Duruşmanın altıncı gününde, davanın en kritik ismi olan tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı savunma veriyor. Sarı'nın 582 yıl 9 aya kadar hapsi isteniyor. Fırat Sarı, hastane yönetimleri kendisini sıkıştırdığını söyleyerek, "Daha fazla hasta yatırmak istiyorlardı. Ben de hasta sayısını arttırıyordum" dedi.

ERTELENDİ

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6 gündür devam eden Yenidoğan Çetesi davası, duruşmaya 26 Kasım günü devam edilmek üzere ertelendi. Mahkeme heyeti sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

"VEKİLLER BENİ ARIYORDU"

Milletvekillerinin bile kendisini aradınığını söyleyen sarı "İstanbul Avrupa Yakası'nda 20'den fazla özel hastane var. Ancak 112’de yalnızca 4 tane küvözlü ambulans bulunuyor. Bu durumda ne yapabilirsiniz?"   "Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu. "Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler küvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi."  dedi.

İŞTE FIRAT SARI'NIN SAVUNMASI 

Gazeteci Rojda Altıntaş kedisine ait sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Fırat Sarı'nın savunmasını ve mahkemede yaşananları anlattı

İşte mahkemede yaşananlar:

Mahkeme başkanı Fırat Sarı’ya soruyor:

Mahkeme başkanı: Hakkında "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "Nitelikli dolandırıcılık", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Resmi belgede sahtecilik" suçlamaları var. Bunlara ne diyeceksin?  

“Sayın başkan yaklaşık 2 ay önce savcı tehdit olayından sonra kamuoyunda yoğun tepkiler artınca avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden 2 avukat geldi onlar katılmak istedi ama hazır olmadıklarını söylediler ben bu olaylar cıktığından beri tek amacım maddi gerçeğin ortaya çakması için elimden geleni yapmak o yüzden savunma yapmak istiyorum”

Fırat Sarı savunma yapıyor:

Fırat Sarı: İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım.

"Zorunlu hizmetimi Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orası, bir hekimin günde 100’ün üzerinde hasta baktığı bir yer. Zorunlu hizmetten sonra 2018 yılında Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Reyap Hastanesi'nde çalışınca Esenyurt Hastanesi'nde bir geçmişim vardı. Esenyurt, İstanbul’un en büyük ilçesi. Orada çok fazla tıp merkezi var. Halkın sosyoekonomik seviyesi düşüktür. Mesela bir gebe, sadece doğum yapacağı zaman, suyu geldiğinde en yakın tıp merkezine gider. Doğum yapan bir annenin bebeğinin ne durumda olacağını kestiremezsiniz. Bebek kötü olunca da bir an önce sevk etmek isterler."

"Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.  

Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı.  

Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu."  

"Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var. Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.  

Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor."  

"İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu.  

Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı."  

"Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor.  

2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez."  

"MİLLETVEKİLLERİ BENİ ARIYORDU"

"İstanbul Avrupa Yakası'nda 20'den fazla özel hastane var. Ancak 112’de yalnızca 4 tane küvözlü ambulans bulunuyor. Bu durumda ne yapabilirsiniz?"   "Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu. "Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler küvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi."  

KARAKOÇ BEBEK

"Dün çok konuşulan Karakoç Bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Kadan Bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz... Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş”

İstanbul’da çocuk yoğun bakım ünitelerinin sayısı çok az. Allah korusun, birimizin çocuğuna bir şey olsa yer bulmak çok zor.

OPERA BEBEK

“Opera Bebeğin ölümünde, raporda hastane ismi bile karıştırılmış. Benim geçmişe dönük hastalarımı ve tüm CİMER şikayetlerini incelediler. Onlarda bir şey bulamayınca buraya yöneldiler."  
 

Artık kendimi insan olarak görmüyorum

HEMŞİRELER ÇOK ÖZGÜVENLİ

"Hakimlik nasıl kutsal ise hekimlik de öyledir. Aynı kökten gelir; hekim, hakem… Ben bir hekime nasıl diyebilirim ki 'Hastayı taburcu et ya da etme'? Hemşire arkadaşlar gençler ve çok özgüvenliler. Konuşurken hep 'Ben yaptım, ben ettim' dediler ama gençler... Gençken hepimiz öyleydik."

