Sil baştan görülen Gezi davasında adalet çıkmadı

Yayın tarihi: 8 Ekim 2021 Cuma 10:34 am - Güncelleme: 8 Ekim 2021 Cuma 5:18 pm

Birleştirilen Gezi ve Çarşı davaları, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşma öncesi Çağlayan’da gerçekleştirilen basın açıklamasında “Gezi umuttur, umut yargılanamaz” denildi. Mahkeme, oy çokluğuyla Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 26 Kasım’a ertelendi.

Gezi Direnişi’ne ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından aralarında Osman Kavala, Can Dündar, Mücella Yapıcı’nın da olduğu, ayrıca Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’nın da yargılandığı 52 sanıklı davanın ilk duruşması bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. ABD’li akademisyen Henri Barkey’nin de eklendiği dava kapsamında 52 kişi ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ olmakla suçlanıyor.

Önceki duruşmalarda her iki dava da beraat kararıyla sonuçlanmış, ancak beraat kararları bozulup sanıkların yeniden yargılanmasına hükmedilmişti. Gezi Parkı davası kapsamında Kavala’nın tahliyesine hükmedilmişti ancak Kavala cezaevinden çıkamadan tekrar gözaltına alınıp yeniden tutuklanmıştı. Beraatla sonuçlandığı halde aralarında bağ bulunduğu gerekçesiyle kararları bozulan Gezi Parkı ile Çarşı Grubu davaları geçen temmuz ayında birleştirilmişti.

Kavala’nın yargılandığı casusluk davası Gezi davasıyla birleştirildi

DAVA ERTELENDİ

Duruşma savcısı, mazereti olmaksızın duruşmada hazır bulunmayan sanıklar hakkında yakalama emri düzenlenmesini, savunma için süre taleplerinin kabulünü, Osman Kavala hakkında ise “suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu” gerekçeleriyle tutukluluk hâlinin devamını talep etti Savcının talebinin ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti 1438 gündür tutuklu olan Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

‘GEZİ UMUTTUR, UMUT YARGILANAMAZ’

Birleştirilen Gezi davası öncesi İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması düzenlendi.

Basın açıklamasına Geziyi Savunuyoruz, Taksim Dayanışması, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP eski Milletvekili Melda Onur, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, HDP İstanbul Milletvekilleri Zeynel Özen ve Züleyha Gülüm ile Sol Parti Meclis Üyesi Alper Taş’ın yanı sıra Gezi Direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve Sami Elvan da katıldı.

Çağlayan’daki basın açıklamasında “Gezi umuuttur, umut yargılanamaz” pankartı açıldı.

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar’ın okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Gezi’yi kirletemezsiniz! Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştüremezsiniz! Gezi Direnişi’ni bir kez daha yargı marifetiyle karalama çabanız beyhudedir! Gerçekleri çarpıtmanıza izin vermeyeceğiz! Sipariş senaryolarınızla, milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için, parklarda, meydanlarda, sokaklarda; özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz. Gezi Direnişi bu ülkenin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur. Gezi’yi suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz. Biliyor ve inanıyoruz ki; Gezi hep haklı! Gezi umuttur, umut yargılanamaz.”

9.45’te başlaması planlanan ilk duruşma, SEGBİS sıkıntısı nedeniyle bir saat ertelenmişti. Birleştirilen Gezi ve Çarşı davasında ilk duruşma başladı.

 

Av. Ömer Kavili: Yargı kültürü yok edildi. Bu dava yargılama değil, siyasi bir linç, siyasi bir intikam davasıdır. Siz üç hakimden yargı kültürüne sahip çıkmanızı istiyorum. Bize verilen süreyi ihlal eden siz değilsiniz. İstanbul 30. ACM’nin kaçak hakimidir. (Gezi davasının ilk başkanı Mahmut Başbuğ’dan söz ediyor). Kendi kararınızın arkasında durmak suretiyle bu birleştirme kararının hukuka aykırı olduğunu tespit etmenizi istiyoruz. Birleştirme kararının ortadan kaldırılmasını, Çarşı davasının ayrılarak bu mahkemede devam etmesini talep ediyoruz.

