Altına hücum

Yayın tarihi: 29 Aralık 2021 Çarşamba 12:55 pm - Güncelleme: 29 Aralık 2021 Çarşamba 12:55 pm

Elif Kaleli

Uzman Psikolojik Danışman [email protected]

Başlığa bakıp da sakın ola yatırım tavsiyesi falan sanmayın. Kendisi bir filmin adı. Malum geceyle de bir alakası yok. Hani kimi ev almak için kimi evlenmek için, parasından para kazanmayı beceren ve hiçbir zaman ‘çarpılmayan’ büyük yatırımcılara özenen ve tabii ki malum beş parmağın tokadıyla ‘çarpılan’ küçük yatırımcının dramını da anlatmıyor.

Film her ne kadar puslu havada geçse de kurtlar yok ama ayı var. Hem de kapkara gerçek bir boz ayı. Üstelik açlıktan gözü dönmüş, altın arayıcısı Şarlo’yu (Chaplin) ya da diğer adıyla Küçük Serseri’yi yemeyi aklına koymuş bir ayı. Çünkü bu filmde herkes açtır. Çünkü insanca yaşamın ön koşulu açlıkla sınanmaktır. Aç olan kimi zaman bir ayı kimi zaman yokluktan bilinci bulanıp arkadaşını tavuk sanan Big Jim (2. Karakter) ya da tarihe geçen meşhur ayakkabı yeme sahnesiyle Küçük Serseri’dir… Evet Big Jim yani Küçük Serseri’nin kader ortağı bir ayakkabısını şükran günü yemeği için feda eder. Bağcıklarını spagetti gibi çatalına dolaya dolaya afiyetle ayakkabıyı yerler. Big Jim filmin sonuna kadar tek ayakkabısıyla gezer. Elbette bizim Şarlomuz’un altın bulma mücadelesi bir başarı öyküsüdür. Çünkü Chaplin filmleri daima mutlu sonla biter.

Altına Hücum, sinema tarihinin başyapıtlarından biridir. Chaplin 1925 yılında büyük ekonomik buhrana çeyrek kala zorlu kış koşullarında bu filmi çekmeye çalışırken belki de bizler gibi (yani 2021 Türkiyesinde yaşayan herkes gibi ) mizahı olmayacak yerlerde arıyordu. Zaten bu durumu da inkar etmiyordu büyük usta. Gülünç olanla trajik olan arasında incecik bir çizgi vardır, cümlesi tarihe geçmiştir. Nitekim Chaplin sinemasının bence en komik filmi olan Altına Hücum kahredici bir öyküden ilham alınarak çekilmiştir. 1846 yılında Sierra Nevada’da kar yüzünden mahsur kalan bir göçmen kafilesinin en sonunda ayakkabılarını ve ölü arkadaşlarının cesetlerini yemesiyle son bulan “Donner Kafilesi Felaketi” ilk sahnede yad edilir. Chaplin, 1920’li yılların koşullarında karlar ülkesinde Chilkoot Geçidi’ni bin bir güçlükle aşmaya çalışan altın arayıcılarının tarihi görüntüsünü yeniden oluşturur. Çoğu, Sacramento’nun kimsesizlerinden oluşan ve trenle getirtilen 600 civarı figüran, dağı kaplayan karın içine açılan 700 metre uzunluğundaki geçidi tırmanarak aşar. Çekimleri yaklaşık iki yıl süren Altına Hücum’un ilk sahnesi kaybedecek hiçbir şeyi olmayan güruhla açılır ve onlarla kapanır. Çünkü tıpkı filmin efsane sahnelerinden uçurumda sallanan tahta kulübe gibi kahramanlar ölümle yaşam arasında gider gelir, gider gelir… Big Jim ve Küçük Serseri için başka bir yol yoktur. Ya altın ve zenginlik ya da açlık ve donarak ölmek.

Küçük Serseri ya da Şarlo yine çok ama çok sakardır. Fırtınada savrulan kulübe uçurumdan aşağı yavaş yavaş düşerken Big Jim koca cüssesinin avantajını kullanır ve kendini dışarı fırlatır fırlatmaz altın madenini bulur. Artık Big Jim aç kalınca onu tavuk sanmayacaktır. Korkudan ayakkabılarını eline geçirip nöbet tutmayacaktır. Artık ikisi de multimilyarderdir. Ve bir Chaplin filminde hiçbir şey tesadüf değildir. Hayalinde ‘ekmek dansıyla’ eğlendirdiği kızla üstünde madenci kıyafeti varken evlenir.

Sonra mı, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle Amerika’ya girişi yasaklanır. Ve İsviçre’de ölür. Altına hücum, Küçük Serseri, küçük yatırımcı, ekmek dansı derken… Yeniden hatırlatayım, bir Şarlo filmi asla kötü sonla bitmez.