Haber

Yenidoğan Çetesi'nde doktorların bebek başına para pazarlığı

SGK'dan günde 8 bin lira kazanabilmek için 10 bebeği öldüren Yenidoğan Çetesi'nin yargılandığı davanın ilk duruşması dördüncü günde de devam etti. Duruşmada sanık olarak savunma yapan eski Esenyurt Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Renas Kılıç, doktorların para pazarlığını, "Doktor bebek başı para almıyor hak ediş alıyor. Ben doktor hak edişinden memnun olmadığı zaman ayrılmak istediği zaman biz o muhabbeti yaptık" sözleriyle anlattı.

İstanbul ve Tekirdağ'da SGK'dan günde 8 bin lira para kazanmak için 112 acil servisi manipüle ederek hastaları anlaşmalı hastanelere götüren ve 10 bebeğin ölümüne neden olan Yenidoğan Çetesi davası başladı. 22’si tutuklu 47 sanık 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor.

DURUŞMANIN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ SONA ERDİ

Davanın ilk duruşması dördüncü gününde de devam etti. Sabah saatlerinde başlayan duruşma saat 19.00 itibarıyla sona erdi. Duruşmaya, 22 Kasım Cuma saat 09.30 itibarıyla devam edilecek.

19 HASTANE SORUMLU

Bin 400 sayfalık iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 özel hastane ve sağlık şirketi 'malen sorumlu' olarak yer aldı.
İddianamede çetenin, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ettiği vurgulandı. Bebek acil hastalarını önceden anlaşılan özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettikleri ve ölümlerine neden oldukları ifade edildi. Haksız kazanç sağladıklarına dikkat çekildi.

Sanıkların asıl amacının SGK'dan üst sınır ödeme almak olduğu belirtildi

582 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ

Çete elebaşları Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Aralarında doktor, hemşire ve sağlık görevlilerinin de bulunduğu 18 şüpheli hakkında da 10 ile 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.

İddianamede 'malen sorumlu' olarak belirtilen hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi de istendi.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da bir hastanenin ruhsatı iptal edilmişti.

DURUŞMA BAŞLADI:

"EPİKRİZLERİN NASIL HAZIRLANDIĞINI BİLMİYORUM"

Duruşmanın dördüncü gününde savunma yapan Funda Özen şunları söyledi: 

"Dolandırıcılıkla suçlanıyorum ama hiçbir para hareketim yok. Dolandırıcılık suçlamasını kabul etmiyorum. İş dışında kimseyle muhabbetim yok. Esenyurt Reyap Hastanesi’nin medikal muhasebe biriminde SGK faturalandırmalarını yapıyorum.

Yenidoğan yoğun bakımda epikriz raporlarını Hasan Basri’nin yazdığını ve Doktor Fırat Sarı’nın kontrol ettiğini biliyorum. Faturalama işlemi bittikten sonra doktor onayı yapılır. Ancak epikrizlerin nasıl hazırlandığını bilmiyorum.

Epikriz raporları bize Pusula Sistemi üzerinden gelir. Bizim epikrizleri düzenleme yetkimiz yoktur. Fatura kesildikten sonra doktor onayı yapılır. Ben sadece Fırat Sarı’nın düzenlediği epikriz raporlarını gördüm.”

"MALİ ŞUBEDEKİ İFADESİ GEÇERSİZDİR"

Sanık avukatı ise savunmasında şunları söyledi;
"Savcı Yavuz Engin, müvekkilimizin müdafiliğini müvekkil mali şubedeyken sona erdirmiştir. Bu nedenle, müvekkilimizin mali şubede alınan ifadesi geçersizdir.
Müvekkil hakkında ilk dinleme kararı 18 Temmuz 2024’te verilmiştir. Bu tarihten önce elde edilen tape kayıtları hukuka aykırıdır ve usulsüz delil elde edilmiştir."

RENAS KILIÇ KONUŞTU

Duruşmada Funda Özen'den sonra sanık kürsüsüne Renas Kılıç geldi. Kılıç savunmasında şunları söyledi.

"2022 yılında belediyede (Esenyurt) çalışmaya başladım. Öncesinde Reyap Hastanesi’ni kurmuştuk. Daha sonra Esenyurt Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü oldum. Hastane ile de bağlantım vardı. Ben ailemden uzakta yaşıyorum, bu yüzden bana sahip çıktılar. O dönemde mavi kod ve acil sorumlusu bendim. Belediyeye geçtiğimde hekim ihtiyaçları olduğunda destek veriyordum."

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı tanıyor musun?
Sanık: Benim çocuğum olduğunda benimle çok ilgilendi. Kızımla da hep ilgilendi. Bu nedenle Fırat Bey ile samimiyetim var.

Mahkeme Başkanı: Hakkındaki suçlamayı biliyor musun? Çete ile birlikte 112’yi devre dışı bırakarak para kazandığınız iddia ediliyor.
Sanık: Suçlamayı biliyorum. Ancak 112 veya ambulans sistemi için bir protokol olması gerekiyor. Hiçbir hekim, protokol olmadan hasta kabul edemez.

Mahkeme Başkanı: Maddi kazanç sağladığın iddia ediliyor.
Sanık: Bana hiçbir hasta ya da hastane, para verdiğini söyleyemez.