SGK ÖDEME YAPIYOR

"SGK, 37 haftanın altında doğan bebeklerde 'Curosurf' ödemesi yapıyor ama büyüklerde yapmıyor. Ama büyük bebeklerin de bu ilaca ihtiyaçları olabiliyor. Bu ilaçlar flakonda olduğu için, kalanı soğuk zincirde tutarak diğer hastalarda kullandık. En fazla 3 gün tuttuk o ilaçları. Artırma dedikleri şey bu. Ama sonradan öğrendim ki bu ilaçları satmışlar”

"BENİM ÖLÜM ORANIM DÜŞÜK"

"Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu.  

Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargılandığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı'na 'Yapmayın' dedim. "Ben basit bir insanım. Bana organ nakli bile dediler. Organ çalma konusunu bile açtılar."  

"Bu haberlerle, bir annenin hastaneye yatırılıp bebeğini yoğun bakıma bırakmış annelerin travmaları yeniden canlanıyor. Anneler haklı, onlara bir şey demiyorum. Onlar da bu durumdan mağdurlar."  

VATAN EMNİYET'TEN POLİSLERLE GÖRÜŞTÜM

"Bingöl’de istihbarat görevlisi bir arkadaşım vardı. Bana Vatan Emniyeti'nden iki polis arkadaş yönlendirdi. Onlarla dört saat görüştüm, telefon kayıtları da bende var.  

Ben bunları Mali Şube’de söylediğimde herkes cin görmüş gibi oldu. Orada o polislere anlattığım şey şuydu: Bu operasyonda bir bebek ölümü yok ama başka bir şey var. Bu hemşire arkadaşlar asgari ücretle çalışıyorlar ve 300 liraya ilaç satmaya çalışmışlar. Araştırmalar neticesinde, ihbarı yapan kişinin hemşire (erkek) Deniz Korkmaz olduğunu öğrendik."  

SİYASİ EYLEM OLARAK YAPTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM

Hemşire (erkek) Deniz Korkmaz’ın bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Başka türlü açıklayamıyorum. Biz bu çocuğu örgütten ayrı tutalım diye nasihat ederdik, ya dağa gidecek falan diye korkardık.  

Deniz’i de Dr. Mehmet Gürül tanıştırmıştı

"OĞLUMDAN MEKTUP GELDİ"

Bugün oğlumun mektubunu aldım, 15 yaşında. Mektubunda, 'Telefon geldi, korktum' diyor. Telefonda, 'Baban iyi bir doktor' demişler.   Okula gitmekten korktuğunu anlatmış. 'Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi' diyemezdi. Hayatta tek kurduğum ilişki sevgi ilişkisiydi

MAHKEMA BAŞKANI SORU SORMAYA BAŞLADI

Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya soruyor:

Mahkeme başkanı: Gıyasettin Mert Özdemir’in eşi?  

Fırat Sarı: Sigortasını yaptık.  

Mahkeme başkanı: O farklı anlatmıştı.  

Fırat Sarı: Bağışlasın ama gerçeği söylemek zorundayım, sigortasını yaptım.  

Mahkeme başkanı: Anlaştığın hastaneler hangileriydi?  

Fırat Sarı: Doğa Hastanesi, tam işletme değildi ama bir dönem onlarla çalıştım. Önce Baypark Hastanesi, sonra Florya Hastanesi, sonra Avcılar Hospital, ardından Bağcılardaki Şafak Hastanesi, Güney Hastanesi ve Duygu Hastanesi ile çalıştım.  

Mahkeme başkanı: Bu isimleri tanıyor musun?  

Mahkeme başkanı: Cansu Akyıldırım?  

Fırat Sarı: Evet tanıyorum, sorumlu hemşireydi. Sonra başhemşire oldu ve TRG’ye gitti. Reyap Hastanesi’nde benimle çalıştı, ardından Birinci Hastane’de çalıştı.  

Mahkeme başkanı: Ceren Hatice Kırım?  

Fırat Sarı: Bizimle çalıştı. Medilife’tan önce A Hastanesi’nde çalıştı. O zaman A Hastanesi de işletme hastanesiydi. Ceren oradaydı, sonra Beylikdüzü Medilife Hastanesi’ne geçti.

 Mahkeme başkanı: İfadende Esenyurt Reyap Hastanesi geçiyor.  

THY 38 seferini iptal etti! THY 38 seferini iptal etti!

