Haber

Yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş uyardı: Yaren ve diğer leylekler için kötü günler kapıda

Yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş, Bursa İl Tarım Müdürlüğü'nün kararına tepki göstererek “Yaren ve diğer leylekler için kötü günler kapıda! Eskikaraağaç’ta göçmen kuşlar için oluşturulan önemli bir beslenme alanı bugün itibariyle risk altında!” ifadelerini kullandı.

Yaren leylek ve balıkçı Adem Yılmaz'ı tüm Türkiye'ye tanıtan yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş,  X’te Yaren leyleğe ev sahipliği yapan Bursa’nın Karacabey ilçesindeki Eskikaraağaç’ta göçmen kuşlar için beslenme alanının risk altında olduğunu duyurdu.

“Beş yıl önce azalan beslenme alanları nedeniyle yurtdışından sağlanan fonla ‘ıslak Meraların Doğal Yollarla Islahı Projesi’ yapıldı ve atıl durumdaki bir mera alanının doğal yollarla bir kuş cennetine dönüşümü sağlanmıştı” ifadelerini kullanan Tüydeş, birkaç ay önce Bursa İl Tarım Müdürlüğü’ne bu projenin şikayet edildiğini açıkladı.

Projenin kaldırılmak istendiğini belirten Tüydeş, “Mera amacına uygun bir şekilde hem hayvancılığa hem doğaya fayda sağlayan bir organizasyonla kullanılırken nasıl böyle bir karar nasıl alınabilir?” dedi.

Tüydeş’in açıklaması şöyle:

"Yaren Leylek hikayesinden bildiğimiz Eskikaraağaç Avrupa Leylek Köyü, ülkemizi bu birlikte (European Stork Village Network) temsil eden tek köydür. Alman doğa koruma vakfı Euronatur tarafından başlatılan Leylek Köyleri Birliği’nde Avrupa’dan 15 ülke yer alıyor. Ve her ülkeyi bir leylek dostu köy temsil ediyor. Bu temsil eden köyün çok kalabalık bir leylek nüfusuna sahip olması değil leyleklere ve diğer göçmen kuşlara, onların yaşam alanlarına dair çalışmalar yapıyor olması esas olan. Mesela on yıl önce bu köyde enerji nakil hatlarında çok büyük iyileştirmeler yapılarak kuşların elektrik akımına kapılma riskleri ortadan kaldırıldı. Hatta Türkiye’de ilk kez tellere reflektörlü pervaneler asıldı, kuş sürülerinin elektrik tellerini fark edebilmesi için.

Ama tüm bunların yanında kötü giden bir gidişatta vardı. 15 yıl önce köyde 12 farklı aktif yuva varken bugün bu sayı dört aktif yuvaya kadar düştü. Bunlardan biri de zaten hepimizin yakından bildiği Yaren Leylek ailesi. Bu azalmanın sebepleri arasında köydeki hayvancılığın bitmesi, yaşlanan köy nüfusunun akabinde tarım arazilerinin meyve bahçelerine hızlı dönüşümü, göl kıyısındaki sığlıkların yani leylek gibi kuşların beslenme alanlarının saz ve çalılılarla kapanması ve köydeki genç nüfusun azalması yani işleyişin durağanlaşması önemli etkendi. Yıllardır azalan bu leylek sayısının farkına varan ilk kişi yine Franziska Arıcı oldu. Kendisi en az 10 yıldır her yaz Uluabat Gölü kıyısındaki bütün köyleri tek tek sokak sokak dolaşıp yuvaları yavrularıyla not ediyor. Tüm Uluabat Havzasının leylek istatistiğini tek başına tutuyor. Ve nihayetinde bir şeyler yapmak için harekete geçiyorlar yine. Yurtdışında benzer modelleri ve çözümleri değerlendirip aşağıda anlatacağım projeyi hazırlıyorlar.