Mahkeme Başkanı: Tepelerde Yenihayat’tan hasta aldığınız iddia ediliyor, doğru mu?
Sanık: Oranın müdürü beni aradı, “Hasta var” dedi. Fırat Bey’e ulaşamadıklarını söylediler. Ben de Fırat Bey’i aradım.

Mahkeme Başkanı: Hesabına gelen paraları açıklar mısın?
Sanık: Onlar eski paralar. Daha önce ben Fırat Bey’e borç para vermiştim. Hastane yetkililerine bile “Fırat’tan alacağım var” demiştim.

Mahkeme Başkanı: Fırat seni hasta kabulüyle ilgili arıyor, değil mi?
Sanık: Evet, ben Fırat Bey’e de söyledim. Dernekten gelen yabancı hastalar oluyor. Onlar için her zaman mavi kod verilerek sevk yapılıyor.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile konuşmalarında çevre hastanelere hasta gönderdiğin anlaşılıyor.
Sanık: Hangi hastane isterse, hastayı oraya gönderiyorum.

Mahkeme Başkanı: Senin görevin hasta göndermek mi?
Sanık: Hayır. Ama hasta yakınları bana veya ilçe başkanına geliyorsa, biz o zaman yardımcı oluyoruz. Maddi durumu düşük insanlar bizden yardım istediğinde hastanelere yönlendirme yapıyoruz.

Mahkeme Başkanı: Mehmet her yere para veriyor, sen de verebiliyor musun diye Fırat’a soruyorsun.
Sanık: Başkaları birçok hekimle anlaşmalar yapıyor. Ben de Fırat’a, “Bu parayı verebilecek misin?” diye sordum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya “Yok deme, başta kabul et, devam et” diyorsun.
Sanık: İnternetten 112 sistemine baktım. Eğer yenidoğan doktoru hastanede yoksa 112 hasta gönderemiyor. Sistemde görüyorlar. Ben buna dair konuşuyorum.

"HEDEFİM BELEDİYE BAŞKANI OLMAKTI"

Renas Kılıç Sorgusu devam ediyor. 

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile konuşmanda “Hastam az, 3-4 boşum var” diyorsun. Bu ne anlama geliyor?
Sanık: Fırat Bey beni aradı. Ancak ben hasta ayrımı yapmam.

Mahkeme Başkanı: Fırat, bunu neden seninle konuşuyor?
Sanık: Biz belediye olarak özellikle eczane kısmı ile tüm vatandaşlara yardım ediyoruz.

Mahkeme Başkanı: Aysel Yılmaz ile konuşmanda “Komisyon oranı kaç olacak?” diyorsun. Bu neyle ilgili?
Sanık: Sağlık turizmiyle ilgili, Reyap’a gelen hastalarla alakalı bir konuşma. Yenidoğan ile bağlantısı yok.

Mahkeme Başkanı: Fırat ile konuşmanda “1-2 bebek geldi” diyorsun. Bu ne anlama geliyor?
Sanık: Benim tanıdığım ve yanımda çalışan bir arkadaşımın bebeğiydi.

Mahkeme Başkanı: “Ücret almadan başlayamazlar” diye Tolga ile bir konuşman var.
Sanık: Hatırlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: Meral Bulut kim? Onunla neden para konusunu konuşuyorsun?
Sanık: Reyap Hastanesi muhasebecisi olabilir. Ancak bu konuşmayı hatırlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: “Cumartesiye kadar ödeme olmaz mı?” diyorsunuz.
Sanık: Hatırlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: Başka bir diyeceğin var mı?
Sanık: Eşim bu olayları bilmiyordu. İki kez depremde kaldım. Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar kolay mı? Benim hedefim belediye başkanı olmaktı. Ama şimdi katil olarak anılıyorum. Medyada “katil” olarak lanse ediliyorum. Katil damgası yiyorum. En fazla belediyeyi zarara uğratmış olabilirim. Cezaevinde de infaz koruma memurları kötü davranıyor, “Geç, lan şuraya” diyorlar. Terör bölgesinde çalışmış bir insanım ama şimdi bebek katili olarak anılıyorum."

BEBEK BAŞI PARA PAZARLIĞI

Sanık Renas Kılıç savunmasında tapeler ve para alışverişi konusunda  bir soruya, "Doktor bebek başı para almıyor hak ediş alıyor. Ben doktor hak edişinden memnun olmadığı zaman ayrılmak istediği zaman biz o muhabbeti yaptık. Ben para almıyorum." cevabını verdi.

Üye Hakim: Sen nasıl hasta gönderiyorsun?
Sanık: Doktor adı veriyoruz.

Üye Hakim: Peki, bunu nasıl sağlıyorsun? Nasıl yönlendiriyorsun?
Sanık: İhtiyacı olan kişiye doktor adı veriyoruz. Yoğun bakım için değil zaten, yoğun bakıma ihtiyacı olmayan kişi yatamaz.

Savcı: Hakkında disiplin soruşturması var mı?
Sanık: Yok.

Savcı: Şu anda maaş alıyor musun?
Sanık: Alıyorum.