Çarşı’dan Cem Yakışkan’ın avukatı Ersan Şen: Birleştirme kararına ilişkin beyanda bulunmamızı istediniz. Meselenin siyasi tarafıyla meşgul olacak değilim. Amacım şeklen değil esasen yargılamaya katkı sağlamak. Adil yargılanmaya değil dürüst yargılamaya inanıyorum

Çizim: Nazım Dikbaş

Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: (Birleştirme aşamasında yaşanan hukuksuzları özetleyerek) Bu durum yargının dürüst ve tutarlı ilerletilmesine engeldir. Hukuki ve fiili deliller somut şekilde ortaya konmadan ne dar ne geniş bağlantısı kanunumuzdaki usule uygun değildir. Benim müvekkilim bu sanıkların varlığından haberdar değil. AİHM’in Kavala kararında savcının herhangi bir delillendirme yapmadığı, iddianamenin yeniden kıymetlendirme adı altında polislerin hazırladığı fezlekeler doğrultusunda yazıldığını ortaya konmuştu.Birleştirilme kararının hukuka aykırılığının tespit edilip bu karardan dönülmesi, dosyaların ayrılıp ayrı yargılama yapılmasını talep ediyorum.

Çarşı’dan Numan Bülent Ergenç’in avukatı Yıldız İmrek: Çarşı davasında bozmadan önce bu dosya 7 yıl Yargıtay’da bekletildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi başkanı değiştikten sonra Kavala davası beraatle sonuçlandıktan sonra bozma tebliğnamesiyle 16 CD’ye gitti. Darbe suçlaması gibi suçlama varken 5 yıl boyunca deliller kaybolsun diye mi başsavcılık bekletti? Madem bozmayı gerektiren durum var, neden başsavcılık 5 yıl sessiz kaldı? Bu siyasi iktidarın Gezi’nin kalkışma olduğu siyasi tezine yargısal destek vermek için Adalet Bakanlığı, Başsavcılık ve imza atmış ilgili hakimler tarafından verilmiş siyasi bir karardır. Bu bozma kararı, siyasi iktidarın suçladığı bir ismi -Kavala’yı- hapiste tutmaya katkı sunacak bir garnitür olarak da sunulmuştur. Bu dosyada kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal edilmiştir. Ve bu karar siyasi etkiyi göstermektedir. Bizde de bir güvensizlik oluşturmuştur. Bu nedenle çekilmeniz gerektiğini, bunu değerlendirmeniz gerektiğine inanıyoruz.

 

Çarşı’dan Volkan Eroğlu’nun avukatı Rıza Koçak: Maçın hakemi gol atmaya çalışmaktadır. 80’li yıllarda onu da gördük. Bu dosyada gerçek anlamda bir birleştirme olmadığı tespiti ile her bir dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesini isteriz.

Av. Ömer Kavili: Mahkemeniz taleplerimize ilişkin savcıdan görüş istedi, o da bir cümleyle reddini istedi. Hukuk ilkelerine göre görmediğimiz delillerden yargılansak da şüpheli ve sanık masumiyetidir esas olan. Ancak burada masumiyetimizi kanıtlamak için çırpınıyoruz. Bu dosyada davaya çökme yapılmıştır. Bu konularda savcının gerekçe göstermesi gerekirken bunu bile yapamadı. Öyleyse savcıdan yeniden görüş istemenizi, bunu yapmayacak olursa başsavcının salona çağrılarak ondan mütalaa alınmasını istiyorum. Çünkü böyle yapan kamu görevlileri nedeniyle Türkiye AİHM’de sürekli mahkum ediliyor ve tazminat ödemek zorunda kalıyor.

Sanıklardan biri: Biz tribüncüyüz, bizi kimseye bağlamayın. İşimizi gücümüzü bırakıp geldik

MAHKEME HEYETİ SANIK AVUKATLARININ TALEPLERİNİ REDDETTİ

Avukat Kavili’nin talebini 10 dakikalık arada müzakere eden heyet, bozma ilamlarının içeriği, bozma ilamına uyulmaya karar verilmiş olması, celse arasında birleşmeye onay verilmiş olması nedeniyle dosyaların ayrılmamasına karar verdi.

