İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin beşinci gününde altılı masanın temsilcileri bir araya geldi. Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasında Türkiye'nin ikinci yüzyılında kalkınmayı sağlayacak dört ayaklı strateji planını anlattı.

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen Millet İttifakı Genel Başkanlar Buluşması’na Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sına DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti genel başkanları da katıldı.

DÖRT AYAKLI STRATEJİ PLANI

Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi: İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz. İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Birinci yüzyılın kongresinde de dönemin liderlerinin işinin kolay olmadığını onlar da biliyorlardı. Güzel, yaşanabilir, barış içinde, kalkınan ve büyüyen, bölgesinde ve dünyada saygı duyulan bir Türkiye hepimizin hayali. Zor zamanlardan geçtiğimizi farkındayım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ben hep iki temel ilkeyle anarım. Benim gönlümdeki Atatürk'ün iki temel ilkesi vardır. Bir; siyasi bağımsızlık 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir' der. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır. Dört ayaklı stratejiden söz edeceğim. Güçlü bir demokrasi. Demokrasinin gelişmediği bir ülke gelişmemiştir. Sağlıklı işleyen bir demokraside denetimsiz hiçbir alan yoktur. TBMM'yi de Anayasa Mahkemesi denetler. Özgür medya. Özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi olmaz. Bunun altyapısının sağlanması gerekir. Demokrasi dediğimiz işin özünde her gücün mutlaka denetlenebilir olması gereklidir. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekir. Demokrasi halktan toplanan verginin hesabının verilmesidir. Millet İttifakı olarak dedik ki Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyon vatandaşın vergisinin nereye harcanacağı Resmi Gazete'de yayımlanacak. Bunun taahhütünü yaptık, altı lider imza attık. Siyaset kurumunun temiz kalması lazım. Siyasi etik kanunu çıkaracağız. Eğer siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülür zaten. Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nereye harcandığı rapor Resmi Gazete'de yayınlanacak. Bütün Türkiye ödediği vergilerin nereye harcandığını bilecek. Siyasi etik kanunu çıkaracağız. Siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülür. Siyasetçi ile halk arasındaki güvenin sarsılması, siyasi etik yasasının olmamasındandır. İktidar sahipleri, parlamentoya bütçe getirirler. Elde ettikleri gelirlerin nerelere harcadıklarını belirlerler. Harcanan paraların sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabının verilmesi lazım. Altı lider oturduk tartıştık. TBMM'de kesin hesap komisyonu kuracağız. Kesin hesap komisyonun başkanı ana muhalefet partisinden olacak. İktidar sahipleri gelecek TBMM'de hesabını verecek. Sayıştay'ın raporları bizim iktidarımızda asla makaslanmayacak. Tamamı TBMM'ye gelecek. İkinci ayağımız; üreten Türkiye. Sanayiden tarıma, kültürden hayatın her alanına kadar üreten Türkiye. Üreten Türkiye güçlü bir Türkiye'dir. Herkes üretecek. Herkesin ürettiği Türkiye güçlü, dışarıya el avuç açmayan Türkiye demektir. 21'inci yüzyıldayız neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. 21'inci yüzyılın ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi üniversitelerde üreteceğiz. Bizim iktidarımızda her türlü düşüne üniversitelerde özgürce tartışılacak. Üniversiteler bilgi yuvası olacak. Üniversitelerin ürettiği bilgiler sanayi tarafından elle tutulur bir metaya dönüştürülecek. Benim teknoloji yaratan dünyanın bir numaralı üniversitesi MIT'e gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi. Biz Türkiye üniversitelerden mezun olmuş ve orada çalışan hocaları geri getirmek zorundayız. Üçüncü ayağımız güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. Edemezseniz istediğiniz kadar üretin eğer hakça bölüşmezseniz orada huzur olmaz. Huzurun olması yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi sosyal devletle inşa edeceğiz. Anayasa mahkemesi bir kararında sosyal hukuk devleti güçsüzleri güçlülere karşı koruyan devlet demektir der. Bugün anayasa mahkemesinin bu kararına karşın Türkiye’de sosyal devlet büyük yara almıştır. 5-6 yılda alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna milyonlarca liralık kaynak aktarılıyor. Bunu düzelmek bize nasip olacak. Bunu da yapacağız. Sosyal güvenliğin asgari normları sözleşmesi… 9. Sigorta dalı uygulanmıyor, yasası çıkmıyor. Aile destekleri sigortasını da yapacağız. Her bireyin kesinlikle güvencesi olacak. Dördüncü ayağımız sürdürülebilirlik. Demokrasiyi getirdiniz, ürettiniz, sosyal devlet inşa ettiniz ama durduğunuz an geriye gidersiniz. Dünya hızla değişiyor, değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı devlette liyakattir. Biz yapalım onlar bizi izlesinler. Değişime atılıma öncülük yapan bir Türkiye’yi gerektiğinde dünyada öncülük yapan Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Her kurumun kendi kültürü vardır. O kültürler sıcak siyasetin müdahale edemeyeceği hal alırlar. O kültürler devlet kurumunu güçlü hale getirir. Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından biri de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması lazım. Merak duygusunu büyütmesi lazım. Eğitimde de köklü değişiklikler yapacağız.

