Hamas lideri ve Filistin eski Başbakanı İsmail Haniye'nin Tahran’da ve Lübnan Hizbullah’ın en önemli komutanı Fuad Şükür’ün Beyrut’da öldürülmesinden sonra herkes Ortadoğu’da olası büyük savaşı konuşmaya başladı. Çünkü İran ve İran destekli Lübnan Hizbullah kesinlikle intikam alacaklarını ilan ettiler ve bu amaçla hazırlıklara başladılar.
Her an her iki cepheden İsrail’e karşı operasyonlar başlatılabilir. Olayların gelişmesine bağlı olarak İran destekli Suriye, Irak ve Yemenli Şii Husiler savaşın tarafı olabilirler.
Savaşın büyüme ve yayılma olasılığına karşın ABD bölgeye yeni savaş gemileriyle uçak gönderiyor. ABD ile birlikte İngiltere bölgedeki üslerinde kırmızı alarm ilan etmiş durumdalar.
Peki Amerikan ve İngiliz üsleri nerede var?
Türkiye, Pakistan, Irak, Suriye’nin kuzey doğusu, Kuveyt, BAE, Katar, Bahreyn, Umman, Suudi Arabistan, Ürdün, Somali, Cibuti ve Kıbrıs’da.
Hepsi İsrail’i korumak için.
Bu da yetmezse BAE, Bahreyn, Fas, Ürdün ve belki de başka ülkeler İsrail’i koruyup kollayabilir.
İşler çok karışırsa Ruslar, Suriye’deki deniz ve hava üslerini korumak için savaşın tarafı olabilirler.
300 günü aşkın bir süredir Gazze ve Batı Şeria’da ağır silahları olmayan Filistinlilerle baş edemeyen İsrail çok ağır silahları olan Hizbullah’la savaşa tutuştuğunda ciddi sıkıntılar yaşayacak ve belki de ilk kez hezimete uğrayacaktır. Böyle bir olasılık söz konusu olduğunda İsrail hiç çekinmeden nükleer silah kullanmayı düşünecektir.
Çünkü İran destekli Hizbullah karşısında yenilmek Hamas karşısında karizması çizilen İsrail için yok olmanın başlangıcı olacaktır. Böyle bir olasılık bölgede ve dünyada birçok denklemin değişmesine yol açacağı için ABD ve ABD’de egemen olan Yahudi lobileri buna izin vermeyecektir. Bunun için el ele verip ‘Şii’ İran’ın bölgesel zaferini engellemeye çalışacaklardır. Onlar gibi düşünen ve bu yönde tutum sergileyebilecek bölgesel ‘Sünni’ iktidarlar da vardır. Bu gerçeği bilen ve dünya petrolünün en az yarısının geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kontrol eden İran, doğu Akdeniz’i kontrol eden Suriye ve Lübnan’la birlikte Kızıldeniz’in güney giriş ve çıkışını kontrol eden Yemenli Husilerle her türlü olasılığa karşı hazırlık yapmış ve yapmaktadır. İran aynı zamanda yüzde altmışı Şii olan Irak’ın yanısıra Bahreyn, BAE, Kuveyt ve Suudi Arabistan’daki Şiiler üzerinden de hesap yapmaktadır.
Özetle katil ve terörist İsrail yüzünden bölgede cehennem kapıları açılmak üzeredir. Ruh hastası Netanyahu ve koalisyon hükümetinin ırkçı, siyonist ve radikal Yahudi partileri dinsel inançları gereği büyük savaş yani
Armageddon peşindeler. Onlara göre böyle bir savaş kıyametin habercisi olacak ve Yahudiler dünyaya egemen olacaklar. Yani dünyanın 8 milyar Yahudi olmayanı dünyada sayıları 15 milyon olan Yahudinin kölesi olacak.
Dinsel metinler ve hayal gücünü bile zorlayan efsaneler öyle diyormuş!. Bu metinlere yani nass’lara ve efsanelere inanan Netanyahu bu rüyasını gerçekleştirmek için her türlü çılgınlığı yapacaktır. Yapabilirse düşman bellediği herkesi öldürecek çünkü hiç kimsenin onu öldürebileceğine inanmıyor.
Hikaye bundan ibarettir.
Çünkü emperyalist ülke ve güçlerin dışında dünyada ve bölgemizde İsrail’e ve onun dinsel amaçlarına dolaylı-dolaysız ya da bilerek -bilmeyerek hizmet eden çok sayıda siyasetçi, gazeteci, akademisyen, asker, iş insanı ve bilumum tipler bulunmaktadır.
Örneğin Ekim’den bu yana tüm katliamlarına rağmen hâlâ İsrail’i seven ve saçma sapan gerekçelerle onu savunanlar var.
Örneğin kanlı Arap Baharı sürecinde herkes dolaylı-dolaysız İsrail’e hizmet etmişti.
Suriye ordusuyla savaşırken yaralanan ve ‘en hakiki Müslüman biziz’ diyen radikal İslamcı teröristler İsrail helikopterleri tarafından cepheden alınıyor, İsrail hastenelerine taşınıyor ve tedavi edildikten sonra tekrar cepheye bırakılıyorlardı.
Aynı İsrail helikopterleri Suriye ordusu tarafından kuşatılan ve bazıları Türkiye’de eğitilen 800 kadar Beyaz Miğferli ‘kurtarma elemanını’ kaçırarak önce İsrail’e sonra da Ürdün’e taşımıştı. Adamlar özel uçaklarla İngiltere’ye taşınarak örgütlerini kuran Mİ6 ve CİA’ye teslim edilmişlerdi.
Bu gerçekler unutulur ve gereği yapılmazsa bu coğrafyada kanlı projelerin sonu gelmez ve gelmeyecektir.
Beklenen savaş ne ilk ne de son olmayacaktır.
İsrail denilen ülke 1948’de bu coğrafyada yani Filistin toprağında boşuna kurulmamıştır.