Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, emeklilere aylık 5 bin TL vadeden AKP'nin Ankara adayı Turgut Altınok'a " ‘Ben Başkent Kart çıkaracağım’ demiş. ‘Para yükleyeceğim, istediğiniz yerden alacaksınız’ demiş. İnsaf üç yıldır uyguluyorum, hiç mi duymadınız? Ayrıca madem siz 5 bin lira vereceksiniz, şu anda belediye başkanısınız şimdi niye vermiyorsunuz?" diye sordu.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “İstanbul’daki aday demiş ki ‘Ben iki bin lira vereceğim’ Ankara’daki aday ‘beş bin lira vereceğim’ Yani şunu kabul ediyorlar, kendi mensubu oldukları iktidar, emekliyi darda bırakmış. Onu gidip iktidara söyleyecekler. ‘Ankara’daki, İstanbul’daki emekliler geçinemiyor, bunlara daha fazla zam yapın’ demeleri gerekmez mi? Açık çek varmış, şu anda İstanbul’daki aday yönetimde değil ama Ankara’daki aday hala belediye başkanı. Onun ilçesinde ben 50 bin aileye destek oluyorum” diye konuştu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, bugün Polatlı Seçim Koordinasyon Merkezi’nin açılışına katıldı.

Mansur Yavaş, açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“ÇEKİNECEK, KORKACAK BİR ŞEYİMİZ YOK”

“Niyetimiz önceki dönemleri kötülemek değil. 2019 yılından önce bu meydanlara geldiğimizde sadece vaatlerimizle karşınıza çıktık. Şimdi ise 5 yıla yakın sürede yaptığımız icraatlarla karşınıza çıkıyoruz. Beş yıl önce aday olduğumuzda ‘Bunlar belediyeyi yönetemezler. Maaşları dahi ödeyemezler. Sosyal yardımları kesecekler’ diyerek kendi rant düzeninin devam etmesini istedikleri için korku siyaseti ürettiler. İnsanlarımız da bilemedi. Ankara’da gerçekten belediye başkanı değişirse neler değişecek... Görmedi ki 25 yıldır başka yönetim. Bizler Beypazarı’nda yaptığımız çalışmalarla Ankara halkının huzuruna çıktık ve şimdi çok farklı bir belediyecilik olduğunu, gerçek belediyeciliğinin ne olduğunu gösterdik. Yıllardır Ankara halkının tertemiz parasını ‘proje yapıyoruz’ diye pahalı projelere, Çin malı oyuncaklara, plastiklerine yatırıp proje yaptık diye iddia ettiler. Bizim önceliğimiz beton ve plastik olamaz. Ankara halkının öncelikli ihtiyaçlarını yapacağız dedik. Bütün ihalelerimizi canlı yayınlamaya başladık. Bin 800 tane sivil toplum kuruluşu yan yana geldi, kent konseyini kurdu. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarıyla Ankara’yı ortak akılla idare etmeye başladık. Bu ihaleleri yaparken aynı zamanda yaptığımız bütün icraatlerin maliyetini gerekirse duvarlara görünür şekilde astık. Kuruşu kuruşuna web sayfamıza yazdık. Sayıştay raporlarına kadar her şeyi yayınlıyoruz. Allah şükür çekinecek, korkacak bir şeyimiz yok. Sizlerin parasını kendi paramızı harcar gibi harcadık. Kendi paramızı harcamadığımız hiçbir projeye imza atmadık. Beş yılın sonunda Ankara’da çalmadan da çalışılabileceğini tüm dünyaya gösterdik. ‘Çalıyor ama çalışıyor’ felsefesini Ankara’nın her yerinde toprağın altına gömdük”

"GÖZLERİ BETON VE PLASTİK ARIYOR"

Ankara’da baktık ki 232 köyde kanalizasyon yok. Birçok köyde su yok. Daha önceki belediye başkanları seçilir, bir daha hiçbir ilçeye bir daha gitmezdi. Ama ben burada kaç tane su arızası olduysa, aynı gece çıktım geldim. Bir ev susuz kaldıysa, kendi evimde de su yokmuş gibi hissettim. Tankerlerin hepsini bu tarafa yönlendirmek suretiyle en azından hasarı azaltmaya çalıştım.‘Mansur Yavaş ne yaptı?’ diye gözleri beton ve plastik arıyor. İlk mecliste Polatlı’nın suyunu gündeme getirip kredi istedik. O toplantıda başkanımız yoktu. Ondan sonra bu konu gündeme gelince ret kararı verdiler, veto ettim. Mürsel Başkanımız el koydu. Polatlı’ya gelecek suya kim ne derse desin biz hayır diyemeyiz dediler. Olumlu oy kullandılar. Ancak yedi ay sonra aynı zamanda mahkemeden kararla ben yetkiyi alabildim. Çünkü istiyorlardı ki Mansur Yavaş sözünü tutmasın. Varsın Polatlı susuz kalsın. Bu gözle bakıyorlardı... Şimdi Tatlar Arıtma Tesisi projesi var. Sayın Cumhurbaşkanının onayladığı projeye dahi ret veriyorlar. Ne insan sağlığını düşünüyorlar ne de insan hayatını ne de ihtiyaçlarını. Rakibimiz buraya gelmiş, ‘2024 yılında buranın suyunu akıtacağız’ demiş. O bu sözleri söylediği anda biz boruya suyu vermeye başlamıştık. Kendisi belediye meclisine gelmediği için Ankara’da yaptığımız işleri de takip etmemiş. Maalesef hiçbir şeyden haberi yok. ‘26 köyde su yok’ demiş, sordum bir tek köyde su yok. Onu da vereceğiz İnşallah. Borular özel olarak imal edildi, pandemide çalışılamadı. Söz verdiğimiz için suyu verdik.

