Fatih Altaylı, Youtube kanalından yaptığı son programlarından birinde benim tutuklanmamı ele almış. Aynı zamanda yazdı mı bilmiyorum. Çünkü cezaevinde internet medyasını izleyemiyoruz. Arkadaşların getirdiği konuya ilişkin haber çıktılarından okudum ve öğrendim. Baştan belirteyim; bu nedenle bilgilerim eksik olabilir. Bu kayıtla yazıyorum.
Fatih Altaylı, bir gazetecilik faaliyetinden ötürü (televizyon programındaki yorumlarım) haksız ve hukuksuz şekilde tutuklanmamı eleştirerek kınamış ve derhal serbest bırakılmam gerektiğini söylemiş. Dahası bir dönem “Yetmez ama evet” kampanyasının önde gelen isimlerinden olan ve AKP-Cemaat iktidarına destek veren Sezen Aksu’nun benim hakkımda açtığı tazminat davası ve başlattığı haciz girişimi nedeniyle de eleştirmiş. Cezaevinde bulunan bir gazeteciden tazminat istenmesini ve haciz işlemi başlatmasını, üstelik miktarı 30 binden 100 bine çıkarmasını ayıplamış. Altaylı Sezen Aksu’dan davayı geri çekmesi gerektiğini söylemiş. Sağ olsun.
Sanatçı Sezen Aksu, AKP iktidarının ‘açılım’ siyasetini eleştirenlere hakaret etmiş; ben de ona tepki göstermiştim. Dava açmasının nedeni budur. Öncelikle Fatih Altaylı’ya gösterdiği dayanışma ve verdiği destek nedeniyle çok teşekkür ediyorum. Böyle günlerde, hele Silivri’de demir parmaklıklar ardındaysanız bu tip dayanışma örnekleri çok daha değerli oluyor. Unutulmuyor.
Fatih’in dediği gibi birbirimizi yaklaşık 40 yıldır tanırız. Aramızda sert yazılı tartışmalar da oldu. Ama sanırım tartışma konusunu yanlış hatırlıyor; ben onu Kemal Kılıçdaroğlu nedeniyle eleştirmedim. Yani CHP liderini savunmak için Altaylı ile tartışmadım. Tartışmamız Abdülhamit konusundaydı. Tekrar göz atarsa kendisi de görecektir. Fatih Altaylı bu vesile ile ortaya bir iddia da atıyor; benim daha önce Kılıçdaroğlu yanlısı olduğum halde, anlamadığı ya da bilmediği nedenlerle Ekrem İmamoğlu’nu desteklemeye başladığımı söylüyor. Bu iddia neye, hangi veriye dayanıyor bilmiyorum, ama doğru değil. Çünkü ne ben ne de bağımsız bir medya kuruluşu olarak Tele 1, bir siyasal partinin örgüt içi mücadelesinde, bu rekabet tüm ülkeyi ilgilendirse de, taraf olmayı doğru bulmam/bulmayız.
Gazetelerin ve televizyonların siyasal tercihleri ve felsefi seçimleri olur. Her medya kuruluşunun doğru ya da yanlış, tutarlı veya tutarsız bir yayın politikası vardır. Olmalıdır da. Çünkü gazetecilik özünde bir siyasal meslektir. Siyaset bu mesleğin en önemli ve temel çalışma alanıdır.
Dolayısıyla bir gazetecinin de felsefi bir tercihi ve siyasal bir tavrının olması da son derece doğaldır. Ancak, yorum ve analiz özgür olmakla birlikte haberin objektif ve tarafsız olması mutlak kuraldır. Bu ilke, tartışılmaz bir etik gazetecilik ölçüsüdür. Arada diyalektik bir ilişki vardır. Bilindiği gibi Batı’da birçok gazete ve televizyon kanalı, seçim dönemlerinde hangi partiyi ya da lideri destekleyeceklerini, gerekçeleriyle birlikte ilan ederler. Kimse de onların haberlerinin objektif olup olmayacağı konusunda kuşku duymaz. Burada önemli olan gerçeğe sadakattir. Haberi eğip bükmeden, bilgiyi karartmadan izleyiciye, halka ulaştırmaktır.