Heyet, sanıklardan Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal’in müvekkiline hangi suçlamanın yöneltildiğinin savcı tarafından açıklanması talebinin reddine karar verdi.

Avukat Yıldız İmrek’in heyetin dosyadan çekilmesi talebinin davayı uzatmaya yönelik olduğunu savunan heyet, bu talebin de reddine karar verdi.

Sanık avukatlarının diğer taleplerinin de reddine hükmeden heyet, duruşmayı devam ediyor.

Çarşı avukatlarından Ali Rıza Dizdar söz aldı: Size saygısızlık değil ama biz bu celse verdiğiniz kararlardan dolayı salonu terkediyoruz.

Çarşı davasında yargılananlar duruşma salonunda kalırken, avukatlarının salonu terkedişini alkışlarla desteklediler.

Gezi davasında yargılanan Hakan Altınay söz aldı: Söyleyecek çok şeyim var, bunları bir sonraki duruşmada söyleyeceğim.

Çarşı davasında yargılanan Arda Mutlu Doğan söz aldı: Biz beraat ettik. Bize bu hukuksuzluğu yapanlar cezaevinde. Neden burada olduğumuzu bilmiyoruz. Birlikte yargılandığımız kişileri tanımıyoruz.

Arda Mutlu Doğan: Avukatlarımız bile savunma yapmadı, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Kaç defa beraat etmek gerekiyor?

Mücella Yapıcı söz aldı: Ben aynı iddianameyle iki kere yangılandım, beraat ettim, beraatim kesinleşti. Sonra aynı iddianameyle tekrar yargılandım, tekrar beraat ettim. Bu davayı, geldiği bu haliyle aklen, ahlaken asla kabul etmiyorum. iddianameyi de kabul etmiyorum. Gerçekten bu davayı bu kadar uzatarak Gezi’yi kriminalize edemezsiniz, Gezi onurumuzdur.

Yapıcı’nın avukatı Fikret İlkiz: Müvekkillerim diyeceklerini söyledi? Şimdi bize 13 ACM olarak ne soruyorsunuz? Ne diyeceğimiz soruluyorsa biz de her iki dosya açısından diyeceklerimizi Özellikle (30 ACM Başkanı) Mahmut Başbuğ’un başlattığı birleştirme serüvenine karşı diyeceklerimizi söyleyeceğiz. Hem İstanbul 13. ACM, hem de 30. ACM bizi yok saydı. Seremoniyi tamamlamak şeklindeki ritüeli biz bildiğimiz usullerle önümüzdeki celse yerine getirelim.

Gezi davasında yargılanan Can Atalay söz aldı: Biz yokmuşuz gibi yargılama yapılıyor. Kararlarla ilgili görüşlerimizi söylemiştik, kabul edilemez. Biz üzerimize gelmekte olan şeyi görüyoruz, sayın savcının dosyada yeniden görevlendirilmesinin nedenini görüyoruz. Hem istinaf hem Yargıtay kararı için bize süre vererek duruşma açıp sorgu almanız gerekir. Sorgumuz tamamlanmamıştır. Yargıtay sizi delil toplama konusunda memur ederek bir karar verdi. Bu kabul edilemez. Gezi direnişi bu memleketin yaşayan bir organizma olduğunun kanıtıdır. Gezi’yi bizi kullanarak suçlamanıza izin vermeyeceğiz. Sorguya elverişli duruşma açmanız ve bizim teamülen sorgu vermemize izin vermeniz gerekir.

Avukat Fikret İlkiz Can Atalay’ın avukatı olarak söz aldı: 4 yıldır tutuklu bulunan Kavala’nın tutukluluğunu kullanmak suretiyle diğer sanıkların dürüst yargılama haklarını ihlal ederek birleştirilme kararı verilmiştir. 3 ACM’de yargılanan sanıklar başkalarıyla yargılanmak istemiyorlarsa onlar bu haklarını kullandılar. Ama siz birleştirme kararını kabul ederek, önceki karar ve duruşmaları atlatmak suretiyle bir yargılama yapmaya çalışıyorsanız biz buna karşı çıkarız.

