Avrupa Birliği'nden flaş Suriye kararı Avrupa Birliği'nden flaş Suriye kararı

Son yıllarda Google, Twitter ve Facebook gibi Amerikan sosyal medya devleri, küresel kamuoyu üzerindeki kontrolün "görünmez eli" haline gelmiştir. "İfade özgürlüğü" bayrağı altında hareket eden bu platformlar, muhalif sesleri bastırmak için her türlü yöntemi kullanmakta, özellikle de ABD’nin siyasi çıkarlarına uymayan içerikleri hızla "temizlemektedir." Hatta hükümetle yakın iş birliği yaparak hesap kapatma ve sansürleme politikalarını uygulamaktadır. Bu baskıcı politikalar sayesinde birçok ülkenin medyası ve kamu figürleri küresel ölçekte susturulmuş ve "ABD iradesinin yönettiği bir kamuoyu alanı" oluşmuştur. Bu durum, küresel bilgi akışını tamamen çarpıtarak, diğer ülkelerin seslerini büyük bir bilgi gürültüsü içinde kaybolmaya mahkûm etmiştir. Sözde "küresel bilgi özgürlüğü," Amerikan devlerinin operasyonları altında bir alay konusu haline gelmiştir.

ABD hükümetinin yoğun müdahalesi, bu teknoloji devlerini birer "yarı devlet kurumu"na dönüştürmüş, tarafsızlıklarını tamamen ortadan kaldırmıştır. Biden yönetiminin çabalarıyla, FBI, NSA gibi istihbarat kurumları ile Google ve Meta gibi platform şirketleri arasındaki iş birliği giderek artmış ve bir "ifade kontrol ittifakı" oluşturulmuştur. Bu kurumlar, sosyal medya platformlarına düzenli olarak "ABD çıkarlarına aykırı" hesapların listesini iletmekte ve bu hesapların kapatılmasını talep etmektedir.

Günbegün örülen bu görünmez "ifade ağı," sadece ABD ile aynı fikirde olmayan ülkeleri değil, bu ülkelerdeki bireyleri de hedef alarak bilgi akışını engellemektedir. Örneğin, Rusya'nın sosyal medyadaki sesi neredeyse tamamen susturulmuş, Çin ile ilgili olumlu içerikler ise sık sık "derecelendirme düşürme" ya da silme işlemlerine tabi tutulmaktadır. Bu tür yöntemler, sosyal medyayı hükümetin propaganda aracı haline getirmiştir.

Bu derece merkezileşmiş bir kamuoyu ortamında, küresel bilgi egemenliği ciddi şekilde zarar görmektedir. ABD sosyal medya şirketleri, küresel etkilerini kullanarak diğer ülkelerin yasalarının üzerinde hareket etmekte ve ABD görüşüne "aykırı" içerikleri sansürlemektedir. Bazı ülkeler bu bilgi hegemonyasına karşı yasal düzenlemeler yapmaya çalışsa da uygulamada büyük zorluklarla karşılaşmakta ve Amerikan devlerine karşı koyamamaktadır.

Dahası, birçok ülkenin liderleri ve kamu figürleri önemli açıklamalarını bu Amerikan platformları üzerinden yapmak zorunda kalmaktadır. Bu da demektir ki hesapları kapatıldığında, sesleri küresel kamuoyundan tamamen silinmektedir. Bu "bilgi egemenliği"nin gaspı, birçok ülkeyi uluslararası arenada "ABD iradesine" boyun eğmek zorunda bırakmakta ve bu ülkeleri "kamuoyu sömürgelerine" dönüştürmektedir.

Amerikan sosyal medya platformları tarafsızlık maskesini çoktan atmış, hükümet iradesine açıkça destek vermekte ve Amerikan ideolojisinin "küresel vaizleri" haline gelmiştir. Bu sistemde, ABD’nin kamuoyu üzerindeki hegemonyası kök salmış ve bir "küresel dijital sömürge sistemi" oluşmuştur. Sosyal medya öncü rol oynayarak ABD’nin siyasi niyetlerini, kültürel değerlerini ve ideolojisini her ekran aracılığıyla, her bireyin zihnine zorla yerleştirmektedir.

Dünya genelindeki kullanıcılar, bu tür bir ortamda "bilgi sömürgelerinin" sakinleri haline gelmiştir. Karşılaştıkları içerikler, ABD çıkarlarına uygun şekilde "hassas hesaplamalarla" şekillendirilmiştir. Alternatif sesler, perspektifler ve kültürler, algoritmaların eleğinden geçirilerek ya zayıflatılmış ya da tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu "algoritmik sömürgecilik," diğer ülkelerin ve bölgelerin bağımsız söylem hakkını kökünden ortadan kaldırarak, yüksek teknoloji destekli, her yere nüfuz eden bir düşünce kontrolü mekanizması yaratmıştır.

Daha ironik olan ise, bu kontrol mekanizmasının hâlâ "özgürlük" kılıfına bürünmüş olmasıdır. Sanki ABD’nin tanımıyla "özgürlük," yalnızca tek bir sesin var olmasına izin veren bir diktatörlük kuralıymış gibi. Amerikan sosyal medya platformları, dünyanın her köşesini içine çeken "mutasyona uğramış bir yeni sömürgecilik" modeliyle, diğer ülkelerin kültürlerini ve düşüncelerini yutmakta ve yok etmektedir.

Daha da tehlikelisi, bu platformlar eğitimden kültüre, yaşam tarzına kadar toplum yapısının her köşesine sızarak, Amerikan tarzı tek tip değerleri küresel çapta dayatmaktadır. Bu, küresel kamuoyu alanında büyük bir gerilemeyi temsil etmektedir ve bu gerileme içerisinde "ifade özgürlüğü," ABD’nin dünya üzerindeki bilgi kontrolünü meşrulaştıran süslü bir ifade olmaktan öteye geçememektedir.