‘Yeni normal’ ve zekâ
Bütün medya, ekonomik yaşamın “Normale döndüğünü” belirtiyor.
Ama aslında artık bildiğimiz eski “Normal” yok; “Yeni Normal” var.
Bereket versin, pek çok uzman “ ‘Eski Normal’i unutun, ‘Yeni Normal’e alışın. ‘Yeni Normal’in dört ilkesi, maske, mesafe, el yıkama ve genel temizlik” diyerek uyarılarda bulunuyor.
***
İnsanın yeni yaşam koşullarına uyum sağlaması (alışması) çok zordur:
Çünkü insanlar esas olarak içgüdülerinin ve alışkanlıklarının tutsağıdır.
Nitekim, “Yeni normale uyum sağlamak” dediğimizde, aslında “Yeni normale alışmaktan” söz ediyoruz.
Elbette bu konuda insanın en büyük yardımcısı merkezi ve yerel yönetimlerdir:
Hem halka sağladıkları ulaşım, haberleşme gibi hizmetler günlük yaşamımızın çok önemli bir parçasını oluşturduğundan hem de bütün yaşam koşullarını etkileyen hizmet sektörünün kurallarını ve koşullarını düzenlediklerinden, “Yeni Normali” topluma empoze ederek insanları ona alıştırmakta merkezi ve yerel otoritelerin payı büyüktür.
Ama ne kadar kural koyarsanız koyun, malum, ünlü sözdür: “Her kişinin başına bir polis dikemezsiniz.”
İnsanlar içgüdülerinin ve alışkanlıklarının tutsağı olarak bu “Yeni Normal”e uyum sağlamakta zorlanacak ve hatta bir bölümü direnecektir.
***
Ben, Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, Mantık öğretmeni olan babamdan Psikoloji dersi alabilmiş ender şanslı öğrencilerden biriyim.
(Ne yazık ki Felsefe, Mantık ve Sosyolojiyi ondan alamadım, çünkü ben lise son sınıfa geçtiğim yıl ağabeyimin acısına dayanamayan babam aramızdan ayrıldı.)
Ondan sadece bir baba olarak değil, bir öğretmen olarak da çok şey öğrendim.
Bu bilgiler, o denli evrensel ve bilimseldi ki, pek çok tanımı hâlâ geçerlidir.
Örneğin, Henri Bergson gibi düşünürlerin zekâ tanımlarını aktardıktan sonra kendi tanımını şöyle yapmıştı:
Zekâ, içgüdülerimiz ve alışkanlıklarımız yeni bir duruma uyum sağlamamıza yetmediği zaman, işe karışan ve o duruma uyum sağlamamızı olanaklı kılan melekemizdir (yetimizdir.)
Ayrıca üzerine basa basa, zekânın çevresel faktörlerden çok etkilendiğini, çevre faktörünü dikkate almayan zekâ testlerinin tümünün yanlış olduğunu vurgulamıştı.
Örnek olarak da bir şehirli çocuğun kaz resmi ile ördek resmi arasındaki farklı bilemeyeceğini, ama köylü bir çocuğun da stop lambalarına bakarak bir otomobilin markasını anlayamayacağını belirtirdi. (Elbette 1957 yılının testleri için)
***
Uzun lafın kısası:
Zekâ “Yeni Normal”e uyum sağlamakta en çok işimize yarayacak melekemizdir.
Elbette “Zekâmızı ölçerken” çevre faktörünü yani hangi referansları kullandığımızı da dikkate almak gerek:
“Bana bir şey olmaz” ya da “Benim canımı Allah verir, Allah alır” diye önlem almıyor ve “Kaderci bir referans” kullanıyorsak, hapı yuttuğumuzun resmidir.
Yok, bilimi, Bilim Kurulu’nun uyarılarını, merkezi ve yerel otoritelerin (Sağlık Bakanlığı’nın, Belediyelerin) kurallarını dikkate alıyorsak “Yeni Normal”e alışmamız (uyum sağlamamız) ve COVID-19 ile mücadelemiz biraz daha kolay olacaktır.
Üstelik unutmayalım, (varsa) zekâmızın, salgın hastalık zamanlarında, sevdiklerimizle birlikte kendi sağlığımızı ve canımızı korumaktan daha önemli ne işlevi olabilir ki!
Kaynak: Cumhuriyet