10 Ekim tanıkları anlatıyor

Yayın tarihi: 10 Ekim 2020 Cumartesi 11:49 am - Güncelleme: 10 Ekim 2020 Cumartesi 12:15 pm

Ankara’da 10 Ekim 2015’te IŞİD tarafından bombalı saldırı gerçekleştirilen ‘Barış Mitingi’nin üzerinden beş yıl geçti. 103 kişinin öldüğü patlamaya tanık olan Çağdaş Oğul Arı sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Üzerinde esprili eleştiriler, mizahi sloganlar bulunan pankartlarımız sedye olmuş yaralı taşıyordu” ifadelerini kullandı.

 

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin “Savaşa inat, barış hemen şimdi” çağrısıyla Ankara’da ‘Emek Barış Demokrasi Mitingi’ öncesi toplanan binlerce kişi IŞİD’in canlı bomba saldırısına uğradı. Saldırıda 103 kişi hayatını kaybederken, yüzlerce kişi yaralandı. Olaya tanık olan yurttaşlar yaşadıklarını sosyal medyada anlattı.

“Savaşa inat, barış hemen şimdi” çağrısıyla Ankara’da ‘Emek Barış Demokrasi Mitingi’ne Mersin’den katılan Çağdaş Oğul Arı ise yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

Sabaha kadar. Bir haftada 5 kere gözaltına alındık afiş yapılırken. Hatta kamu malına zarardan 2 yıl 10 ay ceza aldık. Günlerce gecemiz gündüzümüz birbirine girdi bu güne kadar. Şu fotoğraftaki Müslüm Gürses’li pankartı yola çıkmamıza 1 saat kala bitirip saç kurutma makinesiyle kuruttuk. Yol boyu halaylar çekildi türküler söylendi.

Unutmadık hiçbir olanı: 10.04

“ESPİRİLİ SLOGANLARIMIZIN OLDUĞU PANKARTLARLA YARALI TAŞIDIK

“O an geldiğinde bizim kortej tünelin alt tarafında olduğu için ilk patlamanın bomba olduğunu anlamadım. İkinci sefer de ise havaya saçılan et parçalarını ve birden yukarı yükselen alev topunu gördüm. Korktum. Küfür ettim. Hayatım boyunca yaşadığım en kötü günü, haftayı belki yılları yaşadım, yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Köprünün altında olduğumuz için üzerimize yağmur gibi yağan et parçalarının, kan damlalarının orada olan insanları nasıl darmadağın edeceğini düşünebiliyor musunuz?
Olaydan 1-2 dakika sonra yukarıya çıktım. Yerler kandan görünmüyordu. Belki tanıdığım belki de tanımadığım insanların parçalanmış etlerine basmamak için parmak uçlarımda yürümek zorunda kaldım. İçinde arkadaşlarımız var mı diye endişe ettiğim için pek çok hayatını kaybedenin suratlarına uzun uzun baktım. Üzerinde esprili eleştiriler, mizahi sloganlar bulunan pankartlarımızı az önce gençler yorulup ya da sıkılıp “sen bunu tut ben hemen geliyorum” diye birbirine satmaya çalışırken aradan geçen yarım saatte tüm pankartlar sedye olmuş yaralı taşıyordu. Burnumdaki ve beynimdeki kanla karışmış yanık et kokusunu hiç bir zaman unutamamak bize miras olacak sanırım.”

 

“ABLA BAKMA BAKMA”

Çevirmen İdem Erman sosyal medyada 10 Ekim katliamı ile ilgili yaptığı paylaşımda, ” Ben ve arkadaşım tam alana girdiğimiz an patladı bombalar. Telefonum çaldı sonra. En küçük çocuğum dehşet içinde “gelmeeee, sakın buraya gelme” diye haykırıyordu. Derken önce yerde kanlı bir kütle gördüm. Tanımadığım bir genç “abla bakma,bakma” diyerek gözlerimi kapattı” ifadelerine yer verdi.

Erman paylaşımına şöyle devam etti:

“Ardından kanlar içinde bir adam “yüzlerce ölü var” diyerek koştu.. biber gazı dumanı yükseldi sonra, derken kan içindeki beyaz tülbentiyle bir kadın çıktı dumanların içinden. Ben birçok insan gibi bulunduğum yer yüzünden, en küçük çocuğum acıkıp simit almak için alanın dışına

Dışına çıktığı için saniyelerle sağ veya sağlam kaldık. Ruhlarımız çok ağır yaralı artık. O gece morgun önünde peşpeşe yükselen o tanımlamaktan aciz kaldığım çığlıklar, kulaklarımdan hiç gitmiyor. Affetmeyeceğim asla.”