Yeni Çıkanlar | 5 Ekim 2020

Yayın tarihi: 4 Ekim 2020 Pazar 12:00 am - Güncelleme: 2 Ekim 2020 Cuma 4:51 pm

Tele1 Kitap editörleri, bu hafta da sizler için “Yeni Çıkanlar/Editörün Seçtikleri/Haftanın Kitabı” listelerini oluşturdular. Editörlerimizin seçkisinde edebiyattan tarihe, inceleme-araştırma kitaplarından politik eserlere ve hatıra kitaplarına kadar pek çok türde okunmaya değer kitaplar ve yayınevlerinin okurlarla buluşturdukları yeni eserler yer alıyor.

YENİ ÇIKANLAR

Umur Talu

SENİN ADIN CORONO OLSUN

İnsanlığın Salgın Maceraları

Literatür Yayıncılık

Belki… İlginizi çeker buradaki “örülmüş hikâyeler.”

Belki… Biraz nefes alabildiklerinde, sağlık çalışanları da, kendi tarihi yolculuklarına dair izler bulabilirler.

Belki… İnsanlığın Salgın Maceraları geçmişe, bugüne ve geleceğe dair küçük pencereler açar…

Bu öyküleri bana okumam için gönderdiğinde, onun deyimiyle “her öykünün elinden tuttuğumda”; Yıllardır tanıdığım, gazetecilik dönemlerindeki serüvenini yakından izlediğim, yazılarını severek okuduğum Umur Talu, gerçek anlamda gazeteciliğin, haberciliğin “yerlerde süründüğü “ bugünlerde; yaşadığımız Corona Günleri’nin kapılarını aralayarak bizleri farklı yolculuklara taşıyor.

Tarihi, insanlığın onbinlerce yıldır yaşadığı zaman sürecinde yuvarlanan büyük bir yumağa benzetirsek; Talu bu yumağı sarmalayan, toplumsal mücadelelerin, savaşların, yenilgi ve zaferlerin, yıkımların, kişilerin vb. arasından “salgınların” ipini çekerek, bu ipin insanlıkla nasıl içiçe olduğunu değişik öykülerde dile getiriyor.

Umur’un ustalıkla yaptığı “insanlığın salgın ipini”, tarihin yumağından çekerken, adeta sır perdesi kalkan büyük resmi, en ince ayrıntılarına kadar görebildim. Bunu yaparken tarihte düğümlenmiş, kaos haline gelmiş kimi dönemlerin olaylarını ve bunların içindeki kişileri tüm yönleriyle yeniden keşfettim.

İtiraf etmeliyim ki, kimi zaman her öyküde ortaya çıkan tabloya çok önemsiz fırça darbeleri de ekledim. Ancak bunlar Talu’nun tarihin yumağı ile olan diyalektik ilişkisini hiç bozmadı. İçiçe girmiş tüm öyküler, olaylar, kişiler, bir zamanlar çok kullandığımız “tarihin çarkı” içindeki dönen dişlilerde yerini aldı.

Bu öyküleri tek tek okurken salgının, Corona’nın kuşattığı günlük hayatımızı nasıl anlamlandıracağız?

Bunu yıllar önce Einstein şöyle dile getirmişti: “Bizim gibi fiziğe inananlar bilirler ki; geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek arasındaki farklılaştırma, inatla kalıcı hale gelmiş bir illüzyondan ibarettir.”

Umur’un salgın öykülerini bu gözle okuyunca bunu daha iyi anlayacaksınız…

-Fahri Aral

312 s.

İstanbul 2020

 

https://tele1kitap.com/urun/senin-adin-corona-olsun/

 

 

 

Sabahattin Önkibar

REHİN

Kırmızı Kedi Yayınları

Trump’ın tehdit dolu mektubu, neden önce gizlendi, ardından da geçiştirildi?

ABD’nin yaptırımları ne anlama geliyor?

Malvarlığı tehditleri, Türkiye’nin geleceğini nasıl ipotek altına alıyor?

Reza Zarraf ve Halkbank dosyası Türkiye’yi nasıl rehin aldı?

Suriye’nin kuzeyindeki

PKK devletçiğine askerî harekât neden durduruldu? S-400’ler neden kurulamadı?

ABD-PKK petrolü, hangi güzergâh üzerinden taşınacak ve satılacak?

AKP döneminde kimler, hangi yollarla nasıl zengin edildi?

