Zihni Çakır neden sahada?

Yayın tarihi: 10 Nisan 2021 Cumartesi 11:27 am - Güncelleme: 10 Nisan 2021 Cumartesi 11:28 am

Gazeteci Mehmet Ali Güler, emekli amirallerin açıklamasını yayınlayan ve metnin kendilerine gelmeden önce AKP’li bir bakanın eline ulaştığını söyleyen Avaztürk Genel Yayın Yönetmeni Zihni Çakır’la ilgili bir yazı kaleme aldı.

Cumhuriyet’teki ‘Zihni Çakır’ı sahaya kim sürdü?’ başlıklı yazısında açıklamanın ilk kez 4 Nisan gecesi saat 22.54’te Veryansın TV tarafından yayımlandığını belirten Güler, “Ancak amirallerin bildirisini destekleyen kimi çevreler, Zihni Çakır’ın açıklamasını esas alarak ‘işte tezgâh ortaya çıktı’ yorumları yapıyor. Oysa ortada bir yalan var. Bu durumda Zihni Çakır’ın bir tezgâhı ortaya çıkarmadığı, aslında yalanıyla asıl tezgâhı örtmeye çalıştığı daha olasıdır” ifadesini kullandı.

Zihni Çakır’ın “Ergenekon operasyonlarının medya görevlisi” olduğunu öne süren Güler, “Kamuoyunu FETÖ’nün operasyonlarına ikna edebilmek için algı operasyonu yapmış bir kişidir. Bu amaçla pek çok kitap yazmıştır. Dahası, FETÖ’nün hâkimlerine ve savcılarına, ‘Ergenekon’un 1 numarasını biliyorum. Otoriter, 1.65 boylarında, 65 yaşlarında, göçmen tipli, sarışın’ diyerek tanıklık yapmış bir isimdir. (Silivri’deki o yalancı tanıklığın belgelerini 17 Temmuz 2012 günlü duruşma tutanaklarından inceleyebilirsiniz.) Kısacası Zihni Çakır, söylediklerine, yazdıklarına itibar edilecek biri değildir” diye yazdı.

“BÖYLE BİR SİYASAL İKLİMDE BİR KİŞİ NEDEN ‘İLK BEN YAYINLADIM’ DER?”

Güler, şöyle devam etti: “Daha ilginci de şudur: Düşünün şimdi, amiraller bir duyuru yayımlamış, ertesi gün iktidar en sert şekilde, bir operasyonla amiralleri hedef almış; öyle ki muhalefetin bir bölümü bile amiralleri savunmaya cesaret edememiş; pek çok kesim duyurudaki Montrö uyarısını değil de hükümetin tuzağına düşerek duyuruda darbe ‘iması’ olup olmadığını tartışmaya başlamış…  Böyle bir siyasal iklimde, bir kişi ortaya çıkıp neden, üstelik doğru olmadığı halde, ‘Bildiriyi ilk ben yayınladım’ der? Çünkü öyle bir siyasal iklim oluşmuştur ki ilk yayımlayan da her an darbeci ilan edilebilir! Zihni Çakır neden böyle bir risk almış ve topa girmiştir? İşte asıl çözülmesi gereken konu budur.”

“AÇIK Kİ ZİHNİ ÇAKIR’I SAHAYA SÜRENLER…”

“Açık ki Zihni Çakır’ı sahaya sürenler, öncelikle ‘bildirinin gece yayımlanmış olmasını’ bir suçmuş gibi algılatmak ve kamuoyunda tartıştırmak istemişlerdir” diyen Güler, şu ifadeleri kullandı:

“Oysa bir duyurunun suç olmaması için belirli saatlerde yapılması gerekmemektedir. İsteyen anayasal hakkı olarak sabah, isteyen öğlen, isteyen akşam, isteyen de gece, fikirlerini söylemek için açıklama yağabilir. İkincisi, ‘aslında duyuru sabah yapılacaktı, gece yaptırılarak tuzak kuruldu’ algısı oluşturarak yine bildirinin ‘suç’ olduğu ve bazı amirallerin diğer amirallere tuzak kurduğu algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Oysa 5 Nisan sabahı pek çok amiral duyurularıyla ilgili sosyal medyada açıklama yaptı ve hiçbiri de ‘aslında sabah yayımlanacaktı, gece yanlışlıkla yapıldı’ gibi bir şey söylemedi. Dahası gözaltında olmayan ve duyurularının arkasında olan diğer amiraller de dört gündür, ‘gece değil, sabah yayımlanacaktı’ demedi.”

“KONUNUN ESASI OLAN MONTRÖ PERDELENİYOR”

Konunun esasının Montrö olduğunu ve bunun tartışılmadığını yazan Güler, “Gece-gündüz tartışması nedeniyle, Ukrayna merkezli ABD-AB-NATO ile Rusya’nın büyük güç mücadelesini, ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya destek için Karadeniz’e Montrö’nün sınırlarını aşacak şekilde savaş gemisi gönderme isteklerini konuşamıyoruz… Konunun gece-gündüz boyutu tartışıldıkça, ABD’nin NATO üzerinden Karadeniz’de Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirme riskini konuşamıyoruz…” değerlendirmesinde bulundu.

“KİM O BAKAN?…”

Güler, “Dördüncüsü, Zihni Çakır’ın bildiriden haberi olduğunu söylediği AKP’li bakanın kim olduğu kritik önemdedir” diyerek, yazısını şöyle tamamladı:

“Zihni Çakır’ın, yukarıda belirtiğimiz gibi, aslında bir risk alarak ‘Bildiriyi ilk ben yayımladım’ demesi, acaba o bakanın bir isteği midir? Yani aslında Zihni Çakır’ı sahaya süren o bakan mıdır? Bu durumda yeni soru artık şudur: O bakanın hedefi nedir peki? Öyle olmadığı halde bir duyurunun darbe bildirisi olduğu iddiasıyla kamuoyunda tartıştırılması kime, hangi bakana yaramaktadır? Kabinede revizyonun konuşulduğu şu günlerde, darbe tartışmasının yapılıyor olması, hangi bakanın koltuğunu korumasına yarayabilir? Hatta hangi bakanın koltuğunun yükselmesine neden olabilir?”

YAZININ TAMAMI