Yasaklar festivali
‘iptal kültürü’ ile bizdeki ‘yasakçı zihniyet’, ‘hizalayıcı bakış açısı’, ‘üstünlerin hukuku’ ve ‘güçlülerin kırılganlığı’ bir araya gelip yaşam damarlarını iyiden iyiye kopartmaya başladı. Yavaş yavaş kaynatılarak öldürülen kurbağalar gibi de değiliz tamamen; canı yanan, çığlık atan da çok oldu ama çoğunluğa sesini duyuramadılar.
Bütün bu iptallerin, yasakların, tutuklamaların arasında -izninizle- size 1999 yılında düzenlenen Türkiye’nin ilk gece konaklamalı müzik festivalini anlatayım.
***
24 Temmuz 1999… Levi’s @ the Park için aylarca heyecanla beklemiştik. Biletleri Levi’s mağazalarından satın alırken bize adi bir kumaşa basılmış programı ve krokiyi de vermişlerdi. Neredeyse bir hazine haritası gibi saklamıştım onu. Festivalin mekanı Parkorman’dı ve kapılar 16.00’da açılıyordu. Reef, Howie B. ve ardından dört gözle beklediğim Massive Attack sahne alacaktı. Konserlerin ardından sabah 07.00’ye kadar DJ performansları olacaktı. “Bu da bir şey mi; asıl Reeding ve Glastonbury festivallerini görmeniz lazım” diyen ukalalar hariç herkes sevinçliydi. 1990’larda dünyaca ünlü pek çok isim dev konserler vermişti Türkiye’de. Ki memlekette gerçekten çok iyi bir müzik dinleyicisi kitle vardır.
Ben birkaç hafta önce üniversiteyi bitirmiş 22 yaşında bir gençtim. Ailemin izniyle konsere gitmiştim. Öğrenciliğim boyunca çeşitli medya kuruluşlarında bilâ-bedel çalışmış, koca hantal çantası içinde yanımda mutlaka Canon fotoğraf makinesi taşımayı huy edinmiştim. O gün de yanımdaydı o çanta. Güvenlikten geçerken polis aramasında (konsere giderken neden polis arama yapar ki) fotoğraf makineme el koydular. Bana bir koçan verdiler “Çıkarken gel al emanetten” dediler. Sanırsın ki yanımda silah taşıyorum.
Fotoğraf makinesini mantığa büründürdüm ama Burberry Weekend parfümümü de aldılar. Talimat öyleymiş. Hızlarını alamadılar bir arkadaşımın sprey deodorantını, diğerinin roll-on deodorantını da içeri sokmadılar. Hadi sprey patlayabilir de ama roll-on ne alaka? Başka bir kız ise el kremine el konulduğu için ağlıyordu.
Gece yarısı konser bitti ve insanlar Party Zone’da DJ performanslarını dinlemeye geçti. Gençlerin tek yaptığı ise bira içip dans etmekti. Bir de ‘bungee jumping’ çılgınlığı yaşanıyordu. Konser boyunca polisler, ellerinde fenerle çimlere oturup öpüşen çift aradılar. Cadı bulmuş Ortaçağ zabıtları gibi, sarılmış oturan çiftlerin üzerine fener tuttular ve düdük öttürdüler. Birkaç kez tenhaya kaçan çiftleri yaka paça tutup getirdiler. Tabii ki üzerlerine fener tutarak ve düdük sesleri eşliğinde. Teşhir ettikleri gençlerin dış görüntüleri, fenerle vurgulanan iddiaları da yalanlıyordu. Anladık ki polisin konserdeki görevi fotoğraf makinelerini emanete almak, kişisel bakım ve hijyen ürünlerine göz açtırmamak ve gençlerin edebiyle(!) oturmasını sağlamak.
***
Massive Attack konseri bittikten kısa bir süre sonra parti alanından uzak, daha sessiz bir yerde uyumaya çalıştık birkaç arkadaş. Çimlere uzanıp başımızın altına çantalarımızı koyduk, üzerimize kot ceketlerimizi örttük. Hayal ettiğimiz gibi sabaha kadar ‘partileyemedik’ ama uyuyamadık da.
Sabah 05.30 gibi Büyükdere Caddesi’nden otobüslerin geçtiğini öğrenince de etkinliğin bitmesini beklemeden yola koyulduk. Fotoğraf makinem önemli tabii; epey para biriktirip almışım onu. Kapılarda duran polise gittik. Çoğu yorgundu ve uykusuz kaldıkları için konsere gelen biz gençlerden pek hoşlanmıyorlardı. Bir memur ekip otobüsünün içinden siyah çantamı getirdi. Fotoğraf makinem içinde mi diye kontrol edince, polis bunu kendine güvensizlik olarak algılayıp bana gücendi. Sonra parfümlerimizi sorunca bize kocaman üç tane plastik çamaşır sepeti getirdiler. Parfümümü sepetlerde bulamayınca “Başkası alıp gitmiştir, sen de seç al bir tane” dediler. Benim parfümüme fiyat olarak yakın bir parfüm aradım sepette. Yeni mezun için büyük paralar bunlar… Issey Miyake’nin “L'Eau d'Issey” parfümünü buldum ama şişenin beşte biri ancak doluydu. Sonra tamamı dolu -sanırım Kenzo idi- sprey deodoranta takıldım. Polis memuru Cemil “Bu ikisini al ödeşmiş ol” dedi. Ben de öyle yaptım. Algıda seçiciliğim son bulunca sepetlerde başka enteresan ŞEYLER olduğunu gördüm.
Onlarca kadın pedini polis konsere sokmamıştı. Sonra baktım tamponlar var. Kendimi tutamadım “Bunları neden topladınız” diye sordum. “Valla tam ne olduğunu bilmiyorduk, sakıncalı olur diye topladık” yanıtını aldım. Sepetlerde başka neler var diye baktığımda gördüm ki lens losyonu, tarak, saç fırçası, vitaminler ve doğum kontrol hapı gibi ne varsa toplamış polis. Doğum kontrol hapını göstererek “E bunu niye aldınız” dediğim polis memuru “O ne ki” diye cevap verdi. Ne olduğunu açıkladığımda başka bir memur “Lan Cemil karı hamile kalırsa suçlusu sensin” deyip kahkaha attı. Arkadaşım Elif, son bir çabayla ilacın belki de adet düzensizliği nedeniyle kullanılıyor olabileceğini anlatıyordu. Cemil’in adını hiç unutmadım. O gevşek ağızla çevrilen muhabbeti de!
***
Metallica konserinde durduk yere polisin gençleri dövdüğünü gördüm. Placebo konserinde uygunsuz aranmalara şahit oldum. Red Hot Chili Peppers konserinde sadece başını sallayan gençlere “Yahu bunların anası babası yok mu” diyen güvenlik elemanını duydum. Guns N’ Roses konseri öncesi Parkorman’ın önünden geçerken aracından “Sopalıksınız sopalık” diye bağıran meczup gördüm. Bu münferit sataşma ve yıldırmaların yanı sıra kamu eliyle organize bir biçimde yasaklamalar, sınırlamalar, zorlaştırmalar hep oldu ancak son 15 yıldır yasaklamalar iyice çığırından çıktı. Rock’N Coke, İstanbul Rock Festivali, Goldfest, Alternative Music Fest, Sun.day.sky, One Love, AnadoluFest, İstanbul Calling ve daha pek çok festivalde ve konserde engellemeler yaşandı.
Santral İstanbul’da yapılan pek çok konseri ve festivali “Ecdadın emanetleri yanında içki içiyorlar” deyip protesto ettiler. Ahalinin hışmına uğrayınca Steve Wonder konserini Santral İstanbul’dan alıp Küçükçiftlik Park’a taşıdılar. One Love festivali yapılamaz oldu. Hatta Santral İstanbul’daki son One Love festivalinde organizatörler o kadar endişeliydi ki festival programını hızlandırdılar, Selah Sue sahneye iki saat erken çıktığı için seyirciden özür diledi. Her zaman konser saati sarkan Guns N’ Roses, her an konserin iptal edilebileceği uyarısı üzerine Parkorman’da hemen sahneye çıktı.