"BİZ ANKARA'DAN ALDIĞIMIZI, ANKARA'YA HARCIYORUZ"

Bundan daha önemli proje olur mu? Gelmeyi versin Çin’den oyuncaklar, lazım olmayan betonlar dikilmesin. İnsana yaramayan Polatlı yolundaki kapılar ne işe yarar? Bunlar mı proje? İçinde insan olmayan hiçbir projeyi kabul etmiyoruz. Bizden öncekilerin yapmadığı kırsal kalkınma desteklerine başladık. Ankara’nın tümünde bu destekleri verip, Ankara halkının en iyi bildiği işi yapıp tarıma yönelmesini sağladık. Tohum, fide, mazot verdik. Gün geldi onları geri satın alma garantisiyle verdik. Ankara’da beş yılda 880 milyon lira civarında kırsal kalkınma desteği verdik. Çiftçilerimiz karşılığında 6,5 milyar lira civarında gelir elde ettiler. Helal olsun hemşerilerimize. Biz Ankara’dan aldığımızı, Ankara’ya harcıyoruz. Boş ve çöp projelere asla para harcamıyoruz. ‘İşçileri çıkartacak’ dediler. Hiçbir işçiyi çıkartmadık. Alın teriyle çalışan herkes bizim mesai arkadaşımızdır dedik. Kendi belediyelerinde kendi partililerini işten attılar. İşçi haklarını çok biliyorlarmış. Verdiğimiz zammı az buluyorlar. Kendi belediyelerinde sendika dahi yok. Dolayısıyla artık bugün bu zihniyetin sonu gelmiştir. Devletin parasını boşa harcama işi ortadan kalkmıştır. Basın mensupları sordu, rakibim demiş ki ‘Biz açık çek aldık, hükümet bize gerektiği gibi yardım yapacak’... Bu nasıl iş? Kanunda herkesin ödeneği bellidir. Ama belli ki bizlere İller Bankası’ndan bir kuruş kredi verilmez. Devlet bankalarından kredi istersiniz, bir kuruş kredi vermezler, dönmezler bile. Bunlara ayrıcalık tanıyacakmış, bunun da adı adalet olacak. Batsın böyle adalet. Ben de dedim ki Ankara Büyükşehir’in kaynakları kendine yeter. Gölge etmesinler başka ihsan istemem. Engel olmasınlar yeter dedim.

"BİR YÖNETİCİ EĞER KENDİ YÖNETTİĞİ YERDE AÇLIKTAN BİRİSİ ÖLÜYORSA, BİRİNCİ DERECE MESULDÜR"

“Bugün internette gördüm... Bir hanımefendiye ‘Ankara’da kime oy vereceksiniz?’ diye soruyorlar. ‘Tabii ki Mansur Yavaş’a oy vereceğim’ diyor. ‘Peki niye’ diyorlar... Diyor ki ‘Her şeyimize yetişiyor, arabam kaza yaptı, sigortadan önce geldi bu belediye’ diyor. Özellikle pandemi döneminde, ekonomik sıkıntının yoğunlaştığı dönemde ve hatta enflasyonun ağır şartları altında vatandaşlarımızın yanında olacağız. Boynumuzun borcu. Bir yönetici eğer kendi yönettiği yerde açlıktan birisi ölürse, birinci derece mesuldür. Soğuktan birisi donarsa birinci derecede mesuldur. Bu nedenle ben sık sık, özellikle kış günlerinde muhtarlarımıza mesaj çekmek suretiyle ortak sorumluluğa davet ediyorum.

"O AÇIK ÇEKİ İLLA 31 MART'TAN SONRA MI KULLANACAKSINIZ?"

İstanbul’daki aday demiş ki ‘Ben iki bin lira vereceğim’ Ankara’daki aday ‘beş bin lira vereceğim’ Yani şunu kabul ediyorlar, kendi mensubu oldukları iktidar, emekliyi darda bırakmış. Onu gidip iktidara söyleyecekler. ‘Ankara’daki, İstanbul’daki emekliler geçinemiyor, bunlara daha fazla zam yapın’ demeleri gerekmez mi? Açık çek varmış, şu anda İstanbul’daki aday yönetimde değil ama Ankara’daki aday hala belediye başkanı. Onun ilçesinde ben 50 bin aileye destek oluyorum. Hiç kimseyi hiçbir şekilde ayırmıyoruz. Ben o ilçede 50 bin kişiye destek olurken, bu arkadaşımız 2 bin 200 aileye destek oluyor. Bütçesinin yüzde 4’ünü ayırmış. Yüzde 4’ün de 1,5’unu dağıtıyor, yüzde 3,5’unu da çılgın projelerine harcamış. Bir ilçeye gitmiş, ‘Ben Başkent Kart çıkaracağım’ demiş. ‘Para yükleyeceğim, istediğiniz yerden alacaksınız’ demiş. İnsaf üç yıldır uyguluyorum, hiç mi duymadınız? Ayrıca madem siz 5 bin lira vereceksiniz, şu anda belediye başkanısınız şimdi niye vermiyorsunuz? Açık çek almıştınız bakanlardan. O açık çeki illa 31 Mart’tan sonra mı kullanacaksınız? Şimdi kullanın..." (ANKA)