Savcı: Bebek için gelen oluyor mu? “Geliyor, istersen 1,5 verirsin” dediğin doğru mu?
Sanık: Yenidoğan ile ilgili her hastanenin hak ediş sistemi vardır. Bu durum Fırat Bey ve Fehmi Bey arasında olan bir mesele.

Savcı: Her yenidoğanda gelen bebekten doktor para mı alıyor?
Sanık: Evet, çünkü doktorların maaşı düşük olduğu için.

Savcı: Tapenin devamında ilaç satış konusuna giriyorsun. Bu neyle ilgili?
Sanık: İlaç muhabbetini duyduktan sonra, aynı şeyi Özgür Bey’e söyledim.

Savcı: O konu farklı, onu sormuyorum. Kimi ve hangi hastaneyi söylüyorsun?
Sanık: Reyap Hastanesi.

Savcı: Neden? Sen belediye çalışanısın.
Sanık: Reyap Hastanesi’ni sahiplendiğim için, onun deposunu soruyorum.

Savcı: Reyap Hastanesi’nin deposundan sana ne? Neden ilgileniyorsun?
Sanık: Fehmi Bey’den duydum. O yüzden konuştum.

"SEVK ZİNCİRİ"

Renas Kılıç'ın ardından Serdar Yüksel'in sorgusu başladı.

Mahkeme Başkanı: Bu hastalar 112’den mi geliyordu?  

Serdar Yüksel: Evet, hepsi.  

Mahkeme Başkanı: İlker ile Fırat Sarı arasında bir görüşme var. İlker, "Serdar’dan ses var mı?" diyor. Fırat ise "Serdar’a söyledim, bu ara hastalarımız düşük" demiş. Bu ne anlama geliyor?  

Serdar Yüksel: Yoğun bakımı doldurmak istediklerini biliyorum, her hastanede olan bir şey.  

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile konuşmanda "Fırat Bey, kolay gelsin, vaktinizi almayayım, 112’nin vakasını attım size" diyorsun. Ardından İlker Gönen 112 ile konuşuyor. Bu ne anlama geliyor?  

Serdar Yüksel: Yine sevk zinciri…

"112 ÇALIŞANLARI"
 

Üye Hâkim: Senin hastanelere sevk yapmanda 112’nin haberi var mıydı?  

Serdar Yüksel: Evet, tabii ki vardı.

Üye Hâkim: 112’den seninle iletişim kuran kişiler kimdi?  

Serdar Yüksel: O anki 112 çalışanları.  

Üye Hâkim: Bunlardan biri Gıyasettin Mert Özdemir mi?  

Serdar Yüksel: Hayır, hayır, özür dilerim. Benim bahsettiğim Gebze’nin doğusu, Van, Zonguldak...  

Mahkeme Başkanı (araya girerek): 112 dışında doktorlar da sana hasta sevki için ulaşıyor muydu?  

Serdar Yüksel: Tabii, çocuk yoğunbakımı için ararlar, yenidoğan yoğunbakımı için ararlar. 28 günden sonrası çocuktur.  

"SAĞLIKLA İLGİLİ EĞİTİMİN YOK"
 

Savcı: 20 yıldır sağlık sektöründeyim diyorsun. İşletme mezunusun.  

(Serdar Yüksel’in ne dediği anlaşılmadı)  

Savcı: Bekle, ya sözümü kesme. Sağlık sektörüyle alakanı anlayamadım?  

Serdar Yüksel, çalıştığı yerleri anlattı.  

Savcı: Sağlıkla ilgili bir eğitimin yok, öyle anladım.

PARA TRAFİĞİ SORULDU
 

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert ile borç ilişkin var mı?  

Serdar Yüksel: Yok.  

Mahkeme Başkanı: Para?  

Serdar Yüksel: Hangi para? Ben istememiştim.  

Mahkeme Başkanı: İnsan durduk yere birine neden para versin, hem de istemediği halde?  

Serdar Yüksel: Emniyet ifademde borç olduğunu söylemiştim. Sonra bunun böyle olmadığını, parayı hasta için aldığımı ifade etmiştim. Toparlarsak, benim ona verdiğim borcun karşılığında vermişti.  

Mahkeme Başkanı: Sen işletmeye dahil olarak çalıştın mı?  

Serdar Yüksel: Asla.  

Mahkeme Başkanı: İddianameye baktın mı?  

Serdar Yüksel: Evet.  

Mahkeme Başkanı: İşletme dediğin şeyin ne olduğunu hâlâ anlamadın mı?  

Serdar Yüksel: ...

"DEVLET HASTANELERİ DE VARDI"

Fırat Sarı’nın avukatı: Yönlendirdiğiniz hastaneler arasında devlete ait hastaneler de var mıydı?  

Serdar Yüksel: Evet.

SGK Avukatı: İl dışından gelen hastaları hangi hastanelere sevk ediyorsun?  

Serdar Yüksel: Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Siyami Ersek Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezi), Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi.

"112 AVUKATLARI AÇIKLASIN"

Salonda bir avukat söz alarak soruyor:  

Avukat: İl dışından getirilen bir hasta, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülecekken, örneğin Beylikdüzü Devlet Hastanesi’ne götürülüyor. Bu nasıl oluyor? 112 avukatları da burada, onlar açıklasın.