"BU DEMOKREASİ FERYADININ SESİYİZ"

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, konuşmasında şu açıklamalarda bulundu:

Enflasyonu düşük ve öngörülebilir hale indirdiğinizde ekonomi büyüyor. Şeffaflık ne kadar yükselirse, ekonomi o kadar büyüyor. Şeffaflık azaldığında ülke fakirleşiyor.

Hukuk ve eğitim olmazsa olmaz. 2013'te en son benim katıldığım İzmir İktisat Kongresinde bir konuşma yaptım dedim ki, eğitim ve hukukta gerekenleri yapmazsak orta gelir tuzağına düşeceğiz. Ve şu an Türkiye orta gelir tuzağında. Endişeye mahal yok. Bu tuzaktan nasıl çıkacağımızı biliyoruz. Ne kadar çok demokrasi o kadar ekonomi, ne kadar eğitim o kadar ekonomi, ne kadar adalet o kadar ekonomi.

Bu ülkedeki sorunların çözümü gerçek anlamda güçlü bir demokrasiden geçiyor.

Dünyada bütün enerji denklemi değişmiş durumda. Türkiye gibi büyüyen enerjiye ihtiyacı olan bir ülkenin dünyayı iyi takip etmesi gerekiyor.

Dünyada da gelir dağılımı bozuldu. Dünyada da zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu. Liberal bir demokrasi mücadelesi devam ederken devletin rolünün ne olması gerektiği de tartışmalı.

Güzel ülkemiz için ne yapmalıyız. DEVA Partisini kurduğumuzda yarınlarla ilgili hazırlığımızdı. 6 altı parti olarak bir araya gelerek Ortak Mutabakat Metni'ni imzaladık tarihte başka örneği yok. Bu tam bir Türkiye mutabakatı. Tam bir hazine var burada.

Maalesef orta gelir tuzağına düştük ama bu tuzaktan çıkış mümkün. Endişeye mahal yok. Doğruları yaptığımız sürece Türkiye bu tuzağı kırıp atar.

Ülkemizde de otokrat yönetime karşı bir haysiyet mücadelesi var. Kurumların yok edildiği, kuralların tanınmadığı, hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir yönetime karşı geniş mahallelerin ortak mücadelesi var. Bizler, bu demokrasi feryadının sesiyiz. Hiçbir siyasi partinin veya partiler grubunun olmadığı kadar bu ülkeyi yönetmeye hazırız.”

"BUGÜNKÜ PROBLEMLERİN KONUŞULMAYACAĞI BİR ÜLKEYE KAVUŞACAĞIZ"

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise konuşmasında “Türkiye, buhran dönemi içerisinde. Cumhuriyet’in fetret dönemini sonlandıracağız. İstesenizde dişinden tırnağından artırdığıyla kademe kademe inşa ettiği varlığını bir yıkım mühendisleri projesiyle yıkmak isteseniz de yarınlara taşıyacağız. Bu tarih eşikte ülkemizi yeniden kuracak maruz kaldığı riskleri ve meydan okumaları ortadan kaldıracak siyasi bir akla ihtiyacımız var. Daha da vahim, keyfi kararlar alan bir ülkeyiz. Değişimin yüksek olduğu rekabet ile beşeri sermayemiz başta olmak üzere kullanmak ve kodlamak mecburiyetindeyiz. Bulunduğumuz bu tarih eşliğinde Türkiye’yi yeniden işleyen bir demokrasiyle, hukukuyla buluşturabileceği, böyle bir çağda denk bir siyasi akılla, bugün konuştuğumuz problemlerin konuşulmayacağı bir ülkeye kavuşabileceğimizi biliyoruz” dedi.

KIZILAY TEPKİSİ

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu şunları söyledi: "Sen Kızılay, başkasına, muhtaca ulaştıracak çadır varken onu vermeyip kâr edebilmek için başka yardım müessesine bunu satmaya kalkarsan ben sana nasıl güveneyim? Böyle bir mantık olur mu? Onun için biz, her konuda ülkemizin bütününde kalkınmayı hedef olarak seçmeliyiz. Her ilde mutlaka temel atılacak, bir tesis kurulacak. Bir değil, birkaç tesis kurulacak. Türkiye bir şantiye havasına bürünecek. Devlet de her yere elini uzatacak. 15 Mayıs’ta yeni bir dönem başladığında ilk ele alacağımız hususlar bunlar. Adaletin tesisi, güven ortamının oluşturulması, liyakate önem verilmesi, yandaşlara hiçbir şeyin peşkeş çekilmemesi.