Suriye’de terör örgütü HTŞ ve beraberindeki cihatçı grupların 27 Kasım’da Suriye ordusuna başlattığı saldırı 8 Aralık’ta yönetimin düşmesiyle sonuçlandı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad aynı gün Şam'dan ayrıldı. Esad'ın daha sonra Suriye'ye gittiği ortaya çıktı.
8 Aralık'tan bu yana sessizliğini koruyan Esad'dan ilk açıklama geldi. Beşar Esad, "8 Aralık'a kadar Şam'da kaldım. Akşam saatlerinde ülkeyi terk ettim. Suriye'de yaşanan olaylara karşın istifa etmeyi ya da kaçmayı düşünmedim. Suriye'den ayrılış planlı değildi" dedi.
Esad'ın açıklamasının tamamı şöyle:
Terörizm Suriye'ye yayılıp nihayetinde 7 Aralık 2024 Cumartesi akşamı Şam'a ulaştıkça, başkanın akıbeti ve nerede olduğuna dair sorular ortaya çıktı. Bu durum, uluslararası terörizmi bir 'Suriye'nin özgürlük devrimi' olarak yeniden tasvir etmeye yönelik gerçeklerden uzak bir dezenformasyon ve anlatı akını arasında meydana geldi.
Ulusun tarihindeki bu kadar kritik bir dönemde, gerçeğin öncelik taşıdığı bir noktada, bu çarpıtmaları ele almak elzemdir. Maalesef mevcut koşullar, güvenlik nedenleriyle uygulanan iletişim kesintisi de dahil olmak üzere bu açıklamanın gecikmesine neden oldu. Yaşanan olayların detaylı bir anlatımı ise fırsat doğduğunda sağlanacaktır.
"8 ARALIK SABAHINA KADAR GÖREVLERİMİ YERİİNE GETİRDİM"
Öncelikle, benim Suriye'den ayrılışım ne planlıydı ne de bazıları tarafından iddia edildiği gibi savaşın son saatlerinde gerçekleşti. Aksine, Şam'da kaldım ve 8 Aralık 2024 Pazar sabahına kadar görevlerimi yerine getirdim. Terörist güçler Şam'a sızdıkça, operasyonları denetlemek için Rus müttefiklerimizle koordinasyon içinde Lazkiye'ye taşındım. O sabah Hmeymim hava üssüne ulaştığımda, tüm cephe hatlarından çekildiğimiz ve son ordu mevzilerinin düştüğü netleşmişti. Bölgedeki saha durumu kötüleşmeye devam ettikçe, Rus askeri üssü insansız hava araçlarının yoğun saldırısı altına girdi. Üste kalmanın artık mümkün olmadığı bu koşullarda, Moskova yönetimi üs komutanlığından derhal Rusya'ya tahliye düzenlemesini istedi. Bu, Şam'ın düşmesinden, son askeri pozisyonların çöküşü ve kalan tüm devlet kurumlarının felce uğramasının ardından gerçekleşti.
Bu olaylar sırasında ne istifa etmeyi ne de sığınak aramayı düşündüm; ne de böyle bir öneri herhangi bir birey ya da tarafça yapıldı. Tek seçenek, terörist saldırılara karşı mücadeleye devam etmekti.
"BU SAVAİ HALKINA İHANET EDENLER TARAFINDAN BAŞLATILDI"
Şunu bir kez daha vurguluyorum ki, ilk günden bu yana, bir kişi olarak ulusun kurtuluşunu kendi kişisel kazancım ya da çıkarlarım için tehlikeye atmayı reddettim. Halkımı kurtarmak ve vatanımı korumak için sayısız zorluk ve tehditlerle karşı karşıya kaldım. Bugün, Suriye'ye yönelik savaşta gerçeği çarpıtanlara, teröristlerin eylemlerini özgürlük devrimi olarak sunanlara karşı durmaya devam ediyorum. Bu savaş, terörist saldırıların ve işgalci güçlerin gölgesinde kendi halkına ihanet edenler tarafından başlatıldı. Bu durum, bazı kişilerin savaş sırasında kendi halkına karşı işlenen suçları inkâr ederek yanlış anlatılar oluşturmasıyla daha da karmaşık hale geldi.
Kendimi hiçbir zaman şahsi bir pozisyonun peşinde koşan bir lider olarak görmedim; her zaman ulusal bir projeye emanetçi olarak hareket ettim. Suriyeli halkın gururu ve bağımsızlığına olan bağlılığına güvenerek devleti savunma, kurumları koruma ve bağımsızlığı sürdürme yeteneklerine inandım.
Devlet teröristlerin eline düştüğünde ve anlamlı bir dönüşüm yapma yeteneği kaybolduğunda, bir milletin tarihi işgalcilerin ellerinde tersine döner. Ancak bu, bugünkü durumla ilgili bir mesele değildir. Benim ülkem ve Suriye halkı arasında zamanın ve koşulların aşamayacağı bir aidiyet bağı vardır. Bu, ne zaman ne de herhangi bir durum tarafından bozulamayacak bir aidiyet bağıdır. Umutla doludur ki, Suriye bir kez daha özgür ve bağımsız olacaktır."