‘Yağlı beslenme meme kanseri riskini artırıyor’

Yayın tarihi: 16 Temmuz 2020 Perşembe 12:47 pm - Güncelleme: 16 Temmuz 2020 Perşembe 12:47 pm

Yağlı beslenmenin ve alkolün meme kanserine yakalanma riskini artırdığına dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Sarper Işıksel, “Meme kanserinin ortaya çıkmasını engelleyebilecek herhangi bir yöntem veya tedavi yoktur. Bu yüzden meme kanseri ile ilgili tüm eğilimler erken teşhis üzerine yoğunlaşmıştır” dedi.

Dünya üzerinde her 8 kadından 1’inin yakalandığı meme kanseri 40-45 yaş arasındaki kadınlar için en yüksek oranlı ölüm sebebi olarak biliniyor. Kadınların kendilerini muayene ederek erken teşhisle tedavi olduklarında yenebilecekleri meme kanseri hakkında açıklamalar yapan Medicana Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Sarper Işıksel, meme kanserindeki tedavi yöntemleri ve meme kanserinin teşhisi hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı.

“YAĞLI BESLENME KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR”

Genetik sebeplerin yanı sıra alkol ve yağlı beslenmenin meme kanseri riskini arttırdığını söyleyen Op. Dr. Işıksel, bu konuda şunları söyledi:

“Meme kanseri her kadında ortaya çıkabilir. Bir takım riskler meme kanserinin rastlanma sıklığını arttırır. En önemli risklerden bir tanesi ailede meme kanseri bulunmasıdır. Birinci derece yakınlarda (anne, kız kardeş) meme kanseri olması en büyük risk grubunu oluşturur. Bugün artık genetik incelemeler ile risk seviyesi de tespit edilebilmektedir. Alkol kullanan, yağlı beslenme alışkanlığı olan insanlarda da meme kanseri riskinin arttığı bilinmektedir. Günümüzde meme kanseri daha çok günlük yaşam koşullarımız ve alışkanlıklarımızdan kaynaklanmaktadır.”

MEME KANSERİ ERKEKLERDE YÜZDE 1 GÖRÜLÜYOR

Meme kanseri yüzde 1 oranında erkeklerde de görülebildiğine dikkat çeken Op. Dr. Işıksel şöyle devam etti;  “Ne var ki günümüzde, meme hastalığı denince akla önce meme kanseri gelmektedir. Adı bile ürkütücü olan bu hastalık meme içerisinde sert şişlikler halinde kendini gösterir, bazen ağrılı olmakla birlikte çoğunlukla tamamen ağrısızdır. Kontrol altında olmayan kadınlarda tesadüf eseri elle fark edilirler. Ancak bu şekilde fark edilen kanserler çoğunlukla fazla büyümüşlerdir. Meme kanserleri daha çok tek memede ve tek bir kitle halinde olmakla birlikte, iki memede birden veya tek memede birkaç yerde birden olabilmektedir. Bu yüzden meme muayenesi ve tetkiklerinde mutlaka her iki memenin de ayrıntılı araştırılması yapılmalıdır. Meme kanseri yüzde 1 oranında erkeklerde de görülebilir. Ve kadınlarda olduğundan daha saldırgan seyreder. Kadında olduğu gibi tedavi edilir.”

MEME KANSERİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Op. Dr. Işıksel, “Meme içerisindeki süt bezleri ve kanallar nedeni ile değerlendirilmesi güç olan bir organdır. Bu yüzden kadınların elle muayenesi yetersiz kalabilmektedir. İşte bu noktada hekim muayenesi gereklidir” dedi ve ekledi: “Meme kanseri yaşı geçen zaman içerisinde düşüş göstermektedir, özellikle kırklı yaşlardan sonra meme muayenesi sadece kadınlara bırakılmamalıdır. Hekim muayenesini takiben ultrasonografi ve mamografi çok değerli iki teşhis ve tarama aracıdır. 40 yaşın üzerindeki her kadın mutlaka iki ya da üç yılda ve 50 yaşın üzerinde yılda bir kez mamografi ile birlikte değerlendirilmelidir. Ultrasonografi, kitlelerin görülmesinde ve özelliklerinin anlaşılmasında çok değerlidir ve teşhis oran çok yüksektir.”

