Yandaş Yeni Şafak gazetesinin yazarları Süleyman Seyfi Öğün ve Yasin Aktay bugün Halep ve Suriye'deki kaos hakkında yazı yazdılar. Aynı gazetenin iki yazarının Halep konusundaki düşüncelerinin zıtlığı kafa karışıklığı yarattı.
Süleyman Seyfi Öğün yazısında cihatçı terör örgütü HTŞ'nin saldırılarının perde arkasında İsrail'in olduğunu söylerken, Yasin Aktay ise aynı örgüt için "Yurtlarından zorla çıkarılan o çocuklar büyüdü evlerine döndü" ifadelerini kullandı.
İşte Süleyman Seyfi Öğün'ün yazısının ilgili bölümü:
İsrâil Lübnan’da mola aldı; Gazze’de ve Batı Şeria’da bildiğini okumaya devâm ediyor. Dikkat çekici olan Netanyahu’nun, Lübnan ateşkesi sonrasında verdiği beyânatta Sûriye ve Esad’ı, İran husûsunda kabaca uyarmasıydı. Hoş, karada rejime destek veren en büyük örgüt olan Hizbullah zâten Sûriye’yi terk etmişti. Netanyahu Esad’a, “Ateşle oynama” diyor; başına gelecekler husûsunda ihtar, tehdit karışımı ifâdelerle yükleniyordu. HTŞ’nin batıdan, SMO’nun ise kuzeyden başlattığı harekâtlar bu beyânatların hemen arkasından geldi. Akabinde Musul ve ona mücâvir çok sayıda köy ve kasaba, hemen hemen hiçbir mukavemet gösteremeyen Sûriye rejim kuvvetleri ve ona destek veren -ne kadar kaldıysa- İran’a müzâhir silâhlı gruplar tarafından terk edilerek HTŞ’ye bırakıldı. Bu harekâtın esaslı bir hazırlığın ve teçhizâtın meyvesi olduğu anlaşılıyor. Sorular sırasıyla şunlar:
*Bunun arkasında kim var?*Bunun gâyesi ne?
*Bunun muhtemel neticeleri neler olabilir?
Kitabın ortasından başlayalım. Kanaatime göre bu harekât doğrudan bir ABD-İngiltere-İsrâil imâlidir. Kristal Küre’ye el basmış Arap dünyâsı ve nihâi tahlilde İran’ın ezilmesini arzu eden Suudları da hesâba katıyoruz. Bu gelişmenin daha makro ölçekteki hedefinde İran’ın kurduğu Şiî Hilâlini ortadan kaldırmak vardır. Mesele buraya kadar vazıh. Lâkin bundan sonrası hayli karmaşık ve yeni soruları sorduruyor.
Yasin Aktay'ın yazısının ilgili bölümü ise şu şekilde:
Suriyeli muhaliflerin Halep şehrini geri almak üzere giriştikleri operasyon öyle görünüyor ki kendilerinin dahi tahmin ettiklerinden çok daha hızlı ilerledi. Aylar değilse bile belki haftalar veya en azından günler sürmesi beklenen Halep operasyonu ikinci gününden itibaren rejim saflarının hızlı bir biçimde çözülmesiyle birlikte neredeyse şehir ve bütün etrafının kontrol altına alınmasıyla sonuçlandı. Orada da durmadı, Halep’ten sonra İdlib’in geri kalan bütün kısımları da aynı hızla kontrol altına alındı.
Bu hızlı ilerleyiş ve rejim güçlerinin çözülüşü muhaliflerin safında hiç kuşkusuz çok büyü bir moral üstünlük oluşturdu. Halep şehrine giren muhaliflerin tekbir nidaları ve sevinç gözyaşları içinde şükür secdesine kapanma görüntüleri bütün dünyada geniş yankı buldu.