, yargı, emniyet ve diğer tüm ayaklarının açığa çıkarılması tarihsel bir görevdir.

Darbe girişimi, FETÖ’nün, halkımıza, yönelmiş en büyük saldırısı olmakla birlikte ülkemize vurduğu tek darbe değildir. Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademeleri FETÖ’nün çıkarına olacak şekilde biçimlendirilmiştir. Örgütün başının, “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak evet oyu kullandırmak lazım” dediği 2010 referandum ile kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle bağımsız yargı tasfiye edilerek, HSYK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi FETÖ’nün kontrolüne verilmiştir. Emniyetin kritik noktalarının neredeyse tamamına örgüt üyeleri yönetici olarak atanmıştır. Ülkenin tüm iletişimini dinleyebilecek ve izleyebilecek kurumlar FETÖ emrine verilmiştir. FETÖ, yazılı-görsel medya, eğitim, tıp, bankacılık, inşaat ve benzeri birçok sektörde bazı siyasilerin çok açık desteği ve kayırmasıyla büyütülmüş ve kamu kaynaklarıyla beslenerek devasa bir ekonomik güç haline getirilmiştir. Şehirlerde belediyeler eliyle yaratılan kent rantları FETÖ’ye aktarılmıştır. FETÖ, kamu üst yönetimini bir ağ gibi sarmış, üniversite sınavı, kamuya personel alım sınavı ve benzeri şaibeli sınavlarla örgüt evlerinde yetiştirdiği gençleri kamunun en kritik noktalarında istihdam etmeyi başarmıştır. AKP’nin iktidardaki ilk 11 yılını koşulsuz bir şekilde destekleyen FETÖ’nün yazılı, görsel ve dijital medya kuruluşlarına, iktidardaki siyasilerin etkisi ve yönetimi altındaki kamu kurum ve kuruluşlarından ilan, reklam ve benzeri yöntemlerle büyük miktarlarda kamu kaynağı aktarılmıştır. Bu medya kuruluşları da kendisine destek veren siyasileri açıkça desteklemişlerdir.

Örgüt, darbeye hazırlık aşamasında bazı siyasetçilerden çok açık bir şekilde destek almıştır. FETÖ’nün siyasi ayağının bu desteği sağlayanlardan oluştuğu düşünülmektedir. FETÖ’nün halkımıza yönelik bu saldırıları bir anda gelişmemiş bunların öncesinde uygun bir siyasal, yasal ve ekonomik alt yapı oluşturulmuştur.

FETÖ’nün devlete sızıp silahlı darbe yapma gücünü elde etmesinde, siyasi ayağının bu örgüte yaptığı yardımların rolü inkâr edilemez. FETÖ’nün bu kadar büyük bir askeri, siyasi ve ekonomik güce ulaşması örgüt içerisinde aktif çalışan bir siyasi kanada sahip olmadan mümkün olamazdı.

TBMM’de grubu bulunan 4 siyasi partinin ortak önergesiyle 26 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin araştırılması amacıyla bir Araştırması Komisyonu kurulmuştu. Ancak çoğunluğu oluşturan iktidar partisi, komisyonun amacına uygun çalışmasını engellemek için her türlü çabayı göstermişti. Komisyonun sürekli engellenen çalışmasıyla bile FETÖ yapılanmasıyla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması siyasi bir paniğe neden olmuş komisyon çalışmaları fiilen 9 Aralık 2016 tarihinde, resmen de 4 Ocak 2017 tarihinde sonlandırılmıştır. Dolayısıyla darbe girişiminin yanı sıra FETÖ’nün siyasi ayağını da ortaya çıkarabilecek bir araştırma yapılması engellenmiştir.

Bir çok siyasi partinin genel başkanı, yöneticileri, milletvekilleri ve toplumun diğer tüm kesimleri FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmamasından olan rahatsızlığını sıklıkla dile getirmektedir. Bu ve ekteki gerekçelerimizle FETÖ’nün siyasi ayağını aydınlatmak amacıyla Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE

Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 da karşı karşıya kaldığı darbe girişimi, Cumhuriyet tarihimizin en vahim olaylarından biridir. Milletimize ve onun temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı yapılan darbe girişiminin failin ise Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olduğu gerçeği tartışmasızdır.