Fırat Sarı: Evet, orada da çalıştı.

Mahkeme başkanı: Medinsense şirketinin hesabını kim yapıyordu?  

Fırat Sarı: Hesap diye bir şey yoktu, başkanım. Bir hastanemizden en fazla 300 bin TL gelir elde ediliyordu. Bunun 100 bin TL’si doktora, geri kalanı hemşirelere ve maaşlara gidiyordu. Bazen zarar ettik, bazen de cüzi miktarlarda para kazandık.  

Mahkeme başkanı: GNZ şirketini nasıl açtın?  

Fırat Sarı: (CİMER şikayetini yapan) Deniz Korkmaz ile konuştum. Zaten Deniz’i seviyorum.  

Mahkeme başkanı: Deniz mi ilgileniyordu yoksa başka biri mi?  

Fırat Sarı: Ben talimat verdim. Sümeyye’ye söylemiştim.  

Mahkeme başkanı: İşletmeler için kimlerle görüştün?  

Fırat Sarı: Sadece patronlarla görüştüm diyemem... Ama başhekimlerle de görüşmelerim oluyordu.  

Mahkeme başkanı: Bu salondan kim var?  

Fırat Sarı: Mesela Birinci Hastanesi için Ali Aksu ile görüştük.  

Mahkeme başkanı: TRG Hastanesi’nden?  

Fırat Sarı: Murat Mantuş ile.  

Mahkeme başkanı: Bağcılar Medilife’ta?  

Fırat Sarı: Oranın sahipleri karışıktı, hastane çok alınıp satıldı... Ha, Semiha Hanım vardı.  

Mahkeme başkanı: Semiha Yavuz mu? Şafak Hastanesi’nde değil miydi?  

Fırat Sarı: Şafak’tan oraya geçti.  

"SAVCI BEY İLE GÖRÜŞTÜM"

"İddianameye değindiler. Ben savcı bey ile görüştüm. Bana, 'Seni ölümlerden suçlamıyorum' dedi. Zaten sonrasında tehdit ve savcıya suikast olayları olunca dosyamızın rengi değişti. Savcının da tavrı değişmiştir diye düşünüyorum”

Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya tapeleri soruyor

Mahkeme başkanı, diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan konuşmaları okudu ve soru yöneltti. 

'HASTANE YÖNETİMİMLERİ BENİ SIKIŞTIRIRDI'

Fırat Sarı: Bu şaka, vallahi şaka. (Gülerek) Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?  

"Hastane yönetimlerinin beni sıkıştırdığı nokta, hasta sayısının artırılması yönündeydi. Onlar, tıbbi konuları düşünmeyen yöneticiler. Bana sürekli 'Hasta bul' derlerdi."  

Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya Gıyasettin ile Serdarov Bebek hakkındaki tape konuşmasını soruyor:

Mahkeme başkanı: Gıyasettin ile konuşmanda Serdarov Bebek ile ilgili para mevzusu var.  

Fırat Sarı: O aile yabancı bir aileydi, bebekte solunum sıkıntısı vardı. Önceden fiyat konuşulmuş. Medeni Hoca, yatış parası için 5 bin lira demiş ama ailenin üzerinde hiç para yoktu, dolayısıyla bebek yatırılmaz. Bu hastane kuralıdır.  

Sonra Birinci Hastane 12 bin 500 lira yatış için kabul etti. 2 bin 500 lira verdim ki hasta yatışı olsun diye. Sonradan ne yaptılar, bilmiyorum.  

Mahkeme başkanı: Aileden 5 bin al demişsin.  

Fırat Sarı: Hasan Basri Gök alsın diye söyledim, kendim için değil. Hasan genç çocuk ona harçlık olsun dedim.

Mahkeme başkanı, Hasan Basri Gök’ün tape konuşmalarını sordu. 

Fırat Sarı: Hasan Basri Gök, çok ciddiye alınan bir insan değil. Herkesle çok konuşur, kimse de konuşmalarını ciddiye almaz.  

Mahkeme başkanı: "Basamakları çek" dediği geçiyor tapelerde.  

Fırat Sarı: Renginar hemşire, onun dediğini yapacak biri değil. Kendisi çok iyi bir hemşiredir.  

Mahkeme başkanı: Damla Atak isimli kişiyi arayıp denetim konusunda uyarmışsınız. 