"EN İYİ GIYASETTİN BİLİR"

Gıyasettin Mert Özdemir’in avukatı, sanık Serdar Yüksel’e soruyor:  

Avukat: Yönlendirme yapmak 112’ye bildirilmek zorunda mı?  

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert 112’de çalışmıyor mu? En iyi o bilir, ona sorun.  

FIRAT SARI’NIN ASİSTANI ANLATIYOR

Fırat Sarı'nın, "Suç işlemek amacıyla örgüte üye olma" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlamalarıyla yargılanan asistanı Sümeyye Nur Arslan savunma yapıyor.

Mahkeme Başkanı: Savunma yapacak mısın?  

Sümeyye Nur Arslan: Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben sadece Fırat Sarı’nın asistanı olarak görev yaptım.  

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı ne zamandır tanıyorsun?  

Sümeyye Nur Arslan: Doğa Hospital’de 5 yıl çalışırken tanıdım. Fırat Bey geldi, işletme konusu olduğunu bilmiyordum. Daha sonra Reyap Hastanesi’ne beni çağırdı.  

Mahkeme Başkanı: Ne olarak çağırdı?  

Sümeyye Nur Arslan: Hemşire olarak.  

Mahkeme Başkanı: Yoğun bakım mı?  

Sümeyye Nur Arslan: Evet, bebek yoğun bakımı.  

Mahkeme Başkanı: Ne zaman?  

Sümeyye Nur Arslan: 2022’nin 6. ayıydı.  

Mahkeme Başkanı: Doktorların kaşelerini kullandığın iddia ediliyor.  

Sümeyye Nur Arslan: Doktorun kaşesini kullanmak gibi bir durum yok. Bu, normal yoğun bakım işleyişidir. Doktor kabul eder, hasta sevkiyle ilgim yok.  

Sümeyye Nur Arslan, savunmasını sürdürürken, Fırat Sarı’nın kendi muhasebecisinin bulunduğunu belirtti.

Mahkeme Başkanı: Sana gelen paralar var, ne diyorsun?  

Sümeyye Nur Arslan: Motivasyon ücreti diyorlar ya, ama aslında kimse bunu doğru düzgün anlatmadı. Hastaneler hep çok iş, az para şeklinde çalışıyor. Örneğin, 3 hastaya bakmanız gerekirken 5 hastaya bakıyorsunuz. Bu yük bir süre sonra ağır geliyor. Acıbadem gibi hastanelerde daha rahat çalışmak istiyorduk. Böyle bir durumda işten ayrılmak istediğimizde Fırat Sarı araya girip bize ücret verirdi ve işten ayrılmamızı engellerdi. Ayrıca, Fırat Sarı ile birbirimize borç alıp verirdik”

"EK HAT"

Sümeyye Nur Arslan, başka hat hakkında gelen soruyu yanıtladı:

"Fırat Sarı’nın asistanı olduğum için herkes beni arayacak diye istemediğimi söyledim. Sonuçta izne gideceğim, evleneceğim ya da başka bir şey. Sürekli telefondan aranmak istemiyordum. Fırat Sarı'dan bir hat çıkarmasını istedim, çıkarmadı. Ben bir hat çıkardım ama kullanamadım."

Epikriz sistemiyle ilgili savunma yapmıyor: 

"Excel üzerinde bebeğin yattığı gün, kilosu gibi bilgileri yazıyorsunuz. Yaptığımız bir değişiklik yok. Kullanılan ilaçları yazıyoruz ve sistem otomatik olarak epikrize atıyor."

Fırat Sarı ile konuşmalar üzerine: 

"Fırat Sarı, Gıyasettin Mert Özdemir'den bahsetmiş olabilir ama benim Mert ile bir görüşmem olmadı. Kendimden ya da şirketten gönderdiğim herhangi bir para yok. Zaten Fırat Sarı, Mert ve Fehmi ile bir daha çalışmayacağını söyledi."
 

Mahkeme Başkanı: Bu Epikriz ile ilgili hemşireler ayrı ayrı şeyler anlatıyor. Bu soruyu sorduğumda hepsi farklı cevap veriyor.  

Sanık: Excel üzerinde bilgiler yazılıyor. Hastanedeki çalışanlar hastanın kilosunu, kullandığı antibiyotiği, yattığı gün sayısını ekliyor. Sistem üzerinden bu bilgiler Epikriz sistemine otomatik geçiyor ve ardından doktor beye gidiyor.  

Mahkeme Başkanı: Şimdi Epikriz bilgilerinin doğru yazılmadığı, basamak değişiklikleri yapıldığı ve bilgilerin günlük yazılmayıp 30 gün sonra eklendiği iddiası var. Bu usule uygun mu?  

Sanık: Ben hiçbir yerde günlük yazıldığını görmedim, gerçekten görmedim. Bu sistemde hasta taburcu olduktan sonra yazılıyordu. Çıkan Epikriz zaten şablon bir Epikriz. Bizim hastayı görme durumumuz olmadığı için içerik hakkında bilgimiz yok.  

