Gözaltında alındıktan sonra hayatına son veren Onur Yaser Can'ın ölümünde sorumluluğu bulunduğu iddia edilen 4'ü polis 5 kişi hakkında 12 yıl sonra açılan davanın ilk duruşması görüldü. Duruşma 2 Aralık 2022'ye ertelendi.
Onur Yaser Can'ın yaşamına son vermesinin ardından 12 yıl sonra, "gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgeyi bozma, yok etme" suçlarından, dördü polis beş kişi hakkında açılan davada ilk duruşma görüldü. Duruşma 2 Aralık 2022'ye ertelendi.
Duruşmada konuşan sanık polis Yunus Başay, önce olay günü Onur Yaser Can’ın nasıl ve kim tarafından gözaltına alındığını hatta alan ekipte olup olmadığını da hatırlamadığını söyledi. Yaser’in kardeşi Ezgi Can aynı soruyu sorduğunda bu kez “Evet biz aldık” dedi.
DAVA 12 YIL SONRA BAŞLADI
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde 10.00'da başlaması beklenen duruşma salonun yetersizliği nedeniyle, tartışmaların ardından duruşma 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonuna alındı.
Sanık polisler Yunus Başay, Muhammet Ongun ile Onur Ülker bulundukları illerden SEGBİS ile duruşmaya bağlanırken, bilirkişi Zafer Kökdemir duruşma salonunda hazır bulundu. Sanık polis Hakan Aydın ise mazeretli olduğu için duruşmaya katılmadı.
https://tele1.com.tr/adalet-isteyen-aileden-geriye-ezgi-can-kaldi-adil-olun-cesur-olun-halki-koruyun-94251/
"HATIRLAMIYORUM"
Duruşmada ilk sözü sanık polis Yunus Başay aldı. Başay, sözlerine “Çok uzun zaman geçtiği için olayı hatırlamıyorum” diyerek sözlerine başladı. Olayın gerçekleştiği tarihte ekip şoförü olarak çalıştığını söyleyen Başay, “Ekip şefi Soner Gündoğdu ifade tutanağında çok yanlış şeyler olduğunu fark etti, adliyeye böyle gitmemesi gerektiğini söyledi, düzeltmesini istedi. Yaser Can tekrar çağrıldı” diye anlattı.
Mahkeme başkanı Başay’a ilk gözaltı tutanağında imzası olup olmadığını sordu, Başay, olmadığını söyledi. Mahkeme başkanı bu kez ikinci tutanakta neden imzası olduğunu sordu.
Başay, “Ben sadece ekip şoförlüğü yaptım” dedi. Mahkeme başkanı “Gözaltına alınma sırasında var mıydınız” diye sordu, Başay’ın yanıtı yine “Hatırlamıyorum” oldu.
Duruşma savcısı da aynı soruları sordu, ancak sanık polis yine hatırlamadı.
"HALA GÖREVDEYİM"
Sanık polis Muhammet Ongun söz aldı. Ongun şunları anlattı:
“Onur Yaser Can takip ettiğimiz uyuşturucu şebekesinden uyuşturucu aldığını tespit ettik. Onur Yaser Can yakalanmış ve üzerinde uyuşturucu bulunmuş. Ben o sırada teknik kısım bölümünde görevliyim. Akşam geç saat olduğunu hatırlıyorum. Aynı büro içerisinde görev yaptığımız arkadaşımız Onur Ülker ile birlikte üst araması yaptım. Üst araması yaptım, tutanağı da imzaladım” dedi. Savcının Onur Yaser Can üzerinde tespit edilen uyuşturucunun nasıl arandığına ve ne aşamada tespit edildiğine dair sorduğu soruya Ongun: "Şube müdürlüğümüzde yaptığımız arama sırasında uyuşturucu bulduğumuzu hatırlamıyorum" diye yanıt verdi.
Ardından Ezgi Sevgi Can mahkeme başkanı aracılığı ile sorular sordu: "Teknik takip sahada mı emniyette mi yapılıyor?"
Sanık Ongun: "Konumuz değilse bunlar mahrem konular." Hakimin ısrarı üzerine Ongun, "Hem sahada hem emniyette yapıyoruz" dedi.
Ezgi Can 2011 yılında Hakan Aydın’ın ifadesini hatırlattı, Muhammet Ongun’un da çıplak arama işlemi yapan ekibin içerisinde olduğunu hatırlattı ve "Kendi amiri aramanın çıplak yapıldığını itiraf etmiştir. 'İnce arama' yapıldı mı, yapıldıysa kim yapmıştır?" diye sordu.
Sanık Ongun: "Bu konuyla ilgili olayın sıcaklığıyla ilgili o dönemde ifade verdim. Ne yaptıysam orada yazıyordur. Hatırlıyor olsam söylerim. 18 yıldır bu işi yapıyorum, halen de yapmaya devam ediyorum. Yaptığım her şey usule uygun, olmasa hala görevimi yapmam.”