Fırat Sarı: Damla, orada güzellik hizmeti veriyor, alt yüklenici olarak çalışıyor. Biraz tedirgin biridir. Denetim gelirse eli ayağı dolaşır diye uyardım.  

Mahkeme başkanı, Fırat Sarı’ya tapeleri soruyor: (EPİKRİZ HAKKINDA) 

Mahkeme başkanı: Hasan Basri konuşur, her konuda konuşur, kafa karıştırır. Hasan Basri boş konuşuyorsa, diğer hemşireler neden onu dinliyor?  

Fırat Sarı: Emin olun, diğer hemşireler de nasıl biri olduğunu biliyor.

Mahkeme başkanı: Ceren Hatice Kırım diyor ki, "Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar, çomak soktular." Ne diyorsun?  

Fırat Sarı: Bilmiyorum.  

Mahkeme başkanı: Nasıl?  

Fırat Sarı: Bilmiyorum.  

Mahkeme başkanı: Yine ile ilker Gönen ve Mehmet Gürül arasında bir görüşme var. "Dosyaları uyumlu hale getireceğiz" diyorlar.  

Fırat Sarı: Çarşaftaki eksiklikleri düzeltmek için yazılan bir şey bu.  

Mahkeme başkanı: Yine Hasan Basri Gök ile bir konuşmanız var. "Bugün ilaç düştük" diyor. Siz de "İlaçları kontrol edin, bütün yerlere gidiyorsun" diyorsunuz.  

Fırat Sarı: İlaçlar çalınıyordu. İlk başta Hüseyin Günerhan çalıyor dediler. Sümeyye Nur Arslan gitti, kontrol etti, eksik yoktu. Meğer kendileri (Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı), ilaçları çalmak için böyle söylentiler çıkarıp zemin hazırlamışlar.  

Mahkeme başkanı: Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var. "Önceki partiden (ilaç) satış yazıldığından haberiniz yok muydu?" diyor. Siz de "Yok" diyorsunuz. Hatırlıyor musunuz?  

Fırat Sarı: Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım, bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.  

Mahkeme başkanı: Hakan Doğukan, Hasan Basri ile konuşuyor. Yine epikriz hakkında? 

Fırat Sarı: İkisinin arasındaki konuşmaya diyecek bir şeyim yok.  

Duruşmada avukatlar, Fırat Sarı'nın saatlerce ayakta sorulara yanıt verdiğini belirterek ara verilmesini talep etti. 

Mahkeme başkanı, kendi soruları bitince ara vereceğini ifade etti.

KONUŞMALAR İÇİN ÖZÜR DİLEDİ

"O konuşmalar için haddimi de aştım, herkesten özür diliyorum. (çalışanlarına yönelik bir özür.) Ben Müzeyyen Abla’yı  çok seviyordum, kendisi burada. Hakan ve Hasan onunla aramı bozdular. Müzeyyen Abla’ya beni kötülediler. Bu yüzden kırgın ve kızgındım. Tapelere, hastalar ile ilgili yaptığımız iyiliklerin hiçbiri eklenmemiş

Fırat Sarı, “Fişini çek” diyaloğunu anlatıyor: 

"Kimsenin fiş çektiği falan yok. Siz buradan duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız ama bunlar muhabbet. Üstelik ben hastaları uzun uzun yatırmakla suçlanıyorum, neden öldüreyim?"  

Siz mesela hâkimler ve savcılar mesleki olarak muhabbet ederken, 'Kelle aldım' demiyor musunuz? Bu ifade böyle bir şey. Keşke olmasaydı ama bu niyet değil, konuşma

Mahkeme başkanı: Kaya Bebek ile ilgili ve ardından gelen denetim... Bilginiz var mı?  

Fırat Sarı: Doğukan beni aradı, WhatsApp’tan bir şey attım, baktın mı dedi. Ben de bakmadım, yoldaydım. İşim bittiğinde baktım ama görüntüler silinmişti. Bu olayı bana Doğukan anlattı.  

Doğukan’ın bu olaydan haberdar olması ve onun aranması tuhaf. Doğukan ilginç bir çocuk. Bizim özel bilgilerimizi, aile bilgilerimizi bulurdu. Benim daha önce yargılandığım konuyu bilen, yukarılardan birileriyle bağlantısı olan bir arkadaşımız.  