Bu anlamda ben ve Tele 1, 14-28 Mayıs seçimlerinde demokratik bloka (Millet İttifakı) ve Kılıçdaroğlu’na destek vereceğimizi gerekçeleriyle ilan ettik. Ancak, bilenler bilir, eleştirilerimizi geri çekmeyeceğimizi de söyledik. Öyle de yaptık. Birçok konuda da eleştirmeye devam ettik. Ülke İslamcı, faşist bir totaliter rejime sürükleniyordu. Bu değerlendirmenin gereğini yaptık. Doğru davrandığımız ortada.
Ancak bu tutum ne benim ne de Tele 1’in ilanihaye Kılıçdaroğlucu olduğumuz anlamına gelmiyordu. Biz doğru ya da yanlış bulduğumuz bir siyasal tutumu ve oluşumu destekliyor veya eleştiriyor, mücadele ediyorduk, o kadar. Yaptığımız her şey gazetecilik sınırları içindedir.
Bu bağlamda, şimdi de Ekrem İmamoğlu yanlısı ya da karşısında değiliz. Biz bütün taraflara eşit uzaklık ya da yakınlıkta olmaya özen gösteriyoruz. Süreci bir gazeteci, bir siyasal gözlemci, yorumcu ve analist olarak değerlendirmeye çalışıyoruz. Görüşlerimizi paylaşıyoruz. CHP’deki değişim sürecine ilişkin görüşlerimizi ve eleştirilerimizi ifade ediyoruz. Kuşkusuz CHP’deki “ değişim” tartışmalarına ve sürecine ilişkin özgün görüşlerimiz ve bir tavrımız var. Öncelikle bu değişim tartışmalarının yönünün ve kapsamının belirsiz olduğunu, ideolojik bir oylumunun bulunmadığını, CHP’nin sağa savrulduğunu vb. ileri sürdüğümüz görüşlerimizi her vesile ile ortaya koyduk.
Ancak, gerek Tele1’deki programlarda gerekse yazılarımda hiçbir zaman Kılıçdaroğlu ya da İmamoğlu’nu, bu iç mücadelede, birbirine karşı desteklediğime veya desteklediğimize ilişkin tek bir ifade yoktur. Tam tersine, her iki kanadı da eleştirdiğim programlarım yazılarım daha çoktur. Elbette olumlu bulduğum gelişme ya da tutumlara da işaret ettik ve destek verdik. Bu tutumum devam ediyor. Kalbi solda atan bağımsız bir gazeteci olarak tutumum budur, arz ederim.
TELE1 DAYANIŞMA GECESİ
Tele1, bağımsız medya ve benimle dayanışma amacıyla geçen Cumartesi (16 Eylül 2023) gecesi İstanbul Harbiye’de Lütfi Kırdar Toplantı ve Sergi Sarayında düzenlenen etkinlik görkemli ve çok başarılı olmuş. Büyük onur duydum, çok mutlu oldum. Emeği geçenlerin ellerine sağlık.
Gecenin yüksek katılımlı ve deyim uygunsa “muhteşem” olması, bağımsız gazeteciliğe verilen desteğin, dayanışma kültürümüzün, tarihte doğru ve haklı bir yerde durduğumuzun göstergesidir. Bu nedenle önemli ve değerlidir. Dayanışma bizim gücümüzdür. Geceye katılımın, temsiliyetin düzeyi ve zenginliği; bileşimin çeşitliliği ve dinamizmi demokratik güç birliği ruhunun canlı olduğunu ortaya koyması bakımından, ayrıca bir değer taşıyor. Önemli buluyorum.
Bu nedenle etkinliği düzenleyen, katkıda bulunan, destek veren, salona gelerek katılan ve ekranları başından izleyen dostlarımıza çok teşekkür ediyor, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.