İlkiz “Bu kez biz size anlatalım Taksim Dayanışması’nın ne olduğunu” diyerek süre talep etti.

Tayfun Kahraman söz aldı: Konuşulacak çok şey var. Savunma hazırlamak için süre talep ediyoruz. 2013’ten bu yana Gezi’ye katıldığımız için yargılanan bizler, beraat ve takipsizlik kararlarına rağmen yargılanmaya devam ediyoruz. Toplum vicdanında verilen beraat kararının tekrar verilmesini istiyoruz. Bizlere uygulanan müeyyidelerin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.

Tayfun Kahraman’ın avukatı Evren İşler: Gelinen aşama itibariyle kısaca bir “ne diyorsunuzla” geçiştirilemez bu dosya. Baştan, sıfırdan Gezi direnişinin ne olduğunun anlatılması gerek. Bir sonraki celse savunma yapmak için süre istiyoruz.

Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez: Müvekkilim çalışmalarını yurtdışında sürdürüyor. Bununla ilgili yazıyı da mahkemeye sunuyoruz. Birleştirme kararına ilişkin olarak beyanlarımızı da daha sonra ayrıntılı olarak sunacağız.

Çarşı davası sanıklarından Hakan Tezel “Aradığınız suçu cımbızla aradınız, cımbızla bulacaksınız.”

Çarşı sanıklarından Hüseyin Fidan “Söyleyecek bir şeyimiz yok aradığınız, bir şey varsa söyleyin biz yardımcı olalım” dedi. Mahkeme Başkanı “Böyle savunma yapacaksanız siz bilirsiniz” diye cevapladı.

Gezi davasında yargılanan İnanç Ekmekçi’nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan müvekkilinin yurt dışında yaşadığı belirterek ifadesinin istinabe yoluyla alınmasını istedi.

Gezi davasında yargılanan Mine Özerden: İsnat edilen suçlarla bir ilgimiz yok. Savunma için zaman istiyoruz

Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: Müvekkilim hakkında derhal beraat kararı verilmesini, olmazsa savunma için süre verilmesini talep ediyoruz. Aynı zamanda hakkındaki adli kontrol şartının da kaldırılmasını istiyoruz.

Gezi sanıklarından Yiğit Ali Ekmekçi’nin avukatı Hasan Fehmi Demir de süre talep etti.

OSMAN KAVALA: UMARIM BİR DAHA BÖYLE BİR İDDİANAME YAZILMAZ

Sanıklardan 1438 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala duruşmaya Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla savunma yaptı.

Kavala SEGBİS ile katıldığı davada şu savunmayı yaptı:

“Daha önce aralarında fiili ve hukuki bağlantı olmadığına karar verilen suçlamalar hiçbir yeni delil olmadan birleştirildi ve benimle ilgili davalar, gene hiçbir delile ve anlaşılır gerekçeye dayandırılmadan Çarşı davası ile birleştirildi. Benimle ilgili suçlamaların çarpıcı yanı, sadece herhangi bir delile dayanmıyor olmaları değildir. Bunlar mantık sınırlarını aşan komplo teorilerine dayandırılan fantastik nitelikte iddialardır. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın karşı oy yazısında ifade ettiği ve AİHM kararında da hükme bağlandığı gibi, bu malzemenin suç işlendiğine dair delil olma vasfı taşımadığı açıktır. Çarşı davasında suçlananlarla tanışıklığım, irtibatım olmadı. Onların da beni tanımıyor olmaları hayatın doğal akışına uygundur. 12 Temmuz’daki duruşma zaptından okudum, avukat Volkan Bahadır sanıklardan Y.D.’ye ‘Osman Kavala’yı tanıyor musun?’ diye sormuş, ‘Hangi takımda oynuyor?’ şeklinde cevap almış.Gezi protestolarında hâkim olan ortak nokta her sınıftan, yediden yetmişe herkesin yararlandığı bir parkı yok edecek, yasaya ve kamu yararına aykırı bir projenin antidemokratik yöntemlerle uygulanmasına gösterilen tepkidir. İddia makamının tahrif ettiği gerçek, Gezi protestolarına katılan milyonlarca insanın demokratik haklarını kullanmak için kendi özgür iradeleriyle hareket eden onurlu yurttaşlar olduklarıdır. Bana yöneltilmiş olan 15 Temmuz darbe girişimine katılmak suçlaması da daha sonra kurgulanmış olan casusluk suçlaması gibi delilden tamamen yoksun, çirkin bir iftiradır, haysiyetime yönelik bir suikasttır. Savcının azınlıklarla yapılan faaliyetleri casusluk suçunun delilleri olarak göstermesi, halkın ırk temelli tanımlandığı ve azınlıkların potansiyel suçlu olarak görüldüğü Nazi Almanyası’nda vatana ihanet yasasına dayandırılan keyfi casusluk suçlamalarını hatırlatmaktadır. Nasyonal Sosyalist bakış açısına göre suç işlediği ya da işleyecek olduğu düşünülen kişinin fiiline uygulanabilecek bir yasa yoksa, hangi yasanın temel aldığı fikir daha uygunsa o yasaya göre kişinin cezalandırılması yükümlülüğü getirilmişti. Yasaların Hitler’in iradesiyle somutlaşan Nasyonal Sosyalist anlayışa göre yorumlanması ve uygulanması zorunluydu. Ülkemizde böyle bir uygulamaya imkân verecek bir yasa ya da kural olmadığına göre, iddia makamının yasaların dışına çıkarak bir suçlama kurgulamış olmasının hiçbir dayanağı yoktur. Bu davranış kamu yetkisini ve yasaları kötüye kullanmak anlamına gelmektedir.Somut delil, varsayımlara dayalı olmadan somut olduğu anlaşılan delildir. Özgürlüklerin kısıtlanması, ancak bu tür delillerin tarafların ve dolayısıyla kamuoyunun önüne konması halinde, bu yükümlülük yerine getirildiğinde meşruluk kazanabilir. Bu özellikte olmayan birtakım bilgi, bulgu ve varsayımların somut delil olarak tanımlanmaları, özgürlüğün gasp edilmesine ve kamuoyuna yönelik dezenformasyona hizmet etmektedir. Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, AİHM’in kararının etrafından dolanma girişimidir.Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz.”

Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar: Darbe suçlamasının cebir ve şiddet unsuru ve eylemlerin Anayasal düzeni devirmeye elverişli olması gerek. Gezi’yi ele aldığımızda 1 ay süreyle İstanbul’un gençleri, orta yaşlıları protestolar yapmış ama Anayasa değişmemiştir. O günlerde Anayasanın değişmesi için TBMM’ye hiçbir öneri verilmemiştir. Çünkü cebir ve şiddet yoktur. Hükumet düşmemiştir. O dönem hükumetin başı olan kişi yurt dışına seyahat etmiştir. Döndüğünde hükumet değişikliği olmamıştır. Osman Kavala hangi bilgiyi temin etmiştir? Ünlü ceza hukukçusu Faruk Erem ‘Sır ile ilgili suçun oluşabilmesi için ortada hakikaten bir sır olması lazımdır’ diyor. Peki sır nedir? Objektif ya da subjektif yönden bir devletin gizli belgesidir. Bu herhangi bir dosyada bulunmaz. MİT’te, Genelkurmay’ın istihbarat dairesinde bulursunuz. Peki, bizim bu davada Osman Kavala’nın büyük zamanını İspanya, Almanya, Fransa’da geçiren bu aydın kişinin kozmik odaya girdiği bir durum var mı? Böyle bir şey yok ama biz bu maddeden suçlanıyoruz. 3-5 gün önce karşımda savcı olan kişi, yarın öbür gün karşıma Adalet Bakanı yardımcısı olarak çıkarsa bu ülkede benim güvenliğim yoktur. Kavala’ya işkence yapılmaktadır. 4 yıldır gün yüzü görmemiş birinin avukatlığını yapıyoruz biz. Ceza hukukçusu Nurullah Kunter, 79 sene önce yazdığı kitabında “Tutukluluk bir cezadır” diyor. Kunter ceza yargılamasında reformlar yapılmadan önce “Tutukluluk cezadan indirilmektedir. O halde tutukluluk cezadır” diyor. Yani biz 4 yıldır ceza çekiyoruz. Kim beraat kararı aldıktan sonra cezaevinden çıkmamaıştır. Bu insan hakları ihlalidir. Mahkemeler hiçbir geçerli gerekçe ortaya koymadan müvekkilimin tutukluluğunu devam ettirmiştir. Bundan cesaret alan başsavcısı vekili casusluk gibi şeref ve haysiyeti ihlal eden bir suçlamayı hiçbir sorumluluk duygusu taşınmadan iddianamede ifade etmiştir. Aralık 2018’den itibaren AİHM’e müracaat ettik. AİHM Kavala olayında ihlal kararı verdi. Buna dayanarak tutukluluğun kaldırılması gerekliliği ortaya konsa da Türkiye’nin itiraz hakkının olduğu ileri sürüldü. 3 ay itiraz beklendi, itiraz reddedildi. Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi 4 defa toplanarak kararlar verdi. Kavala’nın tutukluluk halinin ihlal olduğunu defalarca iletti. 9-11 Eylül tarihleri arasında Bakanlar Komitesi bu ihlalin devam ettiğini ve ihlalin çok ağır olduğunu, Kasım ayında tekrar toplanıp olayı yeniden inceleyeceklerini söyledi. Bunu söyleme sebebim şu, eğer bir devlet sözleşmeye imza atmasına rağmen sözleşme hükümlerine riayet etmezse bakanlar komitesi durumu mahkemeye, mahkemeden komiteye, sonra da konseye gider ve konsey o ülkeyi Avrupa Konseyinden çıkarır.

SAVCI, KAVALA’NIN TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINI TALEP ETTİ

Görüşü sorulan duruşma savcısı Edip Şahiner, Kavala’nın suçun vasıf ve mahiyeti nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.

 

 

 

DOSYALARIN AYRILMA TALEPLERİNİN REDDİ İSTENDİ

Taleplere ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı Edip Şahiner, dosyaların ayrılması yönündeki taleplerin reddine karar verilmesini istedi.

 

DAVANIN GEÇMİŞİ

Gezi Parkı direnişine ilişkin aralarında iş insanı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora’nın da bulunduğu 16 kişinin “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020’de karara bağlandı. Osman Kavala’nın da aralarında olduğu 9 kişinin beraatine, firari sanıklar ise dosyalarının ayrılmasına karar verildi.

Savcılık yerel mahkemenin kararını istinafa taşıdı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi de 22 Ocak 2021’de Osman Kavalı’nın da aralarında bulunduğu 9 sanığın beraat kararını bozdu. Bunun üzerine 30. Ağır Ceza Mahkemesi 28 Nisan 2021’deki duruşmada, yakalamalı sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyanın da ana davayla birleştirilmesine karar verdi.

Öte yandan Osman Kavala ve hakkında yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey’in FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin “Anayasa’yı ihlal” ve “Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etme” suçlarından İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları dava da Gezi Parkı ana davasıyla birleştirildi.

ÇARŞI DAVASI DA BOZULMUŞTU

Gezi Parkı direnişine ilişkin Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 kişiye, İstanbul 13. Ağır Mahkemesi’nce “darbeye teşebbüs” ve “izinsiz gösteri” suçlamasından verilen beraat kararı da Yargıtay tarafından bozuldu. Bozma kararında davanın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki aralarında Osman Kavala’nın da bulunduğu Gezi Parkı ana davasıyla hukuki ve fiili irtibatı bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesi yoluna gidilmesine hükmedildi.