Bazen HTS kayıtlarımı bile söylerdi. Bizi takip ettiğini söyleyen bir çocuk. Hatta 'Fırat Sarı’ya örgüt operasyonu yapacaklar' diye konuşması bile var."  

Mahkeme başkanı: Başka ekleyeceğin husus var mı?  

Fırat Sarı: Başka bir şey yok.  

Mahkeme başkanı: Sabıkana baktığımda eski sabıkalar görünüyor. En yenisi 2010. Diğerleri de var, doğru mu?  

Fırat Sarı: Eski şeyler onlar. Söylediğim gibi yani...  

Mahkeme başkanı: Yok, sadece kanunen soruyorum, doğru mu?  

Fırat Sarı: Ben o zaman 19 yaşındaydım. (Yürüyüşe katıldığı zaman) 30 yıl geçti aradan. İnsan değişmez mi, değişir. 6 aydır tutukluyum, yine değiştim.  

VERİLEN ARADAN SONRA ÜYE HAKİMLERİN SORGSU BAŞLADI

Üye hâkim ve Fırat Sarı’ya soruyor: 

Üye hâkim: İşletme usulünü ben başlatmadım, zaten yapılan bir şeydi dediniz. Burada başarılı olmam üzerine hastanelerden teklif geldiğini söylediniz. Peki, bir hastane hangi durumda memnun olmaz ve size teklif verir?  

Fırat Sarı: İşletmeyi daha önce anlattım sanırım. Hastanelerin yenidoğan yoğun bakımıyla ilgili sorunları vardı.  

Üye hâkim: Ben hastanelerin hangi durumda memnun olmayacağını soruyorum.  

Fırat Sarı: Hekimiyle problemi olabilir, hasta memnuniyeti azdır… Hastaneler hekim ve hemşire bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden böyle bir sistem kurulmuş. Ben de bunu yapanlardan biriyim.  

Üye hâkim: Siz gittiniz, hastane ile görüştünüz. Danışmanlık adı altında verdiğiniz hizmet nedir? Personel eksikliğini gidermek sizin sorumluluğunuzda mı?  

Fırat Sarı: Örneğin, hastanede yenidoğan hekimi yoktur. Yenidoğan hekimi bulmak zordur çünkü telefonunuz her an çalabilir, kimse çalışmak istemez. Biz "Bu doktor olacak, bu gelecek" diyemeyiz ama...  

Üye hâkim: Yani değişen işletmeyle hekim de mi değişir?  

Fırat Sarı: Bazen değişir, bazen değişmez. Yenidoğan hemşiresi fazla para ister, işletme üzerinden veriyoruz. Hastane verince iş barışı bozuluyor.

Üye hâkim: Yenidoğan yoğun bakımın tıbbi personelinin bulunması hastanenin sorumluluğunda mı?  

Fırat Sarı: Tabii, hepsi onların sorumluluğunda. Mesela biyomedikal birimi var. Bir şey bozuksa onlar ilgilenir. Ama biz danışman olduğumuz için aracıyız.  

Üye hâkim: Yani siz ne hizmet sunuyorsunuz? Sizi kim arıyor sorun olduğunda?  

Fırat Sarı: Başhekim arar, sorumlu arar.  

Üye hâkim: Hangi durumda siz aranıyorsunuz?  

Fırat Sarı: Aksaklık ya da sorun olduğunda.  

Üye hâkim: Neyle ilgili?  

Fırat Sarı: Mesela hemşire işe gelmemiştir, çalışmamıştır, doktor ayrılacaktır.  

Üye hâkim: Doktor önermeniz için mi arıyorlar?  

Fırat Sarı: Evet

Üye hâkim: Hastanelerle anlaşma yaptığınız zaman İlker’in vasıtasıyla mı olur?  

Fırat Sarı: Hastaneler kendileri arar. Mesela A Hastanesi, "Tekrar gelin, çalışın" dedi. Ama gitmedik, teklif vardı.  

Üye hâkim: Anlaşmayı sadece siz mi yapıyorsunuz?  

Fırat Sarı: Evet.  

Üye hâkim: Hakan Doğukan Taşçı’nın telefonunda sözleşme örneği çıkmış.  

Fırat Sarı: Yetkisi yok onun.

