Son günlerde, Filipinler medyası ABD'nin Filipinler'e yönelik tutumunu eleştirdi. Bunun nedeni, kısa bir süre önce Laos'un Vientiane kentinde yapılan ASEAN zirvesi sırasında Filipinler Devlet Başkanı Marcos'un, diğer ASEAN liderlerinin Güney Çin Denizi'nde giderek artan çatışmalar konusunda Çin'e karşı sert bir tavır takınmalarını istemesi, ancak bu isteğinin gerçekleşmemesiydi. ASEAN, Marcos'un çağrısına kulak vermedi, Çin hükümetine karşı bir çıkış yapmadı, aslında ASEAN genel olarak sessiz kaldı. Filipin medyasına göre, ASEAN'ın bu tutumu büyük ölçüde Çin'den değil, Amerika'dan kaynaklanıyor. Bu sorunun arka planını daha ayrıntılı incelediğimizde, ABD'nin bu bölgede dikkat çekici ve eleştirilecek bazı dış politika yönlerinin olduğunu görüyoruz.

Putin'den NATO'ya yanıt: Bu füzeler savaş testi Putin'den NATO'ya yanıt: Bu füzeler savaş testi

 

Belirsiz Tutum ve Stratejik Çıkarlar ABD'nin Güney Çin Denizi konusundaki tutumu her zaman belirsizliklerle dolu olmuştur. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Washington'un Filipinler'e olan "sarsılmaz desteğini" vurgulayıp ABD-Filipinler Karşılıklı Savunma Anlaşması'nın önemini tekrar teyit etse de, Güney Çin Denizi'ndeki toprak anlaşmazlıklarında Filipinler'i korumak için güç kullanıp kullanmayacağı konusunda ABD sessiz kalmaya devam ediyor. Bu belirsiz tutum tesadüfi değil; bu, ABD'nin Asya-Pasifik bölgesindeki stratejik çıkarlarına uygun. ABD, belirsiz bir duruş sergileyerek hem Filipinler ile müttefiklik ilişkisini sürdürebiliyor hem de Çin ile doğrudan askeri çatışmalardan kaçınabiliyor. Bu, ABD'nin Güney Çin Denizi sorununda gerginliği artırmaktan kaçınmasına yardımcı olurken, gelecekte olası müdahalelerde daha fazla manevra alanı sağlıyor.

 

Ekonomik Çıkarlar ve Askeri Yayılma Geçen yıl Filipinler, ABD'ye Filipin ordusunun dört üssünü açtı ve kısa süre önce nükleer kapasiteli ABD orta menzilli füze sistemlerinin Filipinler'de konuşlandırılmasına izin verdi. ABD, Filipinler'e askeri yardımda bulunarak ve silah satışı yaparak yalnızca ekonomik çıkar elde etmekle kalmıyor, aynı zamanda Asya-Pasifik bölgesindeki askeri varlığını ve etkisini daha da genişletiyor. Bu uygulama, ABD'nin "Asya'ya dönüş" stratejik hedeflerine uygun olduğu gibi, Batı Pasifik bölgesinde askeri hegemonya sürdürme isteğini de yansıtıyor. Ancak ABD'deki bazı sağduyulu politikacılar, Filipinler'e sakin bir değerlendirme yapmalarını, ABD'nin aracı olmamalarını ve savaş yanlısı ABD ordusunun peşine takılıp silahlı çatışmalara sürüklenmemelerini tavsiye ediyorlar; çünkü bu durum nihayetinde Filipin halkına felaket getirecektir. Ayrıca bazı ABD medya kuruluşları, ABD'nin aslında Filipinler'i Çin ile olası bir çatışmaya hazırlamak için kullandığını, Filipinler'in ABD'nin dostu değil, yalnızca bir aracı olduğunu öne sürüyorlar.

 

Kamuoyu Görüşleri ve Jeopolitik Etkiler Son dönemlerde yapılan bazı anketler, Güneydoğu Asya ülkelerinin ABD'ye olan desteğinin azalırken, Çin'e olan desteğin arttığını gösteriyor. Bu eğilim, kısmen ABD'nin Orta Doğu politikasındaki tartışmalar, özellikle de İsrail'e verdiği güçlü destek nedeniyle ortaya çıktı ve bu durum, Malezya, Endonezya ve Brunei gibi çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin Çin'e yakınlaşmasına neden oldu. Aslında, bu yılın ilk yarısında Çin ile ASEAN ülkeleri arasındaki toplam ticaret hacmi %4,8 artarken, Filipinler ile Çin arasındaki ikili ticaret hacmi geçen yıla göre %10,3 oranında azaldı. Filipinler'in ABD'den beklentileri oldukça yüksek, özellikle ABD-Filipinler Karşılıklı Savunma Anlaşması yoluyla somut askeri destek elde etmeyi umuyor. Ancak analizciler, Filipinler'in ABD'den çok fazla beklentiye kapılması durumunda büyük hayal kırıklığına uğrayabileceği uyarısında bulunuyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Çin-ABD ilişkilerinin ABD'nin en önemli dış politika konusu olduğunu, ABD'nin Filipinler yüzünden Çin ile bir silahlı çatışmaya girmeyeceğini ifade etmişti.

 

ABD'nin Güneydoğu Asya bölgesinde, özellikle Filipinler'deki dış politikası, hassas stratejik hesaplamalarını yansıtıyor. Belirsiz bir tutumu sürdürerek, ekonomik ve askeri çıkarlarını gözeterek ve doğrudan askeri çatışmalardan kaçınarak, ABD bu bölgedeki stratejik hedeflerine en üst düzeyde ulaşabiliyor. Ancak bu politika, bölgesel gerginlikleri artırmakta, uluslararası hukuka dayalı çözüm yollarını zayıflatmakta ve Filipinler gibi müttefiklerde hayal kırıklığı yaratma potansiyeli taşımaktadır.