200 s.

İstanbul 2020

 

https://tele1kitap.com/urun/rehin/

 

 

 

James Joyce

DUBLİNLİLER

Çeviren: Fuat Sevimay

İthaki Yayınları

Modern edebiyatın en çetrefil, dilin, anlatının sınırlarını yıkıp geçen, roman türünü bambaşka ihtimallerle tanıştıran yazarı James Joyce için, Beckett “onun eserleri şeyle ilgili değil, o şeyin ta kendisidir,” der. Jorge Luis Borges, Flann O’Brien, David Foster Wallace, Gabriel Garcia Marquez ve başka sayısız yazarı etkileyen Joyce, sadece Dublin’i ve İrlanda’yı anlatarak evrensel ve zamansız bir edebiyat bıraktı ardında.

Joyce, Dublinliler’de, kalemini felcin merkezinde olan bu şehirde gezdirerek bir ülkenin ahlaki tarihini irdeliyor.

Bir peder ölür, bir kadın aşkın peşinden gidip gitmeyeceğine karar verir, başarılı arkadaşını dinlerken kırık hayallerini düşünür bir adam, alkolik bir kâtip kafayı çekmek için işten kaçar, siyaset dillerden düşmez ve pazar yerinin girişindeki bir çocuk, yetişkinliğe adım atar.

James Joyce’un Dublinliler’inde herkesin, tüm ölenlerin, hayattakilerin üzerine aynı kar yağıyor, usulca geçip gidecek ruhları sarmalayan bedenler aynı sokaklarda yürüyorlar. Ve bir şehir böyle ölümsüzleşiyor demek ki. Kelimelerle, insanlarla.

216 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/dublinliler-6/

 

 

İsahag Uygar Eskiciyan

PATATES JAZZI

Sel Yayıncılık

Patatesin müziği olur mu? Ya öyküleri? Patates Jazzı’nda patates belki insanın kalbini, belki hiç kopmayan anne-çocuk bağını, belki de ölümün ta kendisini simgeliyor.

Doğumdan ölüme anne-çocuk arasında kurulan derin ve karmaşık bağın aldığı haller, kâh ilk aşkın acılarına, kâh fiziksel çirkinliğin benlikte bıraktığı arazlara uzanarak “annesinin yürekten, babasının uzaktan seveceği kadar çirkin” bir çocuğun dilinden anlatılıyor. Ortak karakterler öykülerde bir görünüp bir kaybolurken okura farklı okuma imkânları açılıyor. Çocukluktan vazgeçmeyen, ironiyi elden bırakmayan, hüzünlü öyküler bunlar. Annesini unutamayan ve unutamayacak olan herkese sesleniyor.

103 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/patates-jazzi/

 

 

Micheal Kardos

BLÖF

Çeviren: Esra Even

April Yayıncılık

Kader mi, hile mi, sihir mi?

Natalie 27 yaşında bir sihirbaz.
İskambil kartlarının yanı sıra kariyerini sabote etme konusunda uzman.
Sihirbazlık dünyasının zirvesindeyken kendi elleriyle hayatını alt üst etti.
Şimdi New Jersey’deki dairesinde kumruları ve ödeme tarihi çoktan geçmiş faturalarıyla yaşıyor.

Biraz para kazanma umuduyla çıktığı yolda karşısına büyüleyici bir kadın çıkacak.
Üstelik kadının ona müthiş bir teklifi var.
Natalie’nin kaderini kökten değiştirebilecek bir teklif.
Tek yapması gereken milyon dolarlık bir sihrin gerçekleşmesine yardım etmek.
Zaten Natalie’nin kaybedecek neyi kaldı!

Pokerin hayat oyununa, sihrin geleceğe hükmettiği, beklenmedik sürprizleriyle müthiş bir hikaye: Blöf.

328 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/blof/

 

 

Venus Khourt-Ghata

MANDELŞTAM’IN SON GÜNLERİ

Çeviren: Ayşenaz Cengiz

Yapı Kredi Yayınları

“Cesedimi alırsın sadece, senin için yazdığım şiir beni yaşatacak.”