Üye hâkim: Hastanelerle anlaşmanız nasıl oluyor?  

Fırat Sarı: Ciro üzerinden.  

Üye hâkim: İlker Gönen peki?  

Fırat Sarı: O maaş alır.  

Üye hâkim: Maaşın dışında bir şey veriyor musunuz?  

Fırat Sarı: Sonradan konuştuk ama veremedik çünkü kâr edemedik.  

Üye hâkim: Verdiğiniz maaş ne kadardı?  

Fırat Sarı: En son İlker’e 100 ya da 150 bin olabilir.  

Üye hâkim: Hastane satışına göre değişiyor mu?  

Fırat Sarı: Hayır, sabit.  

Üye hâkim: Sizin kâr elde etmeniz neye bağlı? Ne kadar yatış olursa hastane o kadar kâr elde ediyor diyorsunuz. Bu da ciroya mı yansıyor?  

Fırat Sarı: Hasta savaşı var. Herkes hastası daha fazla olsun ister.  

SAVCI SORDU, “DEVLETLE İLİŞKİNİN YARGILAMA SÜRECİ İLE ALAKASI NEDİR?”

Savcı: “Devletle ilişki içindeydim” dedin. Nasıl bir ilişkiydi bu? Bu davayla ilgili nedir?  

Fırat Sarı: Topluma Kazandırma Yasası’ndan çıktım.  

Savcı: Tamam, bu yargıyla ilgisi nedir?  

Fırat Sarı: Kamuoyunda farklı yansıtıldı, o yüzden söyledim.  

Savcı: Görüşüyordum dedin ya devletle, ne için görüşüyordun?  

Fırat Sarı: Topluma Kazandırma Yasası’ndan çıktım. Geçmiş konusuyla ilgili hep bir baskı hissettim.  

Savcı: Tamam, anladım.  Bu epikrizlerin hepsi bebeklere uygun mu?  

Fırat Sarı: Uygundur.  

Savcı: Denetimden sonra “bir süre epikrizleri aynı yazacağız” diyorsun, “ciddi zararımız var” diyorsun. Ben şunu anlıyorum, epikrizler farklı yazılmış, denetim olmuş, zarar olmuş. Bu konuşmayla ilgili bilgi verir misin?  

Fırat Sarı: Hatırlamıyorum ama zararımız olmuştur, o başka bir şey. Birbiriyle bağlantısız cümleler.

"KONUŞMALARI NEDEN WHATSAPP'TA YAPMA GEREĞİ DUYDUNUZ"

Savcı: Bazı sanıklara da sordum, senin de tapelerinde geçiyor. “WhatsApp’a geçelim” diyorsun, konuşmayı kesiyorsun. Bu konuşmaları neden WhatsApp’ta yapma ihtiyacı hissettiniz?  

Fırat Sarı: Sayın savcım, Mehmet Gürül’ün evinde telefon çekmiyor.  

Savcı: Sadece Mehmet Gürül değil, diğerlerine de demişsin.  

Fırat Sarı: Bana Hakan Doğukan Taşçı dinlendiğimi söylemişti.  

Savcı: Hangi tarihte söyledi?  

Savcı: Senin özellikle tapelerine dikkat ettim. Ekim ayının ortalarından sonra “WhatsApp’a geçelim” diyorsun.  

Fırat Sarı: Hakan Doğukan Taşçı ne zaman dedi?  

Savcı: Ocak ayı.  

Fırat Sarı: 2024 mü?  

Savcı: Hemşire (erkek) Deniz Korkmaz’ın ilaç satımıyla ilgili ifadesi var. Böyle bir konuşmanız oldu mu?  

Fırat Sarı: Asla olmadı, Deniz’e kırıldım.  

Savcı, Fırat Sarı’ya sordu: 

"BEBEK ÖLÜMLERİNDEKİ İHMALİ KABUL ETMİYOR MUSUN?"

Savcı: Bebek ölümleri ile ilgili ihmali kabul etmiyor musun? Her şey usulüne uygun yapıldı diyebilir misin? Hemşire eksikliği çok, sanıklar da doktor olmadığını söyledi.  

Fırat Sarı: Bir ihmal olduğunu ve eksiklik yaptığımızı düşünmüyorum. Çoğuna da ben dahil değildim. Ben kendi adıma üzerime düşeni yaptım.  