Mahkeme Başkanı: Siz bir şablon yazıyorsunuz, hastaneye gidiyor, sonra doktor bakıyor, öyle mi?  

Sanık: Evet, hastanenin mailine atılıyor. Bunu doktor, hemşire ve sekreter görüyor. En son e-imzadan geçtiği için bundan sonraki işlemler bizim bilgimiz dışında oluyor.

Mahkeme Başkanı, Sümeyye Nur Arslan’a sorular yöneltmeye devam ediyor: 

Sümeyye Nur Arslan: Hastaneler hiçbir zaman daha fazla para ödemek istemez. Eksik evrak konusunu da sormuştunuz. Fırat Hoca bu evrakların kontrolünü isterdi, çünkü para cezası olurdu.  

Mahkeme Başkanı: Hasan Basri Gök, “Sümeyye, Fırat’ın sağ koluydu; Epikriz yazardı ve tüm banka hesaplarını kontrol ederdi" demiş. 

Sümeyye Nur Arslan: Epikiriz konusunda söyledim zaten. Ama bu, Hasan Basri’nin yetiştiremediği durumlarda Fırat Bey’in talebiyle yardım ettiğim anlamına gelir. Vergiyle ilgili üzerime herhangi bir şey yok. Muhtemelen GNZ şirketi nedeniyle böyle bir şey söyleniyor. Ben muhasebeci değilim, hemşireyim. Asistanlık yapmamın sebebi Fırat Bey’in ‘Bunu böyle yapacaksın, şunu şöyle yapacaksın’ şeklinde talimatlar vermesiydi. Benim fatura kesmekle ilgili herhangi bir görevim olmadı.

Mahkeme Başkanı: Hakkında aleyhine ifade verenler var. 

Sümeyye Nur Arslan: Fırat Bey, Hüseyin Günerhan’ın ilaç çaldığını söyledi ve gidip kontrol etmemi istedi. Bana söyledikleri için gittim, ama hayatımda ilaç çalındığını görmediğim için neye bakacağımı bilmiyordum. Hastalara düşürülen ilaçları inceledim, ama bir şey anlamadım. Bunu Fırat Hoca’ya da söyledim. Hüseyin’in ilaç çaldığını Hasan Basri Gök, Fırat Sarı’ya söylemiş.

Sümeyye Nur Arslan, duruşmada çıkan haberlere ilişkin konuşuyor: 

"Biz ailemizle görüşmeye bile zaman bulamadan çalıştık, düşük maaşlarla çalıştık. Fırat Sarı ile ilgili çıkan haberlere de şunu söylemek istiyorum: Kendi yeğenimi Fırat Hoca’nın hastanesinde yatırdım. İnsan başkasının bebeğine kıyarsa, kendi bebeğine nasıl kıyar?  

Dışarıda insanlar beni tanıyor, aileme bir şey demiyorlar. Ben evlendiğimde, benim baktığım bebeklerin aileleri düğünüme gelip bana hediye taktılar."  

Fırat Sarı’nın asistanı olan hemşire Sümeyye Nur Arslan konuşuyor: 

“Dışarıda insanlar beni tanıyor, aileme bir şey demiyorlar. Ben evlendiğimde, benim baktığım bebeklerin aileleri düğünüme gelip bana hediye taktılar.”

AYLIK 400 BİN KAZANAN FIRAT SARI ASİSTANINDAN BORÇ İSTEMİŞ 

Savcı: Fırat Sarı’ının borç istediğini söyledin. Ancak Fırat Sarı, aylık 400 bin lira kazandığını iddia ediyor. Hayatın olağan akışına aykırı. Bu kadar geliri olan biri nasıl olur da asistandan para ister?

Sümeyye Nur Arslan: Ben asistanken borç vermedim

Savcı: ‘20 bin verdim’ dedin

Sümeyye Nur Arslan: 20 bin değil, daha fazlasını da verdim. Biz de buna anlam veremiyorduk. Gizlice istemezdi, herkesin içinde isterdi. Belli bir miktarı olmazdı, 1, 3, 5 fark etmezdi, isterdi.

Savcı: Sormuyor muydunuz? Empati yapıyorum. Şirketleri var, niye sizden borç alıyor?

Sümeyye Nur Arslan: Biz de bunu sorduk. Ama sonuçta bir ortamda çalışıldığı için şakaya vurulan bir durumdu. Hiçbir zaman ihtiyacından dolayı istediğini düşünmedim

Savcı: Ne diye düşündün?

Sümeyye Nur Arslan: Mesela yurt dışına gideceği zaman gelirdi, odaya para alırdı. Ya da bir şey alınacağı zaman ben kendi kredi kartımdan alırdım. Sonra bunu kalem kalem açıklardım, kendisi öderdi. Böyle işlemler de olurdu

Savcı: Konuyu dağıtmayalım

Sümeyye Nur Arslan: Tutuklandığında bana 150 bin TL borcu vardı

Fırat Sarı’nın asistanı Sümeyye Nur Arslan: 

Mehtap Sayar, Fırat Sarı’ya altın verdi. Ancak Fırat Sarı bunu ödemedi.

Deniz Korkmaz’ın avukatı: Fırat Sarı’nın Deniz Korkmaz’a kurdurduğu Gmz şirketinde Deniz Korkmaz hiç fatura kesti mi?

