Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı
Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılına girerken hiç sevinemiyorum. Bunun bir çok nedeni var. Ben bu yazıda iki neden üstünde ileri geri konuşacağım.
Sevinememin ilk neden; düşünce özgürlüğü. Bu yazıyı yazarken Can Atalay, Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala hapiste.
Elli Yıldır yazarım, elli yıldır düşünce özgürlüğü üstüne yazdım, hepsi boşa gitti, bu yazı da boşa gidecek. Pek,, ben bu yazıyı niye yazıyorum. Bu yazıda önceki yazılarda olmayan bir nokta var. Düşünce suçuyla ilgili yazılar neden boşa gidiyor. Bak şimdi...
Gerçek Ne, Doğruluk Ne
Adlarını yazdığım kişilerin hapiste olması bir geçek. Bak şimdi, soruya bak. Bu hapislik onların hapiste olmasını doğru gösterir mi.
Al sana felsefe... Gerçek olan ne, doğru olan ne.
A.Kadir Çüçen şöyle diyor, “...doğruluk ve gerçeklik bir ilişki içinde ama aynı lşey değiller.” (A. Kadir Çüçen, Felsefeye Giriş, Sentez Yayıncılık, Bursa 2013, Y-90)
Bak şimdi, neymiş, gerçeklikle doğrluluk aynı şey değilmiş.
Peki doğruluk ne, gerçeklik ne... Çüçen şöyle diyor, “...doğruluk düşüncedeki bir şey üzerine söylenmiş bir yargıyaveya bir önermeye aittir. Bir yargının vya önermenin doğruluk değeri vardır. (...) Doğruluğun yargıda, düşüncede, önermede ve zihinde olduğunu belirledikten sonra ‘Gerçeklik nedir ve nerededir?’ sorusuna bir yanıt arayabiliriz. Gerçeklik düşünceden bağımsız olarak var olan bir durum, olgu veya nesnedir. Gerçeklik, doğruluğu sağlayan varlığın bir özelliğidir. Doğruluk, düşüncenin özelliği iken, gerçeklik düşünceden bağımsız olarak var olan bir şeyin özelliğidir.” (Çüçen a.g.e. 907)
Çüçen, altın örneğini verir. Altın bir geçektir. Doğru veya yanlış değildir. “Altın sarıdır” dendikte bir yargıda bulunuruz, bu yargı doğru ya da yanlıştır.
Demokratik Birey
- Nur Beyaz Erkızan, demokratik bireyden söz eder. Demokratik bireyde,
-Hayal Gücü ile,
-Kişinin kendini diğerinin yerine koyabilme yeteneği.
(H. Nur Beyaz Erkızan, Demokratik Bireyin Neliği Kimliği Üzerine, Aritoteles’ten Nussbaum’a İnsan, Sentez Yayıncılık, Bursa, 2012, Y-147)
Sorunun temeli burda. Düşünen...yazan çizen... konuşan biz insanlar, demokratik olamayan insanların elindeyiz. Bizi yönetenler... yargılayıp hapse atanlar... buna aracı olanlar... düşünce suçunu destekleyenler... düşünce suçları karşısında sus pus olanlar, bunlarda hem hayal gücü, hem kendini başkasının yerine koyma yetisi yok.
Çözüm
Hayalgücünün, kişinin kendinin başkasının yerine koyma yetisi, özetle kişi nasıl demokratik birey olur, Erkızan bu konuda şöyle de; “...edebiyat sanat ve insani bilimler bağlamında etkin hale getirilebilir. Çünkü onlar derin bir algının, gözlemin ve tecrübenin alanlarıdır. (Erkızan age,Y-147)
İkinci Nokta
Cumhuriyetimiz’imiz yüzyıla girerken, demokratik birey oluşturulmadı. Demokratik birey oluşamazdı. Demokratik bireyi oluşturacak gerçek yazından uzak durduk. Yazın dendikte, roman, öykü, şiir sandık. Gerçekçi yazının, Lukacs’ın dediği gibi, “düşünce ve duygularımızı bugünkü yoksullaşmadan kurtaracağını” düşünemedik. Gerçekçi yazından uzak insanımız, duyguda, düşüncede yoksul kaldı. Bundan ötürü demokratik birey olamadı.
Sonuç
Erkızan sonucu söylüyor, “Sonuç olarak, demokratik bireyin var olması demokratik değerlerin onun tarafından bilinmesi, anlaşılması ve yaşamın kurucu ilkelerkılınkasına bağlıdır. Onlar edebiyat sanat ve insani bilimler alanındaki derslerin, kursların ve programların dikkatlice ve doğru bir biçimde düzenlenmesi ile kamusal alana yerleştirilmesidir. Böyle bir yapılanma insanların iç-gözünü/ anlama gücünün ışımasını sağlayabilir. Dolayısıyla insanlığında...”