TEŞHİSTE BİRÇOK YÖNTEM VAR

Medicana Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Sarper Işıksel şunları söyledi;

“Teşhiste birçok yardımcı yöntem daha vardır. Genel anlamda yüzde 100 kanser teşhisi sadece patolojik inceleme ile konabilir. Bunun haricindeki diğer yöntemler doğruluk oranı çok yüksek olsa bile kanaat belirtmekten öteye gitmez. Patolojik inceleme; Cerrahi müdahale ile bizzat kitlenin çıkarılması, iğne biyopsisi ile kitleden parçalar alınması ve meme ucu akıntılarının incelenmesi ile yapılabilir.

Yine inceleme yöntemleri arasında meme MR’ ı değerli katkılar sağlar. Ama tüm teşhis yöntemleri bir cerrah tarafından yerinde kullanıldığı taktirde değer taşır ve doğru sonuca ulaşır. Meme kanseri kuşkusu halinde en sık başvurulan yöntem; Lokal veya genel anestezi altında kitlenin çıkarılarak, hemen o anda hazır bulunan patolog tarafından parçanın inceleme ve değerlendirmesinin yapılmasıdır. Bu yönteme “Frozen” veya “Frozen section” diyoruz. Sonucuna göre ya ameliyat sonlandırılır veya kanser teşhisi konmuşsa gerekli ameliyat yapılır. Ameliyat sırasında, yayılma durumunu anlamak için mutlaka koltuk altı lenf bezlerinden de örnekler alınır.”

MEMENİN ALINMASI YERİNE MEME KORUYUCU AMELİYAT

“Meme kanseri ameliyatı denince, genellikle akla hemen tüm memenin alınması gelmektedir. Oysa günümüzde meme koruyucu ameliyatlar daha yaygın yapılmaktadır. Memeyi koruyucu ameliyatlar, birçok hastada, hormon tedavisi, kemoterapi ve radyoterapi (ışın tedavisi) ile birleştirilince, memesi  alınmış hastalara eşit yüksek başarı sağlamaktadır. Bunun yanında ameliyatla memesi alınan hastalara tedavileri tamamlandıktan sonra rekonstrüksiyon ameliyatları dediğimiz yeniden meme yapma ameliyatlar da her geçen gün daha yaygın yapılmaktadır.”

KANSERİ YENMEDE HORMON TEDAVİSİ

Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Sarper Işıksel, şöyle devam etti;

“Meme kanserinde ameliyatla iş bitmiyor. Hormon tedavisi kanser tedavisinde ilk adımdır. Çıkan kanserli parça üzerinde, kanser teşhisi konmakla kalmayıp, hormon tedavisinden de fayda görüp görmeyeceğine dair tahliller de yapılır ve fayda göreceği düşünülen hastalara östrojen hormonunu baskılayan ilaçlar verilir. Bu ilaçlar hastaların sağlıklı kalma sürelerini, hayatta kalma sürelerini ve hayat kalitelerini arttırır.

Radyoterapi ve Kemoterapi, hatta akıllı ilaçlar uygun meme kanseri hastalarında, korkutucu adına ve istenmeyen yan etkilerine rağmen yukarıda sayılan faydalarından dolayı vazgeçilmez tedavi yöntemleridir. Modern kanser ilaç tedavileri ve modern radyoterapi meme kanserinin tedavisinde başarısını ve güvenilirliğini her geçen gün daha da arttırmakta, meme kanserinde nüks, komplikasyon ve ölüm riskini azaltmaktadır.”

“ENGELLEYECEK TEDAVİ YOK, ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ”

Meme kanserinin ortaya çıkmasını engelleyebilecek herhangi bir yöntem veya tedavi olmadığını belirten Op. Dr. Sarper Işıksel, “Bu yüzden meme kanseri ile ilgili tüm eğilimler erken teşhis üzerine yoğunlaşmıştır. Erken teşhisin de ilk ve en önemli adımı hastaların bilgilendirilmesi ve eğitilmeleri, kendi kendilerini muayene etmeleridir.Hekimler hastalardan teşhis koymalarını değil, kendi memelerini muayene etmelerini, memelerini tanımalarını ve bir kitle veya anormallik fark edince de müracaat etmelerini beklemektedir. 20 yaşından itibaren her kadının, her ay, adetinin bitiminden sonraki hafta içinde kendini muayene etmesi önemli ve gereklidir.” şeklinde konuştu.