Osip Mandelştam’ın 1933 yılında yayımladığı Stalin Epigramı şiiri şöyle başlıyordu: Yaşıyoruz, ama hissetmiyoruz…

Bir şiir bazen insanın hayatını değiştirebilir, hayatla kurduğu toplumsal bağı kesebilir, onu yok oluşun karanlığında çaresizce tek başına bırakabilir. Osip Mandelştam Vladivostok yakınlarındaki toplama kampında hayatını kaybedene kadar bu duyguların hepsini hissetti. Stalin, Ahmatova, Pasternak, Şklovski ve diğerleri de yaşananlara tanıklık etti.

Lübnan doğumlu Fransız şair Vénus Khoury-Ghata Mandelştam’ın Son Günleri’nde o soğuk ve karanlık gecelere hüzünlü sözcükler bırakıyor, tüm şairler için.

88 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/mandelstamin-son-gunleri/

 

 

 

Reyhan Ünal Çınar

ECDADIN İCADI

AKP İktidarında Bellek Mücadelesi

İletişim Yayınları

 19 Mayıs Kurtuluş Savaşı’nın başlaması – 29 Mayıs İstanbul’un Fethi… 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı – 29 Nisan Kut’ül Amare Zaferi… 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı – 15 Temmuz Destanı… Ankara – İstanbul… Cumhuriyet – Osmanlı…

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002’de başlayan uzun iktidarında Türkiye’de “bellek savaşları” hüküm sürüyor. Mimaride, bina ölçeklerinde, mekânların adlandırılmasında, milli bayramlarda, törenlerde kendini gösteren bir mücadele bu. İktidarın toplumsal belleğe hâkim olma mücadelesinde ilk safha, Kemalist-cumhuriyetçi hafızaya alternatif bir karşı hafızayı canlandırmaktı. Sonraki safha, bu karşı hafızanın iktidar hafızasına dönüştürülmesi oldu. Bu, Reyhan Ünal Çınar’ın tanımlamasıyla, “tüm hatırlayış ve unutuşları tektipleştiren, dahası dikte eden bir bellek terbiyesi” safhasıdır. Çınar, “yeni Türkiye”nin iktidar hafızasının, hamarat bir yeni Osmanlıcı nostalji üretimine dayandığını gösteriyor. Yeniden inşa sürecindeki kurucu nostalji ile ersatz-nostalji (veya ikame nostalji) arasında bir ayrım yapıyor: Bu ikincisi, hiç yaşanmamış, deneyimlenmemiş bir sözde geçmiş kurgusunun metalaştırılmış temsilidir. AKP iktidarının canlandırdığı-sahnelediği hafızanın, “geçmişten devşirilen bir ‘hayalet hikâyesi’ mi yoksa AKP’nin ‘hayal etme’ kapasitesi mi olduğunu anlama” çabası, elinizdeki çalışmaya dinamizmini veriyor.

268 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/ecdadin-icadi/

 

 

 

İsmail Gezgin

HOMO NARRANS: İNSAN NİÇİN ANLATIR?

Mit, Masal ve Hikayenin Arkeolojisi

Redingot Kitap

İnsanın uğraşı, kendinin inşasıdır, tamamlanma ve bütünlenme gailesi. İnsan, konuştukça konuşlanır, konar ve yerleşir.

Dille kaybettiğinin yerine, yine dille yenisini ikame etmeye çalışır. Ulaşmayı amaçladığı hep geride bıraktığıdır. Binlerce yıllık bu kimlik inşası, insanın hayvan bedenine giydiği mana dünyasını oluşturarak onu rasyonel örgütlü bir toplumsal varlığa dönüştürür. Homo narrans doğadan yonttuğu harflerden kurduğu metinlerle ve ölümlülüğünün üzerine giydiği ölümsüz simgesellikle, minik parçalardan oluşan büyük öyküler yaratıcısıdır.

Mitler, doğanın bir parçası olarak çevresiyle etkileşiminin insandaki dilsel yansımalarıdır, onun doğa üzerinde kurmaya çalıştığı hâkimiyetin öyküleridir. Bu anlamıyla mitler, insanın kendini inşasında kullandığı, kendisi tarafından yaratılan yapı taşlarıdır. İnsan nedir? sorusuna verilecek yanıtların toplamıdır. İnsan kendi anlatısıdır; onun bedeni, dünyası, yaşamı ve kültürü hem ürettiği hem de içinde rol aldığı mitler ve masallarda varlık bulur.

İçinde yaşadığımız, baştan sona dille ve dilde inşa edilmiş bir Homo sapiens dünyasıdır.

