‘Zenginler’ sömürdü, Banaba Adası’nda içme suyu kalmadı

Yayın tarihi: 10 Haziran 2021 Perşembe 1:26 pm - Güncelleme: 10 Haziran 2021 Perşembe 1:26 pm

İngiltere, Yeni Zelanda ve Avusturalya’nın 1900’lerde başladığı fosfat madenciliğinin tükettiği Banaba Adası’nda içme suyu kalmadı. Sömürülen toprakların yüzde 90’ı çıplak kaldı, halk hastalık ve kıtlıkla mücadele ediyor. Yerel halk üç ülkeden de tazminat istediklerini belirterek adada sürdürülebilir bir yaşam sağlamak için yardım çağrısında bulundu.

Büyük Okyanus’ta yer alan Kiribati’ye bağlı Banaba Adası’nda halkın içme suyu kalmadı. Banaba’ya son düzgün yağmur bir yıldan daha uzun bir süre önce yağdı. Kiribati ülkesinin bir parçası olan izole orta Pasifik adasındaki insanlar yağmur olmadan, içme, banyo yapma ve mahsul yetiştirme için gereken suyu denizden karşılamaya çalıştı. Ancak, geçen Kasım ayında tuz arıtma tesisi bozuldu. Ve durum adada yaşayan yaklaşık 300 kişi için umutsuz bir hal aldı. Kirlenmiş su içmeye zorlanan insanlar, salgın hastalıklara yakalandı ve açlıktan ölme korkusuyla mücadele etmeye başladı.

“TUZLU SU İÇMEKTEN BAŞKA SEÇENEĞİMİZ YOK”

NTV’de yer alan habere göre, bir Banaba sakini olan Taboree Biremon, “Deri hastalığı ve ishal özellikle çocuklarda çok yaygın, çünkü kontamine su veya tuzlu su içmekten başka seçeneğimiz yok. Çocuklar iyi değiller, çünkü anlamıyorlar. Alamayacakları yiyecekleri istiyorlar. Çok üzüldük ama yapacak bir şey yok” ifadelerini kullandı.

Taboree, ada sakinlerin içecek suları olmadığını ve balıktan başka yiyecekleri olmadığını belirterek, tüm ekinlerin öldüğünü söyledi:

“Ayrıca uyuyamadık çünkü tek yapmak istediğimiz adada su aramaktı. Sadece hayatta kalmanın bir yolunu arıyoruz. Sahip olduğumuz his, denizde sürüklendiğimiz, kaybolduğumuz ve kimsenin umrunda olmadığımız”

Zengin ülkelerin 100 yıl boyunca madenleri sömürdüğü Banaba adasında içme suyu kalmadı: Yerel halk salgın hastalıklar ve kıtlıkla mücadele ediyor - 3

Banaba’nın kabusu 20’nci yüzyılın başına uzanıyor. Ada topraklarının yüzde 90’ı ise yoğun madencilik faaliyetlerinin ardından kullanılamaz hale geldi. Avustralya ve Yeni Zelanda, 1900 yılında Avustralyalı madenci Albert Ellis tarafından başlatılan fosfat madenciliği yoluyla 20’nci yüzyılda yerliler tarafından kutsal kabul edilen “te bangabanga” mağaralarının yok edilmesine katkıda bulundu.

Sonraki 80 yıl boyunca, eşit oranda Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiltere’ye ait olan İngiliz Fosfat Komisyonu (BPC), Banaba’daki madenleri o kadar yoğun bir şekilde çıkardı ki, adanın yüzeyinin yaklaşık yüzde 90’ı çıplak kaldı. BPC ayrıldığında, adadaki 22 milyon ton arazi kazınmıştı.

‘GELDİLER, ÇOK PARA KAZANDILAR VE GİTTİLER’

Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde doçent ve “Consuming Ocean Island: Stories of People and Phosphate from Banaba” adlı kitabının yazarı Katerina Teaiwa, “Yıkım kesinlikle onların faaliyetlerinin bir sonucu. Geldiler, büyük bir parti verdiler, çok para kazandılar ve gittiler” dedi.

Öte yandan, Banabanlar, mağaraların suyu yakalama ve depolama konusundaki doğal yetenekleri nedeniyle tarihsel olarak kuraklıktan kurtulabilmeyi başardı. Ancak adanın ihtiyarlarına göre, mağaraların neredeyse tamamı yok edildi ve kalan birkaç tanesi kirlendi.

Yaşlılardan biri olan Pelenise Alofa, “Birçok Banabanlı için, te bangabanga artık yalnızca nesiller boyunca aktarılan hikayelerde ve danslarda var” dedi ve tarihsel olarak, kadınların toplumdaki önemini vurgulayan mağaralara yalnızca kadınların girebileceğini sözlerine ekledi. Alofa, “Şimdi hepsi kayboldu. Dans ediyoruz ve atalarımızın kötü bir kuraklık sırasında mağaraları nasıl bulduğuna dair hikayeler anlatıyoruz. Kim olduğumuzun bir parçası. Ben bu sorunların şimdiye kadar çözüleceğini düşünürdüm, ama artık umudumu yitirdim” dedi.

Diğer taraftan  400 km uzaklıktaki Kiribati’nin başkenti Tarawa’dan bir gemi sonunda Mart ayında Banaba’ya geldi ve yeni bir tuzdan arındırma tesisi kurmak için şişelenmiş su ve ekipman sağladı. Ancak Banaba’nın yaşlıları, iklim krizi kötüleştikçe, uzak yerlerden gelen desteğe güvenmenin sürdürülebilir olmadığını söyledi.

Bu yaşlılardan biri olan Roubena Ritata, “Tuzdan arındırma tesisleri bir çözüm değil. Bu tesis de bozulacak ve yakın bir zamanda aynı kötü günleri tekrar yaşayacağız. İhtiyacımız olan şey, adamızın rehabilitasyonu” dedi.