Yılmaz Özdil koronavirüsle mücadelede yapılan yanlışları yazdı!

Yayın tarihi: 6 Eylül 2020 Pazar 7:16 pm - Güncelleme: 6 Eylül 2020 Pazar 7:16 pm

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Türkiye’nin yeni tip koronavirüs ile mücadelede nerede yanlışlar yaptığını yazdı. Özdil, “Sorun Ulusaldır, bu salgın Türkiye’ye diz çöktürebilir; İktidarı da önüne katarak tarihin çöplüğüne sürükler.” ifadesinde bulundu.

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, “Salgınla flört edilmez” diyerek Türkiye’nin korona virüs konusunda nerede yanlış yaptığını yazdı.

Özdil’in “Ekonominin döndürülmesi tasası öne çıkmıştır. Bilim Kurulu kararları kamuyuna açıklanmamıştır. Son söz Saray’daki Tek Adam Rejiminin olmuştur.” İfadelerini kullandığı yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

NİÇİN BAŞARILI OLAMADIK, NERELERDE YANLIŞLIK YAPTIK?

Sağlık Bakanı Dr. Koca, 11 Mayıs sonrası hasta – ölüm sayılarında belirgin artışlar başlayınca basın toplantılarını kesti. Akşamları kişisel tweet hesabından kısa iletiler ve turkuvaz tabloyu sunuyordu.

Bu tablo giderek AKP yeşiline dönüştü ve yaşamın rakamları ile orada açıklananlar arasındaki makas büyüdü, büyüdü… Derken yoğun bakım ve entübe hasta sayıları kaldırılarak yerine, net- standart tanımlı olmayan “ağır hasta” ve “zatürreli hasta” sayıları kondu. Dünya verileri ise yoğun bakımdaki hasta sayısı ile paylaşılmakta. Karşılaştırma olanağı, bu boyutlarda kalmadı.

Üst üste hatalar birbirini izledi.Adına “yeni normal” dense de hep birlikte “normale / eskiye” büyük bir hızla döndük.

Temmuz’daki 2 büyük sınav YKS ve LGS 1 ay öne çekilerek birkaç milyon insan hareketliliği yaratıldı ki; salgın yönetiminde altın ilke, toplumsal hareketliliği – değinimi (teması) en aza indirmekti.

Hedef Temmuz’da turizmi açmaktı. Öyle yapıldı ama AB ülkeleri çok kısıt koydular. Ağustos başında Kurban Bayramı ile kurban kesimi ve iç turizm salgını azdırdı. Rusya, korona olguları sayısı bakımından dünyada 4. sırada iken uçak seferleri ve dış turizme açıldık, bir türlü başı yere ermeyen salgın eğrisi, tam da tersine baş kaldırdı ve göz göre göre Eylül başına, 6. ayın sonuna eriştik.

Resmi veriler, Nisan ortasındaki ilk tepe sırası rakamlarına koşmakta:

Toplam olgu sayısı bakımından nüfus büyüklüğümüzle aynı sırada, 18’inciyiz epeydir.

Fakat bu tablodaki sayısal verilerle ilgili çok ciddi sıkıntılar var.

Somut olan şu ki; salgının ilk dalgasını 6. ay sonunda sönümlendirememiş olmak bir başarı sayılmaz, açık bir başarısızlık orta yerdedir. Bu gerçekliği kabulle yola çıkmak gerekir.

Sorun çok ciddidir ve ulusal ölçek ve niteliktedir.

Salgın denetimden çıkmıştır, hastane yatakları – yoğun bakımlar doludur, halkta panik başlamıştır.

NE YAPMALI ?

Salgın Yönetimi Epidemiyoloji bilim alanının sorumluluğundadır.

Bu eğitim Tıp Fakültelerinde Halk Sağlığı Anabilim Dallarında verilir. Dileyen Halk Sağlığı Uzmanı hekim, bu alanda yan dal eğitimi alabilir. Dolayısıyla söz ve karar sahibi alan Halk Sağlığı / Epidemiyoloji uzmanı hekimlerdir.

Ancak Bilimsel Danışma Kurulunda çoğunluk başka dallardadır, bu dengesizlik düzeltilmelidir.

Epidemiyolojik salgın yönetim yordamı (stratejisi), bir masanın 4 ayağı gibidir:

1. Sürveyans: Toplumda hastalıklar / sağlık sorunlarıyla ilgili sürekli – düzenli – güncel – güvenilir veri toplamak, bunları uygun biyomatematik – sayısal yöntemlerle çözümlemek (analiz etmek) ve Epidemiyolojik olarak anlamlandırarak yorumlamaktır. Her türlü planlama ve müdahale bu adıma dayalıdır. Türleri vardır; Aktif, Pasif, Sentinel. Bu salgında da en temel strateji Sürveyanstır ve toplumda, özellikle riskli kümelerde etkin tarama testleriyle virüsü alanları erkenden bulma hedeflidir. Bu amaçla Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başından beri TEST – TEST- TEST uyarısı yapıyor. Türkiye’de en başta, duyarlığı yüksek bir tarama testi ile kapı kapı dolaşarak etkin (aktif) iz sürme (sürveyans) yapılmalı ve erken yakalanan taşıyıcılar toplumdan ayrılmalı idi (izolasyon). Bu önerimiz samanlıkta iğne aramak olarak görüldü, samanlıktaki iğneler erkenden bulunsa idi, bugün her yerimize batmazdı.

2. Karantina: Çok eskiden beri bilinen bir yöntem. Hastalığı almış olması olası – kuşkulanılan ama tanı konmayan – bulgu vermeyen insanların, en uzun kuluçka süresince toplumdan ayrılmasıdır.

3. İzolasyon: Sürveyans ile olabildiğince erken yakalanan hasta – taşıyıcıların sağlık kuruluşlarında sağaltıma (tedaviye) alınmasıdır.

4. Filyasyon: Tanı konan hastaların geriye doğru, bir cinayet detektifi gibi izi sürülerek kimden hastalığı aldığının bulunmasıdır. O kaynak uygun biçimde kurutulacak ve yeni bulaşların nedeni olmaktan çıkarılacaktır. Temaslı izlemidir (contact tracing), bulaş zincirini kırma hedeflidir.

Ülkemiz bu 4 adımda ciddi eksik ve yanlışlar yapmıştır.

Epidemiyolojik bilimsel ilkeler sıklıkla kimi siyasal tercihlerin gerisinde kalmıştır.

Ekonominin döndürülmesi tasası öne çıkmıştır.

Bilim Kurulu kararları kamuyuna açıklanmamıştır.

Son söz Saray’daki Tek Adam Rejiminin olmuştur.

Son günlerde kimi Bilim Kurulu üyeleri itiraf gibi açıklamalarla pek çok kritik kararı kendilerinin vermediğini, basından duyduklarını, dahası Turkuvaz / AKP yeşili tablo verilerinin ötesinde bilgi sahibi olmadıklarını bildirmektedir… Bunlar dehşet vericidir; siyasal iktidar güdümünde “bilim kurulu” ile salgının yönetilemeyeceği çoook çıplak bir olgudur.

Araba atın önüne konamaz!

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN