Yargıtay 12 yıl hapis cezasına çarptırılan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın cezasını 10 yıl 15 ay olarak 'düzelterek' onadı.
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ile Halkın Hukuk Bürosu’ndan (HHB) avukatlara açılan davada kararını açıkladı.
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, eski ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve Halkın Hukuk Bürosunda 21 avukat çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararına ilişkin temyiz incelemesini tamamladı. Daire, sanıklar Alper Tunga Saral, Avni Güçlü Sevimli, Efkan Bolaç, Gülvin Aydın Savran, Güray Dağ, Metin Narin, Mümin Özgür Gider, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Oya Aslan, Özgür Yılmaz, Rahim Yılmaz, Selda (kaya) Yılmaz, Serhan Arıkanoğlu, Sevgi (Özer) Sönmez ve Taylan Tanay hakkında verilen kararlar ile Selçuk Kozağaçlı ve Barkın timtik hakkında ise ''silahlı terör örgütüne üye olma'' suçu dışında kalan tüm suçlardan istinaf kanun yoluna tabi olduğuna işaret ederek, dosyayı incelemeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti.
3. Ceza Dairesi, Selçuk Kozacağılı'ya ''terör örgütüne üye olma'' suçunda verilen 12 yıllık hapis cezasını 10 yıl 15 aya indirip ''düzelterek'', diğer sanık Barkın Timtik hakkındaki 12 yıllık hapis cezalarını onadı.
'KARARIN HUKUKEN KABUL EDİLEBİLİRLİĞİ YOK'
Kararı değerlendiren Avukat Doğan Erkan, şunları söyledi: "Tanığın kimliğinin gizli tutulması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 58. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Ancak bunun koşulu, tanığın kimliğinin ortaya çıkmasının ağır tehlike oluşturacak olmasıdır. Ayrıca tanığın kimliği gizli tutulsa dahi, mahkemede dinlenmesi esastır. Ceza yargılamasında hakimin ve tarafların, deliller ile yüz yüze gelmesi esastır. Bu yöntem uygulandığında yargıç, tanığın anlatım tarzına, beyanı sırasındaki tavırlarına, mimiklerine, heyecanlı veyahut soğukkanlı tavırlarına bakar. Çapraz sorgu yöntemi ile tarafların tanığa soru sormasına olanak tanır. Gerek görürse tanığa, sanık veya mağdurla ilişkilerine dair de sorular yöneltir.
Öğretiye göre de kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Bunu açıklamaktan kaçınamaz. Bu bilgiyle tanığın beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenir. Ayrıca, sanığın da savunma hakkını kullanmasına olanak sağlanmış ve çıkarlar arasında denge gözetilmiş olur. Sorularla tanığın beyanının güvenilirliği test edilir. Bu süreç sonunda tanığın beyanına itibar edilip edilmeyeceğine mahkeme karar verir. Taraflara soru sorma hakkı tanındığı için adalet duygusunu da tatmin edecektir. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-d maddesinde öngörülen adil yargılanma hakkı ihlal edilmemiş olacaktır.
Sonuç olarak, beyanına itibar edilip edilmeyeceğine mahkemenin karar vereceği gizli tanığın, mahkemede dinlenmesine gerek olmadığını söyleyebilmek, hakim sıfatı taşıyan kişiler için mümkün değildir. Aksi durumda, kimliğini gizli tutan 3 kişinin iftiralarıyla meslektaşlarımız hüküm almış olmaktadır, öyle de olmuştur. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin adil yargılanma derdi olmaması yanı sıra, adli bir usule de ihtiyaç duymadığını Can Atalay kararından biliyoruz. Şaşırmadık. Ve fakat söylemeliyiz ki, bu kararın hukuken kabul edilebilirliği yoktur."
https://twitter.com/mlsaturkey/status/1785212960064905691?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1785212960064905691%7Ctwgr%5Efe55127ec671afd3d5acacaf34d5767de90bda67%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fartigercek.com%2Fguncel%2Fyargitay-selcuk-kozagaclinin-cezasini-duzelterek-onadi-302734h
https://tele1.com.tr/selcuk-kozagacli-icin-beraat-karari-920520/