Yüzlerce masum sivil vatandaşımızın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı bu hain saldırının faili FETÖ’nün, yapılanmasının karanlıkta bırakılmaması, siyasi, ticari, askeri, yargı, emniyet ve diğer tüm ayakları ile bütün bağlantılarının açığa çıkarılması tarihsel bir görevdir. Darbe girişimi, FETÖ’nün, halkımıza, yönelmiş en büyük saldırısı olmakla birlikte ülkemize, halkımıza ve kurumlarımıza yönelik tek darbesi de değildir. Örgüt, 15 Temmuz’a gelmeden önce, Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk yargısına, Türk siyasetine, demokrasiye, hukuk devletine, Türkiye’nin ulusal ve uluslararası ekonomik ve siyasi çıkarlarına, emniyetine, güvenliğine ve eğitimine çok büyük saldırılar yapmıştır.

Ergenekon, Balyoz ve diğer sayısız kumpas davasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademeleri FETÖ’nün çıkarına olacak şekilde biçimlendirilmiştir. Örgütün başının, “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak evet oyu kullandırmak lazım” dediği 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu ile yapılan Anayasa değişiklikleriyle bağımsız yargı tasfiye edilerek, HSYK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi FETÖ’nün kontrolüne verilmiştir. Emniyetin kritik noktalarının neredeyse tamamına örgüt üyeleri yönetici olarak atanmıştır. Ülkenin tüm iletişimini dinleyebilecek ve izleyebilecek kurumlar FETÖ emrine tahsis edilmiştir. FETÖ, yazılı ve görsel medya, eğitim, tıp, bankacılık, inşaat ve benzeri birçok sektörde bazı siyasilerin çok açık desteği ve kayırmasıyla büyütülmüş ve kamu kaynaklarıyla beslenerek devasa bir ekonomik güç haline getirilmiştir. Ankara, İstanbul, Bursa ve diğer büyük şehirlerde belediyeler eliyle yaratılan kent rantları FETÖ’ye aktarılmıştır. FETÖ, kamu üst yönetimini bir ağ gibi sarmış, üniversite sınavı, kamuya personel alım sınavı ve benzeri şaibeli sınavlarla örgüt evlerinde yetiştirdiği gençleri kamunun en kritik noktalarında istihdam etmeyi başarmıştır. AKP’nin iktidardaki ilk 11 yılını koşulsuz bir şekilde destekleyen FETÖ’nün yazılı, görsel ve dijital medya kuruluşlarına, iktidardaki siyasilerin etkisi ve yönetimi altındaki kamu kurum ve kuruluşlarından ilan, reklam ve benzeri yöntemlerle büyük miktarlarda kamu kaynağı aktarılmıştır. Bu medya kuruluşları da kendisine destek veren siyasileri açıkça desteklemişlerdir.

Örgüt, darbeye hazırlık aşamasında bazı siyasetçilerden çok açık bir şekilde her türlü desteği almıştır. FETÖ’nün siyasi ayağının bu desteği sağlayanlardan oluştuğu düşünülmektedir. FETÖ’nün halkımıza yönelik bu saldırıları bir anda gelişmemiş bunların öncesinde siyasi iktidar eliyle onlara uygun bir siyasal, yasal ve ekonomik alt yapı oluşturulmuştur.

FETÖ’ye siyasi ayağı Örneğin, Ergenekon ve Balyoz benzeri kumpas davaları için 2004 yılında özel Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemeleri kurulmuştur. Bu mahkemelere “özel yetkili savcı ve hâkimler” atanmıştır. Bu hâkim ve savcılar TSK’ya yönelik olarak FETÖ tarafından yürütülen kumpas operasyonlarını yaptıkları dönemde özel olarak korunmuş, yasadışı iş ve işlemlerinin cezasız kalması için “hâkim ve savcılar aleyhine ceza davası açılmasının engellenmesi” gibi birçok düzenleme yapılmıştır. FETÖ’nün bu kumpas davalarına verilen siyasi destek “Ben bu davaların savcısıyım” ifadesiyle en üst perdeden açık edilmiştir.