Gezi direnişinden sonra konser iptalleri ve engellemeleri iyice arttı. Çünkü neredeyse her konserin sonunda sloganlar atılıyordu. Roger Waters, İTÜArena’daki konserinde duvara Gezi’nin öldürülen çocukları Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı’nın fotoğraflarını yansıtmış, “Şarkılarımı dünyadaki devlet terörü kurbanlarına adıyorum” diyerek şarkı söylemeye başlamıştı. Seyirci coşmuş “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları atmıştı.
Yıllar içinde yapılan çeşitli yasal ‘düzenlemeler’ ile hiçbir içki firması, hiçbir kültürel etkinliğe sponsor olamaz oldu; klasik müzik, caz, rock ve alternatif müzik konserleri, festivalleri iptal edildi. Çok düşündüm ama hangisi olduğunu hatırlayamadım, hatırlayan varsa lütfen bana söylesin. Kilyos sahilinde düzenlenecek bir müzik festivali, valiliğin “Gençler gece içer denize düşer boğulur” gerekçesiyle tam iptal edilecekken Parkorman’a alındı. Solist sahneden bu açıklamayı yapınca herkes valiliği yuhalamıştı. Türkiye’ye konser vermeye gelenlere de değişik deneyimler yaşatıyoruz. Hiçbir şey olmasa konserden sonra şehri gezen grup üyelerini (Arctic Monkeys) bakkal azarlıyor da boş göndermiyoruz kimseyi.
***
Kamunun yasakçı zihniyetine ‘iptal kültürü’ de eklenince yasaklar festivali başladı. Bir grup veya dernek şikayet ediyor, kaymakamlık veya valilik hemen konseri/etkinliği iptal ediyor. Bu yıl neler mi iptal edildi; gelin birkaçını hatırlayalım.
Muğla Valiliği, gerekçesiz bir biçimde Milyon Fest Fethiye’nin yapılmamasına karar verdi. Burhaniye’de Zeytinli Rock Festival’i “Şikayet var. Kamu güvenliği, sağılığı ve toplum huzuru” gerekçesiyle iptal edildi.
Eskişehir’de AnadoluFest, valilik 15 gün süreyle açık alanda etkinlikleri yasaklayınca yapılamadı. Kötü bir denk geliş(?)!
Zonguldak’taki Kozlu Müzik Festivali, maneviyat hassasiyetiyle hedef oldu ve iptal edildi.
Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği Başkent Kültür Yolu Festivali’nde Güney Koreli grup Mirae, ‘eşcinselliği yaydığı’ iddiasıyla hedef gösterildi ve konser iptal edildi. Aynı festival kapsamında Ara Malikian’ın konseri ise bir gerekçe göstermeye tenezzül dahi edilmeden festivalden çıkarıldı.
Balıkesir Valiliği, Kazdağı Ekoloji Festivali’nin; Tunceli Valiliği ise Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin yapılmasını engelledi. ODTÜ’nün ve YTÜ’nün bahar şenlikleri; Aynur Doğan’ın İstanbul, Kocaeli ve Bursa konserleri; Niyazi Koyuncu’nun Pendik Konseri; Metin Kemal Kahraman kardeşlerin Muş konseri, Apolas Lermi’nin Denizli, Bostancı konserleri ve Gökçeada Meryemana Panayırı iptal edildi.
Uluslararası Isparta Gül Festivali’nde düzenlenecek olan Melek Mosso konseri Milli Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneği Isparta Şubesi “Ahlaksızlığı özendiriyor” deyince iptal edildi.
‘Değer’ ve ‘ahlak’ vurgusuyla iptalleri sağlayan bu radikal grupların aklına her nedense istismar edilen çocuklarla ilgili harekete geçmek, bir protesto yapmak gelmez.
Yasaklar festivalinde ne kulağımız hoş bir seda duyuyor ne de gözlerimiz herhangi bir güzellikle rüyet.