Sümeyye Nur Arslan: Ben Fırat Sarı’dan gelen fatura talimatını muhasebeciye ilettim. Deniz’in fatura kestiğini hiç görmedim. Fatura kestiğini sanmıyorum

Avukat: Gmz şirketinden giden paralarda Deniz Korkmaz’ın gönderdiği bir para var mı? Hesap hareketlerini yönetiyor muydu?

Sümeyye Nur Arslan: Hayır, Fırat Sarı’nın isteği ile ben para transferlerini yapıyordum


SAĞLIK BAKANLIĞI AVUKATI SORDU

Sağlık Bakanlığı Avukatı Alanur Öztürk: Fırat Sarı’nın asistanı olsanız dahi, hastaneden dosya çıkarma yetkiniz yok. Kişisel sağlık verileri hastane dışına nasıl çıkarıldı?  

Reyap Hastanesi Avukatı: Bu soruya itiraz ediyorum.  

Mahkeme Başkanı: Sorunun sorulmasına karar verildi. Yanıtlayın.  

Sümeyye Nur Arslan: Ben, buranın dosyasının Fırat Bey’e gitmesinin yasak olduğunu bilmiyordum.

"BUNLAR ŞİRKET PARASI"

Mustafa Kemal Zengin'in uğruna savcıyı tehdit ettiği Tuğçe Toptemel  duruşmada savunma yaptı.

Mahkeme Başkanı, Başhemşire Tuğçe Toptemel’e soruyor:  

Mahkeme Başkanı: Senin hakkında "ihmalden kasten adam öldürme" ve "nitelikli dolandırıcılık" suçlarından dava açılmış. Savunmanı yapmak istiyor musun?  

Tuğçe Toptemel: Savunmamı yapmak istiyorum. Öncelikle, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı diliyorum. Bu durumdan ötürü çok üzgünüm. İlaç satışıyla da suçlanıyorum. Öncelikle, Birinci Hastanesi’nde çalışıyordum. 2 gün önce benim adıma sorumlu olduğuma dair beyan verildi. Ancak sorumlu olan kişi gündüz çalışır ve hasta bakmaz. Ödeme işlemlerimden anlamıyorum. Hakan Doğukan Taşçı, ödeme için vezneyi aramamı istedi. Bu konuşma sadece bundan ibarettir. Hesabıma gelen paralardan da bahsetmek istiyorum. Bunlar şirket parasıdır."

"BİZİ DİNLEMEZDİ"


Tuğçe Toptemel: Hakan Doğukan Taşçı’nın kendisini doktor olarak tanıttığı bilgisi vardır. Biz ona bunun yasal olmadığını söylemiştik, ancak bizi dinlemezdi. Aileler "Neden doktor yok?" diye sorup bizi gördüklerinde, mahcup duruma düşüyorduk

Tuğçe Toptemel (Opera bebek hakkında) :

"Olayın yaşandığı gün benim mesai saatim akşam 8’e kadardı. Monitör öttü, bu esnada Gizem hemşire de yanımdaydı. Narkotik ilaçlar verilmişti, gündüz hemşireler tarafından hazırlanmış. Hakan Doğukan Taşçı’yı aradım, benden bebeğin videosunu istedi.  

Daha sonra Hakan Doğukan Taşçı beni aradı, '6 aylık bebek olduğu için kalbini hissedemezsin' dedi. 'Israrla ne yapılacak?' diye sordum, 'Kan şekeri bakın' dedi. Hastaneden çıkmadan önce Hakan Doğukan Taşçı’yı tekrar aradım, hoparlöre verdim. 'Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?' dedim. 'Hayır' dedi.  

Bebeğin kalbini hissedemediğimi defalarca söylemiştim. Ayrıca 6 aylık bir bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini daha önce de belirtmiştim."

“BEBEK BAYGINDI”

Mahkeme Başkanı: Bebek size nasıl geldi?  

Tuğçe Toptemel: Öğlen 16.00 gibi sevk olarak geldi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla bebeğin 2 kez kalbi durmuş. Bebeği kim teslim aldıysa ona sorulması gerekirdi. Ne doktor tarafından ne de başka biri tarafından kalbinin durduğu yönünde bilgi verilmedi.  

Mahkeme Başkanı: Teslim alındığında orada değil miydin?  

Tuğçe Toptemel: Ben değilim.  

Mahkeme Başkanı: Kim?  

Tuğçe Toptemel: Hakan Doğukan Taşçı. Ben akşam 18.00’de nöbeti teslim aldım.  

Mahkeme Başkanı: Bebeği ilk gördüğünde ne dediler?  

Tuğçe Toptemel: Solunum sıkıntısından yattı dediler. Zaten biz bebeği teslim aldığımızda bebek entübeydi, baygındı, elleri kısıtlı şekilde teslim aldık.  

Mahkeme Başkanı: 6 aylık bir bebeği normalde yenidoğana alıyor musunuz?  

Tuğçe Toptemel: Hayır, bunu sorguladım zaten.