Senaryosunu kendi yazdığı bir yaşamı ölmek istemeden yaşayıp ölen insan, hem yaşamına hem de katlanamadığı ölüme anlam yükleme çabasıyla dilin ipine sarılarak kendini anlatıların kör kuyularına bırakmıştır. Belki de bu yüzden Homo sapiens bir Homo narrans’tır yani hikâye anlatan insandır.

İnsan niçin hikâye anlatır? sorusunun binlerce yıllık izini süren bu kitap, mitler ve masallar eşliğinde okuyucuyu heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor.

232 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/homo-narrans-insan-nicin-anlatir/

 

 

 

Volker Ziegler, Didier Laroche, Jean-Luc Maeso

LE CORBUSİER TÜRKİYE’DE

İZMİR NAZIM PLANI 1939-1949

Çeviren: Erkan Ataçay

Kırmızı Kedi Yayınları

Le Corbusier’nin 1939 yılında İzmir kent yönetiminin talebi üzerine hazırladığı İzmir nâzım plan projesi, gerek Fransa gerekse Türkiye’de az sayıda uzman tarafından bilinir. Mimarın uluslararası konjonktüre kurban giden ve İzmir kentinin yöneticileriyle yürütülen çetin pazarlıklar nedeniyle yavaşlayan çalışması 1949’da sona erer. Ancak teslim edilen proje dosyası İzmirli yöneticileri tereddüde düşürür. Dosya daha sonra kentin belediye hizmet binalarında kaybolur. Bir kopyası ise, nâzım plan projesine ilişkin özgün çizim ve planşlarla birlikte, Paris’teki Le Corbusier Vakfı’nda şans eseri korunur. Bu belgeler 2009 yılının Mayıs ve Temmuz aylarında gerçekleştirilen bir gezici sergi çerçevesinde İzmir ve Strasbourg’da sergilenir. Elinizdeki kitap, sergi kapsamında Fransızca olarak yayımlanan Le Corbusier Türkiye’de ‒ İzmir Nâzım Planı (1939-1949) adlı kitabın gözden geçirilmiş ve geliştirilmiş Türkçe baskısı. Anekdotlarla iyice belirginleştirilmiş tanıklıklar eşliğinde, tarihsel ve duygusal yönleriyle ele alarak İzmir projesinin, Le Corbusier’nin şehircilik külliyatındaki ve 20. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’ya özgü kent anlayışı etrafında gelişen tartışmalardaki yerini gözden geçiriyor.

240 s.

İstanbul 2020

https://tele1kitap.com/urun/le-corbusier-turkiyede-izmir-nazim-plani-1939-1949/

 

 

 

Halil İbrahim Tokmak

ADAMUDAN İNSANA

Tabletlerden Esintiler

Berfin Yayınları

Yer yoktu. Gök yoktu.
Deniz ve gök birbirine yapışıktı.
Henüz dağlar yaratılmamış,
dağların zirvelerine bulutlar dolanmamıştı.
Yoktu dalında açan çiçek, yoktu dalında yeşeren,
kuruyan yaprak, uluyan kurt, çelik bakışlı uçan kartal…
Yoktu pırıldayan yıldız, yürüyen zaman.
Ne var vardı ne yok yoktu.
Ne varın varlığını ağırlayan ne yokun yokluğunu uğurlayan vardı.
Ne yağmur yağmıştı ne toprak yeşermişti.
Varın sevinci, yokluğun acısı yoktu.
Varın varlığıyla yokun yokluğu arasında sürüyordu boşluk.
Sadece uçsuz bucaksız doğanın usu vardı

152 s.

İstanbul 2020

 

https://tele1kitap.com/urun/adamudan-insana/

 

 

 

Andre Gide

İSABELLE

Çeviren: Aysel Bora

Can Yayınları

Gérard’ın araştırma yapmak için geldiği Quartfourche Şatosu, genç adamı romantik bir serüvene davet eder. Şatonun küçük sakini Casimir, geçmişe açılan bir kapının anahtarıdır. Gérard, çocuğun annesinin portresine tutkuyla âşık olur ve bu kadının evden ayrılışının ardındaki sır perdesini aralamaya girişir. Görünüşe aldanan hayalperestlerin bazı perdeleri açmaması gerektiğini öğrenecektir. Isabelle, köklü bir ailenin ve köklü bir şatonun çöküşlerini paralel olarak anlatan bir kısa roman.

120 s.

İstanbul 2020

 

https://tele1kitap.com/urun/isabelle/