Başta etkinliğe katılan ve sahne alan sanatçılarımız Selda Bağcan’a, Cahit Berkay’a, Erdal Erzincan’a, Hüseyin Turan’a, Mercan Erzincan’a, Tuğrul Keskin’e ve adını sayamadığım diğer dostlarımızın önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Etkinliği sunan değerli arkadaşlarım Orhan Alkaya ve Bilge Yurttagülen’e; açılış konuşmasını yapan TELE1’in büyüğü, sevgili hocam Emre Kongar’a çok teşekkür ediyorum. Mektubumu/mesajımı oğlum, TELE1 çalışanı Alp Yanardağ okumuş, gurur duydum.
Etkinliğe katılan ve konuşma yapan CHP lideri Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın’a, CHP İstanbul Başkanı Sn. Canan Kaftancıoğlu’na, diğer partili milletvekili dostlarımıza ve parti üyelerine bu yüksek destek ve katılım için çok teşekkür ederim. Var olsunlar.
Yeşil Sol Parti Eş Genel Başkanı Sn. Sultan Özcan ve partinin Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç ile diğer YSP yönetici ve üyelerine gösterdikleri dayanışma nedeniyle sevgilerimi iletiyorum.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve diğer parti yönetici ve üyelerine; Türkiye Komünist Hareketi Genel Başkanı Aysel Tekerek’e, Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Hakan Öztürk ve diğer parti üyelerine yoldaşlıkları ve dayanışmaları nedeniyle teşekkür ediyorum.
Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy’a; Gelecek ve Saadet Partisi adına Genel başkan Yardımcısı Meryem Türktekin’e; Deva Partisi MYK üyelerine saygılarımı sunuyorum.
Disk Genel Başkanı Sn. Arzu Çerkezoğlu’na teşekkür ediyor, onun şahsında işçi sınıfını ve sendikalarımızı selamlıyorum. SOL Parti PM üyesi Alper Taş ve parti üyesi dostlarımızı sevgiyle kucaklıyorum.
EMEP, TKP, BTP, TSİP yönetici ve üyelerini sevgiyle selamlıyor, dostluk ve dayanışmanın verdiği güçle saygılarımı iletiyorum. Barış Terkoğlu kardeşimi sevgiyle kucaklıyorum.
Cumhuriyet gazetesi Başyazarı ve imtiyaz sahibi Alev Çoşkun’a, Yayın Kurulu üyesi ve Cumhuriyet yazarı Miyase İlknur’a –ki gecenin düzenlenmesinde emeği büyüktür- ve diğer gazete yöneticilerine; BirGün yönetici ve mensuplarına, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat’a; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Genel Sekreter Sibel Güneş’e; Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’e; Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Basın İş’e; Demokratik kitle örgütlerine, meslek odalarının yöneticileri ve mensuplarına, il-ilçe belediye başkanlarına ve parti yöneticilerine; meslektaşım sevgili gazeteci dostlarıma sevgiyle ve saygıyla minnettar olduğumu iletmekten onur duyuyorum.
Elbette Tele1 çalışanları, can arkadaşlarımın tümüne, emeği geçen çalışma arkadaşlarıma sevgiyle sarılıyorum. Seg Medya’ya, United Media’ya, Kırmızı Kedi’ye, Bilge Kitap’a, Na-No Yemek’e de katkıları nedeniyle teşekkür ediyorum. Geceye katılan bütün yurttaşlarımıza sevgilerimi sunuyorum.
Devrimci geleneği 1970’li yıllardan bugüne taşıyan Siyasal Bilimler Fakültesi’nden (Şişli Siyasal) sevgili arkadaşlarımı sevgiyle kucaklıyor, Mezunlar Derneğimize de çok teşekkür ediyorum. Mutlaka atladığım isimler ve kurumlar vardır. Benim cezaevi koşullarımda ulaştığım bilgiler ne yazık ki bu kadar. Unutulan dostlarımızı kalbime yazdım.
Onur duydum. Silivri’den rejimin hapishanesinden herkesi sevgiyle selamlıyorum.