Tuğçe Toptemel:

"Saat 10.00 gibi Hakan Doğukan Taşçı beni aradı, 'Bebek bir anda gitmez, ne oldu?' dedi. 'Evet, gitmez' dedim. (Sağlık terimleri kullanıyor) Biz bakıma girdiğimizde bebek hareketliydi. Hareketli dediğim, normal bir bebeğin hareketlerinden bahsetmiyorum; zaten ilaç aldığı için sersem bir haldeydi.  

Şenay, gündüz çalışan hemşire, Hakan Doğukan Taşçı ile tapelerde konuşmuş, 'Bebeğin nabzını hissediyorum' demiş. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde hastanede olmayanların hastanede olması gerekirdi diye düşünüyorum."

Mahkeme Başkanı: Kalp nabzını alamadım diyorsun ya. Bunun cihazı yok mu?  

Tuğçe Toptemel: Zaten monitör öttü diye ben oraya gittim. Monitörün fotoğrafını Hakan Doğukan Taşçı’ya attım. Monitör yanlış okuyordu, bebeğin kalbini ben hissetmiyorum demiştim.  

Mahkeme Başkanı: Monitör bozuk mu?  

Tuğçe Toptemel: Hayır, düz çizgi vardı, kalp ritmi yoktu. Bu anlaşılır.

Tuğçe Toptemel: Ben zaten kendim bebeğin kalbini hissedemediğimi söylüyorum. Bebeğin nabzını alıyorum, yaşadığına dair kanıt olsun diye kan gazı alıyorum. Ben bebeği yaşar şekilde teslim ediyorum. 2 saat sonra beni arayıp "Bebeği öldürmüşsünüz" diyorlar. Kendilerini defalarca aradığımı söylemiştim.  

Mahkeme Başkanı: Bebeğin durumu ne zaman kötüleşti?  

Tuğçe Toptemel: 07.45’te kötüleşti. Kalbini duyamadım. Emin olunca Hakan Doğukan Taşçı’yı arıyorum. Bana, "Bebek 6 aylık, kalbini hissedemezsin" diyordu.

Mahkeme Başkanı: Epikriz hakkında ne diyorsun?  

Tuğçe Toptemel: Epikriz doktor tarafından yazılır.

“KEŞKE O PARALARI ALMASAYDIM, ÇOK BÜYÜK BİR PARA DA DEĞİL"

Hemşire Tuğçe Toptemel: Hiçbir işbirliğim yoktur. İlaç satışlarını da tapelerden öğrendim. Keşke o paraları almasaydım. Çok büyük bir para da değil.

Mahkeme Başkanı: Kim dağıtıyordu?

Tuğçe Toptemel: Fırat Sarı dağıtıyordu, Hakan Doğukan Taşçı da veriyordu. Zaten sadece 4 ay aldım.

Mahkeme Başkanı: İlaç satışıyla ilgili ne diyorsun?

Tuğçe Toptemel: Savcı beni ilaç satışına katmış ama benim sadece filtre konusunda adım geçiyor.

“MÜDAHALE ETTİĞİM İÇİN BURADAYIM, ETMESEM DE BURADA OLACAKTIM”

(Opera bebeğin ölümüne ilişkin)

Hemşire Tuğçe Toptemel: Vicdanım rahat. Ben bebeği yaşar şekilde teslim edip çıkıyorum. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım, müdahale etmesem de burada olacaktım.

Mahkeme Başkanı: Peki, bebek kötüleştiğinde doktora mı sormak lazım, hemşireye mi?

Tuğçe Toptemel: 10 yıldır hemşireyim. Hakan Doğukan Taşçı geldikten sonra 5 ay birlikte çalıştık. Kendisi, böyle bir durumda ona soracağımı söylediklerini iletti.

Mahkeme Başkanı: Kim diyor bunu?

Tuğçe Toptemel: O benim üstüm.

Mahkeme Başkanı: Nasıl yani, bir hiyerarşi mi var? Doktora deseydin.

Tuğçe Toptemel: Söyledim.

Mahkeme Başkanı: Kime?

Tuğçe Toptemel: Fırat Hoca’ya söyledim. Zaten kendisi bebek öldükten sonra geldi. Hakan Doğukan Taşçı’ya yazdığım mesajları okudu ama bir şey demedi. Bu olaydan sonra hastaneden çıkışımı yaptı. Fırat Hoca zaten her zaman gelen bir doktor değildi.

Bir avukat, Tuğçe Toptemel’e sordu:

- Vicdanen rahatım diyorsun, bebek öldükten sonra suç duyurusunda bulunmadın mı?

Batuhan Çetin ve Tuğçe Toptemel’in avukatı soruya itiraz etti.

Mahkeme Başkanı: İtirazı kabul edilmedi.

Soru tekrar soruldu.

Tuğçe Toptemel: Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk yoktu, hiçbir zaman da olmadı. Bu Opera bebeğe bağlı bir durum değil; ölümler maalesef oluyordu. Ama Opera bebek 6 aylık olduğu için durum normal değildi. Buna rağmen beni susturdular.

Sosyal Güvenlik Kurumu Avukatı: Bu olanlardan, doktor olmadığından hastane sahibinin haberi yok mu?

Tuğçe Toptemel’in avukatı soruya itiraz etti.