Kumpas davalarını TSK’nın üst yönetimini ele geçirmek için kullanan FETÖ’ye bu amacına ulaşmasındaki en büyük destek de yine bazı siyasilerden gelmiştir. Örneğin ünlü bir siyasetçi, bu kumpas davalarına “Şükrediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa filan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar” sözleriyle, FETÖ’nün TSK’nın üst yönetimini ele geçirmesine alt yapı oluşturacak şekilde açıkça destek vermiştir. Ordudaki terfilerin belirlendiği YAŞ toplantılarından önce yapılan operasyonlarla boşaltılan kadrolara FETÖ’cüler yerleştirilmiştir. FETÖ’nün dışarıdan da destek alarak yürüttüğü kumpas davalarına siyasi destek verilmeseydi, FETÖ, TSK içerisinde bir darbeye kalkışacak gücü elde edemeyecekti.

2006 yılında Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişiklikle örgüt başı Fetullah Gülen’in, terör örgütü kurucu ve yöneticisi olarak yargılandığı davadan beraat etmesi sağlanmıştır. İktidar partisine mensup bir milletvekilinin demecinde bu durum, “Önceki terör tanımda bir eylemin terör kapsamında değerlendirilmesi için şiddet ve cebir olması gerekmiyordu. AK Parti iktidarının 2006 yılında yaptığı değişikliğinde terör örgütü tanımına cebir ve şiddet şartı getirildi. Fethullah Hoca’nın da malum o davasından beraat etmesi de söz konusu değişlikle oldu” sözleriyle itiraf edilmiştir.

2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda FETÖ ile mücadele edilmesi için alınan kararlar siyasi iktidar tarafından sümen altı edilerek örgütün güç toplayıp kadrolaşması sağlanmıştır. Nitekim o denemde iktidar sözcüleri 2004 yılındaki MGK kararına ilişkin açıklamalarında “Bu MGK kararı, yok hükümde olmuştur. AK Parti, bununla ilgili hiçbir adım atmamıştır” demiştir.

FETÖ’nün devlet teşkilatına sızıp silahlı bir darbe yapma gücünü elde etmesinde, siyasi ayağının bu örgüte yaptığı “yardım ve yataklığın” rolü inkâr edilemez. Siyasi ayağın bu rolünü, en belirgin bir şekilde Pensilvanya’ya sıcak mesajlar vererek (“ne istediler de vermedik”) göstermişlerdir. FETÖ’nün bu kadar büyük bir askeri, siyasi ve ekonomik güce ulaşması bir siyasi kanada sahip olmadan mümkün olamazdı. Nitekim dönemin iktidar partisine mensup bir milletvekilinin, “Emniyet cemaate bağlandı, dershane ve okul sayısı patladı ” açıklamasıyla FETÖ örgütlenmesine verilen siyasi desteğin boyutunu ortaya koymuştur.

FETÖ’nün siyasi ayağının örgüte yaptığı önemli hizmetlerden bir diğerini de 2005 yılında Türkiye’deki telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin içeriğini kontrol etmek üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının kurulması oluşturmuştur. Tümüyle FETÖ’nün kontrolüne verilen bu kurum yasadışı dinlemelerin odağı haline gelmiş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapatılmak zorunda kalınmıştır.

FETÖ’nün askeri darbe örgütleyebilecek kadar bir askeri, siyasi, ekonomik bir güce ulaşmasına yönelik siyasi desteklerin örnekleri daha da çoğaltılabilir. Meslek hayatı, FETÖ ve benzeri örgütlerle mücadeleyle geçmiş, gazetecilerin ”FETÖ’ye yardım” suçundan cezalandırıldığı bir dönemde, FETÖ’ye bu kadar açıkça destek vermiş, örgütün faaliyetlerini teşvik etmiş ve bu faaliyetlerden siyasi, ekonomik ve benzeri getiriler elde etmiş siyasetçilerin hesap vermemesi düşünülemez.

FETÖ’ye verilen siyasi desteğin “bir dini cemaate verilen destek” olarak gösterilmesi mümkün değildir. Zira, yukarıda çok az örneğini verdiğimiz ve FETÖ’nün yargıdan emniyete, savunmadan eğitime, sağlıktan inşaata, medyadan kamu yönetimine kadar genişleyin bir yelpazedeki faaliyetlerine verilen desteklerin hiçbir inançla ve dini değerle ve ibadet ve inanç özgürlüğüyle ilgisi bulunmamaktadır. Millet iradesiyle seçilmiş bir hükümetin, iktidarını bir cemaatle paylaşması da “dini bir cemaate verilen masum destek” argümanıyla savunulamaz.

Bilindiği gibi 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bastırılmasında etkin rol oynayan ve sahip olduğu gazi unvanına yakışan bir tutum gösteren TBMM’de grubu bulunan 4 siyasi partinin ortak önergesiyle 26 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştu.

Ancak, araştırma komisyonunda çoğunluğu oluşturan iktidar partisi, komisyonun amacına uygun çalışmasını engellemek amacıyla her türlü çabayı göstermiştir. AKP’li üyelerin geç bildirilmesi sebebiyle ancak 4 Ekim 2016’da, yani kurulduktan 71 gün sonra çalışmaya başlayabilen Meclis Araştırma Komisyonu, kuruluşundan itibaren AKP’li üyelerinin bir merkezden yönlendirilen engellemeleriyle karşılaşmıştır. Araştırma Komisyonu başkanlık divanında hiçbir muhalif üyeye yer verilmemiş, muhalif üyelerin önergeleri ya kabul edilmemiş ya da gereği yerine getirilmemiştir. Komisyonun muhalefet partilerine üye milletvekillerinin darbeyi ve FETÖ’yü aydınlatmak üzere komisyona davet edilmesini ısrarla istediği, çok sayıda kamu görevlisi komisyona davet edilmemiş, yapılan açık çağrılara rağmen ülkeyi yöneten siyasi irade tarafından komisyona gelmeleri engellenmiştir.

Komisyonun bu olumsuz koşullardaki çalışmasıyla bile FETÖ yapılanmasıyla ilgili bazı gerçeklerin ortaya çıkması siyasi bir paniğe neden olmuş Cumhurbaşkanının basın aracılığıyla 9 Aralık 2016 tarihinde yaptığı “Darbe komisyonu çalışmalarını sonlandırmalıdır” şeklindeki açıkça anayasaya aykırı talimatıyla komisyon çalışmaları fiilen 9 Aralık 2016 tarihinde, resmen de 4 Ocak 2017 tarihinde sonlandırılmıştır. Dolayısıyla darbe girişiminin yanı sıra FETÖ’nün siyasi ayağını da ortaya çıkarabilecek bir araştırma yapılması engellenmiştir. Bu engellemenin nedenini ise araştırma komisyonuna bilgi veren her konuşmacının FETÖ’nün Türkiye’yi bir örümcek ağı gibi sarmasında bazı siyasetçilerin rolü konusunda daha fazla somut bilgi vermesi oluşturmuştur. Komisyona gelen konuşmacıların bu yöndeki beyanlarından hiçbirisi çoğunluk partisi üyelerinin hazırladığı, TBMM Başkanlığına sunduğu ancak daha sonra kaybolan ya da varlığı inkar edilen Taslak Raporda yer almamıştır.

FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması toplumsal bir taleptir. Nitekim bir çok siyasi partinin genel başkanları, yöneticileri, milletvekilleri ve toplumun diğer tüm kesimleri FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmamasından olan rahatsızlığını sıklıkla dile getirmektedir. FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması hukuki, vicdani, insani ve yasal bir görevdir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir kanlı ihaneti gerçekleştirmiş FETÖ’nün siyasi ayağını aydınlatmaya çalışmak, halkımızın bir daha asla böylesine alçakça saldırılarla karşılaşmaması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve tüm siyasi partilerimizin tarihi sorumluluğudur.”