Eskikaraağaç Leylek Köyü’nün göl kıyısında toplamda 700 dönümü bulan ve kullanılmadığı için saz ve dikenlerle kaplanmış bir merası var. Kışın su basan bu alan baharla birlikte taşkınların yığdığı alüvyonlar ile rengarenk otlarla dolması gerekirken saz ve diken yığınlarının arasında boğulup kalıyor. Değil kuşların dolaşması insan yürümesi bile imkansız bir halde olan bu yeri ıslah etmek için Arıcı ailesi harekete geçiyor ve meranın 100 dönümü üzerine bir proje hazırlıyor. Aylar süren plan ve projelendirmenin nihayetinde belirlenen sahadaki sazlar bir kereye mahsus komple biçildi. Böylece toprak güneş görür hale geldi. Sonra yaklaşık 20 tane Anadolu’ya has inek cinslerinden olan ‘Boz ırk’ büyükbaş salındı bu alana. Ve nihayetinde mera alanına il tarım onayıyla projenin gerekliliklerinden olan kapalı bir sığınakta yapıldı hayvanlar için. Böylelikle bu alanda inekler sürekli gezdikçe, otladıkça yoz otlar ve sazlar besin olacak. Mera sürekli taze ve gezilebilir, kısa bitki örtüsü ile kalacak. Bitki, sürüngen ve kuş çeşitliliği de böylece yoğunlaşacaktı.

 Beklediğimiz üzere sahamızı yağan yağmurlar ve eriyen karlar ile birlikte kışın su bastı. Taşan göl yaza doğru meradan geri çekildikçe doğal olarak yığılan alüvyonlu toprak sayesinde bu kez sahadan adeta ot fışkırdı. Bildiğimiz yoz otların yanında endemik ve nadir bitkiler de alanda kendini göstermeye başladı. Sığ suları süsleyen göl soğanları, irisler her yerden renk veriyordu sahada. İlk moralimizi onlardan bulduk. Sonra sülükler, kurbağalar havalar ısındıkça mera sahamızda cirit atmaya başladı. Onlar beraberinde yılanları, balıkları bölgeye çekti. Ve onlar bu kez leylekler, pelikanlar, ördekler ve çeşitli su kuşlarını peşinden sürükledi.

Projenin üstünden daha bir yıl geçmemişti ki bu fotoğrafları proje sahasında çektim. Gölün neredeyse tüm kıyıları sazlıklara teslim olmuşken bu proje ile onlara sağlanan alan yaban hayatına ilaç gibi geldi. O küçücük alanda on binlerce göçmen kuşu ağırladık bahar dönemi. Büyük suçulluğu, bataklık düdükçünü gibi önemli türler de görüldü hatta. 40 yıl aradan sonra turna kuşu geldi köye. Ve tüm bunlar bu proje ile gelen ineklerin yardımıyla oldu. Hayvancılık faaliyeti ile çayır kendini kullanılabilir bir şekilde diri tutuyor ve tüm doğanın kendisinden faydalanmasını sağlıyordu. Avrupa’da da benzer uygulamalar günden güne artıyor. Bu fotoğraflar da gösteriyor ki bu ciddi anlamda olumlu sonuçlanan bir doğa ıslah projesi. Tüm bu başarının ardından bugün geldiğimiz noktada Bursa İl Tarım Müdürlüğü proje bitti, alanı terk edin yazısı çıkarttı."

"BU KARAR OLDUKÇA VAHİMDİR"

''Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencileri, veterinerlik öğrencileri, doğa dernekleri bu proje sahamıza zaman zaman gelip incelemelerde bulunurken il tarım müdürlüğünce alınan bu karar oldukça vahimdir'' diyen Alper Tüydeş, ''burası derslere hatta belgesellere konu olacak bir başarı öyküsü içerirken bizim konuştuğumuz tartıştığımız ve yeniden vermemiz gereken mücadele bu olmamalı'' çağrısında bulundu.