(Mahkeme Başkanı, sorunun sorulmasına karar verdi)

Tuğçe Toptemel: Yönetime haber vermek benim görevim değil, beyefendi. 10 senelik yenidoğan hemşiresiyim. Hiçbir zaman bir doktorun acil durumlarda bebeklere gelip müdahale ettiğini görmedim.

Şeyhmuz Çelik’in Avukatı: Bebeği kim hastaneye kabul etti?

Tuğçe Toptemel: Fırat Sarı diye biliyorum ama dosyada Şeyhmuz Çelik’in kaşesi vardı.

Tuğçe Toptemel’in avukatı araya girerek, soruların tekrar tekrar sorulduğu konusunda uyarıda bulundu.

Şeyhmuz Çelik’in Avukatı: Hasta kabul belgesinde sizin bazı belgelere hakim olmanız gerekmez mi?

Tuğçe Toptemel: Bize gelen hastalara Dr. Şeyhmuz Çelik’in kaşesi basılırdı.

Şeyhmuz Çelik’in Avukatı: Hakan Doğukan Taşçı’nın, Şeyhmuz Çelik’in kaşesini kullanarak kendisini Dr. Şeyhmuz Çelik olarak tanıttığı bilgisi var. Şeyhmuz Çelik’in haberi var mıydı?

Tuğçe Toptemel: Evet.

Şeyhmuz Çelik’in Avukatı: Kendiniz duydunuz mu?

Tuğçe Toptemel: Evet, duydum.

Hakan Doğukan Taşçı’nın avukatı, Tuğçe Toptemel’e soru sordu.

Sanık Tuğçe Toptemel, kendisine aynı soruların tekrar tekrar sorulduğunu ifade etti.

Savcı: Cevap vereceksen ver, polemiğe girme.

Mahkeme Başkanı: Dosyadan çıktık, tıp tartışmasına geçtik.

Tutuksuz sanık Dr. Şeyhmuz Çelik, tutuklu hemşire Tuğçe Toptemel’e soru yöneltiyor:

Dr. Şeyhmuz Çelik: Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök, benim adımı kullanarak hasta alıp götürmüşler.

Mahkeme Başkanı: Bu bir soru mu?

Dr. Şeyhmuz Çelik: Ben ne zaman kaşemin kullanılmasına müsaade ettim? Haberi var dedin. Ne zaman oldu bu? (Tuğçe’ye dönerek)

Hasan Basri Gök’ün avukatı, müvekkilinin adının geçmesi nedeniyle soruya itiraz etti.

İtiraz kabul edilmedi.

Tuğçe Toptemel: Şeyhmuz Bey, aileler bebekler ile ilgili bilgi almaya geldiğinde Hakan Doğukan Taşçı’dan bilgi alıyordu. Bunu siz çok iyi biliyorsunuz.

Tutuklu sanık Hakan Doğukan Taşçı, Tuğçe Toptemel’e soru yöneltiyor:

Hakan Doğukan Taşçı: Tuğçe, bana defalarca "Bebek için bir şey yapayım mı?" diye sorduğunu söylüyorsun. Ancak ben defalarca hastanın durumunu sormama rağmen bana "Bir şey yok" dedin. Hasta öldükten 2 saat sonra bebeğin kustuğunu söylüyorsun. Neden?

Tuğçe Toptemel: Ben "Aspire etmiş olabilir" diyorum, sen de "Etmemişsin" diyorsun. Ben sadece burada fikir olarak sunuyorum.

Sorular bitti.

Mehmet Zengin’in Savcı Yavuz Engin’i Tuğçe Toptemel için tehdit ettiği belirtilmişti.

Bu konu sorulmadı.

Tuğçe Toptemel’in savunmasını üstelenen avukat konuşuyor.

DURUŞMA SONA ERDİ

Duruşma bugünlük sonra erdi. Yarın saat 09.30’a ertelendi. 

DÜN NELER YAŞANDI?

Yenidoğan Çetesi'nin yargılandığı duruşmanın üçüncü gününde mahkeme başkanı, sanık Çağla Durmuş'a “Bütün bebekleri söküp öldüreceğiz hocam” dediği telefon görüşmesini sordu. Durmuş bu görüşme için, "Hastane enfeksiyonu vardı. O konuşmam benim serzenişimdi. Hekimler ne söylediyse onu uyguladım" dedi.

Kaya bebek için 'Çek fişi gitsin' dediği iddia edilen Dr. Rıza Keykubat ise mahkemede, "Pratisyen hekim olarak sorumluluğum olmadığı halde yapılması gerekenleri yönlendirdim. “Kalp masajı yap” dedim. Herhangi bir yönlendirme yapmadığım iddiası doğru değil. Ben 20 yıldır hekimim, benim de evladım var. Bir hastaya “Çek fişi” denir mi?" dedi. Keykubat'a Kaya bebeğin avukatı "Sanık, 10 yaşında çocuğu olduğunu belirterek algı yaratıyor. Kaya Bebeğin babası, bebeği morgdan bisküvi kutusuyla alıp 1,5 saat boyunca taşımak zorunda kalmıştır. Ancak travmayı yaşayan Kaya Bebeğin annesi ve babasıdır" sözleriyle tepki gösterdi.