"OLAY BAŞKA YERLERE ÇEKİLMEK İSTENİYOR"
Ardından sanık polis Onur Ülker söz aldı. Dosyada yeni bir delil olmadığını savunan sanık polis Ülker, “Hakkımızda yeni bir gelişme yokken aynı suçtan yargılama yapılması usule aykırıdır” dedi. Ülker şunları söyledi: “Yakalama ekibinde değildim, Hakan Aydın ile birlikte aynı ekipteydim, ekip aracının şoförlüğünü yapıyordum. Belgenin değiştirilmesinde katkım yok, yeniden çağrılma olduğundan bilgim yok. Ben üst aramasında bulunmadım, üst arama tutanağında imzam var” dedi.
Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Can, kamera kayıtlarını incelediklerini, eski beyanlarının yalan olduğunu bu görüntülerle tespit edildiğini söyledi. Can, aramaya katılmadığı halde neden tutanağı imzaladığını söyledi.
Sanık polis Onur Ülker, “Konu başka notalara çekilmeye çalışılıyor, suçlandığımız konu resmi evrakta sahteciliktir. Başka beyanda bulunmak istemiyorum” dedi. Avukat Çiğdem Şat sanık polisin ısrarla “olay başka yerlere çekilmek isteniyor” beyanına, “Olayı nereye çekmeye çalışıyoruz?” diye sordu. Sanık polis yanıt vermek istemediğini söyledi. Avukat Ümit Erdem sanık polis Onur Ülker’in ısrarla aramaya katılmadığı beyanını olduğunu hatırlattı, neden ısrarla aramaya katılmadığını beyan ettiğini sordu? Sanık polis cevap vermek istemediğini söyledi.
DURUŞMA ERTELENDİ
Onur Yaser Can'ın hayatına son vermesiyle ilgili 12 yıl sonra görülmeye başlanan davada ilk duruşma 2 Aralık 2022'ye ertelendi.
NE OLMUŞTU?
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi mezunu 28 yaşındaki Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da İstanbul Beyoğlu’da on gram esrar alırken gözaltına alındı, işkence gördü. Nöbetçi savcının ‘İfadesini alıp bırakın’ kararına rağmen devam etti işkence. Sonunda bıraktılar ancak iki gün sonra ‘Tutanaklarda eksik var’ denilerek yeniden çağrıldı, yine işkence gördü. Arkadaşlarına korktuğunu anlatıyordu. Üçüncü kez şubeye çağrıldığı 23 Haziran 2010’da odasından çırılçıplak atlayarak yaşamına son verdi. Yaşamına son vermeden önce arkadaşlarına, “Onurumla oynadılar, hakaret ettiler. Çırılçıplak soydular. Yere çökerttiler” demişti. Cebinden çıkan notta da öyle yazıyordu. Aile oğullarını kaybettiği gün adalet mücadelesine başladı. Acılarını yaşamadan yargıya sığındılar. Adil bir karar yüreklerini soğutacaktı bir nebze. Ama polisler korundu kollandı, bütün başvurular reddedildi. Hikaye tanıdıktı; sadece 2 polis hakim karşısına çıktı; suçlama evrakta sahtecilikti ve iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldılar. Yargıtay kararı bozunca dava yeniden başladı. Yaşamına devam edebilmek için uzun süre tedavi gören anne Hatice Can, 2 Mart 2014’te hayatını sonlandırdı. Mevlüt Can “iki mavişim” diye sevdiği oğlunu ve eşini yitirmişti. Artık oğlu ve eşi için adalet istiyordu. “Duvara konuşuyorsunuz, duvardan bile ses gelir. Adalet istiyorum, adaleti görseydik böyle olmazdı” demişti bir keresinde.
2019’un 7 Ekim’ini 8 Ekim’e bağlayan gece göçüp gitti o da. Ölümünden 17 gün sonraki yeniden yapılan yargılamada o iki polis memuruna 6 yıl 5 ay 15’er gün hapis cezası verildi. Ancak yargılama sırasında dört polis ve bir bilirkişinin daha verileri yok ettiği ve kayıtları sildiği ortaya çıktı. Mahkeme, olayda sorumluluğu bulunan beş kişi hakkında da suç duyurusunda bulundu, İstanbul Valiliği iddiaların soyut olduğu gerekçesiyle iki kez soruşturma izni vermedi. Karara karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz yapıldı ve nihayet mahkeme valiliğin soruşturma izni vermemesine ilişkin kararı kaldırılmasına karar verdi. İşte bugün görülen duruşma 12 yıllık böyle bir mücadele sonucunda başlayabildi.
KAYNAK: EVRENSEL