Savcı: Sanıkların (hemşirelerin) doktor eksikliği beyanları hakkında ne diyorsun?  

Fırat Sarı: Genel bir eksiklik yaşandığını söyleyemem.  

“HASTANE SAHİPLERİNİN HABERİ VARDI”

Savcı: Para karşılığında bebeklerin getirildiğinden hastane sahiplerinin haberi var mıydı? Sen zaten kabul ettin bunu. Net cevap ver.  

Fırat Sarı: Hastane sahiplerinin haberi vardır.  

Savcı: "Vardır" mı, "vardı" mı?  

Fırat Sarı: Vardı.  

Hasan Basri Gök’ün avukatı, Fırat Sarı’ya soruyor: 

Avukat: Az önce "Hakan ve Hasan 300 lira için ilaç satmışlar" dediniz. Madem durumunuz bu kadar iyiydi, neden hemşirelerden borç istediniz?  

Fırat Sarı: Savcı sordu, cevapladım.  

Ayaz bebeğin avukatı, Fırat Sarı’ya sordu: 

Avukat: Verdiğiniz paralar çalışanlara eşit mi dağıtılıyordu?  

Fırat Sarı: Eşit dağıtılıyordu.  

Avukat: Hastane sahiplerinin haberi var mıydı?  

Fırat Sarı: Vardı.  

(Sanık avukatı araya girerek itiraz etti.)  

Sanık avukatı: Bu soruların bu davayla ne ilgisi var?  

Mahkeme başkanı: Avukat bey, araya girmeyin. Ya başka bir şey sordu, belki bir alaka kurulacak.  

Av. Burak Mengü, Fırat Sarı’ya soruyor:

Av. Burak Mengü: TRG Hospital ile kimle görüştünüz?  

Fırat Sarı: Murat Bey (Murat Mantuş) 

Av. Burak Mengü: Peki, çalışanlarınıza prim ödediğinizi hastane sahiplerine söylediniz mi?  

Fırat Sarı: Hayır.

Savcı bunun üzerine tekrar hastane sahiplerini sordu. 

Savcı: Çelişkiyi gidermek için tekrar soruyorum. Hastane sahiplerinin veya yöneticilerinin para karşılığı bebek yönlendirdiğinden haberi var mıydı? Az önce "vardı" dediniz.  

Fırat Sarı: Evet vardı, az önceki hatır cevabını isim isim olarak kastettim. Hastane isim isim bilmiyordu, ama durumu biliyordu. 

İlker Gönen’in avukatı, Fırat Sarı’ya sordu: 

İlker Gönen’in avukatı: İşletme yapan hastane isimlerini açıklar mısınız?  

Fırat Sarı: Hastane ismi vermek istemedim ama bu sektördeki herkes bilir. Tekirdağ’dan Istanbul’a kadar… Silivri Kolan, Beykent Üniversitesi Hastanesi, Beylikdüzü Kolan, Beylikdüzü Medicana… Sadece yenidoğan değil, erişkin yoğun bakımı, fizik tedavi, göz gibi birçok alan.  

Fırat Sarı’nın avukatı savunmasında konuşuyor:

"Evrensel hukuk ilkesi gereği lekelenmeme hakkı vardır. Bu davada konuşulanların örgütün ana ekseni olduğu belirtiliyor, ancak burada yalnızca özel sağlık sistemindeki kısmı dinledik. Bugün Van’a gitseniz fizik tedavi birimi, yoğun bakım birimi işletme sistemiyle çalışır. Mecliste bu konuda bir araştırma komisyonu kuruldu. Sağlık Bakanlığı gerçekliği tedbirlerle çözebilir, ancak müvekkilim basın aracılığıyla hedef haline getirildi. Müvekkilim 7 aydır tutuklu. Savcının tehdidi ile ilişkilendirilen bir durum nedeniyle mesele çok ağırlaştı. Buradaki hemşireler, 'Bizim geleceğimiz kalmadı' diyor. Bundan daha ağır bir durum var mı? Fırat Bey’in geliri 400 bin TL, ancak gideri belki 500 bin TL. Ailesinden destek alıyor. Başkasından aldığı paralara yönelik sorular gıcık sorulardır. Ben de büromda çalışanlardan alırım.

Kaynak: Haber Merkezi - Rojda Altıntaş