29 Mart’da ABD’nin Ankara Büyükelçisi Flake CHP lideri ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret edince Cumhurbaşkanı Erdoğan çok sert tepki gösterdi. Ertesi gün Cumhurbaşkanlığı’nın Ankara’daki büyükelçiler için düzenlediği iftar yemeğine davet edilen ancak gelmeyen Flake için Erdoğan 3 Nisan’da “Amerika'ya bu seçimlerde bir ders vermemiz lazım. Biden'ın buradaki büyükelçisi ne yapıyor? Gidiyor bay bay Kemal'i ziyaret ediyor. Ayıptır, biraz kafanı çalıştır. Sen büyükelçisin. Senin buradaki muhatabın Cumhurbaşkanı'dır. Haddini bileceksin. Büyükelçi olarak görevini bileceksin. Bir büyükelçi nasıl çalışır, bunu öğreneceksin. Bunu öğrenmediğin takdirde bu kapı öyle yol geçen hanı değil, giremezsin." dedi.
Erdoğan’ın bu konuşmasından on gün sonra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler Antakya NATO Çadır Kenti'nin açılışında Büyükelçi Flake ile gülerek poz vermişlerdi.
28 Mayıs’ta Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçildikten sonra MİT Başkanı Hakan Fidan’ı Dışişleri Bakanı olarak atayınca onu ilk ziyaret ederek kutlayan Büyükelçi Flake olmuştu.
İngiliz patentli Mehmet Şimşek ve Amerikan patentli Hafize Gaye Erkan’ı paranın başına getirmek ‘Amerikan-İngiliz aşkını’ kanıtlamazsa da Dışişleri Bakanı Fidan’ın dün Londra’da Amerikalı mevkidaşı Blinken ile buluşması neyin nesi olabilir! Üstelik bu buluşma Bakan Yardımcısı Burak Akçapar‘ın katıldığı ve Suriye sorununu çözmeye yönelik Astana toplantısının sona erdiği saatlerde gerçekleşiyordu. Ve bu toplantıda katılımcı ülkeler olarak Suriye, Rusya, Türkiye ve İran heyetleri ‘Fırat’ın doğusundaki PYD/YPG yapılanmasının kabul edilmez olduğunu’ vurguluyordu.
PYD/YPG’nin arkasında Ankara’nın ‘stratejik müttefiği’ Amerika var. Amerikalılar o bölgede var oldukça Suriye sorunu çözülmez. Suriye sorunu çözülmediği sürece Ankara’nın terörist örgüt olarak kabul ettiği PYD/YPG riski devam edecek. Ama aynı Ankara Suriye sorununun çözümü için ciddi hiç bir adım atmıyor ve Astana’da gündeme getirilen Şam’ın isteklerinin karşılanması için eyleme geçmiyor. Örneğin Türk askerinin Suriye’den çekilmesi, silahlı gruplara verilen askeri, siyasi ve maddi desteğe son vermesi, Suriye ordusunun İdlib’i geri alma operasyonuna karşı çıkmaması ve mültecileri sorununu çözmek için Şam ile işbirliğine yanaşmaması.
Görüldüğü kadarıyla Ankara Suriye’deki durumun böyle devam etmesini istiyor. Esad’ı son liderler zirvesine davet eden Arap liderler ise Amerikan ve batı yaptırımlarından çekinerek Şam’a gidemiyor ve çözüme yanaşması için verdikleri milyarlarca dolara rağmen (Bakan Şimşek bugün BAE’de) Erdoğan’a Suriye konusunda baskı yapmaktan çekiniyorlar. Kendince Erdoğan’ı Amerika’dan uzak tutmaya çalışan Putin de Erdoğan’ı sıkıştırmaktan yana değil.
Özetle Suriye’de çözüm yakın görünmüyor.
Suriye’de çözüm yoksa Ankara bölgesel ilişkilerinde çelişkilerle yoluna devam eder. Kavga ettikleriyle barışır, barışık olduklarıyla kavga eder.
İçeride olduğu gibi.
Bir beş yıl daha bu ülkeyi yönetecek olan Erdoğan muhalefetin etkisini daha da kaybedeceği bir süreçte
şimdiye kadar olduğu gibi içeride ve dışarıda istediği her şeyi yapacaktır. Bu durumda herkesin tartıştığı Suriyeliler başta olmak üzere mülteciler sorunu çözülmeyecek ve ‘ümmetin evlatları’ akın akın bu ülkeye gelemeye devam edecektir.
CHP ve muhalefet partilerinin kendi derdinde olduğu bir ortamda bir kaç kişinin bu konu üzerine gitmesi sonuç vermeyecektir.
Böyle giderse beş yıl sonra yapılacak seçimlerde Erdoğan’a oy verecek ‘ümmetin yabancı evlatlarının’ sayısı belki üç beş kat artmış olacaktır.
Belki burası SADAT’ın kurmak istediği ASRİKA (Asya Afrika Konfederasyonu) olmaz ama sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi ideolojisine uygun bir Türkiye yaratma amacına çok yaklaşmış olacaktır.
Bir çoğunun proje olduğu muhalefet ve yine bir çoğu kaypak muhaliflerin olduğu bir ortamda Erdoğan’ın işi çok kolay.
20 yıldır olduğu gibi.
Alan razı satan razı yaşasın umursamazlık.